HDP Hukuk Komisyonu: 2022 yılında 47 tutsak yaşamını yitirdi

  • 12:54 26 Ağustos 2022
  • Siyaset
 
ANKARA - Cezaevlerinde 2022 yılında 47 tutsağın yaşamını yitirdiğini söyleyen HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu ve Cezaevi Komisyonu sözcüleri, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uygulanan tecrit ile beraber bu tecridin bütün cezaevlerine yaygınlaştığına dikkat çekti.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, cezaevlerinde yaşanan ihlaller, ölümler ve tecride ilişkin partisinin genel merkez binasında basın toplantısı düzenledi.  Toplantıda HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyon sözcüsü Serhat Eren ve Cezaevi Komisyon Sözcüsü Avukat Alişan Şahin konuştu.
 
‘İmralı’da yapılan işkencedir’
 
Cezaevlerinde ihlaller, tecrit ve ölümlerin sürdüğünü söyleyen HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyon Sözcüsü Serhat Eren, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ailesi ile görüştürülmediğine dikkat çekti.  Serhat, “İşkence olmadığını söyleyenlere diyoruz ki en büyük işkence İmralı'da yapılan işkencedir. Buradaki uygulamaların işkence olduğunu hem mahkeme kararları hem de CPT raporları ile burada yapılanların işkence olduğu teyit edilmiş durumda. AKP yasa ve hukuk tanımamayı ilkin İmralı üzerinden geliştirdi. Bu hukuksuzluk başta cezaevleri olmak üzere Türkiye’nin her tarafına yayılmış durumda. Cezaevlerinin koşulları mahpusların sağlık hizmetlerine erişimindeki sorunlar nedeniyle neredeyse her hafta cezaevlerinden gelen ölüm haberleriyle uyanıyoruz. Bu cinayetlerin ve ölümlerin sıradan ve normal olmadığını biliyoruz” dedi.
 
Adalet Bakanlığı’na çağrı: Harekete geçin
 
2022 yılında 47 tutsağın cezaevlerinde yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Serhat, cezaevlerine sağlam giren tutsakların sağlıklı çıkmaları gerekirken cenazelerinin çıktığını kaydetti. Serhat, “Devlet cezaevlerinde mahpusların maddi ve manevi yaşamlarını korumakla yükümlüdür. Cezaevlerindeki koşulların ve tedavi koşullarının sağlanmaması nedeniyle ölümler yaşanıyor. Cezaevi idarelerinin yaptığı kötü uygulamalar ve işkencelerden dolayı cezaevleri ve yine verdikleri “cezaevlerinde kalabilir” raporu veren ATK ve bütün bu ayrımcı uygulamalara olanak sağlayan Adalet Bakanlığıı bütün bu ölümlerden sorumludur.Bizler bu sorumluluğu hatırlatmaya devam edeceğiz. Cezaevlerinde bu ihallerin son bulması için çalışmaya devam edeceğiz. Toplumsal barışın sağlanması cezaevlerindeki işkence ve yaşam hakkı ihlallerinin son bulması için adalet bakanlığını acilen harekete geçmeye çağırıyoruz” diye belirtti.
 
‘2022 yılında 47 tutsak yaşamını yitirdi’
 
Ardından Cezaevi Komisyonu Sözcüsü Alişan Şahin söz aldı. 3 Temmuz 2022 tarihindeki kongreden sonra özellikle Temmuz ayı içerisinde yaptıkları çalışmalarla 2022 yılı içerisinde cezaevlerindeki tutsakların daha çok etkin sağlık hizmetlerine kavuşturulmadığı için yaşamlarını kaybetmelerinin tahammül sınırının zorlandığı için bir çalışma yürüttüklerini kaydetti. Alişan, “2022 başından beri cezaevlerinde hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 47. Bir ölüm daha yaşanabilir ismini zikredeceğim. Onun ölümünün önüne geçilmesi ve son günlerini ailesinin yanında geçirmesi için ilgili kurumların harekete geçmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
Ağır hasta tutsak Ehettin Kaynar’ın durumu
 
Ağır hasta tutsak Ehettin Kaynar’ın sağlık durumundan söz eden Alişan şöyle devam etti: “Ehettin Kaynar. Kanser hastası, kanser vücudunun bütün dokularını sarmış durumda. ATK’ya getirildi Ankara’da Sincan Kampus hastanesinde tutuluyor. Ehettin Kaynar, tutuklu olmasına rağmen hakkında kesinleşmiş herhangi bir hüküm bulunmamış olmasına rağmen onun tahliye kararı vermesi gereken Iğdır ağır ceza mahkemesi ve Iğdır ağır ceza mahkemesinin topu attığı istinaf mahkemesince tahliye edilmiyor. Ehettin tutuklu adli tıp raporuna bile gerek yok. Tahliye kararı mahkemeler tarafından verilmesi gerekirken korkudan bu kararı vermiyorlar. Tarafsız ve bağımsız olduğuna inandığımız yargıçları derhal harekete geçmesini ve Ehettin’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”
 
‘Yüksek Güvenlikli
 
İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile başlatılan tecrit uygulamasının Türkiye genelindeki bütün tutuklu ve hükümlülere uygulanmaya başlandığına işaret eden Alişan, “Nasıl başladı? Bu anlayışla artık cezaevlerinde tecrit koşullarında hücrede yatması gerekmeyen süreli hapis cezası alan kişiler bile tekli koğuşlarda ya da yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutulmaya başladı. Yeni başlayan yüksek güvenlikli cezaevi uygulamalarında insanlar tamamen tecrid altında. İleride uzun süre bu cezaevlerinde kalacak olurlarsa konuşmayı bile unutabilirler. Devletin uygulamaları konusunda dünyadaki bu örnekleri ile birlikte bu kararlarını gözden geçirmeye davet ediyoruz” sözlerini kullandı.
 
‘2021’de de 51 tutuklu ve hükümlü bunların büyük bölümü siyasi hayatını kaybetti’
 
Türkiye’de etkin sağlık hizmetlerinden yararlanmadığı için yüzlerce ve binlerce insanın olduğunun altını çizen Alişan, “Yakın tarihine dönersek 2021’de de 51 tutuklu ve hükümlü bunların büyük bölümü siyasi hayatını kaybetti. Onlarca yıl içinde bu rakam 552. Bu korkunç bir rakam cezaevlerindeki yaşam hakkı ihlalleri konusunda. Bu açıklamayı yapmamızın sebebi biz çözüm merkezi olduğumuza inandığımız için siyaseten bu kararları alacak kişilere siyasi sorumluluğumuz gereği görevlerini yapmalarını gerektiğini hatırlatmak için yapmak için buradayız. Biz hafızamızda kötü anılar biriktirmek istemiyoruz. Biz maddi gerçek çerçevesinde bu hukuksuzları yaratan, bu haksızlıkları ve işkenceleri yapan kişilerin etkin soruşturma ile hesaplarının vermesi için Meclis çatısı altındaki karar alıcı partilere ve onların görevlendirdiği bürokrasiye bunlarını hatırlatıyoruz. Bu yapılanlar suçtur. Ülkede bu uygulamaların hesabının verildiği örnekler de var. Bu hukuksuzluğu yapanları bu konuda uyarmak bizim siyaseten görevimiz olduğu için hatırlatıyoruz. Bundan sonra cezaevlerinin takipçisi olacağımız hak ihlallerini sonuna kadar takip edeceğimizi, bunun hukuk ve siyasi alanda peşini bırakmayacağımızı kamuoyuna açıklıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Şartlı tahliye şartları oluşmuş kişiler esaret altında’
 
Son zamanlarda özellikle PKK’den hükümlü tutsakların şartlı salıverme süreleri yaklaştıkça infaz yasasında yapılan bilinçli değişiklikle bu hükümlülerin infazlarının kasıtlı olarak yakıldığını gözlemlediklerini dile getiren Alişan, “Bu da bir hak ihlalli, infazlarını tamamlamış olan hükümlülere izleme ve gözleme kurulu kararlarıyla iyi hal raporları vermeyerek tahliyeleri engelleniyor. Münferit olan tahliye edilen kişiler de var. Bunlar niçin tahliye ediliyor. 6 ay öncesine kadar AYM veya AİHM nezdinde bir savunma ayağı oluşturmak için işte bakın biz bunları tahliye ettik diğerlerinin şartları oluşmadığı için bunları da tahliye etmedik diyebilmek için bunları yapıyorlar. 6 aydır bundan da uzaklaştılar. PKK ve sol sosyalist bir hükümlü iseniz kesinlikle şartlı tahliye olma şansınız yok. Özellikle altını çiziyorum bu insanların zorla esir edilmeleri demektir. Şuan şartlı tahliye şartları oluşmuş kişiler esaret altındadır” şeklinde konuştu. 
 
‘Ağlanacak halimize güler olduk’
 
Hak edilen tahliye tarihleri uzatılmak için onlar hakkında cezaevlerinde isnatsız örgüt üyeliğinden yeniden davalar açılmalar başlandığını belirten Alişan, “ Hükümetin ve devletin tasarrufunda bulunan kişilerin örgüt üyeliğinde faaliyet yürüttüğü düşünebilir mi? Bu düşünülürse bunun sorumluluğu cezaevi yönetimi ve infaz koruma memurlarına aittir. Gerçekten trajikomik olaylar yaşıyoruz dava açılacaksa örgüt üyeliğine izin veren bu kişiler (cezaevi yönetimi) hakkında dava açılmalı. Yani ağlanacak halimize güler hale geldik” sözlerini kullandı.
 
‘Karar alıcıları aklı selime davet ediyoruz’
 
Urfa'da gençlerin uyuşturucuya karşı bir pankart açtıklarını, uyuşturucu satanı alanı, bundan nemalananı meydanda eleştirdiklerinin örneğini veren Alişan, “ Ama uğradıkları akıbet darp edilerek gözaltına alınmak oldu. Ülke bu noktaya geldi. Biz karar alıcıları aklı selime davet ediyoruz. Devlet bu hale mi geldi devlet uyuşturucunun avukatlığını mı yapıyor. Cezaevlerinde başkaca aileler, avukatları tarafından bize bildirilen hak ihlalleri de sık sık tacize varan koğuşlardaki arama pratiği, haberleşmenin engellenmesine yönelik bazı tedbirler. Bunun bir tanesi telefonla görüş hakkı. Adli hükümlü ve tutuklulara haftada 30 dakika sesli ya da görüntülü görüş hakkı tanınırken siyasi tutsaklara haftada sadece 10 dakika bu hak tanınıyor. Görüntülü haktan da tamamen muaflar. Yönetmelikte değişiklik yaptılar buna kılıf uydurmaya çalıştılar. Örgüt yöneticisi olanlar bu sesli ya da görüntülü haberleşme hakkından yararlanamazlar. İdari yasakları getirdikleri cezaevindeki siyasi tutsakların bir çoğu örgüt yöneticiliğinden ceza almamış. Yani yapmak istedikleri ayrımcılığı ve ırkçılığı doğru dürüst kılıfa bile büründürememişler” ifadelerini kullandı.