İlham Ehmed: Türkiye aldığı silahları sadece Kürtlere karşı kullanıyor

  • 09:02 5 Nisan 2023
  • Siyaset
 
Melek Avcı
 
ANKARA - Türkiye’nin saldırılarını ve yaklaşan seçimleri değerlendiren MSD Eşbaşkanı İlham Ehmed, “Herkes biliyor ki Türkiye aldığı silahları sadece Kürtlere karşı kullanıyor. Seçimlerde yaşanacak bir değişim kalıcı bir barışın sağlanmasına ve Türkiye'nin komşu ülke topraklarından çekilmesine yol açabilir” vurgusu yaptı. 
 
Mereş (Maraş) merkezli yaşanan 11 ili etkiyen depremlerde resmi rakamlara göre 50 bini aşkın insan yaşamını yitirdi, yüzbinlerce insan yaralandı. Depremin üzerinden iki aylık bir zaman geçmesine rağmen hala barınma sorunu başta olmak üzere halkın temel ihtiyaçları karşılanmış değil. Deprem bölgesinde halka yardım götürmeyen, ihtiyaçlarını 2 aylık zamana rağmen gidermeyen AKP-MHP iktidarı bu süre içerisinde savaşı da sürdürdü. Günay Kurdistan ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik  havadan ve karadan saldırılar aralıksız devam etti. Depremin hemen ardından KCK’nin aldığı eylemsizlik kararını 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere kadar da sürdüreceğini açıklamasına rağmen saldırılar durdurulmadı.  
 
Kürt halkına yönelik saldırılar, saldırılar karşısındaki uluslararası sessizlik, yaklaşan seçimler, Kürt kadınlarının mücadelesi ve milyonların alanlara çıkarak özgürlük talebini dile getirdiği Newroz’un yarattığı ruh ve atmosferi Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı İlham Ehmed JINNEWS’e değerlendirdi. 
 
‘Türkiye hiçbir yerde Kürtlerin hak sahibi olmasını istemiyor’
 
Türkiye’nin Kürtlere karşı her zaman soykırım ve imha politikası yürüttüğünü söyleyen İlham, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana aynı politika izlediğini belirtti. İlham, “Rojava’ya yönelik de her zaman soykırım girişimlerini sürdürmüştür. PKK ile Türkiye arasında görüşmeler yaşandığı dönemde Türkiye’nin Rojava’ya karşı yumuşak bir tutumu vardı, Türkiye'ye geliş gidişlerimiz oluyordu, görüşmeler yapıyorduk. YPG'yi övüyorlardı, disiplinli bir güç olduğunu ve Türkiye'ye herhangi bir tehdit oluşturmadığı, aksine Türkiye'nin güvenliğinin sebebi olduğunu söylüyorlardı. Ancak diyalog sürecini bitirdikten sonra Rojava’ya saldırmaya başladılar. Mesele şu ki, Türkiye hiçbir yerde Kürtlerin hak sahibi olmasını istemiyor, her zaman onları kontrol altına alıp, asimile etmek ve yok etmek istiyor. Çünkü Türkiye, terör tehdidiyle karşı karşıya olduğu iddiasıyla NATO'dan ve diğer ülkelerden milyarlarca dolarlık silah yardımı alabiliyor. Eğer bu gerekçeyi kaybederse yardım alamayacak bu yüzden Kürt sorununu çözmek de istemiyor ve her zaman kendini mağdur olarak gösteriyor; haksız, saldırgan olmasına rağmen kendisini mağdur gibi gösteriyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Türkiye aldığı silahları sadece Kürtlere karşı kullanıyor’
 
Türkiye’nin uluslararası alanda söz sahibi olmak için Ukrayna-Rusya savaşını fırsata çevirdiğini belirten İlham, NATO’nun sandığının aksine Türkiye’nin Rusya’ya daha çok hizmet ettiğini söyledi. İlham, “Türkiye Ukrayna savaşını büyük bir fırsat olarak gördü ve bunu ilgili ülkeler üzerinde baskı aracı olarak kullanmak istedi, şartlarını masaya koydu. Çünkü NATO'nun, Ukrayna savaşında jeopolitik olarak kendisinin rol üstlenmesine ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Görünen o ki Türkiye bu rolü ağırdan alarak daha çok Rusya’ya yanaştı. NATO içerisinde NATO’ya karşı bir rol oynadı. Bu da NATO üyesi ülkelerin Kürtlere karşı Türkiye’ye taviz vermesine neden oldu. Örneğin Türkiye'ye silah satışı serbest bırakıldı, savundukları insan haklarına ve evrensel ilkelere rağmen baskıdan dolayı batıya giden mülteci Kürtler Türkiye’ye iade edildi. Kendi ilkelerini çiğnediler. Bazı ülkelere karşı verilen bu tavizler ve ikiyüzlülük ciddi sorunlara ve katliamlara yol açıyor. Herkes biliyor ki Türkiye aldığı silahları sadece Kürtlere karşı kullanıyor” diye konuştu.
 
Yardım paralarıyla yürütülen savaş
 
Ukrayna’daki savaş dışında mülteci meselesinin de şantaj olarak Avrupa ülkelerine karşı kullanıldığını dile getiren İlham, Avrupa’dan alınan yardım paralarının bölge halklarına eziyet etmek için kullanıldığını söyledi.  İlham, “Türkiye’deki mülteciler siyasi ve kötü amaçlarla kullanılıyor, milyonlarca mülteci için ile Avrupa ülkelerinden milyarlarca Euro para alıyor. Avrupa, mülteciler konusunda Türkiye’yi para ile susturmaya çalışıyor. Türkiye de sözüm ona gelen paraları mültecilere harcamak yerine çetelere harcadı, aldığı silah ve mühimmatları çetelere gönderdi, Suriyelileri topraklarından kopararak mülteci duruma düşürdü, kamplarda onlara her türlü kötülüğü reva gördü. Çocuk ve kadınlara yönelik her türlü istismardan tutun da organ mafyasına kadar. Suriye'deki Kürt bölgelerini işgal etti. Bütün bunları Avrupa’dan gelen yardım paralarıyla yaptı” dedi.
 
Kürtlere karşı Türkiye ile ittifaktalar
 
Egemen bölge ülkelerinin Kurdistan üzerinde hüküm sürdüğünü belirten İlham, Türkiye ve İran’ını eş zamanlı Kürt bölgelerine saldırmasını “ortak zihniyet” olarak adlandırdı. Kürtlere karşı ittifaklar kurulduğunu vurgulayan İlham şöyle devam etti: “Kürdistan’da hüküm süren egemen ülkelerin aralarında çelişkiler ve görüş ayrılıkları olsa da mesele Kürtler olunca ortak bir tutum sergiliyorlar. İran da bu ülkelerden biri ve şimdiye kadar kendisine muhalif çok sayıda insanı darağacına gönderdi. Şimdiye kadar halkı yıldırma ve sindirme yoluyla kontrol altına aldılar, Kürtlere karşı Türkiye ile ittifaklara girdiler. Jîna Emînî barışçıl aktivist bir kadındı, kadın mücadelesi yürütüyordu, temel haklarını istiyordu. Bu yüzden katledildi ve onun ölümü protesto etmek için sokağa çıkan protestoculara saldırdı İran devleti. Siyaset ve zihniyet olarak Türkiye ile aynı yöntemlere sahip, bu nedenle biri Rojhilat’ta biri de Rojava’da eş zamanlı saldırılar yürüttü.
 
Zalimlerin yarattığı karanlık ortasında gerçek ışığı yaratanlar
 
Türkiye’yi yönetenler, Kürt hareketinin bir kadın hareketi olduğunu söyleyerek kadınları saldırılarının hedefi haline getirdi. Doğrudur, özgürlük hareketi kadının yaşamdaki ve mücadeledeki rolüne büyük önem vermiş, bu konuda önemli bir sorumluluk ve eşsiz bir yaklaşım sergilemiştir. Kürt kadını mücadelesiyle Kürtlerin ve kadınlarının davasını uluslararası basına taşıdı. Zalimlerin yarattığı karanlık ortasında gerçek bir ışık yarattı. Bu nedenle Türkiye ve karanlık güçler Kürt kadınını saldırılarının hedefine koymuştur. Türkiye'de binlerce kadın hapse atıldı, çoğu da toplumsal öncülük yapan ve seçilmiş kadınlardır. Yani halkın iradesini temsil ediyorlar. Birçoğu da kadın mücadelesini yürütüyor. İşte bu kadınlar esir alındı. Bu da, Türkiye'nin kadınların düşüncesinden ve eyleminden korktuğu ve onu yenmek istediği anlamına geliyor. Hevrîn Xelef, Jiyan, Zîlan ve Sosin gibi pek çok kadını da katlediyor.
 
Varlığını kadın sömürüsü üzerinden sürdürenler kadın isyanına karşı öfkeli
 
Egemen sistemler çok inceltilmiş yöntemlerle kadınlara saldırıyor. Bu vahşiliğin görünen yüzü kadın katliamları ve kadınlara yönelik işkencelerdir. Ancak bunlarla birlikte kaçırmalar, toplumu kadına karşı kışkırtma, başka yöntemler de uygulanıyor. Kadın mücadelesi ne kadar yükselirse erkek egemen sistemin de saldırıları o kadar artıyor bu diyalektik bir gerçekliktir. Erkek egemen sistem ne egemenliğini paylaşmak istiyor ne de bu egemenliğinden vazgeçmek istiyor. Varlığını ve gücünü kadın sömürüsü üzerinde sürdürdüğü için kadın mücadelesine ve isyanına karşı bu kadar öfkeli ve nefret doludur. Bu nedenle özellikle teknolojinin bu kadar ilerlediği bu çağda, kadının bilgisi ve kendini savunması kadının varlığının ve yaşamının devamının temel dayanağının kadınla birlikte kendini savunması çok anlamlıdır. Kadınların mücadelesi başarıya ulaşabilir. Rojava’da bu bilincin pratik adımları atılmış ve gelişmiştir. Yeni yasalar, kadın-erkek eşitliğini adaletle sağlamış, yenide eşitlik gelişmiş, eşbaşkanlık sistemi büyük bir mücadele sonucunda oluşturulmuştur. Öz savunma kadın kazanımlarının ve korunmasının garantisi haline gelmiştir
 
Kadınlar demokratik yönetim ve barış için rollerini oynamalıdır
 
Şimdiye kadar birçok kadın hareketi ortaya çıktı, kadın kazanımları elde edildi. Birçok kadın başbakan ve cumhurbaşkanı yardımcıları seviyesine ulaşıp milletvekili oldu. Bu kadınlar açısından önemli bir aşamadır. Ancak kadınlar bu konumda kendi rollerini oynamalıdır. Kadınlar askeri yapılarda yer almalıdır. Neden? Çünkü askeri yapıların, orduların gerçek misyonu olan barış ve şiddet karşıtı olması için bu rolü üstlenmeleri gerekiyor. Parlamentolarda kadınlar, kadın haklarını savunmalı, kadınları koruyan yasalar çıkarmasını sağlamalıdır. Devlet mekanizmalarında yer alan kadınlar demokratik yönetim için rollerini oynamalıdır. Kadınların siyasete ve karar alma merkezlerine aktif katılımı için mücadele etmekle mümkündür. Yaşam tek yönlü akmıyor, doğru bir yaşam için kadınlar bilinçlenmeli, aktif olmalıdır her alanda.
 
Newroz tüm saldırılara rağmen yeni yaşam için umut verdi
 
Bu yılki Newroz, depremin yarattığı acı ve yıkıma rağmen yaşanan acılara şifa oldu ve özgürlük isteyen Kürt halkı ile bölge halklarına bir kez daha yeni bir yaşam için umut verdi. Seçim arifesinde kutlanan bu Newroz, seçim hazırlığının göstergesi oldu, halk iradesini gösterdi. Çünkü halkımız, bu seçimin önemli olduğunun ve Kürt sorunu dâhil pek çok sorunun çözümü için vesile olabileceğinin farkında. Seçimlerde yaşanacak bir değişim savaşın sona ermesine, kalıcı bir barışın sağlanmasına ve Türkiye'nin komşu ülke topraklarından çekilmesine yol açabilir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve yoldaşları gibi siyasi ve ideolojik tutsakların serbest bırakılmasına yol açmalıdır. Bu gerçekleşirse, Türkiye demokratik ülkelerin gerçek ve dürüst dostu olabilir.”