Rojava Devrimi 12 yaşında…

  • 09:01 13 Temmuz 2024
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - 12 yıl önce Kobanê’den başlayarak gerçekleştirilen Rojava Devrimi-Kadın Devrimi tüm saldırılara rağmen halklar için yeni yaşamın mümkün olduğunu göstermeye devam ediyor. 
 
Takvimler 19 Temmuz 2012’yi gösterdiğinde Kurdistan’ın en küçük parçasında yakılan bir kıvılcım tarihe 19 Temmuz Devrimi, Kadın Devrimi ya da Rojava Devrimi diye geçti. Halklar, dünya kamuoyu bu tarihten sonra Kürtleri, Kürt halkını ve de Kürt kadınları tanıdı, duydu, mücadelelerine tanıklık etti, kendileri için ilham kaynağı olarak gördü. 
 
Kobanê, Efrîn, Cizre...
 
Yine Kobanê’yi devriminin ilk kıvılcımının yakıldığı yeri, Efrîn'i, Cizre’yi duydu. Devrime, Çağın Direnişi’ne, Onur Direnişi’ne tanık oldu insanlar. Ve tüm dünyaya korku salan, çağın en ileri teknolojilerine sahip devletlerin bile önünde birkaç saat dayanamadığı tarihin en büyük kötülük ve vahşetinin bileşkesi olan DAİŞ’i yenilgiye uğratmasını konuştu Kürt halkının dostları da düşmanları da.
 
İlk kıvılcım Kobanê
 
19 Temmuz 2012’de gerçekleşen devrim 12 yılını geride bıraktı. Suriye’de başlayan iç savaşın ardından ilk kez Kobanê’de Halk Meclisi kentin yönetimini üstlendi, yani ilk kıvılcımı yaktı devrim için. Ardından diğer kentler, ilan edilen kantonlar, özerk yönetim, mücadele, kazanımları koruma, saldırılara karşı durma, inşa çalışmaları. İlk kıvılcımın ateşlendiği günden bu yana Rojava hem saldırıların hem de direnişin merkezi haline geldi. 19 Temmuz 2012 tarihinden bu yana Rojava’da, Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halkların ve inşa edilen bir devrim süreci ve yeni yaşam alternatifi var.
 
Devrim öncesi Baas rejimi
 
Peki 19 Temmuz 2012 öncesi neydi? 1963 yılında darbe ile yönetimi ile geçiren Baas rejimi kendisine karşı tehlike olarak gördüğü Kürt halkına karşı baskı uygulamaya başlar. Kürtleri kimliksiz bırakmanın yanı sıra oluşturduğu Arap Kemeri ile de Kürtlerin yaşadığı yerlere  yönelik Araplaştırma politikaları uygular. Rejim, tüzüğünde birlik, özgürlük ve sosyalizmi esas aldığını iddia etse de iktidarı ele geçirişinden kısa bir süre sonra ulus devlet sisteminin temel ayaklarından biri olan milliyetçiliği esas aldı, geliştirdi.  Araplar dışındaki tüm halkları, bileşenleri inkara yöneldi. Suriye toplumu milliyetçilik esası üzerine mezhep, sınıf, köylülük, aşiret, kabile ve daha birçok isim adı altında parçalandı. Hükümetteki bakanlıklar din ve mezheplere göre dağıtıldı ve halkların varlığı bir tarafa bırakıldı. Suriye rejiminin bu baskıları ve Kürt halkının inkarı üzerinden kendini şekillendirmesi 2011 yılına kadar da devam etti. 
 
‘Arap Baharı’
 
Tunus’ta başlayan “Arap baharı” adı verilen süreç, 2011 yılına gelindiğinde Suriye’yi de etkisi altına aldı. Silahsız olarak başlayan halkın tepkileri ve değişim istemleri, yoğun kitlesel katılımlı eylemler iktidarın baskıları ile birlikte şiddetin yayılmasını da beraberinde getirdi. Başta Türkiye olmak üzere kimi Arap ülkelerinin Suriye’deki bazı paramiliter güçler oluşturmaları, silah desteği vermeleri ile Suriye’de iç çatışmaların başladığı süreci de beraberinde getirdi. Ki bu savaş durumu aradan geçen 12 yıllık süreçte hiç azalmadı ve hala devam ediyor.
 
Kürtlerin tutumu: Üçüncü Yol
 
Suriye’de ağırlıklı olarak Arap halkının yaşadığı kentlerde iç savaş ve çatışmaların son bulması ve demokratik bir Suriye için Kürt halkının temsilcileri yoğun çaba içerisinde olsa da rejimin buna karşı tutumu şiddetten yana oldu. Rejimin bu tutumu karşısında Kürt halkı da kendi tedbirini alarak, “Nasıl yaşamak istediğine” ilişkin yolunu belirledi. Kürt halkı, Demokratik Birlik Partisi (PYD) öncülüğünde halk meclislerini örgütlemeye başlayarak çatışma yerine kendi öz yönetimini inşa etmeyi benimsedi. Böylece Rojava’da, 3’üncü Yol alternatifi ile yeni bir süreç başladı. Yanı sıra Kürt halkı kendi özsavunma gücünü örgütlemeye başlarken, farklı örgütlülüklerle kendi kendini yönetmeyi esas aldı. Yani Baas rejimine karşı 19 Temmuz Devrimi bir alternatif olarak ortaya çıktı ve Özerk Yönetim süreci başladı.
 
Halkın iradesini esas alandı
 
Kobanê’de ise ilk kıvılcımı yakılan 19 Temmuz Devrimi’nin en önemli özelliği halkın iradesini esas alması oldu. Artık devrim öncesi Baas rejimi tarafından esas alınan Kürt halkının inkar süreci yerini, yeni duruma bıraktı. Halk kendi hakkında söz ve karar sahibi oldu, her alanda kendini yönetmeye başladı ve ilk kez özgürlüğe giden yol açıldı. Halk örgütlülüğünü güçlendirmek için Halk Savunma Birlikleri ve Kadın Savunma Birlikleri’ni örgütledi. Binlerce Rojavalı genç bu örgütlülük içerisinde yer almaya başladı.
 
19 Temmuz… Özerklik…
 
Kobanê’de 23 Şubat 2012 yılında Halk Meclisi’nin kuruluş toplantısı gerçekleştirildi. İlanla birlikte komünal bir toplumun inşası için örgütlenme çalışması da başladı. Kendini yönetmekten mahrum bırakılan bir halk içerisinde örgütlenme çalışması başlatıldı. Susturulan, baskı altına alınan toplum içerisindeki kadın ve gençler öncelikle eğitilerek, örgütlendi. Bunun yanı sıra halkın kendi ana diline sahip çıkması için Kürt Dil Kurumu açıldı ve Kürtçe eğitimler başlatıldı. Bu şekilde rejimin bölgeden çıkarılma sürecine gelindi. 19 Temmuz’da Suriye Kriz Yönetme Merkezi’nde büyük bir patlama yaşandı ve rejimin birçok üyesi öldü. “Özgür Suriye Ordusu” Halep’e bağlı birçok yere el koydu. Kürtlerin yaşadığı bölgelere ulaşmadan Kobanê halkı 19 Temmuz akşamı rejimin kurumlarına el koyarak özerkliğini ilan etti. Halk Savunma Birlikleri kuruldu. Bunun yanı sıra Asayiş Güçleri oluşturuldu. Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) çatısı altında toplumsal, siyasi, mesleki sendikalar, yardım dernekleri vb. örgütlendi. Kobanê’de yakılan kıvılcım ardı sıra Efrîn ve Cizre’de devam etti.
 
Çözümün anahtarı 
 
Rojava’da Demokratik Özerk Yönetim’in ilan edilmesi Kürt halkının yeni yaşam projesinin tanınması açısından önemliydi. Çünkü bu, Suriye’de yaşanan krizin çözümü için tüm bileşenlerin, halkların içinde yer aldığı bir proje. Özerk Yönetim ilanı aynı zamanda resmi olarak diplomatik görüşmelerin de önünü açtı. Halk kurum ve kuruluşlar içerisinde yer almaya başladı. Aradan geçen zaman, ortaya çıkan başarı düzeyi Özerk Yönetim’in Suriye’nin sorunlarının çözümü için anahtar olduğunu da ispatladı. 
 
DAİŞ saldırısı
 
 
Kürt halkının kendisi ve Suriye halkları için inşa etme sürecine girdiği sırada 15 Eylül 2014 yılında yeni bir durum gelişti. Devrimin ilk kıvılcımının yakıldığı Kobanê, saldırıların hedefi oldu. Başta Türkiye olmak üzere kimi uluslararası güçlerin destek verdiği, beslediği DAİŞ, tüm gücü ile Kobanê Kantonu’na saldırdı. Kobanê’nin işgalinin hedeflendiği DAİŞ saldırısı ile Demokratik Özerk Yönetim de ortadan kaldırılmak istendi. Yani devrim başladığı yerde bitirilmek istendi. Kobanê’nin yenilgisi, düşmesi aynı zamanda Kürt halkının da yenilgisi anlamına gelecekti. YPG ve YPJ’nin öncülük ettiği direnişle DAİŞ saldırıları kırıldı, direniş tüm dünyayı etkiledi. 
 
Dünyada Kobanê rüzgarı
 
DAİŞ’e karşı verilen mücadele ve gösterilen direniş tüm dünyaya korku salan çetelerin ilk yenilgisi, Kobanê’yi, Kürtleri, Kürt kadınları ilgi odağı haline getirdi. DAİŞ saldırılarının kırılması ile birlikte 1 Kasım Dünya Kobanê Günü ilan edildi. Kürt kadınlar, gösterdiği direniş ve mücadelede, gücünü ispatladı. 
 
Saldırılar sürüyor
 
Kobanê’de başlayan ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye yayılan devrim süreci bugün de devam ediyor. Ortadoğu’da ilk kez böyle bir yapılanma insanlığın korunmasından, kadınların savunulmasından, eşitliğin geliştirilmesinden yana tavır takınıyor. Ancak saldırılar da sürüyor. 
 
İşgal, Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê, direniş….
 
Demokratik Özerk Yönetim’in inşa çalışmalarının sürdüğü Kuzey ve Doğu Suriye’de saldırılar aralıksız devam ederken, Türkiye Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniyê’ye saldırdı. Yine Arapların ve diğer halkların yaşadığı Bab, Ezaz ve Cerablus gibi yerlere de saldıran Türkiye, buralara destek verdiği grupları yerleştirdi. Kendisine bağlı yönetimler oluşturdu. Bu bölgelerde başta kadınlara yönelik işkence, taciz, tecavüz olayları günden güne artarken,  yaşananlar insan hakları örgütlerinin raporlarına da yansıyor. 
 
Kadınlar hedef
 
Aradan geçen 12 yıl içerisinde Türkiye’nin 19 Temmuz 2012’de başlayan devrim sürecini boğmaya, tasfiye etmeye, Kürt halkının yeni yaşam projesini ortadan kaldırmaya yönelik saldırıları aralıksız sürüyor. Bu saldırılarda en çok da devrim sürecine öncülük etmiş kadınlar hedef alınıyor. Son bir yıl içerisinde birçok kadın öncü Türkiye’nin saldırıları sonucu katledildi. En son da Qamişlo Kantonu Eşbaşkanı Yûsra Derwêş ile yardımcısı Leyman Siwêş hedef alınarak katledildi. 
 
Yaşam alanlarına saldırı
 
2012 yılında gerçekleşen devrime karşı Türkiye saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Son bir iki yıldan bu yana da halkın yaşam alanları, su, elektrik kaynakları, tarla, bahçeler, gıda depoları hedef alınıyor. Bu şekilde halkın yaşam alanları daraltılarak, devrimin tasfiyesi amaçlanıyor. 
 
Devrimi korumada ısrar
 
Ancak, Türkiye,  Rojava Devrimi’ne, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının kazanımlarına saldırılarını sürdürürken devrimi inşa da aralıksız sürüyor. Halklar ortak yaşamlarını örgütlemek için kurum ve kuruluşları ile sistemlerini güçlendiriyor.  Suriye’deki savaşın son bulması, sorunların çözülmesi ve Ortadoğu halkları için yeni yaşam alternatifinin kalıcılaşması ve korunması için direnmeye ve mücadele etmeye devam ediyor. Kobanê’de yakılan ilk kıvılcım halklar için yeni yaşamın mümkün olduğunu göstermeye devam ediyor.