‘Endüstriyel üretime karşı kolektif bilinçle hareket etmeliyiz'

  • 09:02 8 Ekim 2024
  • Yaşam
 
Rozerin Gültekin 
 
İSTANBUL - Endüstriyel tarımın yarattığı zehirli ürünlere karşı ekolojik tarım ürünlerini topluma ulaştırmayı amaçlayan Beyoğlu Gıda Topluluğu gönüllüleri, “Üretim hakkımız ve sağlıklı gıdaya ulaşma hakkımız elimizden alınıyor. Endüstriyel üretime karşı kolektif bilinç ile hareket etmeliyiz” dedi.
 
Kapitalizmin üretim hırsı, yaşamın her alanını olduğu gibi tarımı da derinden etkiliyor. Rant elde etmenin bir yolu olarak görülen tarım, kazanç odaklı politikalarla yürütülüyor ve GDO’lu ürünlerle toplum gerçek, sağlıklı gıdalardan uzaklaştırılıyor. Endüstriyel tarım, toplum sağlığını tehlikeye atan bir kısır döngü yaratırken, bir yandan da "doğal" adı altında sadece belli bir kesime ulaşabilen sağlıklı ürünler sunularak karlar daha da artırılmaya çalışılıyor. Bu duruma karşı tarımcılar, yerel halk ve doğayı savunanlar mücadelelerini sürdürürken, Beyoğlu Gıda Topluluğu da genetiği değiştirilmemiş ürünler üreten çiftçilerin görünür kılınması ve toplumun sağlıklı yiyeceklere erişimini kolaylaştırmak amacıyla harekete geçti. 
 
"Zehirsiz tüketim mümkün" diyerek yola çıkan topluluğun gönüllülerinden Ebru Şeremetli ve Damla Çimen, bu çabanın arkasındaki amaçları anlattı. 
 
‘Endüstriyel üretime karşı kolektif bilinç ile hareket etmeliyiz’
 
Uzun süredir farklı farklı gruplarda konuşulan bir projeyi 2020 yılında pandemi sürecinde hayata geçirdiklerini dile getiren Beyoğlu Gıda Topluluğu gönüllüsü Ebru Şeremetli, “Sağlıklı gıdaya erişim hakkı için bu çalışmayı başlattık. Tüketici ve üretici arasındaki bağın kopukluğunu ortadan kaldırmak istedik. İlk olarak yerel üreticilere ulaştık, nasıl üretim yaptıklarını öğrendik. Mega kentlerde marketlere sıkışmış tüketim kültüründe, ekolojik, zehirsiz gıdalara ulaşılabilir olmak ve yanı sıra tüketicinin bilinçlenmesi, sağlıklı gıdayı talep eder hale gelmesi asıl meselemiz. Endüstriyel üretime karşı kolektif bilinç ile hareket etmeliyiz. Aracıları ortadan kaldırarak güven oluşturmayı hedefliyoruz; üretici arkadaşlarımızla temas halindeyiz, kullanıcı, ürünün üretimi hakkında bilgi istediğinde cevap verebilir durumdayız” dedi.
 
'Sağlıklı gıdaya ulaşma hakkımız elimizden alınıyor’
 
Marmara Bölgesi, Ege ve Kars’tan üreticilerle, Hatay Defne Kooperatifi ve Yaşam Yolu Kooperatifi gibi oluşumlarla temas halinde olduklarını ve bu üreticilerin ürünlerini sattıklarını belirten Ebru, ayrıca Piyalepaşa’daki tarihi bostandan ürün aldıklarını ve zaman zaman bostanın faaliyetlerine destek olduklarını dile getirdi. Ebru, "Gıda krizi ile karşı karşıyayız. Tarım alanlarının azalması, zehirsiz toprak ve su kaynaklarının tükenmesi, havanın kirlenmesi ve ekonomik kriz nedeniyle hem üretim miktarında azalma hem de kalitede düşüş yaşanması gibi birçok sorunla mücadele ediyoruz. Bu durum sürdürülebilir değil. Hem yerelde hem de küresel ölçekte endüstriyel üretime karşı nasıl bir dayanışma örgütlememiz gerektiğini her zamankinden daha fazla düşünmek zorundayız. Doğanın kendi akışına müdahale ettiğinizde, olumsuz sonuçlar çarpan etkisiyle büyüyor. Doğa, toprak, su ve böcekler bir bütünün parçalarıdır; en küçük müdahale bile zincirleme bir reaksiyonu başlatabilir. Savaşlar, yerinden edilmeler ve insanların üretim ilişkisinden kopartılması, üretim bilgisinin kaybolmasına neden oluyor. Bu durum, insanları kolay ve ucuz gıdalara mahkûm ediyor. Üretim ve sağlıklı gıdaya erişim hakkımız elimizden alınıyor. Tohumlara, meralara ve nerede ekim yapılacağına müdahale ediliyor" dedi. 
 
'Mücadelemiz devam edecek’
 
“Sadece insanların gıdaya eşit erişim hakkını değil, bütün canlıların yaşamlarını sürdürebileceği bir yaşamı inşa etmenin mümkün olup olmadığını konuşuyoruz” diyen Ebru, “Üreticilerin en çok sorun yaşadığı konulardan biri görünür olmamaları. Yerelde üreticiler azalmış durumda. Yerel üreticilerin görünürlüğünü ve dayanışmayı artırmak gerekiyor. Kooperatif oluşturma amacıyla yola çıktık. Bu hedefimiz hâlâ devam ediyor. Hedefimizi hayata geçirmek için mücadelemiz devam edecek“ ifadelerini kullandı. 
 
Belediyelerde 'yapılacaksa biz yaparız' mantığı var
 
Zehirsiz tarım ve adil üretim yapan üreticilerle birlikte çalıştıklarını belirten Beyoğlu Gıda Topluluğu gönüllüsü Damla Çimen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu konudaki rolüne de değindi. Damla, “Büyükşehir Belediyesi, yerel tarımı desteklemek amacıyla geçen sene fide dağıtmıştı mesela. Şimdi ise kendi marketlerini kurup kooperatiflerden ürün alıp satıyorlar. Bunlar, toplumsal farkındalığı artıran, insanların temiz gıdaya ulaşmasını kolaylaştıran ve örgütlü üreticiyi destekleyen olumlu gelişmeler. Ancak bizim gibi yerel topluluklarla, tüketim kooperatifleri ya da sosyal kooperatiflerle sürekli bir iletişim kurulmadı; yalnızca ekolojiyle ilgilenen gruplara toplantı çağrısı yapıldı. O toplantılarda fikirler alındı, ihtiyaç tespitleri yapıldı ama maalesef orada kaldı” ifadelerini kullandı. 
 
'Öz örgütlenmeler desteklenmeli'
 
Damla, son olarak şu eleştirileri dile getirdi: “Geçtiğimiz yıllarda atalık tohum kullanma imkanı varken hibrit tohumdan fide ürettiklerini ve İstanbul çevresinde ekim yapabilecek kapasite ve ihtiyaç hesaplanmadan üretim yapıldığı için bu iş için harcanan emek ve paranın ziyan olduğunu biliyoruz. Belediyelerde kaynak olduğu için 'yapılacaksa biz yaparız' mantığı hakim olabiliyor; bu da kurum ile şehirde yaşayanlar ve üreticiler arasında bir mesafe yaratıyor ve katılımcılığı sekteye uğratıyor. Oysa bizim gibi çabaların ve öz örgütlenmelerin desteklenmesi, şehirlilerin yaşadıkları bölgeyle bağını güçlendiren ve o yere sahip çıkmalarını sağlayan bir şey. Ancak şehirliye sadece talep eden bir pozisyon layık görülüyor ve bu yalnızca gıda konusunda değil, diğer her alanda da böyle. Bu durum, insanların yaşadıkları yere aidiyet hislerini, geleceğe dair tahayyüllerini ve katılımlarını azaltıyor; talep eden pozisyondan eyleyen bir pozisyona geçemiyoruz. Yerel toplulukların ve öz örgütlü yapıların amaçları incelenmeli, kamu yararına çalışan bu yapıların özerklikleri korunarak belediyeler tarafından desteklenmesi sağlanmalı."