Arzu Çerkezoğlu: Bu krizi biz yaratmadık, bedelini de ödemeyiz

  • 09:03 16 Ağustos 2018
  • Emek/Ekonomi
İSTANBUL - Neoliberal politikaların bedelini yıllardır işçi sınıfının ödediğini belirten DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Son 10 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor. Bu krizi biz yaratmadık. Bu borç işçi sınıfının borcu değildir, tersine Türkiye işçi sınıfı alacaklıdır” dedi. 
 
Türkiye ile ABD arasında rahip Andrew Brunson ile başlayan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın" yaptırım" çıkışıyla zirveye ulaşan krizi Devrimci İşçi Sendikası Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, değerlendirdi. Türkiye’nin çok tehlikeli bir döviz ve borç kriziyle karşı karşıya olduğunu belirten Arzu, bugün yaşananların kaynağının ise Türkiye’yi yönetenlerin yıllardır uyguladıkları ekonomik politika ve hayata geçirdikleri tercihler olduğunu dile getirdi. 
 
Arzu, ayrıca yaşanılan durumun bir sonuç olduğunun altını çizdi. 
 
‘Krizin sorumluları ülkeyi yönetenler’
 
Arzu, üretimin değil tüketimin öncelendiği, tüketimi olağan üstü derecede kışkırtan ve Türkiye ekonomisini tümüyle borca, dış finansmana bağımlı hale getiren ekonomik politikaların bir sonucunu yaşadıklarını vurguladı. 
 
Türkiye’nin ABD başta olmak üzere uluslararası finans kapitalin yağma alanı haline getirildiğine değinen Arzu, “Neoliberal politikalar, emeğin kazanılmış tüm haklarını ortadan kaldıran, ucuz iş gücü ve güvencesiz işçi politikalarına dayanan, Türkiye’nin tüm kaynaklarını bir bütün olarak yağmalayan politikaların bir sonucu olarak bugün bu kriz yaşanıyor. Bu krizin sorumluları yıllardır ülkeyi yönetenlerdir. Zaman zaman İMF politikaları, zaman zaman hükümet programları olarak karşımıza çıkan politikaların sonuçlarını işçi sınıfı ve emekçiler çok ağır bir biçimde yıllardır ödemektedir. Bu krizde bu politikaların sonucunda ortaya çıkmış olan bir tablodur” diye konuştu. 
 
‘Krize dair herhangi bir çözüm önerileri de yok’
 
Böyle ağır bir ekonomik krizden en fazla etkilenecek kesimin kadın ve emekçiler olduğunu söyleyen Arzu, şöyle devam etti: “Zaten yıllardır bu neoliberal birikim modelinin sonuçlarını en ağır bir biçimde işçiler yaşamaktadır. Üstelik bu ülkeyi yönetenlerin şuan yaşanan krize dair herhangi bir çözüm önerileri de yok. 3 Ağustos günü Cumhurbaşkanı 100 günlük bir eylem planı açıkladı. Bu 100 günlük eylem planında işçi sınıfına, emekçilerin temel sorunlarına dair hiçbir program ve yaklaşım söz konusu değil. Ardından Maliye ve Hazine Bakanı’nın yaptığı sunuşta herhangi bir plan söz konusu değil. Orta vadede bir programdan söz ediliyor. O programa dair bizim kaygılarımız daha da artmış durumdadır. Dolayısıyla ülkeyi yönetenlerin işçi sınıfı ve emekçiler açısından yaşanan bu krizi ortadan kaldıracak bir planlarının olmadığını biliyoruz.”
 
‘Bu krizi biz yaratmadık’
 
Yaşanan krizin çok temel ve yapısal nedenleri olduğunu kaydeden Arzu, bu temel ve yapısal krizin aynı zamanda, hukukun, demokrasinin ve toplumsal barışın ortadan kaldırılmasını daha da şiddetlendirdiğine dikkat çekti. İşçi sınıfı, emekçiler ve DİSK olarak yaşanan bu krizin bedelini kendilerinin ödemeyeceğini kaydeden Arzu, “Çünkü daha şimdiden birçok iş yerinden çıkartmalar, iş yeri kapatmaları başladı. Bu sürecin daha da derinleşerek devam edeceği açıktır. Örneğin Antep’te tekstil fabrikalarında çok ciddi işten çıkartmalar var. Ücretsiz izne ayrılan işçiler var. İnşaat firmalarından işten çıkartmalar yaşanıyor. Biz şunu söylüyoruz ‘bu krizi biz yaratmadık.’ Bu bir borç krizidir. Türkiye borçlu bir ülke haline getirilmiştir. Ama bu borç işçi sınıfının borcu değildir. Dolayısıyla bu krizin bedelini de biz ödemeyeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Son 10 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor’
 
Çok temel bir takım başlıklar ve hedeflerle bu mücadeleyi yürüteceklerini dile getiren Arzu, şöyle devam etti: “Türkiye’de bugün krizde son 10 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor. Asgari ücret enflasyon karşısında çok ciddi değer kayıp etti. Birincisi, asgari ücret başta olmak üzere bütün ücretlerin revize edilmesi, yılsonu beklenmeden güncellenmesi ve enflasyon karşısındaki bu değer kaybının ortadan kaldırılması, ikincisi toplu işten çıkartmaların başladığını görüyoruz. Dolayısıyla işten çıkartmaların yasaklanması ve krizin yaratacağı işsizlik ile mücadele açısından kamu istihdamının artırılması gerekmektedir. Üçüncüsü Türkiye’de çok ciddi adalet bir vergi sistemi var. Devletin vergi yükünün çok büyük bir kısmı işçinin emekçinin dar gelirinin üzerine, dolayısıyla vergi adaletsizliğine son verilmelidir. Çok kazananlardan çok vergi alınmalıdır. Devletin son derece akıl dışı ve savurgan harcamaları var bunların son bulması lazım.”
 
‘İşçi sınıfı borçlu değil, tersine alacaklıdır’
 
Demokrasi ve hukuk üstünlüğünün ekonomik krizi çözmek açısından doğrudan etkisi yok gibi görünse de son derece önemli olduğuna işaret eden Arzu, “Bu otoriter rejim krizi daha da derinleştirmektedir. O nedenle demokrasi ve hukuk yolunda da ciddi adımlar atılmalıdır. Temel mücadele başlıklarımız bunlardır. Tekrar altını çizerek söylüyorum. Krizi biz yaratmadık. Bu borç işçi sınıfının borcu değildir, tersine Türkiye işçi sınıfı alacaklıdır. İşçi sınıfı bu neoliberal politikaların mağdurudur yıllardır bedelini ödemektedir” dedi.