Amed’de bir yılda bin 499 şiddet başvurusu

  • 13:22 25 Kasım 2023
  • Güncel
 
AMED - Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, Amed’de bir yıl içerisinde bin 499 şiddet başvurusu aldıklarını açıkladı. 
 
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında hazırladığı raporu açıkladı. Açıklamaya ağ bileşenleri katılırken raporun basın metnini ağ bileşenlerinden Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarından Halise Dakalı, bilançoyu ise yine ağ bileşenlerinden olan Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu üyesi Ezgi Sıla Demir okudu.
 
‘Yargı eliyle cezasız bırakılıyor’
 
Halise, her geçen yıl kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiğini, geçtiğimiz yıldan bu yana da kadınların şiddetin her türlüsüne maruz bırakıldığını söyledi. Halise, “Devletin uygulamış olduğu cezasızlık politikası erkeklere güç vermeye devam etmektedir. Başvuru mekanizmalarındaki zorluklar, kadınların inandırıcılığın sorgulanması durumları, kadınların ihtiyacı olan koruyucu ve önleyici tedbirler verilmemektedir. Tedbirlere uymayan şiddet failine zorlama hapislerinin uygulanmaması, dosyalarda gizlilik kararları verilerek ceza davalarının kamuoyundan ve kadın örgütlerinden kaçırılması, kadın örgütlerinin müdahillik taleplerinin reddedilerek şiddet mağduru kadının yalnızlaştırılması gibi durumlar kadına yönelik işlenen suçların yargı eliyle cezasızlıkla sonuçlanmasına yol açmaktadır” dedi.
 
‘Özel savaş politikaları uygulanıyor’
 
Tüm Türkiye'de kadına yönelik şiddetin hız kazandığı, kadın katliamlarının kırım boyutuna vardığını belirten Halise, “Yeni yeni şiddet türlerinin yaratıldığı mevcut durumda; adına ‘özel savaş politikası’ dediğimiz politikalarla, bölgedeki kadına yönelik şiddet ve katliamlar çok daha ciddi bir boyuta varmıştır. Kürt ve kadın düşmanlığıyla hareket eden ve bölgeye özel olarak gönderilen üniformalı/üniformasız erkekler üzerinden üretilen bu politikalarla; kadınların bedeni, dili, kimliği ve varlığı hedef alınmaktadır. Türkiye'nin her yerinde uygulanan bu politika bölgede çok daha yoğun bir şekilde uygulanmaktadır. Politik, sosyal, kültürel, ekonomik vb. tüm alanları hedefi haline getiren özel savaş politikaları, aynı zamanda toplumun ve bireyin zihniyetine de odaklanarak, kadınların hak arayışlarına karşı bir sindirme, yıldırma ve korkutma aracı olarak da kullanılmaktadır. Bu politikaların bir sonucu olarak bölge kentlerinin çoğunda fuhuş ve madde bağımlılığında da çok ciddi artışlar yaşanmakta olup, toplumu iradesizleştirmeye yönelik uygulanan bu asimilasyon politikaları da özel savaşın birer parçası olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
 
‘Yargı mekanizmaları her daim iktidarı korumaya çalışıyor’
 
Halise, erkek egemen sistemin tarihsel süreç içerisinde özel savaş politikalarını uygularken yargı mekanizmalarını her daim iktidarını korumaya almak üzere araçsallaştırdığına dikkat çekti. Kadınların her alanda öncülük yaptığını ve iktidarın bundan rahatsız olduğunu kaydeden Halise, “Mücadeleden korkan iktidarların hedefi haline getirmiş, her gün onlarca kadın yargısal şiddete maruz bırakılarak tutuklanıp hapishanelerde tutsak alınmıştır. Kadınlar, özgürlüklerinden mahrum bırakılmakla birlikte iktidarın uygulayıcıları tarafından hapishanelerde çıplak arama, fiziki müdahale, ayakta sayım dayatmaları, darp, hakaret, ağırlaştırılmış tecrit, uzun süreli tekli odalarda ve hücrelerde tek başlarına tutulma uygulamaları, sosyal faaliyetlerden yararlandırmama ve buna benzer pek çok uygulamalara tabi tutuluyor. Hem fiziksel hem de ruhsal bütünlüklerine zarar veren işkence uygulamalarına maruz bırakılmaktadırlar. Kadın katilleri iyi halli oldukları gerekçesiyle tahliye edilirken İdare ve Gözlem kurullarının kadın tutsakların koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik haklarından yararlanıp yararlanmayacaklarına yönelik iyi halli olup olmadıkları kararı veriyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Devlet yükümlülüklerini yerine getirmeli’
 
Son olarak Halise, “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na kapatılma davası açılmıştır. Yine kentimizde aktif olarak faaliyet gösteren Rosa Kadın Derneği üyelerine yönelik olarak sık sık hukuka aykırı bir şekilde gözaltılar ve aramalar yapılmaktadır. Buna yönelik bir başka örnek ise TJA aktivistlerine ve kadın siyasetçilere dönük yargı tacizlerin sistematikleştirilmesidir. Öte yandan toplumun tamamına sirayet eden ekonomik kriz ve yoksulluk; kentimizde yaşanan deprem felaketiyle birlikte artan yıkılan binalar artan kiralar ve hala sürmekte olan barınma problemi kadınlar ve çocuklar üzerinde çok daha olumsuz etkilere sahip oluyor. Özellikle mevcut konteyner kentlerde barınan kadın, çocuk ve LGBTİ+ ar en temel fiziksel ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Tespit ettiğimiz hak ihlalleri ve yapmış olduğumuz değerlendirme kapsamında devleti yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Bizler Mirabel Kardeşlerden miras aldığımız ruhla mücadeleye devam edeceğimizi 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle bir kez daha deklare ediyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘1499 başvuru yapıldı’
 
Raporun şiddet bilançosunu açıklayan Ezgi Sıla Demir, verilerin Rosa Kadın Derneği, Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi, Amed Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu, İnsan Hakları Derneği Amed Şubesi Kadın Komisyonu verilerinden, 20 Kasım 2022’den 20 Kasım 2023 tarih aralığında alınmış başvurulara ve ÖHD Kadın Komisyonu, KESK Amed Kadın Meclisi, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Amed Şubesi, Diyarbakır Tabipler Odası Kadın Komisyonu ve DAKAH-DER değerlendirmelerine dayandığını söyledi. Ezgi, raporda ağ bileşeni kurumların, şiddet başvurularının süreçlerini yürütürken edindikleri gözlemlere, tespitler ve çözüm önerilerine de yer verildiğini, başvuru alma yöntemiyle çalışan kurumların oluşturduğu veri havuzuna göre de Amed özelinde bu tarih aralığında toplamda bin 499 başvuru yapıldığını ifade etti.
 
 Şiddet türleri
 
Ezgi, raporun devamında şiddet türlerine göre verileri şöyle paylaştı: Psikolojik şiddet bin 410, ekonomik şiddet bin 275, fiziksel şiddet 904, diğer şiddet türleri 546, cinsel şiddet 319, dijital şiddet 147, sosyal şiddet 17, şüpheli kadın ölümleri 2, kadın cinayeti 9, intihara teşebbüs 7 ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet 22. Çocuklara yönelik suçlarda da cinsel taciz 78, reşit olmayanla cinsel ilişki 177 ve çocukların cinsel istismarı 741.
 
Öneri ve talepler
 
Raporda öneri ve talepler şöyle sıralandı:
 
“ *Kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engelin ortadan kaldırılması için devletin, iktidar ve muhalefeti oluşturan tüm siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerekmektedir.
 
* 6284 Sayılı Kanun’un etkili bir şekilde uygulanabilmesi devletin, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ilke olarak belirlemesi ve bu nedenle, kadın alanında çalışan derneklerin üye ve yöneticilerine yönelik yargı tacizi sona erdirilmeli ve devlet, kadın cinayetlerine yönelik acil eylem planı oluşturarak asıl görevini hatırlamalıdır.
 
* İktidar mevcut kaynaklarını kullanarak LGBTİ+’ların alanlarını kısıtlamakta, derneklerini kapatmakla tehdit etmekte ve düzenledikleri ‘Aile Çalıştayları’ ile kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı nefreti ve ayrımcılıkları beslememelidir.
 
* Şiddet mağduru kadınların adli ve idari makamlara yaptığı başvurular ivedi olarak takip edilmeli, kısa süreli işlevsiz koruma tedbiri kararları verilmemeli ve bu alanda çalışan kamu görevlilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği, nefret ve ayrımcılıkla mücadele gibi konularda kapasiteleri artırılmalıdır.
 
* Daha önce hazırladığımız raporlara da yansıyan, kamu personelinin ‘şikâyetten vazgeçirme’, ‘uzlaştırma’ gibi davranışları sona erdirilmelidir. Öte yandan barınma ihtiyacı olan kadınlar evlerine geri gönderilmemeli sosyal tesis, yurt gibi mekânlar acilen gerekli tedbirler alınarak kadınların kullanımına açılmalı, sadece kadına yönelik şiddet başvuruları alan ve 7/24 çalışan bir hat oluşturulmalıdır. LGBTİ+ arın sığınma evine alınmasıyla ilgili özel önlemler geliştirilmeli ve bu konuda ayrımcı tutumlardan vazgeçilmelidir.
 
* Cinsel istismar ile mücadelede sürdürülebilir bir çocuk koruma politikası ve bu kapsamda işleyen bir çocuk koruma sistemi oluşturulması gerekmektedir. Bu kapsamda toplumsal bilinç artırılmalı, tüm aktörlerin organize bir şekilde çalışması sağlanmalı, cinsel istismar ihbar hatları yeterlikleri artırılmalı, önleyici ve koruyucu tedbirlerin etkin uygulanması sağlanmalıdır.
 
* Yargılama süreçlerindeki bürokratik işlemler mağdurlar açısından azaltılmalıdır. Tüm hastanelerde şiddet vakaları için ayrı birim ve alanlar açılmalı ve burada özel sosyal hizmet ve ruh sağlığı uzmanları görevlendirilmelidir. Şiddet mağdurunu hastaneye getiren kolluk kuvvetleri, hastane polisi ve hastane özel güvenliğinin hekimlik uygulamalarına yönlendirici müdahalelerde bulunmasının önü kesilmelidir.
 
* Adli mekanizmalar ve sağlık alanındaki tüm personelin şiddet vakalarına yaklaşımında bilinçlendirilmesi ve durumun takip edilmesi gerekmektedir.
 
* Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir. Mahpusların mahremiyet hakkı korunmalıdır. Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Devletin özellikle hasta mahpusların hapishane koşullarında hayatını devam ettirmesine yönelik ATK’nın bilimsellikten uzak raporlarını esas almak yerine yaşam hakkı ve sağlığa erişim hakkı ihlallerinin önüne geçecek hukuki düzenlemelerde bulunması gerekmektedir.
 
* İdare ve gözlem kurullarının soyut, hukuki değerlendirmeden uzak ve yetki sınırlarını aşan değerlendirmeleri sebebiyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ihlal edilen mahpuslar açısından ivedilikle gerekli tedbirlerin geliştirilmesi ve hukuki düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
 
* Şiddete maruz kalan veya şiddet tehdidi altında bulunanların her türlü desteği tüm mekanizmalarda ve aşamalarda anadiliyle alabilmesi için tüm koşulların sağlanmalıdır.
 
* Nefret söyleminin üst düzey yöneticiler tarafından sahiplenilmesi, LGBTİ+ların adalete erişiminde ciddi zorluklara neden olmaktadır. Meydana gelen ayrımcılığın önlenmesi, insan hakları alanında faaliyet yürüten kurumların adli süreçlere doğrudan katılımı ile gerçekleşebilir. Bu sebeple kamu kurumları onarıcın adaletin tesisi ve cezasızlıkla mücadele açısından öncelikle LGBTİ+ varoluşunu tanıyarak açıkça ‘cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı ile mücadele etme’ ilkesini benimsemelidir.
 
* Dijital şiddet konusunda farkındalığın arttırılması için çalışmaların yapılmalıdır.
 
* Kadınlar ve kadın hakları ile ilgili kararlar alınırken kadın alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, dernek, meslek örgütleri ve bu alanda çalışan oluşumlar sürece etkin bir şekilde dâhil edilmelidir.
 
* Toplumda kadına yönelik şiddeti olumlayan ayrımcı, cinsiyetçi ve aşağılayıcı bir dilin kullanılmaması; başta otorite kabul edilen kişiler ve medya olmak üzere toplumun her kesiminde bu dilin kullanılmasının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
 
* ŞÖNİM’lerde istihdam edilen personelin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilgilendirilmesi kadınların yapmış olduğu barınma başvurularında ikinci kez mağduriyeti engelleyeceği gibi şiddete maruz kaldığı yere gitmesine de engel olacaktır. Kayyım politikalarıyla işlevsiz hale getirilen sığınaklar bir an önce aktifleştirilmeli ve sığınakların sayısı ihtiyacı karşılayacak seviyeye çıkarılmalıdır.
 
* Eğitim öğretim kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine dair dersler zorunlu olarak müfredata eklenmelidir.
 
*Kadın istihdamında esnek-güvencesiz, kayıt dışı çalışma ve taşeron çalışmaya son verilmelidir.
 
* İşbaşı ve hizmet içi eğitimlerde toplumsal cinsiyet eşitliği ve ayrımcılığın önemli bir başlık olarak yer alması gerekmektedir.
 
* Tüm kamu kurumlarında ve ortak mekânlarda, ücretsiz kreş, gündüz bakım evleri ve emzirme odaları kurulmalıdır.
 
* Yargı makamlarının keyfi hukuka aykırı kararları, yargı taciziyle tüm yurttaşların hukuki güvenliğini ve hak arama çabalarını tehdit eder bir mesele haline gelmiştir. Bu sebeple de yargı makamlarını etkileyen siyasi özgürlüğünün, demokratik hukuk ilkelerinin gereği olarak; hukuka aykırı tutumlarından ve politikalarından vazgeçmesi gerekmektedir.
 
* Özel savaş politikaları kapsamında yürütülen ve özellikle kadınları, gençleri hedef alan politikalar son bulmalı, Kürt meselesi barışçıl ve demokratik yollarla çözüme kavuşturulmalıdır.
 
* Çocukların yaşam haklarına yönelik ihlallerin önüne geçilmesi için hak odaklı barışçıl politikaların yürütülmelidir.
 
*Çocuk hak ihlali faillerinin taşıdıkları kimliklerden bağımsız olarak haklarında ivedi, etkin ve adil bir yargılama yapılmalı, çocuklar açısından onarıcı adaletin sağlanması ile yaşanacak benzer ihlallerin önüne geçilmelidir.
 
* Çocukların eğitim, ifade özgürlüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini özgürce kullanma haklarını içeren Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair sözleşmenin 17-29-30. Maddelerindeki çekinceleri bir an önce kaldırılmalı, çocukların kendi dillerinde gelişmesi için uluslararası standart yakalanmalıdır.
 
* Çocuk işçiliğinin önüne geçilmesi için ‘82 No’lu En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesinin’ gereği yerine getirilmelidir. İlgili kurum ve yetkililer çocuk işçiliği ile mücadelede denetim ve önleme sorumluluklarını yerine getirmelidir.
 
* Devlet ve özel kurumlarda çocuklarla çalışan tüm görevlilere çocuk hakları eğitimi verilmelidir.
 
* Çocukların şüpheli ölümleri ile ilgili etkin ve adil bir soruşturma yapılmalı, şüpheli çocuk ölümlerinin önüne geçebilmek için etkili politika üretilmelidir.
 
* Cinsel istismarın önlenmesi için öncelikle Lanzarote Sözleşmesinin gereği yerine getirilmeli, okullarda cinsel eğitim ve cinsel istismardan korunma eğitimleri ders programlarına eklenmelidir. İstismar mağduru çocuklarla, sonraki aşamalarda diyalog geliştirmesi gereken kamu görevlilerine çocukların örselenmesini engelleyecek eğitimler verilmelidir.
 
* Cinsel şiddet mağduru çocuklar için şiddet olayı sonrası psikolojik destek verilmeli ve mağdurun şiddet izlerinin giderilmesi sağlanmalıdır.
 
* Çocukların gözaltında, gözaltı yerleri dışında ve hapishanelerde maruz kaldığı işkence ve kötü muamele açısından idari ve adli soruşturmalar yürütülmelidir.
 
Yukarıda tespit ettiğimiz hak ihlalleri ve yapmış olduğumuz kapsamında devleti yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Bizler Mirabel Kardeşlerden miras aldığımız ruhla mücadeleye devam edeceğimizi 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle bir kez daha deklare ediyoruz.”
 
Hazırlayanlar
 
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, Amed Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu, Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi, ÖHD Amed Şubesi Kadın Komisyonu, İHD Amed Kadın Komisyonu, SHU-DER Amed Şubesi, KESK Amed Kadın Meclisi, TMMOB İl Kadın Kurulu, DTO Kadın Komisyonu, Rosa Kadın Derneği ve DAKAH-DER…