EMEP'li Sevda Karaca: İmralı ile görüşülmeli

  • 09:01 26 Ekim 2024
  • Siyaset
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - EMEP Milletvekili Sevda Karaca, Kürt sorununa ilişkin başlayan tartışmalara ilişkin, "Kürt ulusu için önemli liderlerden biri olan ve doğrudan Kürt halkı tarafından işaret edilen Sayın Abdullah Öcalan da bu sorunun çözümü için tartışmasız şekilde muhataptır. Bu nedenle, İmralı ile görüşülmesi ve sağlıklı koşullarda bir diyalog sürecinin başlaması da şarttır" değerlendirmesi yaptı. 
 
AKP-MHP iktidarı tarafından Kürt sorununa dair yapılan açıklamalar ve eş zamanlı olarak Kuzey ve Doğu Suriye ile Güney Kürdistan'a yönelik saldırılar, iktidarın bu konudaki çelişkilerini gözler önüne seriyor. Günlerdir devam eden tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Emek Partisi (EMEP) Milletvekili Sevda Karaca, iktidarın attığı bu adımların samimiyetini ve olası sonuçlarını ele aldı.
 
Büyük laflarla dolu hamaset yığını…
 
Kürtlerin eşit yurttaşlık sorununun, iktidarların imha ve inkâr politikaları nedeniyle asırlık bir sorun olarak varlığını sürdürdüğünü belirten Sevda, AKP’nin 22 yılda bu sorunu ortaklarıyla birlikte daha da derinleştirdiğini söyledi. Sevda, “Sorun her gündeme geldiğinde, 'Kürt sorunu yoktur, biz bitirdik, Kürtler bizim iktidarımızda haklarını kazandı' şeklindeki yok sayan tutum uzun süredir devam ederken, ‘bugün ne oldu da birdenbire bir sorun hatırladılar ve adına çözüm demeseler de bir süreç başlattılar’ sorusunun iktidar cenahından verilmiş bir cevabı henüz yok. Ancak bu konuda her gün yeni bir hamle ve ‘büyük laflarla’ dolu bir hamaset yığını geliyor. Uzun süredir tecridin kaldırılması için aktif bir mücadele yürüten DEM Parti’ye sırf bu sebeple ‘terörist’ diyen Devlet Bahçeli’nin, bizzat kendisinin tecridin kaldırılmasını talep etmesi dikkate değer bir gelişme. Bunun peşi sıra, DEM Parti’nin çağrısına da cevap verecek şekilde Özgür Özel’in Kürt halkına dönük eşit yurttaşlık ‘vaadinde’ bulunduğu grup konuşması, olası bir süreçte CHP’nin alacağı pozisyona dair emareler gösterdi” diye konuştu.
 
‘Henüz bir ‘barış’ sözcüğü duymuş değiliz’
 
Somut adım atılmadığı sürece tüm süreci olumlu diye nitelendirmenin mümkün olmadığını söyleyen Sevda, iktidarın baskı ve inkâr politikaları dışında ne yapacağını ortaya koyması gerektiğini vurguladı. Sevda, “Bütün bunlar olmadan da, bütün yakıcılığıyla memleket gündeminden düşmeyen Kürt sorununun çözümüne dair bir ihtiyaç ve talep vardı. Ancak bu çözümün ne şekilde olacağına dair iktidar ve muhalefet cephesinin beklentileri ve talepleri elbette aynı olmayacaktır. Bu nedenle, henüz bir ‘barış’ sözcüğü dahi duymadığımızı da göz önünde bulundurursak, daha önce de söylediğimiz gibi somut adım ve şeffaflık görmediğimiz sürece bu gelişmeler için olumlu bir niteleme yapmak erken olur. Böylesi bir sorunun çözümü, tokalaşma gibi imalar ya da muğlak bir ‘tecrit kaldırılsın’ sözü üzerinden mümkün olamaz. İktidar, önce baskı ve inkâr dışında hangi yeni politikayı hayata geçirmek istediğini somut olarak ortaya koymalıdır” sözlerini kullandı. 
 
‘AKP kendisi için çözüm arayışında’
 
Kürt sorununun tüm Orta Doğu’yu ilgilendirdiğini, bu nedenle iktidarın politik hesaplar içinde olduğunu belirten Sevda, şöyle devam etti: “Cumhur İttifakı’nın hem bölgesel dinamikler hem de iktidarın içeride yaşadığı siyasi ve ekonomik sıkışmışlıklar, bugün Cumhur İttifakı'nı Kürt sorunu konusunda yeni bir pozisyon almaya zorluyor. Orta Doğu’da kurmayı umduğu hâkimiyetten ve pay almaya çalıştığı pazardan gitgide uzaklaşan AKP iktidarı, esasen kendisi için bir çözüm arayışında. Çünkü Kürt sorunu yalnızca Türkiye’yi değil; doğrudan Suriye, Irak ve İran’ı, dolayısıyla Orta Doğu’yu ilgilendiren bir sorun. Yaşanan gelişmelere ve arkasındaki politik hesaplara bakıldığında karşımıza şu gerçek çıkıyor: İktidar bloku ve arkasındaki sermaye güçleri, bölgesel tehdidin arttığı bir dönemde iç cepheyi tahkim ederek kendi pozisyonunu güçlendirmek ve yeni fırsatları kollamak istiyor. Kimi sembolik adımlarla muhalefeti ve toplumu beklentiye sokarak uyguladığı politikaların dayanaklarını güçlendirmenin hesabını yapıyor.” 
 
Sanayi Fonu arayışı varken ‘çözüm süreci’ demek saflık olur
 
Sevda, şunları belirtti: "Hem ekonomide, hem iç politikada hem de bölge politikası başta olmak üzere dış politikada tıkanmış bir tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı var ortada. Bugün, MHP üzerinden Cumhur İttifakı’nın sorunu muhataplarıyla konuşmaktan imtina ederek birtakım çağrılarda bulunması, kendi emeli her ne ise onu gerçekleştirmek için her kesimi kendi zeminine ve kendi çözümüne sıkıştırmak istediğine işaret ediyor. Kürt sorunu elbette bir an evvel çözülmelidir, ama nasıl? Bir yandan Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na ek gelirler sağlamaya çalışıp, savunma ve güvenlik bütçelerini rekor seviyelere çekerek öte yandan barışı konuşmak büyük bir çelişki olacaktır. İktidarın bütçe diye sunduğu ekonomik programıyla dahi içeride baskı, dışarıda operasyonları sürdürme kararlılığında olduğu açıktır. Bir yandan bir süreç işletip aynı anda herkesin ağzını kapatmak üzere etki ajanlığı yasası çıkarmaya çalışmak da bir garabettir. Henüz şeffaf ve açık konuşulan hiçbir şey yokken buna bir ‘çözüm süreci’ demek, bu anlamda da saflık olur. Kürt halkı, bunları acı şekilde tecrübe eden, asırlık sorunla paralel asırlık mücadele yürüten bir halk olarak, elbette bu sürece koşulsuz kucak açmayacaktır."
 
‘Çözüm’ demek için operasyonlar derhal son bulmalıdır
 
"Partimiz için ‘Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı kayıtsız ve koşulsuz savunma ilkesi, tam hak eşitliği açısından temel bir ilkedir" diyen Sevda, "Her şeyden önce, halkların tam hak eşitliğine dayalı bir yaşam sürmelerinin mümkün kılınması şarttır. Dolayısıyla, bugün bu koşulların gerçekleşmesi için adımlar atılmadığı sürece, konuşulanlar yalnızca laf olarak kalacaktır. Daha önceki açıklamalarımızda da açıkça ifade ettiğimiz üzere, bunun gerçek anlamda bir çözüm süreci olduğunu göstermek için öncelikle kayyımlar derhal geri çekilmeli, operasyonlar son bulmalı, tecrit kaldırılmalı, siyasi tutsaklar serbest bırakılmalı, anadilde eğitim başta olmak üzere temel anayasal haklar, eşitlik ve siyasi özgürlükleri kapsayacak biçimde derhal düzenlenmelidir" ifadelerini kullandı. 
 
‘Emperyalist planların boşa çıkarılması için sorumluluk herkeste’
 
Gerçek çözümün iktidar bloğuyla değil, tüm emek ve demokrasi güçlerinin sürece katılımı ve mücadelesiyle olacağını dile getiren Sevda, “Kürt sorununun eşit haklara dayalı çözümü ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesine giden yolu, egemenlerin çıkarlarının gerekleri değil, Kürt ve Türk halkının birlikte mücadelesi açacak. Provokasyonları boşa çıkaracak olan, sürecin egemenlerin değil halkların ihtiyacını karşılayacak şekilde bir rotaya girmesi, ancak ve ancak halkların barış talebine birlikte sahip çıkmasıyla mümkün olabilir. Bugüne kadar halkın desteğinden geçmeyen bütün hesap ve planlar, acıların katlanmasına neden oldu, çözümsüzlüğü derinleştirdi. Emperyalistlerin bölgedeki planlarının boşa çıkarılması ve ülkenin demokratikleştirilmesi için herkese büyük bir sorumluluk düşüyor. Biz, Emek Partisi olarak, bölge örgütlerimiz ve tüm Türkiye örgütlerimizle Kürt halkının demokratik hakları ve siyasal özgürlükleri için mücadeleden geri durmayacağız. Barış, eşitlik ve demokrasi sorununu, tüm Türkiye işçi sınıfı ve halklarının ortak sorunu olarak ele alarak, barış mücadelesini toplumsallaştırmanın ve halkların çözüm masasını kurmanın tüm olanaklarını yaratmaya çalışacağız” dedi. 
 
‘Abdullah Öcalan tartışmasız muhataptır’
 
Çözüm için İmralı’yı işaret eden Sevda, sürecin açık ve şeffaf yürütülmesinin önemini vurgulayarak, “Kürt sorununun devlet tarafından derinleştirilmesi nedeniyle on yıllardır Kürt halkı büyük bir baskı ve sindirme politikasıyla mücadele ediyor. Halka dönük bu politikalar, can kayıpları başta olmak üzere bu ulusa büyük bedeller ödetti. Bu nedenle, birincil muhatap elbette Kürt halkı, işçi ve emekçilerdir. Bununla birlikte, Kürt ulusu için önemli liderlerden biri olan ve doğrudan Kürt halkı tarafından işaret edilen Sayın Abdullah Öcalan da bu sorunun çözümü için tartışmasız şekilde muhataptır. Bu nedenle, İmralı ile görüşülmesi ve sağlıklı koşullarda bir diyalog sürecinin başlaması da şarttır. Kürt sorununun yalnızca Kürt halkını değil, bu ülkenin bütün uluslarını, inançlarını ve halklarını doğrudan ilgilendiren bir sorun olduğu gerçeğiyle birlikte, sorunun toplumun bütün kesimlerince açık ve şeffaf bir şekilde tartışılması ve değerlendirilmesi elzemdir. Bunun yanında, halkın siyasi temsilcilerinin bulunduğu ve yasal düzenleme yetkisini elinde tutan Meclis de elbette çözümün önemli mekanizmalarından biridir” diye konuştu.