HDP 10 yılda ezberleri bozdu siyaseti dönüştürdü

  • 09:19 15 Ekim 2022
  • Siyaset
Melek Avcı 
 
ANKARA - HDP’nin kuruluş sürecinde yer alan 25. Dönem İstanbul Milletvekili Emine Beyza Üstün, egemen sistemin ezberini bozduklarını, siyaseti dönüştürdüklerini belirterek, kadın özgürlükçü perspektifi yaşamın her hücresine işlediklerini söyledi. 
 
Kürt siyasi hareketinin Meclis’teki ilk temsili 7 Haziran 1990'da kurulan Halkın Emek Partisi (HEP) ile başladı. Tarihsel süreçte Kürt siyasetinin temsili, HEP’ten sonra; Demokrasi Partisi (DEP), ÖZDEP, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve son olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile yoluna devam ediyor.
 
DTP'nin Meclis’teki grubunun düşmesinden sonra 2 Mayıs 2008'de Meclis’te, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yol haritasının önemli olduğunu mesajını veren Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) kuruldu. 
 
Halkların Demokratik Kongresi’nden Meclis’e
 
Barış ve Demokrasi Partisi, Devrimci Sosyalist Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek gibi partiler Halkların Demokratik Kongresi'nde (HDK) buluştuktan 1 yıl sonra parti kurma adımı attı. HDK, parlamentoda bir siyasi partiyle temsil edilmek üzere verdiği kararla Yavuz Önen ve Fatma Gök tarafından kuruldu. HDK, 2011 Türkiye genel seçimlerine yüzde 10 seçim barajını geçebilmek için 'Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku' adı altında 61 bağımsız milletvekilini destekleyerek dahil oldu ve bu vekillerden 36’sı Meclis’e girdi. Ancak Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından düşürülmesiyle bu sayı 35’e indi.
 
HDK, meclis ve komisyonlar hâlinde çalışarak kendi siyasi hedeflerini gerçekleştirmek ve siyasette örgütlü bir güç olarak yer almak, siyasi parti oluşumu için İçişleri Bakanlığına 15 Ekim 2012'de HDP’yi kurmak için resmen başvurdu. 27 Ekim 2013'te yapılan 1. Olağanüstü Genel Kurulda Eş Genel Başkanlıklara İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü getirildi. BDP Meclis’teki temsiline devam ederken, yeni bir oluşum ama aynı zamanda Kürt siyasetinin geçmişten bugüne oluşturduğu bileşimleri de taşıyan HDP 27 Ekim 2013 tarihinde Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel Eş Başkanlığı’nda Meclis’te yerini aldı.
 
Emek Özgürlük ve Barış yanlıları HDP çatısı altında
 
Böylece Kürt siyasi hareketi ile Türkiye solunun bazı parti ve örgütleri, HDP çatısı altında bir araya geldi. 28 Nisan 2014’te BDP milletvekilleri HDP'ye geçti ama BDP'li belediye başkanları ve yerel yöneticiler partilerinde kaldı. Kürt siyasi hareketi HDP adıyla milletvekilliği seçimlerine, BDP adıyla yerel seçimlere girmeye karar verdi.
 
7 Haziran 2015 Türkiye Genel Seçimleri‘ne parti olarak katılan HDP, yaklaşık 6 milyon kişinin desteğiyle oyların yüzde 13,12'sini alarak 80 milletvekili çıkarttı. 1 Kasım 2015'te yenilenen seçimde ise 10,76 alarak 59 milletvekili çıkardı. Parti, son genel seçimler olan 2018 Türkiye genel seçimlerinde yüzde 11,7 oy alarak 67 milletvekiliyle Meclis’te yer aldı.
 
Komplo tutuklamaları
 
Kürt siyasetinin güçlenerek büyümesi karşısında, korku ve paniğe kapılan iktidar HDP’ye yönelik tutuklama ve dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair komplo operasyonları başlattı. “Seni başkan yaptırmayacağız” sözlerinden sonra başlayan süreçte, eş başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil çok sayıda HDP'li milletvekili, siyasetçi ve yönetici iktidarın hedefi oldu.
 
4 Kasım 2016 tarihinde HDP Eş Genel Başkanları ve Genel Başkan Yardımcısı Alp Altınörs ile birlikte milletvekilleri Nursel Aydoğan, Sırrı Süreyya Önder, Selma Irmak, Ziya Pir, Ferhat Encü, Gürser Yıldırım, İdris Baluken, Leyla Birlik ve İmam Taşçıer gözaltına alındı. Sırrı Süreyya Önder, Ziya Pir ve İmam Taşçıer adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ile HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, milletvekilleri Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım ve Nursel Aydoğan, Leyla Güven tutuklandı. 
 
Kapatma davası ve kayyumlar
 
14 Şubat 2018'de Vatan Partisi, HDP'nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulunmuş, 16 Şubat 2021'de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yargıya emir vererek Türkiye'nin en büyük 3’üncü partisi olan HDP’nin kapatılmasını istemişti. Çok geçmeden Devlet Bahçeli’nin “önerisini dikkate alan” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, 17 Mart 2021 tarihinde HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde  (AYM) dava açtı. HDP, delil olarak gösterilen soruşturma ve fezlekelere itiraz etmiş, dokunulmazlığı kaldırılan ve 2 Eylül’de gözaltına alındıktan sonra tutuklanarak cezaevine konulan Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkındaki yargılamanın devam ettiğini belirterek davanın reddini talep etmişti. Aynı zamanda iki CD halinde dava dosyasına giren 281 adet Kürtçe ses kaydının çözümü için de ek süre isteyerek, mahkeme üyesi İrfan Fidan için de ‘reddi hâkim’ talebinde bulunmuştu. AYM, HDP’nin talebini reddetti ve dosyaya giren ek deliller için de savunma hazırlaması için partiye süre verdi.
 
11 Eylül 2016’da başlayan kayyım atamaları ise Kürtlerin yerel yönetim deneyimlerine, kazanımlarına bir darbe olarak gerçekleştirilmiştir. 674 Sayılı KHK’ye dayandırılarak HDP’nin bileşeni olan DBP’den seçilen belediyelere; 3 büyükşehir, 10 il, 63 ilçe ve 22 belde ile DBP’li toplam 95 belediyeye kayyım ataması yapıldı. Kayyım atamalarına paralel olarak kamuda ve belediyelerde çalışan 15 bine yakın Kürt işçi ve memur, 300’e yakın muhtar ihraç edilmiş ve kayyım atanan belediyelerin borçlanmaları, şahıslarına özel alanlar yaptırmaları ve yolsuzluk gibi pek çok bilginin milletvekilleri tarafından Meclis’e sunulmasına rağmen kayyımlara ilişkin hiçbir soruşturma ve inceleme başlatılmamıştır.
 
Uluslararası tepkiler
 
HDP'ye yönelik operasyonların başlamasının ardından uluslararası alandan da tepkiler gelmiş ve gelmeye de devam ediyor.  Avrupa Parlamentosu Başkanı “Gözaltılar, Türkiye'de siyasi çoğulculuğun durumuyla ilgili tüyler ürpertici bir işaret veriyor” değerlendirmesinde bulunurken, Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Kati Piri’de, Türkiye’nin hızla diktatörlüğe kaydığını söylemişti. İsveç'te Dışişleri Bakanı Ann Linde, Sol Parti lideri Jonas Sjöstedt, Sol Parti Dış Politika Sözcüsü ve bazı milletvekilleri sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamalarda HDP'ye yönelik tutuklamaları kınamış ve dünya kamuoyuna HDP ile dayanışmayı yükseltme çağrısı yapmıştı. Yunanistan’dan SYRIZA açıklamasında, kapatma davasının milyonlarca vatandaşın iradesinin ihlali olduğunu söylemiş, Yunanistan Komünist Partisi (KKE), “Bu siyasi zulme derhal son verin” çağrısı yapmıştı.
 
Tüm bu yıldırma ve halkın iradesini yok etme politikası savaşına karşı HDP, 10’uncu yılını içi umut dolu ve kalbi tutsak yoldaşlarıyla buruk atarken kutluyor. HDP’nin ilk heyecanını yaşayan ve tüm bu kuruluş sürecinde yer alan HDP 25. Dönem İstanbul Milletvekili Emine Beyza Üstün ile geçmişe dönerek konuştuk.
 
‘İnanılmaz bir coşku vardı’
 
Türkiye siyasetinde farklı politik bir duruşu tutumu sergilediklerini belirten Beyza, kuruluş aşamasına ilişkin şunları kaydetti: “Bu günlerden itibaren biz artık 10 yaşındayız. 10 yaşında bir siyasi parti Türkiye siyasetinde farklı bir duruşu ve politik tutumu sergiliyoruz. İlk kuruluşunda biz daha önce HDK’de Halkların Demokratik Kongresi’nde buluştuk ve bu buluşma aslında bütün mücadele alanlarının kadim bilgisine, deneyimlerine onca yıl biriktirdiklerine dayanıyordu. Hepimiz farklı kulvarlardan gelip buluştuk; Kürt özgürlük hareketi geldi, sosyalist yapıdan bizler geldik, bireyler, örgütlü yapılar geldi. Kadın, ekolojik, emek, eşit özgür yaşam perspektifiyle ve bunların da üstünde barışın örüleceği bir büyük şemsiyenin altında buluşmuştuk. Rengarenktik. O günlerde zaten çok heyecanlıydık ve biraz HDP olalım, parti olalım denildiğinde hepimiz şaşırdık. Bizim muradımız bu değildi aslında biz toplumsal alanı dönüştürmeye ve birlikte özgürleşmeye murat ederken birden önümüze parlamenter zeminde temsiliyet ve parti düzlemine geçiş tartışmaları geldi. ‘Bu kadar çabuk mu’, henüz buluşalı 1 yıl olmuştu. Komisyonlarımızı oluşturmaya, örgütlenmeye başlayalı 1 küsür yıl olmuştu. Ama çok hızlı geçişi başardı tüm politikacılar tüm siyasiler ve bu geçişin akabinde bu süreci değerlendirdi kongre ve Halkların Demokratik Partisi kuruldu. Çok heyecanlıydık, Partinin ilk kongresinde inanılmaz bir coşku vardı, siyaset yapmanın hepimize hissettirdiği bir duyguydu ve buluşmanın birbirimizle olmanın duygusuydu. Çok yüksek bir duyguydu biz aynı duyguyla devam ediyoruz ve hala 10 yıldır hiç tükenmedik, hiç yorulmadık heyecanımızdan hiçbir şey eksilmedi. “
 
‘Siyaseti dönüştürebilmeyi başardık’
 
Bu heyecanın sadece parti olma heyecanı olmadığını dile getiren Beyza, siyaseti dönüştürme ve barışa yaklaşmanın da heyecanı olduğunu söyledi. Beyza, “Bu topraklarda herkesin eşit özgür yaşayacağı, şiddetin yok olacağı, kadın özgürlük mücadelesinin bütün siyasi hatta örüleceği heyecanıydı. Ben ekolojik mücadele alanından geliyordum o alanda kapitalizme karşı haklarının, kent örgütlerinin, ekoloji örgütlerinin verdiği mücadele ya da bilimsel alanda benim yaptığım araştırmalarının başka bir boyutunu ve sonucunu yaşayacaktık hep beraber. Bizim temel paradigmalarımızdan biri kadın özgürlükçü parti olmamız, bir diğeri emek özgürlük hareketinin içinden yürüyegeldiğimiz, sınıf mücadelesinin bir başka alanı ise ekoloji mücadelesinde politik tutumu alabilmemizdi. O günden bugüne 10 yıl bazılarına çok az gelebilir, çok genç olduğumuzu düşünebilirler, bizlere ise daha çok yolumuz var gibi görünse de biz başardık. Siyaset alanını dönüştürdük. Geldiğimiz ilk günden beri halkların yüzünü kendimize döndürmeyi başardık, birlikte umut olmayı yan yana gelebilmeyi başardık. Biz başardık. Egemen siyasetinin o patriarkal zihniyetin, kapitalist zihniyetin yıllardır süren ezici politikalarının dışına başka bir dünyanın ve başka bir siyasetin mümkün olabileceğini gösterdik. Göstermeye de devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Kadın özgürlükçü perspektifi yaşamın her hücresine işliyoruz’
 
Kadını merkez alan ve kadın odaklı bir parti olmalarını Beyza şu ifadelerle açıkladı: “Bizim mor çizgimiz, kadın mücadelesi, kadının eş sözcü olması, siyasi sözünün eşit olarak kullanılması, kadın başkan, kadın eş başkanlığı, bundan hiç vazgeçmedik. Sadece kendi partimizin içindeki organlarda bunu gerçekleştirmek. Yerel meclislerin kurulma aşamasında, belediye seçimlerinde, her aşamada birtakım tüzüklerde olmamasına rağmen biz eş başkanlık statüsünü hep koruduk. Bununla da kalmadı, ben şimdi pek çok alanda duyuyorum ki, ortaöğretime kadar pek çok kulüpte genç kadınlar kulüp sorumluluğunu eş sözcülük, eş başkanlıkla alıyorlar ve bu arkadaşların hiçbiri HDP’li değil. Demek ki biz siyaseten oldukça güven verdik. Kendi siyasi yapımızın içinde erkek yoldaşlarımıza siyasetçilerle de aynı dönüşü verdik ve vermeye devam ediyoruz kadın perspektifinde, kadın özgürlükçü perspektifi yaşamın her hücresine sabırla işliyoruz.”
 
‘Kadın siyasetçilerimiz önde’
 
Patriarkal sistemin şiddeti ve toplumsal aklı da ördüğünü ifade eden Beyza, bu şiddeti önlemenin bir yönteminin kadın mücadelesi olduğunu vurguladı. Beyza, toplumsal alanda kadın aklının, kadın perspektifinin yaşama geçirilmesi için çaba sarf ettiklerini söyleyerek, bu mücadelelerinin HDP’nin dışında olanlar tarafından da fark edildiğini belirtti. Beyza, “Ben ilk seçimlerden sonra 2015'ten sonra İstanbul Üniversitesi'ne girdiğim bir değerlendirmede, üstelik HDP’li olmayan sosyolojiden arkadaşlarımın değerlendirmesinde, bütün partileri incelerken HDP’ye geldiklerinde, ‘yadsınamaz bir gerçeklik vardır kadın siyasetçiler öndedir, sadece sayısal önde değildir; gücüyle, sözüyle, kararıyla öndedir’ değerlendirmesini doğrudan duydum. Bu çok önemli, bizimle aynı fikri paylaşmayan bilim insanlarının bu gerçekliği görmezden gelemediği bir durumdu, o günden bugüne çok fazla yol yürüdük. Her alanda varız, kadın meclisimiz var biliyorsunuz ayrı bir bölüm olarak. Biz hem Meclis’te hem partinin içindeki her organımızda kadının kararlarını tartışılmaz buluyoruz ve kendi kararlarımızı kendimiz veriyoruz. İstanbul sözleşmesinden tutunuz da her alandaki mücadeleyi kadın yoldaşlarımızla birlikte yürütüyoruz” diye kaydetti.
 
‘Sömürü düzeninin ezberini bozduk’
 
Beyza, HDP’nin egemenlerin sömürü düzenine adeta darbe vurduğuna işaret ederek  şu sözleri kullandı: “Biz ezberi bozduk. Bugüne kadar egemen sistem iktidarıyla muhalefetleri ile hangi parti iktidarda ve muhalefette olursa olsun bir yol edinmişlerdi ve birlikte yürüyorlardı. Sömürü düzlemi, sömürü boyutu her alanda hem toplumsal alanda hem kapitalizmin yol açtığı bütün sömürü alanlarında, sınıfın üzerindeki alanlarda birlikte politika yapıyorlardı. Birinin yapamadığını diğeri sanki önlüyormuş gibi muhalefet yapıyordu ama somut birtakım müdahalelerde ve politik ön almalarda bulunamıyordu.  HDP bütün bu sistemi bozdu, bütün bu aklı değiştirdi. Özgürleşmenin önemini, politik zeminde bu tutumu almanın önemini, siyasi yaşama geçirmeye başladı. Halkın iradesi üzerinden politika yapmaya başladı. Bu ciddi bir ezber bozumuydu egemen sistemin ezberini bozan bir stratejiydi bunu kabul etmedi iktidar ve iktidar olasılığı olan bütün akıl, devlet aklı da dahil olmak üzere. Bu yüzden de bu özgürlük mücadelesine ciddi ket vurulmaya çalışıldı hala da vurulmaya çalışılıyor. Yapılmak istenen HDP değil HDP’nin fikriyatı, uyguladığı politikaların sona ermesi. HDP eliyle sürdürülen bütün bu mücadelenin, bütün bu hayatı değiştirme çabasının yok edilmesi, çünkü bu hayata geçerse artık sömürü devam etmeyecek. “
 
‘HDP’nin fikriyatını susturmak istediler’
 
HDP’nin sunduğu özgürlük ve eşitlik temelli fikriyatın egemenler tarafından hazmedilemediğine değinen Beyza, bu sebepten ötürü siyasi operasyonların hızlandığını söyledi. Beyza, bu durumu şöyle açıkladı: “HDP’nin susturulması, HDP’nin fikriyatının susturulması gerekiyordu operasyonlar da buradan sürdü. Buna rağmen HDP politikalarından hiç vazgeçmedi, siyaseti değiştirmeye hala kararlı. Egemen siyaset iki kutba ayrılmışken HDP çıktı, ‘Ben ikinizden birini seçmiyorum ’dedi. Bu kadar net, bu kadar somut, bu kadar korkmadan. Bu korkmama halinin karşılığı egemenler tarafından ceza olsa da toplumsal alanda halkların iradesinde birlikteliğin büyümesi anlamına geliyor. Halklar dönüp HDP’nin ne söylediğine bakıyor ve giderek daha fazla bakıyor, giderek daha fazla güveniyor. Biz ısrarımızdan vazgeçmiyoruz çünkü sadece bizim gücümüz değiştirmeyecek, biz birlikte bu topraklarda eşit ve özgür yaşamı öreceğiz, ama bir kutup seçmiyoruz ne tek adam rejimini ne bugüne değin egemen sistemde Kürt hareketinin tanınmadığı bir mücadeleyi de kabul etmiyoruz.”
 
‘3’üncü büyük partiyi kapatmaya hiçbir davanın gücü yetmez’
 
HDP’ye yönelik kapatma davasını ve Kobanê davasını değerlendiren Beyza, “Hem Kobanê davasının aslı astarı yok, asılsız iddialarla doğrudan HDP’ye yapılmış siyasi bir müdahale. Ben de o davada yargılanıyorum pek çok arkadaşım hala rehin şu an cezaevinde. Bunların hepsine savunmalarda okuyorsunuz zaten ne kadar asılsız olduğunu nelere itiraz ettiğimizi ama bu siyasi müdahaleyle, aslı olmayan gerekçelerle açılan bir davanın Türkiye siyasetinde 3’üncü büyük parti olan bir partiyi, kapatma gücü olamaz. Herhangi bir davanın demokrasi için mücadele veren, parlamenter zeminde var olan halkların iradesini taşıyan bir partinin kapatılmasına yeterli olamaz çünkü biz irademizi sayısal bir yetkiden almıyoruz, halkların iradesinden alıyoruz. HDP’nin kapatılması demek ona iradesini teslim eden halkları yok saymak demek. Bunun olabileceğini ben kendi açımdan imkânsız görüyorum. Bir yerlerden umut içinde olduğundan dolayı söylemiyorum, yani Avrupa Parlamentosu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunu yapar diye değil, tam tersi halkların gerçekten bunu değerlendirebileceğinden çok eminim.  Bu topraklarda yaşayan halklar birtakım amaları beraberinde taşıyabilirler ama bu kadar hukuksuzluk, adaletsizlik, anti demokratik, bu kadar siyasi bir saldırıya karşı hiç ummadıkları cevabı da bu siyasi darbe yapanlara verirler. Hepimizin birlikteliği şimdiden kutlu olsun” diye konuştu.