Çiğlili depremzedeler: Yalanlara doyduk!

  • 09:03 7 Kasım 2023
  • Güncel
 
Habibe Eren
 
MEREŞ - Yıkımın en ağır olduğu yerlerden biri olan Ördekdede’de mahalle sakinleri Alevi oldukları için ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirterek, “Devlet bize bir su dahi vermedi” dedi. Çiğli köyünde konteyner kentte kalan Rukan Köker ise “Önümüzdeki yerel seçimlerde göz boyamak için bir şeyler yapabilirler ama gerçekten bize sahip çıkacaklarını düşünmüyorum. Yalanlara doyduk artık” dedi.
 
Mereş'te fay hattının geçtiği Bezercix’a (Pazarcık) bağlı Ördekdede Mahallesi yıkımın en ağır olduğu yerlerden biri. Mahallede 38 kişi yaşamını yitirirken, yaklaşık 167 haneli mahalle depremden sonra enkaza dönüştü.  Çiftçilikle uğraşan mahalle sakinleri depremin acısını ve mağduriyetini yaşarken bir yandan da doğduklarından beri yaptıkları çiftçilikten oldu.
 
Depremde mahallede bulunan kerpiç evlerin neredeyse tamamı yıkıldı. Depremden sonra 167 haneli mahalleden yalnızca 12 hane kaldı. Şu anda genellikle yaşlı nüfusun yaşadığı mahallede konteynerde yaşayanlarla birlikte nüfus 100’ü buluyor.   
 
Mahallede hala elektrik direkleri yerde, enkazlar ise kaldırılmamış. Maraş Çağlıyencerik Köyü’nde 350 konut teslim edilirken Alevi köylerine ne gelen var, ne de giden. Aleviler olarak yardımlarda ayrımcılığa maruz kaldıklarını savunan köy sakinleri “ Devlet bize bir su dahi vermedi” diyor.
 
'Bir konteyner dahi vermediler'
 
Mahallenin girişinde oturan Hayat Delibalta isimli yurttaş,  depremden önce böbrek nakli olduğunu, eşinin de şeker hastası olduğunu yakın zamanda ise kalbine stent takıldığını söyledi.  Hayat, “Oğlum kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi. Ben evimin içinde korka korka giriyorum. Bana bir konteyner dahi vermediler. ‘Evin yıkılmamış’ dediler. Ölelim mi ne yapalım? Yaşadıklarımdan dolayı psikolojim bozuldu” dedi.
 
‘Her an ölümle pençeleşiyorum’
 
Kendilerine hiçbir yardımın ve erzağın gelmediğini vurgulayan Hayat, “Bir dükkanımız vardı o da depremde yıkıldı.  Unutulduk, bizi unuttular. Bir bardak su bile vermediler, üç ay susuz kaldık. Her an ölümle pençeleşiyorum. İllaki evin içinde ölelim mi? Bana bir konteyner verilsin ben başka bir şey istemiyorum. Böbrek hastasıyım enfeksiyon kapmamam gerek. Ama böyle bir imkanım yok. Sağlık kontrollerim için buradan taa Adana’ya gidiyorum. Bu da ayrı bir zahmet” ifadelerini kullandı.
 
Çiğli köyünde konteynerde yaşam çok daha zor 
 
 
Mereş’in Dulkadiroğlu ilçesine bağlı, dağ köylerinden olan Çiğli köyünde ise konteyner kentte yaşayanların durumu daha kötü. Konteyner alanında yalnızca bir banyo ve tuvalet var herkes ihtiyaçlarını bu alanda gidermek zorunda. Konteyner kentte kolektif bir dayanışma ile yaşama tutunan köy sakinleri, yemeklerini birlikte yapıp tüketiyor ancak temiz bir ev ve güvenli bir barınma alanına ihtiyaç her geçen gün artıyor.
 
Köyde kuaförlük yapan Rukan Köker, depremden sonra yaşadığı korku nedeniyle dükkanı açamadığını belirtti.  Çevresindekilerin yardımıyla alanda açılan konteyneri, kuaför dükkanına dönüştüren Rukan, hafta sonu burada çalışarak geçinmeye çalıştığını kaydetti.   
 
‘Karı eritip için dediler’
 
 
Sözlerine, “Ne yardım gördüysek kendi insanımızdan gördük” diye başlayan Rukan, “ Genellikle bu sözlerimiz hep kesildi ama ben gene söylüyorum, biz devletten bir yardım görmedik.  Depremden sonra AFAD’ı defalarca aradık bizi başka illere yönlendirdiler. İçecek suyumuz dahi yok dedik adresi verdik ‘dağın tepesindesiniz karı eritin için biz getiremeyiz’ dedi. Kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılıyoruz. Geçenlerde bir yağmur yağdı tüm konteynerler su altında kaldı. Öte yandan burada toplu yaşamanın kimi zorlukları var” diye konuştu.
 
‘Seçimde yine gelecekler yalanlarına inanmıyorum’
 
Yetkililer tarafından verilen vaatlerin hiçbirinin yerine getirilmediğine dikkat çeken Rukan, “ 14 Mayıs seçiminde hiç gelmeyen insanlar lüks araçlarla oy istemeye geldi, bizimle konuşmak istediler ancak biz konuşmadık. Önümüzdeki yerel seçimler için de göz boyamak için bir şeyler yapabilirler ama gerçekten bize sahip çıkacaklarını düşünmüyorum. Alıştık artık bu duruma.  Yalanlara doyduk artık, inanmıyorum” dedi.
 
‘Herkes elini çekti’
 
 
Konteynerde yaşamanın zorluklarından bahseden Fatma Köker de sürekli olarak korku ile yaşadıklarını dile getirdi. Sağlık kontrollerini yapamadıklarını vurgulayan Fatma, “Kadınlar açısından daha zor. Duş almakta zorlanıyoruz, iç içe yaşıyoruz. Kapı önünde mutfak eşyalarının içinde bir minderin üzerinde yatıyoruz. Yardım yapılmasını istiyoruz ancak herkes elini çekti” diye konuştu.
 
‘Konuşuyorlar geri gidiyorlar’
 
Bese Parlaksoy ise 8 aydır konteynerde temiz bir evin hasretini çektiklerini ifade etti. Bese, “ Her konuda zorluk yaşıyoruz, iyi bir şey yok ki bahsedelim. Bir konteynerde kalıyoruz. Hepimiz tek bir banyoda yıkanmak zorunda kalıyoruz. Yarın bir gün bize ne olacağı belli değil. Önümüz kış her şey daha kötü olacak, daha zorluk çekeceğiz. Konuşuyorlar geri gidiyorlar” diye depremzedelerin yaşadığı mağduriyeti özetledi. 
 
‘Geçinecek gücümüz yok’
 
 
“Niye gelmiyorlar niye yardım yapmıyorlar bizim günahımız nedir” diye sitem eden Ayşe Ulusoy da şöyle konuştu: “Devlet hiçbir şey yapmadı, yalnızca hayırseverler yardım etti. Yardım yapacağız dediler hiçbir şey yok. Kış geliyor burada nasıl yatacağız, nasıl yaşayacağız. Eşimin ayağı sakat benim kalp rahatsızlığım var. Geçinecek bir gücümüz yok.  Aylık 2 bin ile geçiniyoruz. Bu parayla ne alacağım? Buraya kimse bir kuruş dahi getirmedi.”
 
‘Bizim için felaket bitmedi’
 
Elif Çalış isimli yurttaş engelli kızı ile birlikte zor kurtulduklarını anlatırken,  yaşadıklarını şu sözlerle özetledi: “Günümüz ağlamakla geçiyor. Ne zamana kadar böyle geçecek bilmiyoruz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bizim için felaket bitmedi. Buralarda rezil durumundayız. Sabah kalkıyoruz kahvaltı yapıyoruz zaman geçmiyor, günümüz ağlamakla geçiyor, neşe yok, temiz alanımız yok. Ama kime ne diyeceksin.”