BMG’den ‘Tecrit ve hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri’ konulu panel

  • 19:51 10 Şubat 2024
  • Güncel
İSTANBUL- BMG’nin düzenlediği “Ayağa Kalk” kampanyası kapsamında düzenlediği panelde, başta İmralı Adası olmak üzere tüm cezaevlerinde sayısızca hak ihlallerinin yaşandığını vurgulanarak, “Yapılması gereken dışarıyı harekete geçirmektir. Tutsakları sahiplenmek için demokratik kitle örgütlerini harekete geçirildiğimiz takdirde devrimci tutsakların eylemlerinin zaferle sonuçlandırılıp cezaevlerindeki tecridi parçalarız” denildi.
 
Birleşik Mücadele Güçleri (BMG),  “Ayağa Kalk” kampanyası kapsamında  “Tecrit ve hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri” konulu bir panel düzenledi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Bahçelievler İlçe Örgütü’nde düzenlenen panelde, “Tecride ve hapishanelerdeki hak gasplarına karşı mücadeleyi tartışıyoruz”, “Ayağa Kalk” pankartları asıldı. Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) adına Mehmet Acettin, Özgürlük İçin Hukukçular Derneğinden (ÖHD) Mizgin Argeş, BMG’den Kerem Bükre konuşmacı olarak yer alırken, panelin moderatörlüğünü  Bejna Kılıç üstlendi.
Panel özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşuyla başladı. Ardından sunumlara geçildi.
 
‘Tüm toplum tecrit altında’
 
Panelde ilk olarak söz alan Mehmet Acettin, tecrit ve cezaevlerinin durumunu akışına bırakmanın tecrit politikalarının kabulü anlamına geldiğini söyledi. Tutsakların toplumdan tamamen soyutlamaya çalışıldığını ifade eden Mehmet, “Tecrit sadece hapishanelerde değil aynı zamanda toplumsal kesimin içerisinde de bir tecrit durumu söz konusu” dedi. Bütün toplumun tecrit altına alındığını kaydeden Mehmet, bugünkü tecrit politikasının yeni olmamakla birlikte çok boyutlu olduğuna işaret eden 1971 yılı ve 80 yılındaki devrimcilerin atılımına dikkat çekti. 24 Ocak kararlarını hatırlatan Mehmet, “Fabrikalarda işçiler, köylüler ayaklanıyordu. Devletin kurtuluşu darbeydi. 12 Eylül darbesi faşizmi kurumsal harekete geçirdi, 90’larda ayaklarını ördü, 2000’lerde cezaevleri saldırıları oldu. 96’dan sonraki süreçte kazanım oldu ama geçici oldu tutsaklar açısından. Fiziki koşulların hazır olmaması anlamını taşıyordu. Çünkü o zaman daha önce bildiğimiz gibi klasik hapishaneler vardı; birlikte kalmak vardı” diye belirtti.
 
Yeni tip cezaevleri
 
Neoliberal politikaların hayata geçirilmesi için ilk ayağının cezaevleri olduğunu kaydeden Mehmet, Bülent Ecevit'in 19 Aralık katliamı öncesi söylediği,  “Eğer biz hapishaneleri kontrol altında tutmazsak, bu ekonomi politikalarını hayata geçiremeyiz” sözlerini hatırlattı. Mehmet, “1996 ölüm orucunun bir kazanım getirdi fakat bu da geçici oldu. Cezaevlerinde hayata geçirilen F Tipi uygulamalarının  devletin faşist ülkelerdeki tecrit politikalarını örnek alarak uyguluyor. Daha sonra  S,Y,H tipi hapishanelerini açtı. Bununla birlikte tutsaklarla her türlü dayanışmanın da engellenmeye çalışıldığını gördük. İnsan okumazsa, iletişim kuramazsa, bir insan görmezse insanlıktan kendisini soyutlamış olacak. Bunu öngörüyorlar” sözlerine yer verdi.
 
İmralı tecridi
 
İmralı’daki mutlak tecrit işkencesine ve tutsaklara yönelik hak gasplarına karşı, Kürt sorunun demokratik çözümü için süren açlık grevi eylemlerine de dikkat çeken Mehmet, birlikte mücadele yürütme çağrısı yaptı.
 
CPT sessiz
 
Daha sonra söz alan ÖHD üyesi Avukat Mizgin Argış yaklaşık üç yıldır Abdullah Öcalan'dan haber alınmadığını anımsatarak İmralı’da mutlak bir iletişimsizlik hali olduğunu söyledi. CPT’nin İmralı adasından yaptığı ziyaret sonrası raporunu yayınlamamasını eleştiren Mizgin, “CPT İmralı adasına yaptığı ziyaretin üzerinden iki yıl geçti. Bu konuda başta hukukçular olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu başvuruda bulundu.  Amed ‘te 1330 avukat başta olmak demokratik güçlerin başvuruları oldu ama buna rağmen CPT sessizliğini koruyor. Tecrit tartışırken sadece İmralı ve cezaevleriyle sınırlı tutmayız.  Cezaevlerindeki tecrit politikası tüm topluma sirayet etmiş durumda. Giderek derinleşen tecrit politikaları toplumda normalleştirilmek isteniyor.  İmralı'ya yapılan tüm başvurular Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından  disiplin cezalarıyla engelleniyor. Tecrit politikaları son bir yıldır hiçbir gerekçe gösterilmeden hukuksuza uygulanmaya devam ediyor ” ifadelerini kullandı. 
 
‘Siyasi tutsakların tahliyeleri engelleniyor’
 
Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit politikasını protesto etmek amacıyla 27 Kasım’da Kürdistan ve Türkiye Cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine işaret eden Mizgin,“Cezaevlerinde başlayan açlık grevleri 15 Şubat'ta kadar dönüşümlü devam edeceklerini söylemişlerdir. Ama talepleri karşılanmadığı durumda sürecin nereye evrileceğini bilmiyoruz. Biz hukukçular olarak bunu uzamasından endişeliyiz. Cezaevi yönetiminin açlık grevlerinde olan kişilere yönelik disiplin cezalarıyla karşı karşıya bırakılmak ve tahliyelerinin bu şekilde engellenmesi tehlikesi var. Özellikle Cezaevi Gözlem Kurulu dediğimiz kurulun cezaevlerinde siyasi tutsakların tahliyelerini engellemek için siyasi tutsaklara ajanlık dayatması ve disiplin cezalarıyla tahliyeleri engelleniyor” diye aktardı.
 
‘Tecridin amacı devrimci tutsakları teslim alma politikasıdır’
 
BMG adına konuşan Kerem Bükre ise tecrit politikalarının asıl amacının devrimci tutsakları teslim alma politikası olduğunu vurguladı. 1980 darbesiyle başlayan baskı politikalarının derinleşerek devam ettiğini kaydetti. İMF Politikalarını hayata geçirmek için F Tiplerini hayat geçirildiğini ifade eden Kerem, “2000'lerde dönemin başbakanı 19 Aralık katliamına ilişkin 'IMF politikalarını hayata geçirmemiz için F tiplerini hayata geçirmemiz lazım' dedi. Toplumsal bir yükseliş olacaktı IMF politikalarına karşı bunu önlemek için saldırdılar. F tiplerini sosyalist, devrimci örgütleri, yurtseverleri tasfiye etmek için hayata geçirmek istiyordu. Geçiremediler” dedi.
 
Cezaevleri hak ihlaller silsilesi!
 
Türkiye'de topluma yayılan bir tecrit işkencesi olduğunu kaydeden Kerem, konuşmasının devamında şunları söyledi: “2015 Haziran seçimlerini tanımayan iktidarın kasım darbesi sonrasında uyguladığı faşist bir politika var.  Sayın Abdullah Öcalan'dan yaklaşık 3 yıldır haber alınamıyor. Devrimci tutsaklar cezaevinde sayısız hak ihlallerine uğruyor. Her türlü baskıya, zulme karşı ayakta kalan, ona karşı mücadele eden bir cezaevi geleneğimiz var. Ama soruna tutsakların sorunu, tutsaklar direniyor teslim olmuyor diye bakmamak lazım. Geldiğimiz süreç de daha ağır bir süreçle karşı karşıyayız. BMG nin başlattığı 'ayağa kalk' kampanyasına da buradan bakmak lazım.
 
‘Tecridi parçala’
 
Cezaevlerindeki tutsakları sahiplenmek için sendikalar ve demokratik kitle örgütlerini harekete geçirildiğimiz takdirde devrimci tutsakların eylemlerinin zaferle sonuçlandırabiliriz. Bunu yapmazsak tutsaklar nereye kadar direnebilecek. Ölüm orucuna da giriyorlar. Ama biz başta dışarıdaki tecridi parçaladığımız an itibariyle cezaevlerindeki tecridi parçalarız. Bizde  ‘Ayağa Kalk’ kampanyasıyla süreci örgütleyeceğiz.” 
 
Panel yapılan konuşmaların ardından soru cevap şeklinde basına kapalı bir şekilde devam etti.