‘Özgürlük’ kampanyasının 3’üncü aşamasına hazırlanıyorlar!

  • 09:03 1 Temmuz 2024
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - TJK-E Sözcüsü Ayten Kaplan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun siyasi çözümü için başlatılan kampanya kapsamında kadınların 16 bin 803 mektup CPT’ye gönderdiklerini belirtti ve önünüzdeki süreçte de hukuki ve diplomatik çalışmaların yoğun olacağı üçüncü aşamaya geçmeye hazırlandıkları bilgisini paylaştı. 
 
10 Ekim 2023 tarihinde Kürt halkının dostları tarağından başlatılan “PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası sürüyor. Kampanya kapsamında bugüne kadar bir dizi etkinlik gerçekleşirken ilk aşaması tamamlanmış ikinci aşamasına geçildi. Yaz boyunca kampanyanın ikinci aşaması hız kesmeden devam edecek ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için çağrılar sürecek. 
 
Kampanyaya ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulunan Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) Sözcüsü Ayten Kaplan, yeni dönemde ne yapacaklarını anlattı. 
 
16 bin 803 mektup CPT’ye gönderildi
 
Ayten, kampanya kapsamında Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne (CPT) gönderilen mektupların on binleri aştığını belirterek önümüzdeki haftalarda sonuçlanacağını söyledi. Ayten, “Mevcut durumda 16 bin 803 mektup gönderildi. Şimdi sıra Avusturya’da ve 4-5 gün mektup gönderecekler sonra İskandinav ülkeleri ve Kıbrıs’ta da gönderiyorlar. Bu konuda ilgi var, dostlarda imza atıyor ve bilgi stantları açılıyor, orada toplanılıyor. Aynı zamanda değişik kampanyalar da yürüyor tabi. Kadın hareketinin başlatmış olduğu CPT’ye mektup göndererek o posta kutusunu boş bırakmamaktaki ısrarımız davamızdan vazgeçmediğimizi ve özellikle CPT’ye kendi görevini hatırlatarak Kürt Halk Önderi’ni ziyaret edip İmralı’daki koşullarını öğrenip kamuoyuna sunmasını söylemektir. Aynı zamanda hukukun işletilmesi gerekiyor, avukatların kendi müvekkilleriyle görüşüp görevlerini yapması için bir dayatma var. Bu açıdan avukatların da hukuksal olarak başlattığı bir kampanya da var o da paralel gidiyor. Avrupa ülkelerinde birçok avukat İmralı cezaeviyle görüşmek için başvuru yaptı ve yapmaya devam ediyorlar. Dış ilişkiler alanımızda da diplomasi alanında da tanınmış şahsiyetler Nobel ödülü almış insanlar imza toplayıp gönderiyor veya kampanyalara imza atıyorlar. Birçok eksende bu çalışmalar devam ediyor, kadın hareketi de bunun bir parçası. Dediğim gibi şimdiye kadar 16 bin 803 mektup gönderildi ve iki üç hafta da önümüzde. Onları tamamladıktan sonra da bir basın açıklamasıyla da duyuracağız” ifadelerini kullandı. 
 
‘Sıra Kürt Halk Önderi’ne gelince siyaset araya giriyor’
 
CPT’nin tecritteki rolü gereği mektupların gönderildiğini söyleyen Ayten, geçtiğimiz günlerde kurum ile yapılan avukat görüşüne değinerek, “CPT’nin kurumsal olarak bir misyonu var doğru ama CPT’nin görüşleri, sunduğu raporlara Avrupa Konseyi karar veriyor. Oradaki görüşmelerde İmralı Adası’ndaki sorular gelince Türkiye tarafından bir veto olduğu için İmralı’ya gitme, bakma, müvekkilin durumu nasıl, sosyal yanı nasıl konusunda bir şey diyemiyorlar. Avukatların görüşmesinde dedikleri şey ‘haklısınız talebinizde ama yapacak bir şey yok. Çünkü Türkiye’nin vetosu nedeniyle bu engelleniyor’ ama bu konuda biraz da ısrarımız şundandır ki CPT’nin kuruluş amacı belli. Tüm Avrupa Birliği ülkelerine veya buna aday olanlara CPT müdahale eden bir mekanizma ve bağımsız olduğunu biliyoruz. Ama tüm dünyada herkesin yanına gidebiliyorlar sıra Kürt Halk Önderi’ne gelince siyaset ara giriyor ve bağımsızlık kalmıyor. Çabamız bu bağımsızlığı elde etmek için bir baskıdır. Tabi Avrupa Konseyi’nin almış olduğu kararlarla diğer ülkelere şunu da demek istiyoruz; bir ülkenin vetosuyla bir insanın hayatı üzerine karar veremezsiniz. Yani bu komite bağımsızsa Türkiye’deki cezaevi koşullarını eleştiren, denetleyen ve tavsiye veren bir konumu vardır, bunu dikkate almak gerekiyor” sözlerini kullandı.
 
10 Ekim’de ‘Bin kadın tek ses’ kampanyası sonlanacak
 
Gelecek dönemde tüm bunları göz önüne alarak bir yol haritası belirlediklerini belirten Ayten, şöyle devam etti: “Tabi gelecek dönemde bunları da düşünüyoruz, biliyorsunuz Avrupa Parlamentosu bir seçim yaptı ve yeni milletvekilleri geldi bu anlamda Avrupa Konseyi üyeleri de değişecek. Bu açıdan önümüzdeki hedef bu üyeler netleştiği zaman onları tek tek ziyaret edip dosya teslim etmek olacak. Ama aynı zamanda bir diyalog geliştirme ve bu diyaloglar aracılığıyla hatırlatma yapmak gerekecek. Biraz bağımsız ve vicdanı olarak bunu yapmaları gerektiğini hatırlatmak istiyoruz. Henüz yeni yapılanma net olmadığı için şu an harekete geçmedik ama netleştiği zaman böyle bir çalışmayla devam edeceğiz. Mektuplardan sonra tabi daha çok Avrupa Konseyi’nin tüm Avrupa ülkeleriyle görüşme yapıp örneğin, Fransa delegasyonu, Fransa’daki çatı örgütümüz, Avusturya, Hollanda, Belçika, Almanya gibi yerlerde bu görüşmeleri yapıp ikna edebilirsek ülkelerin artık insani bir yaklaşım geliştirmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunu hedefledik. Aynı zamanda yürüttüğümüz diğer bir kampanya vardı, o da Önderliğin doğum günüyle başlatılan ‘Bin kadın tek ses’ dediğimiz kampanya. Zaman zaman paylaşmıştık kalan kısımları var onun da tamamlanmasıyla birlikte 10 Ekim’de sonlandıracağız ve basına da sunacağız. Bu da Kürt kadınlar dahil olmak üzere birçok değişik çevrenin tüm kıtalardan kadınlardan Önderliği tanıyan, okuyan, yaşamında farklılık yaratmış olan ve onun paradigmasını benimseyenlerden alındı.” 
 
Yeni aşamada siyaset ve hukuk devrede olacak
 
“Ara dönem toplantımızı da yaptık, bir yıllık önümüzdeki hedefleri genel anlamda da tartıştık. Bunun için de tabi 10 Ekim 2023’de başlatılan hamleye ilişkin 3’üncü aşamasında neler yapabilirizi tartıştık ve birçok öneri geldi” öneri geldi diyerek önümüzdeki sürece ilişkin bilgi veren Ayten,  “Bu önerilerin komisyonlarını oluşturup, içeriklerini netleştirerek bu dönemin daha çok hem siyasi hem de hukuki yürütülmesine karar verdik. Biz bunu önemsiyoruz. Çünkü Avrupa demokratik bir ülke diyor ama demokrasi nereye kadar, nerede tıkanıyor, nereden sınırları biçiliyor bunu biraz deşifre etmek gerekiyor diye düşünüyorum. Onun için bu yönlü öneriler kararlaştırıldı ama içeriğini detaylı tartışıp konsept oluşturduktan sonra yakın zamanda kamuoyu ile paylaşacağız. Böyle bir çalışmayla hem CPT’yi hem Avrupa Konseyi’ni ikna etmeye çalışacağız tabi aynı zamanda yeni seçilen vekillerle bir tanışma turuna çıkacağız. Böylelikle hem hamleyi hem de önderliğin durumuna ilişkin bir tanıtım ama aynı zamanda bir talep olarak da bu görüşmeleri yapacağız. Yaza kadar çalışmalarımızı tamamlayıp üçüncü aşama için hukuksal ve siyasi yönü ağırlıkta olan ama aynı zamanda birçok şeyi kapsayan çok yönlü bir çalışma geliştirilecek. Şuna noktaya girilmiş, bir insanın üzerinde ağır bir tecridin kurulması ve işkenceye tabi tutup keyfi ceza ve uygulamalarla, hücre cezaları vererek tümden men edip hafızamızda yok etmek isteniliyor. Bu özel savaşı kabul etmediğimiz için bu artık son noktaya gelmiş başka çaresi yok ya özgürlük ya özgürlük diyoruz” ifadelerini kullandı.  
 
‘Mekanizma olarak devlet iflas etmiştir’
 
Avrupa’da yürütülen kampanyaya geçtiğimiz ayda yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin etki edip etmeyeceğine değinen Ayten, çıkan sonuçların Avrupa için iyi olmadığını, çözüm için de Kürtlerin sahip olduğu paradigmaya işaret etti. Ayten şöyle konuştu: “Avrupa’nın ve dünyanın sağa kayışı, Avrupa Birliği’nin mekanizma olarak dünya konjonktürü açısından yaşadığı ekonomik sıkıntılar, savaşlar, doğa ve çevre konularında çözüm bulamamasından kaynaklı ve bir perspektifi, siyaseti ortaya koymamasından kaynaklı. Dikkat ederseniz 2015’te gelen büyük göç dalgasıyla birlikte daha çok AB içinde bireysel, bireyci ülkelerin duvar çektiğini biliyoruz. Schengen anlaşmasını yok sayarak sınırlarına duvar çektiler. Bunun sonuçları savaş kaynaklıdır, hem savaş ve hem de yeni enerji kaynakları, pazar yolunu belirleme ve buradan hegemonik savaş sonucu alternatif bulamamasının sonucudur. İkinci Dünya Savaşı’nı geçirmiş ve çok tahribatı olmasıyla savaş olmaması için komşularıyla birleşip kurulan AB zamanla ekonomik çıkarlara dayalı bir birlik oldu. Savaşın olduğu yerde göç de olur. Buna çözüm bulmayan AB ülkeleri ister istemez sağ eğilime zemin açmaktadır. ‘Sen çalışmıyorsun bak bir mülteci çalışıyor, devlet kasasından para alıyor’ gibi yalan söylem ve politikalarıyla insanların çaresizliğine kulak verme eğilimi oluyor, insanlar da veriyor. Türkiye’de de ekonomik kriz farklı sosyal krizler var. Sen bir Suriyeli göçmenle ifade edemezsin bunu çünkü burada mekanizma olarak devlet iflas etmiştir.  Bu Avrupa’da da böyle insanlar geçmişte olduğu gibi bir umut ve beklenti içinde Hitler dönemindeki gibi sağa sarılıyor. Maalesef sol dediğimiz örgütler de buna çözüm getiremiyor, reel sosyalizm de tıkanmış yeniliğe açılmayan, toplumu iyi analiz edemeyen o klasik söylemlerle toplumu arkasında götüremiyor. İki ayrı sorun ve kutuplaşmayla karşı karşıya. Hem devlet sistemi hem de sol bunun alternatifini oluşturmadığı zaman toplumsal eğilim kazanıyor” dedi. 
 
Kürtlerin çözümü var!
 
Kürtler açısından çözümün olduğuna dikkat çeken Ayten, “Biz Kürtler açısından çözüm var. Hamle ile birlikte birçok aydın, filozof, akademisyen 3’üncü Dünya Savaşı’nın yarattığı krize çözüm olarak Önderliğin sunduğu paradigmayı görüyor ve bu alternatif bir yaşam bakışıdır” dedi.
 
‘Komploda Avrupa ve NATO’nun rolü var’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın paradigmasının sorunları çözecek, insanları rahatlatacak çözümler sunduğuna işaret eden Ayten, “Bunu ele alsalar kendileri de rahatlayacak belki çünkü kendi sisteminde bir ısrar var ve ne pahasına olursa olsun bunu yapıyorlar ama sonuç olarak bunun karşısına bir şey çıkmıyor. İnsanlar daha da mutsuzlaşıyor, sağ eğilime kayıyor ve siyasete inanmıyor. İnanmadığı bir siyaset değişimi yaratamaz. Kürtlerin çözümü budur ve her yerde kabul görendir. Bunun üzerinden tartışmak gerek, Kürdü kriminalize eden terörize eden ya da güvenlik gerekçesi adı altında sınır ötesi operasyonlara izin verip, kimyasal silah kullanmaya izin veren bir yerden değil. Hepsi biliyor ki söz konusu Kürtler olunca susuluyor, görülmüyor böylelikle o sorunu bitmiş sanıyorlar. Ama realite ile de buluşmaları gerekiyor. Hamle ekseninde bunlar yine görüldü. Şöyle de bakmak gerekiyor biz Önderliğin esaretini biraz daha Türkiye faşizmi ve milliyetçi bakışı üzerinden ele alıyoruz doğrudur ama bu komplo ve Önderliğin teslim edilmesi Avrupa ülkelerinin ve NATO üyelerinin eliyle olmuştur. Ortaklığı var, desteği var. Bizim de görevimiz bu ülkelerin politikalarını halkın nezdinde deşifre etmektir.”