Orta Doğu’daki savaşlara karşı birlikte mücadele vurgusu

  • 09:02 11 Kasım 2023
  • Güncel
 
 
Melike Aydın 
 
İZMİR - Savaşların, ulus devletlerin güç uğruna, erkek egemenliğini pekiştirmesi üzerine çıkarıldığına dikkat çeken kadınlar, en fazla etkilenenin ise kadın ve çocuklar olduğunu vurguladı. Kadınlar, Filistin, Rojava ve Orta Doğu genelinde savaşa karşı barış için kadınların birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi. 
 
Hamas'ın 7 Ekim’de “Aksa Tufanı” adını verdiği operasyonu sonrası İsrail’in Filistin’in Gazze Şeridi’nde sivilleri ve yerleşim yerlerini de hedef aldığı saldırılar 36’ncı gününde devam ediyor. Gazze’de Sağlık Bakanlığı son yaptığı açıklamada,  İsrail’in saldırılarından dolayı yaşamını yitirenlerin sayısının 10 bin 812’ye yükseldiğini açıklarken, bunların 4 bin 412’sinin ise çocuk olduğunu paylaştı. Savaşın ulus-devlet zihniyetiyle erkek egemenler tarafından çıkarıldığına dikkat çeken kadınlar, Türkiye’de ise aynı dönemde farklı bir boyuta evrilen Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların sürdüğüne işaret ediyor. Meclis’te AKP ve MHP’nin oylarıyla savaş tezkeresinin uzatıldığını hatırlatan kadınlar, birlikte mücadelenin önemini vurguluyor. 
 
‘Savaşlar kadınları teslim almak içindir’
 
Süreklileştirilen savaş politikalarına alıştırılma ve kabule sürüklenme haline dikkat çeken Jineoloji dergisi çalışanı Ayten Acer, bu şekilde bir yönetim anlayışıyla teslimiyet oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti. Tam da bu teslimiyet noktasında kadının direniş hafızasının ortaya çıktığını söyleyen Ayten, “Bu neolitikten gelen gücü fark ediyoruz. Neolitiğin özgürleştiren ve güzelleştiren kadın hafızası bu direnişi sürdürmekte. Kadını yurtsuzlukla tarihsizlikle sınamaya çalışan sömürgeci devlet aklı iktidar aklına karşı direnişimizi doğru bir tarihsel çözümlemeyle büyütüyoruz” dedi. 
 
‘Kadınlar güçlü bir irade göstermeli’
 
Sömürgeci zihniyeti yaymaya çalışan devletlerin, Orta Doğu’nun tarihselliğini parçalamaya çalıştığını kaydeden Aysel, bu zihniyetin kadını zayıflatmaya çalıştığını, saldırılarını ise tecavüz üzerinden geliştirdiğini vurguladı. Ayten, “Bu tecavüzü gerçekleştirdiğinde hem kadını zayıflatmayı, hem bir namus kavramı içine sıkıştırmayı ve düşman güçlerin karşısında teslimiyeti sağlıyor. Buradan doğru aile yapısını çözen ve erkekliği güçlendirerek kendini gerçekleştiriyor. Sadece son bir kaç yılda gördüğümüz savaş gerçekliği bile hem Ukrayna hem Orta Doğu’nun bir farklı bölgelerinde her defasında farklı bir düşmanla ve savaş politikasıyla kadına saldırı var. Burada şu noktayı anlamak gerekir; özgürleşen bir halk diğer halkların da özgürleşmesini getirir, özgürleşmeyen bir kimlik diğer kimliklerin de özgürleşmemesini getirir. Bu sebeple tüm kadın mücadelesini yürüten arkadaşların bu bilinçle kadın kırımını savaş gerçekliği üzerinden toplumsal normlarla yapılan gerçeklik üzerinden savunulmasına karşı çıkılması ve güçlü şekilde iradesini göstermesi gerekir”  şeklinde konuştu. 
 
‘Savaş demek, taciz, tecavüz yerinden edilme demek’
 
İsrail’in on yıllardır Filistin’i işgal ettiğini, buna karşılık Filistin’de sosyalist örgütlerin bulunduğunu, ancak Hamas’ın şaibeli bir şekilde burada güçlendiğine değinen feminist aktivist Tuğçe Kızıldemir ise, Hamas’ın saldırısıyla İsrail’in işgalini dünya nezdinde meşrulaştırmaya çalıştığını belirtti. İsrail’in ise tüm dünyanın gözü önünde hastaneyi bombaladığı, yüzlerce çocuğun hayatını kaybettiğini dile getiren Tuğçe, “Filistinli kadınlar yerlerinden edildi. Kadınlar için taciz, tecavüz, ölümdür, yerinden edilme demektir. Savaşın erkek egemen toplumlarda militarizmi, erkek egemenliğini pekiştirdiği doğrudur. Savaşlar aslında kadın bedeni üzerinden yürütülüyor. Kadınlar üzerinden bir mevzi alma ve saldırıya geçme durumu söz konusu” diye kaydetti.  
 
‘Savaş kadın düşmanlığını besler’
 
Türkiye ve Kurdistan’da kadınların tarafının Filistin halkının meşru savunma ve direniş hattı olduğu yönünde yaptığı açıklamaları anımsatan Tuğçe, şöyle devam etti: “Savaşın dezavantajlı grubu kadınlar ve çocuklar. Savaşın erkek egemenliğini, kadın düşmanlığını beslediği ve en çok kadınları mağdur ettiğini söylememiz mümkün. Türkiyeli feministler olarak Filistin halkına ve direnen kadınlara bombardıman altında tutulan kadınlara, direnişlerine ve yaşam mücadelelerine ses olmamız gerekiyor.” 
 
‘Yerimiz Filistin halkının yanı’
 
Filistin halkının yanında olduklarının altını çizen Sosyalist Kadın Hareketi üyesi Melisa Caymaz ise, savaşın ilk gününden itibaren kadınların tacize, tecavüze uğradığını, bedenlerinin teşhir edildiğini söyledi. Melisa, şunları dile getirdi: “Bütün erkek egemen devletlerde olduğu gibi kadınların bedenini, bir vatan toprağı olarak görüp saldırmaya, tacize, tecavüz etmeye başladılar. Ne yazık ki bu savaşta da aynı politika uygulandı. Kadınların, arabanın arkasında bedenlerinin teşhir edildiğini gördük. Biz kadınların erkek egemen devlete, taşlarını, sopalarını doğrultmaları gerektiğini, savaşın kapitalist devletler arasında olduğunu ve yerimizin işçi sınıfının yeri, silahımızı doğrultacağımız yerin de erkek egemen devlet olduğunu düşünüyoruz. Filistin’de de Rojava’da olduğu gibi halkların, kadınların, çocukların yanındayız.” 
 
‘İsrail savaş suçlarına her gün bir yenisini ekliyor’
 
Mor Dayanışma üyesi Büşra Yeşilbaş da, İsrail’in savaş suçlarına her geçen gün yenisini eklediğini ifade etti. İsrail hükümetinin saldırılarını meşru kılmak için Hamas’ın saldırısını bahane ettiğini kaydeden Büşra, “İsrail’in dünyadaki güç odaklarından güç aldığını görüyoruz. Ne barış demekten ne de savaşta güç dengesinin bozulmasından yana duracağız. Orta Doğu’da da bir savaş var. IŞİD’in savaş politikası, tecavüz, cariyelik, güç politikası göz ardı edilen sürece girdi. Suriyeli kadınların ikinci eş olarak görüldüğü, ‘sınır açılsın Ukraynalı kadınları ikinci eş olarak alacağız’ denildiği bir sürece giriyoruz. Filistinli kadınların da o sürece gireceği bir durumu görüyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘En çok kadın ve çocuklar zarar gördü’
 
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların devam etmesi için iki yıl daha uzatılan tezkereye değinen Büşra, bu duruma karşı barış söylemlerine devam edeceklerini dile getirdi. Kürtlere yönelik saldırılara,  öz yönetim ilan edilen yerlerde kadın ve çocukların hedef alınmasına, taciz ve tecavüz suçlarına işaret eden Büşra, şu şekilde konuştu: “Bunların karşısında durmak için hep beraber mücadele edeceğiz. Buraya geldiklerinde, onların ikincil vatandaş muamelesine evrilmesine karşı bir güç organizasyonu yapacağız.  Tezkere imzalandığında da erkekler tarafından onaylandı. AKP-MHP faşist bloğunu, Saadet Partisi’nin, İYİ Parti’nin erkek milletvekillerinin daha çok onayladığı ve erkeklerin savaş sevdasına dair bir politika olarak karşımıza çıktı. Savaşa milletvekilinin, zenginlerin çocukları gitmeyecek, savaş fakirleri ve kadınları vuracak.”