‘Kobanê hala büyük tehdit altında’

  • 09:01 31 Ekim 2023
  • Güncel
 
 
 Dilan Babat
 
ANKARA - DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasından sonra ilan edilen 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulunan siyasetçi Nursel Aydoğan, AKP’nin Kobanê yenilgisini o günden bugüne hazmedemediğini söyledi. Nursel, dünya halklarının Kobanê’ye olan desteğinin zayıfladığını, bugün Kobanê’nin hala büyük bir tehdit altında olduğunu ve bu desteğin bir an önce güçlenilmesi gerektiğini vurguladı. 
 
Suriye'de Mart 2011’de "Arap baharı" adı altında başlayarak yayılan protestolar, daha sonra  kendini çatışma ve işgallere bıraktı. 2014 Ocak ayında, Suriye’nin Reqa kentini işgal eden, 8 Haziran 2014 yılında ise Irak’ın müdahale etmemesinden dolayı, Musul’u ele geçiren DAİŞ,  3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e saldırarak Êzîdîlere yönelik katliam gerçekleştirdi. Her yerde katliamına devam eden DAİŞ, 15 Eylül 2014’te bu kez de, Kuzey ve Doğu Suriye’de kantonlar kurarak bulundukları bölgeleri savunan Kürtleri hedef aldı. DAİŞ’in saldırdığı ve Suriye-Irak’ta aldığı diğer kentler gibi kısa sürede almayı planladığı Kobanê, tarihin en büyük direnişine sahne oldu. 
 
Geri çekilme anonslarına rağmen direniş büyüdü
 
Saldırıların henüz ikinci gününde Serzûrî köyünde bulunan 12 YPG ve YPJ savaşçısı, 15 Eylül’de DAİŞ’lilerle çatıştı. Yapılan tüm geri çekilme” anonslarına rağmen YPG ve YPJ savaşçıları direnmeye devam ederken, savaşçıların başındaki komutan Rodî Efrîn, mesajını telsiz üzerinden YPG/YPJ komutanlığına “Biz sonuna kadar direneceğiz ve düşmanın geçişine izin vermeyeceğiz. Şehit düşeceğimizi biliyoruz, ancak yolumuzdan yürüyecek olanlar da var” dedi. 
 
Sınır hatlarında ve kentlerde eylemsellikler
 
DAİŞ’in yavaş yavaş Kobanê’ye yaklaşmasıyla, Arîn Mîrkan, gerçekleştirdiği eylemle DAİŞ’i geriletmeyi başardı.  Kobanê’de sıcak çatışmalar yaşanırken, dünya ve Kurdistan’da ise halklar yönünü Kobanê’ye çevirdi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kobanê’ye dair, “Kobanê’nin düşüşü, tüm Kurdistan’ın düşüşü demektir. Herkes bu gerçekliğe göre hareket etmeli” söylemini dikkate alan Kürtler ve dostları, Kobanê sınırında nöbetler tutmaya başladı. Sadece nöbetlerle sınırlı kalınmazken, halkların öfkesi protestolara evrildi. Halkların ve savaşçıların direnişi sonucu, uluslararası koalisyon güçleri ise Kobanê direnişini desteklemek zorunda kaldı.
 
134 gün sonra gelen direniş  
 
Kobanê, 134 gün sonra 26 Ocak 2015’te DAİŞ’ten tamamen temizlenirken, bu, DAİŞ’in sonunu getiren ilk yenilgi oldu. DAİŞ, daha sonra hakim olduğu kentlerde de yine Kürtler tarafından yenilgiye uğratıldı.   
 
Dünya Kobanê Günü
 
Farklı inanç ve haklardan direnişçilerin katılımı ile enternasyonal bir boyut kazanan Kobanê direnişi devam ederken, dünyaca ünlü isimlerin çağrısıyla bu direnişe destek için 1 Kasım tarihi “Dünya Kobanê Günü” ilan edildi. Tarihi direnişin üzerinden geçen 9 yıldan beri devrimi hedef alan Türkiye ise, saldırılarını her geçen gün arttırıyor.
 
Siyasetçi Nursel Aydoğan, 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nün yıl dönümü dolayısıyla ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Özgürlük devrimini boğmak istediler’
 
1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nü kutlayarak sözlerine başlayan Nursel, Kobanê’nin özgürleşmesinin çok kolay olmadığını ve çok bedel ödedikten sonra bir özgürleşme sağlandığını belirtti. Kobanê’de çok büyük bir fedakarlık ve kararlılık olduğu için Kobanê’nin özgürleştiğini kaydeden Nursel, “2014 tarihinde Diyarbakır’daydık ve DAİŞ’in saldırıları başladığı zaman Suruç'a geçtik. Neredeyse Kobanê’nin özgürleşmesine tanık ettik ve bu sürecin canlı tanıkları olduk. 2014 yılı Eylül ayında DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırıları başladı, bu saldırılar AKP ve MHP iktidarından bağımsız olduğunu düşünmek mümkün değil. 19 Temmuz 2012’de Rojava özgürlük devrimi ilan edilmişti. Aradan iki yıl geçtikten sonra özgürlük devriminin ilk hayat bulduğu yer Kobanê oldu. Çünkü ilan edilen özgürlük devrimi ile birlikte Kobanê, Rojava’da ilk kanton ilan edilen il oldu. Dolayısıyla DAİŞ’in Kobanê’ye saldırması bir tesadüf değildir. Hem Rojava devrimini boğmak istediler hem de Kobanê’yi ele geçirselerdi Rojava’nın diğer bölgelerini ele geçirmek onlar için çok daha kolay olacaktı. Bu iki nedenden kaynaklı DAİŞ, öncelikle Kobanê’ye saldırdı” dedi. 
 
‘İnsani yardım talepleri AKP tarafından kabul edilmedi’
 
Dünyanın en vahşi örgütü ile karşı karşıya kalındığını vurgulayan Nursel, DAİŞ’in büyük bir direniş ile karşılaştığını kaydetti. Nursel, “Saldırı sonrası Kobanê’nin büyük oranda boşaldığını, 50 bine yakın insanın Suruç sınırına göç ettiğini biliyoruz. İçeride çok insan kalmamıştı, devrimciler ile birlikte DAİŞ’e karşı savaşmak üzere bir avuç sivil halk kalmıştı. DAİŞ’in Kobanê’ye saldırısından kısa bir süre sonra bazı köyleri ele geçirmişti. Bizler ve Rojava büyük bir tehlike altındaydık. O dönemde bizler, AKP hükümetine bir koridor açılmasını ve o koridorda insani yardımların gitmesini talep etmiştik, gerçekleşmeyince eylem ve etkinlikler başladı. Eylem ve etkinliklerin doruğa çıktığı tarih ise 6- 8 Ekim tarihleriydi. Saldırının büyüklüğü ve Kobanê’nin neredeyse çevre köylerle birlikte ele geçirilmesiyle beraber dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, DAİŞ’in kısmi başarısından büyük heyecan duyarak, 7 Ekim’de Antep’te, ‘Kobanê düştü düşecek’ söylemini gerçekleştirdi. Bu söylem, Kürtler ve dostları açısından sözün bittiği yerdi” diyerek yaşananları hatırlattı. 
 
‘AKP Kobanê yenilgisini asla hazmedemedi’
 
Nursel, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim’de sarf ettiği sözlerinin ardından HDP’nin Kobanê için demokratik eylem ve etkinlikler çağrısında bulunduğunu, Kürt halkı, dostları ve dünyanın her yerinde insanların alanlara çıktığını ve Kobanê’nin özgürleşme sürecinin bir başlangıcı olduğunu dile getirdi. Nursel, “Kobanê koalisyon güçlerinin de son dönemde verdiği destekle özgürleşmiş oldu. Bu DAİŞ’in aslında sadece Kobanê’deki yenilgisi değildi, DAİŞ’in Rojava’da yenilgisinin başlangıcı oldu. Bundan sonra bir daha Rojava topraklarında, Kuzey ve Doğu Suriye’de o kadar etkili olamadılar, giderek demokratik Suriye güçlerinin yürüttüğü mücadeleden sonra da Türkiye’nin desteğiyle belirli bir bölgeye sıkışmak zorunda kaldılar. Kobanê, Kuzey ve Doğu Suriye’nin bir parçası olarak özgür Kobanê olarak yaşıyor. O zaman tehlike ne kadar büyükse şu anda da tehlike o kadar büyük. Şimdiki dönemin hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, fırsat buldukça Kuzey ve Doğu Suriye’ye, Kobanê’den başlayarak bir kara harekatı yapacağını söylüyor. Hemen her gün ‘bir gece ansızın girebiliriz’ sözleriyle gireceğini söylüyor. Bu noktada Kobanê için tehlike çok büyük, 1 Kasım Dünya Kobanê günü nedeniyle, şunu sormak lazım; ‘Neden Kobanê’yi almak istiyor?’  başka noktalarından da girebilme ihtimali var, Suriye ve Türkiye sınır hattı çok uzun bir hat. Bu kadar geniş bir sınır varken, ısrarının nedeni Kobanê yenilgisini asla hazmedememek. AKP ve MHP DAİŞ’e verdikleri destekten dolayı kendi yenilgileri olarak görüyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘İşgalci söylemlere yanıt ‘sende işgalcisin’ olmalı’
 
1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nün dünya halklarının dayanışma günü olduğuna dikkat çeken Nursel şu şöyle devam etti: “Kobanê’ye tehdit 9’uncu yılda da hala bitmiş değil. Ama 9’uncu yılına girerken, Kobanê ile dünya halklarının dayanışmasının biraz zayıfladığını söylemek mümkün. Her 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nde tehditlerin bitmediğini, Kobanê’de özgür insanların yaşadığını ama Kobanê’nin işgaline yönelik hazırlıkların yapıldığını bilerek, Kobanê ile dayanışmanın en canlı şekilde sürdürülmesi gerekiyor. Bunu tüm dünyaya teşhir etmek gerekiyor. İsrail ve Filistin savaşında Erdoğan’ın mitingde, yaptığı konuşmaların başlıklarını çok iyi incelemek gerekiyor. Bu başlıklardan hareketle, Kobanê’ye dönük yaklaşımı karşılaştırarak, teşhir etmek gerekiyor. Erdoğan konuşmasında, İsrail’in Filistin topraklarına girdiği için ‘işgalci’,  İsrail, Gazze’de insanlık suçu işliyor, siviller katlediliyor dedi. Ama 1 Kasım Dünya Kobanê’ye giderken, herkes Erdoğan’ın söylemlerini ve pratiğini karşılaştırması gerekiyor. Kobanê Türkiye’nin bir ili değil, Suriye’nin bir ilidir. Türkiye, Suriye’nin topraklarına nereye girmişse, Erdoğan’ın dediği gibi işgalci olarak girmiştir, bu yerler işgal edilmiştir. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yapılan operasyonlarda her gün yüzlerce sivil ölüyor, madem sivil ölümlere karşısınız, oradaki sivil insanlarda ölüyor ve bu da Türkiye’nin katliamıdır diye teşhir etmek lazım. Kobanê etrafından birleşen dünyanın her yerinde olan insanlar, AKP iktidarının bu politikalarını teşhir etmelidir.” 
 
‘Uluslararası güçlerin DAİŞ’e karşı mücadele etmeleri zor’
 
Uluslararası güçlerin Suriye topraklarına DAİŞ ile mücadele etmek için girdiğini ancak, DAİŞ’in Kobanê’ye saldırısının son anına kadar müdahale etmediğini hatırlatan Nursel, “Erdoğan, ‘Kobanê düştü düşecek’ dediğinde bu bir propaganda değildi. Kobanê’de bir elin on parmağını geçmeyecek kadar savaşçı kalmıştı. Uluslararası güçler müdahale etti ve Kobanê içerisinde olan DAİŞ’liler yok edildi. Büyük hava saldırıları olmasaydı, Kobanê büyük oranda şu anda DAİŞ’in elinde olacaktı. Bu da ABD için kabul edilebilir bir şey değildi. Uluslararası koalisyon güçleri dediğimiz şey, NATO’nun güçleri. Ellerinde çok sayıda askeri güç var ve ona rağmen Kobanê düşseydi onların orada olmasının bir anlamı olmayacaktı. Son ana kadar beklemelerinin nedeni, YPG ve YPJ’ye ; ‘biz buradayız, bizim gücümüzü dikkate almak zorundasınız, biz olmadan insanlığın başına bela olan bir örgütü tek başına yenemezsiniz’ demek istediler. Ama geldiğimiz noktada Kobanê özgürleştikten sonra Kuzey ve Doğu Suriye’de yeni bir yapılanmaya gidildi. YPG, YPJ, Demokratik Suriye Güçleri’ne dönüştü. O günden sonra büyük bir askeri yapı ortaya çıktı, hem nicel hem niteliksel anlamda. Uluslararası güçlerin, DSG olmadan DAİŞ’e karşı mücadele etmeleri çok zor. En büyük partnerleri DSG’dir”  diye konuştu.