Tutsak kadınlara kart göndermeleri de ‘suç’muş!

  • 09:07 11 Kasım 2023
  • Güncel
 
 
Marta Sömek 
 
İSTANBUL - 20 kişi ile birlikte 2 Ekim’de gözaltına alındıktan dört gün sonra serbest bırakılan HDP Bakırköy İlçe Eşbaşkanı Gonca Yangöz, tutsak kadınlara kart göndermek, tecride ilişkin açıklama yapmak ve kimyasal silaha dair bildiri okumakla suçlandığını belirtirken, “Tam da beni ifade ettiği için bu partide çalışıyorum. Onların suç saydığı hiçbir şey benim gözümde suç değil. Olması gereken, yapılması gereken mücadelenin ta kendisi ve bu yolda da devam edeceğim” mesajını verdi.
 
İçişleri Bakanlığı yerleşkesinde yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne dönük 1 Eylül'de gerçekleştirilen saldırı sonrası 2 Ekim’de, İstanbul ve Kırklareli'nin de aralarında bulunduğu Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticileri, 1 Mart’ta kayıp depremzede kadın ve çocuklar için Tevgera Jinên Azad’ın (TJA) yaptığı eylemde polisler tarafından işkence edilerek 2 yerden beli kırılan Barış Annesi Behiye Duman, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) eski Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan ile sivil toplum örgütü yöneticileri ile birlikte 20 kişi gözaltına alındı. Dört gün boyunca İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan 20 kişiye savcılık ifadelerinde, cezaevlerine mektup ve para gönderme gibi sorular yönetildi. İfadelerin ardından 14 kişi serbest bırakılırken, 4 kişi ise “örgüt propagandası yapmak” ve “örgüte finansman sağlamak” iddialarıyla 5’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. AKP-MHP iktidarının saldırıları ise hızla devam ediyor.
 
2 Eylül günü gözaltına alındıktan dört gün sonra serbest bırakılan HDP Bakırköy İlçe Eşbaşkanı Gonca Yangöz, kendisine yöneltilen zorlama “suçlamalar” ile mücadelenin önemini JINNEWS’e değerlendirdi.
 
Toplumdan izole etme girişimi
 
Sabah saatlerinde evlerine yapılan polis baskınının yaşam alanlarına dönük bir müdahale olduğunu söyleyen Gonca, “Yaşadığımız mahallelerde bizi teşhir etmelerine dönük” sözleriyle bir “güç gösterisi” uygulandığını paylaştı. Yaşadığı mahallede herkesin HDP çalışanı olduğunu bildiğini dile getiren Gonca, “Bakkalı tanır, komşum tanır. Ama yine de amaçları insanların kafasında böyle bir algı yaratmak. Aslında toplumdan izole etmek, tecridin en büyük boyutunu yaşatmak, bir daha o sokağa çıkamama halini yaşatmak” şeklinde konuştu.
 
‘Seçim öncesi amaç illegalize etmekti’
 
Saldırıların Bakırköy’de çok ciddi bir kadın düşmanlığı ile yapıldığının altını çizen Gonca, “Erkek devlet şiddetinin tam da o ceberut yüzünü Bakırköy çok ciddi bir şekilde gördü. Beş kadın arkadaşın evi basıldı. İki arkadaşımız şehir dışında olduğu için ulaşılamamıştı. Bir arkadaşımız zaten Kırklareli’ne taşınmıştı. Sonuçta kadınlara bu kadar ciddi yönelim sonrası kadın kazanımlarımıza direkt bir gasp olarak okuyabiliriz. Daha geniş bir çerçeveden de aslında siyasi faaliyet yürüten bir partinin bütün yasal çalışmalarını illegalize etmek, çalışmalarına engel olmak ve yerel seçim öncesi biraz da çalışan bütün ekipleri toplayarak gözdağı ve korku vermek diye değerlendirebiliriz” yorumunu yaptı.
 
Boyun eğdiremediler!
 
Gözaltında altı kadın olduklarını ve birbirleriyle görüştürülmediklerini söyleyen Gonca, ancak birbirlerinin koğuşları önünden geçerken seslenerek haber almaya çalıştıklarını aktardı. Hastaneye giriş çıkış anlarında da evlere yapılan baskın “muamelesini” uyguladıklarını ifade eden Gonca, “Boyun eğmemizi istediler. Boyun eğmeyen, direnen bütün ekip olunca zorla kelepçeyle ellerimizi sıkmakla tehdit ettiler. Ben ilk alındığımda ilk gidenlerden biriydim. Çıplak aramayı ilk bana dayattılar. Dedim ki bu yasal bir şey değil, yasanın hiç bir yerinde yok, bir insanlık suçu işliyorsun. Bir yerde direnmeye başlayınca o zorlamayı kırabiliyorsun. Bir de örgütlü bir ekip ve herkes örgütlü davrandığında seni ezmeleri yıpratmaları zor oluyor” diyerek baskı politikalarına boyun eğmediklerini anlattı. Gözaltı koşullarının çok kötü olduğunu aktaran Gonca, “Hastaneye götürülüp getirilirken uğradığımız muamele, günlük ihtiyaçlarımız, su tuvalet için bile keyfi, rahatsız edici ve faşizan bir tavır ile karşı karşıyaydık” dedi. 
Beraat ettiği kimyasal bildirisi yeniden ‘suç’ oldu!
 
Öte yandan “suçlandığı” konuların tecrit ve kimyasal silah kullanımına ilişkin yaptığı çalışma ve eylemler olduğunun bilgisini veren Gonca, “Tam da beni ifade ettiği için bu partide çalışıyorum. Kadın öncülüğünde ve ekolojik bir parti diye ilk tercihim bu yöndeydi. Şimdi kimyasalın kullanılıp kullanılmadığını araştırmak da isterim. Buna yönelik partinin bir öngörüsü vardı. Bir bildirisi vardı ve bize de ulaştı o bildiriler. Biz de o bildirileri alıp sokağa çıktık. Hem bildirilerimizi okuduk, araştırılmasını istedik hem de bunun insanlık suçu olduğunu herkesin bilmesini sağladık. Çünkü sadece insana verilen bir zarar değil. O bölgede doğayı, yaşam alanını, bitkileri, canlıları katlediyorsun ve bu uluslararası da bir suç. Bu suç işlenmişse ben bunu teşhir ederim. Biz o bildirilerden sonra yargılanmıştık ve ben beraat etmiştim. Benim beraat ettiğim şeyi yeniden dosyaya koydular” sözleriyle beraat ettiği dosya ile yeniden “suç” üretilmeye çalışıldığını belirtti.
 
Tutsak kadınlara kart göndermeleri de ‘suç’muş!
 
Bir diğer “suçlama” konusunun ise cezaevlerine mektup göndermek olduğunu söyleyen Gonca, “Biz 25 Kasım’larda, 8 Mart’larda kartlar yazdık, cezaevlerindeki arkadaşlarımıza ulaştırdık. Zindanlarda çocukları bulunan arkadaşlarımızla iletişimimizi kesmedik. Bakırköy Cezaevi’nin bize çok yakın olması işimizi kolaylaştırdı. Uzak olsaydı da aynı eylem ve etkinleri gösterirdik. Ama yakın olduğu için sürekli ziyaretlerine gitmek daha kolay oldu. Buradan da şöyle bir suç çıkardılar, ‘neden kadınlarla dayanışıyorsunuz, neden moral motivasyon veriyorsunuz’. Kadın öncüllüğünde bir partiyiz biz. Kadın özgürlüğünü esas almışız. Suçları ne olursa olsun özsavunma uygulayan arkadaşlara da kart dağıtıyoruz. Kaldı ki her birimiz bir şekilde o zindanlardan yolu geçmiş insanlarız. O nedenle çok güçlü bir bağımız var. Hepsi bizim yoldaşlarımız. Dışarıda birlikte politika yürütüyoruz. Hiçbir gerekçe olmasa da cezaevinde kadınlarla dayanışmak suç değildir” vurgusunu yaptı.
 
‘Bu yolda devam edeceğim!’
 
İmralı tecridine ilişkin yapılan bir eyleme katılarak konuşma yaptığı için de suçlandığını paylaşan Gonca, “Tecrit kime uygulanırsa uygulansın insanlık suçu dedik her zaman. İçeride onlara, dışarıda bize. Ben dışarıda söylediklerimle aslında tecrit altındayım. Ben dışarıda bunu kırmazsam içeridekinin direnme gücü de kalmaz. Ya hep birlikte kurtulacağız ya hep birlikte yok olacağız. Bu nedenle de onların suç saydıkları hiçbir şey benim gözümde suç değil. Olması gereken, yapılması gereken mücadelenin ta kendisi ve bu yolda da devam edeceğim. Başka yolu yok” ifadeleriyle mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğinin mesajını verdi.