'Yerel yönetimde değişim kadınlarla mümkün'

  • 09:06 29 Aralık 2023
  • Güncel
 
Öznur Değer
 
MÊRDÎN - Seçmenlerin yüzde 50,6’sını, seçilenlerin ise yüzde 30’unu oluşturan kadınların siyasetteki temsil oranının arttırılması için çalışma yürüten Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı Başkanı Ayşe Kaşıkırık, değişim ve dönüşümün kadınlarla mümkündür olduğunun altını çizdi.
 
Kadınların siyasete katılım ve temsil oranının düşük olduğu ülkelerden biri olan Türkiye parlamentosunda 600 milletvekili arasında yalnızca 121 kadın milletvekili bulunuyor. Buna göre kadınların Meclis’teki temsil oranı yüzde 20 iken, 2019 yerel seçimlerinde kadınların yerel yönetim temsiliyeti ise yüzde 3 oranında. 30 büyükşehir belediyesinin yalnızca 3’ünde kadın başkan-eşbaşkan bulunurken bunlardan biri olan Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Bedia Özgökçe’nin yerine 19 Ağustos 2019’da kayyım atandı. Ülke genelindeki bin 389 belediyenin yalnızca 41’inde resmi belediye başkanlığını kadınlar yürütürken, bunlardan bir kısmına kayyım atandığı için yerel yönetimlerdeki kadın temsiliyet oranı giderek azalıyor. Yine ülkede 50 bin 215 muhtardan sadece bin 85’i kadın. Bu tablo ülkenin erkek sistemiyle yönetildiğini açığa çıkarırken, kadınların siyasetteki temsiliyetinin artması için çalışma yürüten Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı Başkanı Ayşe Kaşıkırık, yaklaşan 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde kadınların temsiliyetinin artmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  
 
‘Değişim ve dönüşüm kadınlarla mümkündür’
 
Küresel sorunların çözümünün yerellerde olduğunun altını çizen Ayşe, Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı’nın bu amaçla kurulduğuna işaret etti. Bu anlamda çalışmalarına yerel siyasetin en küçük parçası olan ve demokrasinin “kılcal damarı” olarak tanımladığı muhtarlıkla başladıklarını vurgulayan Ayşe, “Neden? Çünkü ‘değişim ve dönüşüm mahalleden, muhtarlıklardan başlar. Ve değişim ve dönüşüm kadınlarla mümkündür’ diyerek yola çıktık. Biliyoruz ve inanıyoruz ki nüfusun yarısını oluşturan kadınlar mahallelerden başlayarak kararlara eşit düzeyde katılırsa daha farklı bir coğrafyada, daha farklı politik bakış açılarıyla yönetiliyor olacağız. Dünyada bunun örneklerini görüyoruz. Kadınların çoğunlukta olduğu parlamentolarda daha eşitlikçi, daha kapsayıcı, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı plan, program ve politikaların daha yaygın uygulandığını biliyoruz. Eşit temsiliyet istiyorsak bunun yolu mahalle ve muhtarlıklardan geçiyor. Burada yapacağımız politikalar, göstereceğimiz kadın adayların seçilme oranı daha yüksek. Çünkü biz belediye başkanlığında, meclis üyeliğinde veya milletvekilliğinde bize dayatılan listeleri oyluyoruz. Siyasi partilerdeki erkek egemen yapı, eril zihniyet aslında listeleri oluştururken o bakış açısını ortaya koyuyor. Listelerin neredeyse tamamı erkek adaylardan oluşuyor. Kadınlar bu seçimin neresinde” diye sordu.  
 
Seçmenlerin yüzde 50,6’sı, seçilenlerin ise yüzde 30’u kadın
 
Kadınların sadece seçmen olarak görüldüğünü kaydeden Ayşe, seçmenlerin yüzde 50,6’sının, adayların veya aday adaylarının ise yalnızca yüzde 30’unun kadınlardan oluştuğunu dile getirdi. Geçtiğimiz genel seçimlerdeki kadın milletvekili oranının yüzde 30 civarında olduğunu hatırlatan Ayşe, “Biz şu an aynı riskle karşı karşıyayız. O nedenle diyoruz ki, biz parlamentoya müdahil olamıyoruz. Siyasi partilere baskı unsuru olabiliyoruz. ‘Kadınlara oy verin’ diye çalışma yürütüyoruz ama günün sonunda kadınlar seçilemeyen sıralardan aday listelerine konuluyor. Burayı değiştirebilme gücümüz çok az. Kolektif olarak elbette değiştireceğiz. Ancak mahalle ve muhtarlık düzeyinde değişim ve dönüşümü daha hızlı sağlamak mümkün. Çünkü muhtarlıklar doğrudan isimle aday oluyor. Arkada bir siyasi parti logosu yok. Muhtarlık, doğrudan demokrasinin en güzel kurumu. Çünkü adaylaşma usulünde kendisi doğrudan aday. Ve buralarda daha çok kadın aday seçilirse, mahalleden gelen dip dalga dediğimiz değişim ve dönüşüm en küçük yerel ölçekten gelirse yukarıya bir baskı unsuru olarak gidecek” şeklinde konuştu.
 
‘Daha adil bir düzen istiyorsak bunun yolu eşit temsiliyet’
 
Kadınların kendisini muhtarlıklardan başlayarak bir sonraki dönem belediye meclis üyeliğine, belediye başkanlığına ve milletvekilliğine taşıdığını ekleyen Ayşe, muhtarlığın siyasete giriş kapısı olduğuna işaret etti. Ayşe, “Kadınların muhtarlığa girdiği andan itibaren özgüveni daha da artıyor, motivasyonu yükseliyor. ‘Ben de yapabilirim, ben de başarabilirim’ diyor. Ve kendisinde daha ileriki noktaları mümkün kılabiliyor. ‘Ben bir belediye başkanı gibi çalışıyorum, neden olmayayım. Yalnız değilim, başaran kadınlar var ben de başarabilirim’ diyor. Yıllarca susturulduk, suskunlaştırıldık, ezildik, hor görüldük, dışlandık. Hem karar alma mekanizmalarında hem sokakta hem de kamusal alanda. İşte biz kadınlar olarak diyoruz ki, eğer değişim ve dönüşüm istiyorsak, daha adil bir düzen istiyorsak bunun yolu eşit temsiliyette” sözlerine yer verdi.
 
‘Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı kadınlara ihtiyacımız var’
 
Ayşe, kadınların muhtarlığı, belediye meclis üyeliğini ek iş değil, tek iş olarak yaptığının altını çizerken, “Kadınlar bütün gücünü, enerjisini, motivasyonunu mahallesi için kenti için harcıyor. O yüzden yapacağımız ilk şey, kadınları önce haneden dışarıya çıkarmak. Haneden mahalleye, mahalleden kentlere kadar kadınların kararların alındığı mekanizmalarda yer alabilmesini, kadınların görünürlüğünü sağlamak, kadınları kamusal alana dahil etmek gerek. Kadınları bir noktaya taşırken kapasitelerini güçlendirmek istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı kadınlara ihtiyacımız var, kadın bilincine sahip, ‘Kadın kadının kurdu değil yurdudur’ diyen kadınlara daha çok ihtiyacımız var” dedi.  
 
‘Dünyadaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde Türkiye sondan 15-20’nci ülke’
 
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en derin yaşandığı ülkelerden birinde yaşadıklarına dikkat çeken Ayşe, dünyadaki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde Türkiye’nin son 15-20 ülkeden biri olduğunu kaydetti. Eşitsizliğin en yoğun yaşandığı alanların da siyaset ve ekonomi olduğunu aktaran Ayşe, “Kadınlar eğitime eşit düzeyde erişemeyince okullaşma oranı kız çocuklarında hala çok daha düşük düzeyde. Bu da kadınlara iyi ve nitelikli bir istihdam kapısı açmıyor. Kadınlar güvencesiz istihdamın kıskacı altında. Zaten ekonomik özgürlüğü olmayan bir kadın siyasete taşınamıyor. Bur bir sarmal, bir kısır döngü. İyi bir eğitim iyi bir kariyer getiriyor. Kız çocukların okullaşma oranı artsa da ekonomiye katılım aynı oranda artmıyor. Kadınları siyasete çekecek mekanizmalara ihtiyacımız var. Kadınları aday olmaya teşvik etmek ve ardından teşvik mekanizmaları kurmamız gerekiyor. Kadınların temsiliyeti kotalarla sınırlanamaz ama Türkiye gibi eşitsizliğin derinden yaşandığı bir ülkede geçici önlemlere ihtiyacımız var. Yoksa biz eşit temsiliyeti 200 yıl daha göremeyeceğiz. Kota ilk aşamada önemli ama en önemlisi aday listelerini oluştururken fermuar sistemi yapmak. Listeleri oluştururken bir kadın bir erkek aday göstermek gerek. Bu çok önemli. Partiler kadınları listelerin en altından aday göstererek bu konuda ne kadar samimiyetsiz olduklarını gösteriyor. Siyasi partiler samimi olsa biz şu an bu tabloyla karşılaşmıyor olurduk” vurgusu yaptı.
 
‘93 yılda sadece 156 kadın belediye başkanı seçmişiz’
 
“Siyasi partiler ‘Biz aday göstermek istedik ama yeteri kadar kadın aday yoktu’ diyor. Böyle bir şey yok. Kadınların adaylaşma oranı yüzde 30’larda ama kesin aday listelerindeki oranı yüzde 6’larda” diyen Ayşe, kadınların aday olduğunda önce kendini, sonra ailesini ve birinci derece çevresini, ardından ise partiyi ve seçmeni ikna ederek uzun bir süreç yaşadığına işaret etti. Ayşe, önümüzdeki yerel seçimleri anımsatarak, kadınlara şöyle seslendi: “Kadınlar lütfen pes etmeyin. Üzerinize hane, mahalle, siyasi parti baskısı gelecek, pes etmeyin. Bu işi birlikte başaracağız. Bu süreçte kadın örgütlerinden, kadın dayanışmasından faydalanın. Erkek konforlu alanlarını, koltuklarını bize devretmeyecek. Bize alan açmayacaklar. Biz birbirimize alan açacağız. Başka türlü mümkün değil. Şu an bazı partilerin belediye başkan adayları açıklandı. Kadın adaylar yüzde 6 civarında. Hepsi seçilse yüzde 6. Biz Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca 93 yılda kadınların belediyelere seçme ve seçilme hakkı kazandığı 1930’dan 2023’e kadar geçen 93 yılda sadece 156 kadın belediye başkanı seçmişiz. Başka bir ülkede bu kadar kötü ve kara bir tablo görmedim. Her seçimde yaklaşık bin 390 belediye başkanı seçiyoruz. Günün sonunda binlerce erkek belediye başkanı seçiyoruz.”
 
‘Yerel siyasetin cinsiyeti yüzde 99 erkek’
 
Mêrdîn’in 699 mahallesinden yalnızca 4’ünün muhtarının kadın olduğunu kaydeden Ayşe, Riha’nın (Urfa) Cumhuriyet tarihi boyunca hiç kadın muhtar çıkarmadığına dikkat çekti. Kadınların yerel siyasette daha korkunç ve derin bir tabloyla karşı karşıya kaldıklarını sözlerine ekleyen Ayşe, “Çünkü yerel siyasetin cinsiyeti neredeyse yüzde 99 erkek. Erkekler kadınlara alan açmıyor, kapatıyor. Yerel siyasette ahbap-çavuş, sülale, cemaat gibi birçok sistem üzerinden, feodal sistem üzerinden, aşiretler üzerinden bir güç yarışı olabiliyor. Bir aileden, bir aşiretten bir aday olacaksa da onun cinsiyeti erkek oluyor. O yüzden yerel siyasette aynı tabloyla karşılaşacağımızla ilgili büyük endişe duyuyorum. Bu kez artık bu tabloyu değiştirelim. Kadınları sadece seçmen olarak görmeyelim. Kadınlara ve diğer unutulan özne gençlere aday listelerinde yer verelim. Meclisin yaş ortalaması 63-65. Meclis yaşlı erkeklerden oluşuyor. Belediye başkanlığı da minimum 45-50 yaşındaki erkeklerden oluşuyor. Biz artık bu tabloyu gençleştirmek istiyoruz. Daha çok genç kadın görmek istiyoruz” dedi.
 
‘Yerel yönetimler gündelik hayatın merkezinde’
 
Yerel yönetimlerin halkla iç içe, gündelik hayatın merkezinde olan kurumlar olduğunu vurgulayan Ayşe, “Çöplerin toplanmaması, suların kesik olması, aydınlatmanın yeteri kadar olmaması gibi birçok konu, zamanının çoğunu evde geçiren bir kadının hayatını zorlaştırıyor, dramatikleştiriyor. Türkiye koşullarında her 3 kadından sadece biri çalışıyor. Erkekler sabahleyin mahallelerini, kentlerini terk ederken, kadın o mahallede kalıyor. Çocuğunu okula götürüyor, hastane, postane, çarşı pazara gidiyor. Kadın, kent içi hareketlilikte belediye hizmetleriyle doğrudan temas halinde. Zaten hali hazırda toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaşıyor. Bakım emeği üzerinde, ev sorumluluğu var. Eğer yerel yönetimler kadının bakım emeği yükünü hafifletip kadını kamusal alana çeken bir mekanizma görevi görürse, kadınlar zaten sosyal refah olarak kendini çok daha ilerde görüyor” şeklinde konuştu.
 
‘Kadın liderler savaşçıl değil barışçıldır’
 
Yerelde yaşanan sorunların yükünü en fazla kadınların çektiğini söyleyen Ayşe, “Daha çok kadın su taşıyor ve susuzlukla mücadele ediyor. Eğer işe veya okula gidip geliyorsa eve geliş saatini havanın kararmasına göre belirliyor. Neden? Çünkü ‘Sokak karanlık olur, kör noktası vardır, alt geçit üst geçitler benim için güvenli değil, suç mahallidir’ diyerek hava kararmadan eve dönmeye çalışıyor. Kentsel hizmetler toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı ve kadın bakış açısına sahip olmalı. Kadın yöneticiler ilk elden kadın sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. Çünkü bahsettiğim sorunları yaşamış, deneyimlemiş kişiler çözümünü de en iyi bilenler oluyor. Kadın yöneticiler kadınlara daha çok alan açıyorlar. Kadın belediye başkanı olan yerlerde kadın istihdamı yüzde 30-40’lara kadar artıyor. Diğer yerlerde ise kadınlar daha çok temizlik elemanı, destek personeli ve asistan konumunda bulunuyor. Kadınların yeri kararların alındığı tüm mekanizmalar. Belediye günlük hayatımda yaşadığım her şeyi belirleyen mekanizmalardır. O nedenle başta toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili tüm sorunlar olmak üzere daha eşitlikçi, adil çözümler gelecek. Çünkü kadın liderler savaşçıl değil barışçıl, toplumsal sorunlara daha duyarlı, daha disiplinli, özgüvenli ve daha dirençlidir. Bulunduğumuz mekanizmalarda da o direncimizi devam ettiriyoruz.”