Tülay Hatimoğulları: Kadınların birbirini kucaklaması gerekiyor

  • 16:39 30 Haziran 2024
  • Güncel
İSTANBUL- İlerici İttifak Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu’nun çalıştayında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kadınların birbirini kucaklaması gereken bir dönemden geçtiğimiz aşikar.” diyerek kadınların ortak mücadelesinin büyümesi gerektiğine işaret etti.
 
Avrupa, Ortadoğu ve Afrika olmak üzere 27 ülkeden kadının bulunduğu Progressive Alliance (İlerici İttifak) Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu, çalıştayının ikinci gününü Florya’da bulunan bir otelde gerçekleştirdi. Çalıştaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekili Ceylan Akça, DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, DEM Parti Amed Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak, DEM Parti Dış İlişkiler Eş Sözcüsü Ebru Günay, DEM Parti Örgütlenme Eş Sözcüsü Elif Bulut katıldı. Çalıştayda, toplumsal cinsiyet başta olmak üzere dünyada kadınların yaşadıkları sorunlarına karşı ortak mücadelenin oluşturulması konusunda tartışmalar yürütüldü.
 
Çalıştayda gerçekleşen tartışmaların ardından DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları söz aldı.
 
‘Jin jiyan azadî’ her birimizin direnişi
 
İlk olarak çok kutuplu dünyada artan savaşlar, çatışmaların erkek egemen sistemi güçlendirdiğini ve bunun bedelini kadınların ödediğini dile getiren Tülay, Rusya-Ukrayna savaşının, İsrail-Filistin savaşının sürdürdüğünü Rojava’da Kürt halkına dönük baskıların devam ettiğini belirterek insanlığın yok olmayla karşı karşıya olduğun dikkat çekti. Tülay, “Kadın hareketi başta olmak üzere ekoloji hareketleri başta olmak üzere barış konusundaki ısrarımızı sürekli güncel tutmak ve mücadele etmek gereken bir dönemden geçiyoruz. Militarizim yaşamımızın her yerinde bu şiddet yaşamımızın her yerinde. Sağcı, ırkçı  dünya ölçeğinde gelişmiş olması biz kadınların 5 bin yıllık ezilme ve sömürülme biçimini daha da katmerli hale getirmektedir. Türkiye'de geçtiğimiz hafta 7 kadın katledildi. Kadınlar bu şekilde ne yazık ki şiddete maruz kalıyor. Mesela Hindistan’da kadınlara yönelik toplu tecavüzler, afganistan’da kadınların yaşadıkları Nijerya’da boko haram gibi örgütlerin kadın ve kız çocukları üzerine estirdikleri terör, İran’da kadına yönelik baskılar, sizler çok iyi takip ettiniz bütün dünyaya mal olan Mahsa Amina’nın gösterdiği direniş ‘Jin jiyan azadî’ sadece Kürt kadınları İran’da değil bütün dünyada bu sloganın yankılandığını biliyoruz. Bu da her birimizin direniş örneğinin göstergesidir” diyerek kadınların direnişinin büyüdüğüne işaret etti.
 
‘Kadınlar hiçbir şeye sessiz kalmadı, kalmıyor’
 
Türkiyeli ve Kürt kadın hareketinin en önemli gündemlerinden birinin kadın katliamları olduğunu söyleyen Tülay,  iktidarın yargı paketleriyle de kadının haklarını ve kazanımlarını hedef aldığını belirtti. Tülay, “Kürt sorunun Türkiye ve bölgede sadece Türkiye için değil Türkiye Suriye  İran ve Irak için barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmemiş olmasından kaynaklı burada yaşanan savaş ve çatışmalardan dolayı Türkiye ve Kürt Kadın hareketinin en temel gündemi bölgede barış politikasının tesis edilmesidir. Bununla ilgili yoğun çalışmalar içerisindeyiz. Biz biliyoruz dünya ölçeğinde kadına yönelik şiddete karşı bizlere dönük artan taciz ve tecavüzlere karşı biz bütün dünyada en fazla direnen kadın hareketiyiz. Bölgede ve dünyada böyledir. Dünya ölçeğinde de öyle olduğunu biz takip edebildiğimiz kadarıyla öyle olduğunu görüyoruz. Şili’den tecavüzlere karşı yükselen ve bütün dünyaya kadın yönelik şiddete karşı bir eylem biçemine dönüşen çok önemli bir performans çalışması olmuştu. Yolumuza çıkan tecavüzcü sensin. Bu ses Şili’den yükseldi ama bütün dünyada yankılandı. Bizler de geçen dönemde parlamentoda kadın milletvekilleri olarak bu eylemi Mecliste de gerçekleştirdik. Sadece alanlarda meydanlarda değil. Yine aynı şekilde biraz önce bahsettiğim “Jin jiyan azadî” sloganıyla Jina Masha bölgede feodal sistemin, dinin siyasete etkisi ürünü olarak kadınların üzerindeki en güçlü direnişi Jina Masha Amini “Jin jiyan azadî” sloganıyla bütünleştiğini görüyoruz. Bu demek oluyor ki dünyada kadınlar hiçbir şeye sessiz kalmadı, kalmıyor ve mücadelelerini sürdürüyor” dedi. 
 
‘Kadınlara yönelik en büyük şiddet yaşanan yoksulluk’
 
“Kadınlara yönelik en büyük şiddet yaşanan yoksulluk” diyen Tülay, ekonomik krizin faturasının insanlara ödendiğine dikkat çekerek sermayenin neredeyse sadece tamamına erkeklerin sahip olduğunu söyledi. Tülay, “Dünya ölçeğinde kadınların sahip olduğu sermaye payı yüzde 1’in altındadır. Yüzde 99 kusuruna erkekler sahiptir. Savaşlar da onlar karar veriyor ve sermaye düzenin nasıl bir sömürü ağı içinde olacağının kararını erkekler veriyor. Fakat yoksulluğun en ağır bedelini kadınlar ödüyor. Bir yanda savaş ve çatışmalar bir yandan yoksulluk. Kadınlar için ödenen en önemli bedellerden biri de göç yollarını tutmalarıdır. Özellikle dünyanın doğusundan batısına doğru yoğun bir göç hareketi var. Göçün durdurulmasının en önemli formülü biz bunu her fırsatta bütün dünyaya vermeye çalışıyoruz. Savaşların ve çatışmaların bitirilmesi adil bir ekonomik programın bütün dünya ölçeğinde yaşama geçirilebilmesini sağlamaktır. Aksi takdirde ne savaşların ne göçlerin önüne geçilmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
 
'Mücadelemizi her alanda sürdürmeye devam edeceğiz'
 
Tülay, konuşmasının devamında şunları kaydetti: 
 
“DEM Parti olarak dünyada ve Türkiye’de erkeklik sözleşmesi etrafında ortaklaşılarak sömürülen kadınların emeğini görünür kılması için mücadele etmenin kadın bedeni üzerinden kurulmak istenen tahakkümlere başkaldırmanın ve farklı kimliklere yönelik tekçi rejimin baskılarına karşı sesimizi yükseltmek için politika yapan bu anlamıyla kendine görev ve sorumluluklar ortaya çıkaran bir partiyiz. Bu mücadelenin en önemli sacayağı elbette toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel, sosyal, ekonomik alanda erkek egemen sistem nedeniyle geri plana itilen kadınların yaşadığı eşitsizliğe karşı fiili ve gerçek bir eşitliğin sağlanması hepimizin önünde duran en önemli görevdir. Bizler toplumsal cinsiyet  eşitliği sağlanana dek mücadelemizi her alanda ve her yerde hem ulusal hem de uluslararası ölçekte sürdürmeye devam edeceğiz. 
 
Hedeflere ulaşmak için atılmış bir adım: Eşbaşkanlık
 
Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sisteminin siyasette sirayet etmesini, varlık göstermesinin en önemli nedeni de biraz önce bahsini ettiğimiz bu hedeflere ulaşmak için atılmış bir adım olarak görüyoruz. Böyle bir deneyim zaten Türkiye’de ve bölgede ilktir. Alman Yeşilleri bu anlamıyla çok önemli bir deneyimi var. Biz de bu deneyimin bütün Türkiye’ye yayılması konusunda Ortadoğu’ya, Afrika’ya, dünyanın her yerine ve her alanda yayılması hususunda önemli çabalar içerisindeyiz. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet kadına yönelik siyasette pozitif ayrımcılık bunlar çok önemli kazanımlardır. Ve kolay elde etmedik o kadar zor elde edildi ki, ben burada sizlerin huzurunda Kürt kadınlarına Türkiye kadın hareketine çok teşekkür ediyorum. Ben bir Arap kadını olarak ayrıca teşekkürlerimi sunmak istiyorum. DEM Parti’de büyük bir onurla farklı halkların temsilinin olduğu bir partide bir arada olduğumuz bir çalışma içindeyiz. Fakat özellikle bir Arap kadını olarak da Kürt kadınlarının bölgeye ve dünya kadın tarihine kazandırmış oldukları önemli bir adım olduğu için kendilerine ayrıca teşekkürlerimi sunmak istiyorum. 
 
‘Onurla söylemek istiyorum ki geri adım atmıyoruz’
 
DEM Parti olmadan önce adımız HDP idi. Sürekli hakkımızda kapatma davası açıldığı için bizler isim değiştirerek yolumuza devam ediyoruz. Büyük bir onurla söylemek istiyorum ki bütün baskılara rağmen bizler geri adım atmıyoruz. Çok ciddi baskı görüyoruz. Gözaltılar, tutuklamalar bizlere dönük çok fazla. Özellikle Kürt kadınlarına baskılar çok fazla. Onlarla dayanışma içinde olan sol sosyalist kadınlara dönük baskılar çok fazla. Yine bildiğiniz üzere Kobanê Kumpas Davası’yla ilgili karar açıklandı ve bu kararlarda içinde temsilcimiz, eşbaşkanlığımız yapmış olan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın olduğu çok sayıda arkadaşımıza 400 küsur sene hapis cezası verildi. Bu davanın AİHM tarafından takip edildiğini ve AİHM’in kararları olduğunu biliyoruz. Burada yine sizlerin huzurunda ve kamuoyuna şu çağrıyı bir kez daha yapmak istiyoruz. İktidar ve yetkililere  şu çağrıyı yapmak istiyoruz. AİHS’e taraf olan bir ülke olarak Türkiye’nin AİHM’in kararlarını uygulaması gerekiyor. Ve Kobane’den tutuklu bulunan herkesin serbest bırakılması gerekiyor. 
 
Ortak mücadele mesajı
 
Ezilen ve sömürülenlere karşı sermayenin, erkek egemen sistemin patriarkal saldırıları çok fazla. Bizlerin bu saldırıları boşa düşürmek için sınırları aşan kadınların birbirini kucaklaması gereken bir dönemden geçtiğimiz aşikar. Geleceğimizi istediğimiz renklerle boyamak üzere yolumuza devam ediyoruz.  Çok önemli bir iş yapıyoruz; bunu daha ileriye taşımak hep birlikte bizlerin vereceği emekle, ortak mücadele ile mümkün olduğunu biliyoruz. 21’nci yüzyılda kadın bedeni bir ganimet aracı olarak görülüyor. 21’nci yüzyılda kadınlar köle olarak; Ezidi kadınların örneğinde gördüğümüz gibi köle olarak alınıp satılabildiği bir dönemi hala yaşamaktayız. Bu bizlere çok acı vermektedir. Bizler toplumsal cinsiyet eşitsizliğini kimi ülkelerde elbette eşitsizlik farklılık arz etse de en nihayetinde bir ortak paydası erkek egemen sistemdir ve kadınlar sınır tanımadan buna karşı mücadele etmesi ortak paydamızdır. Bu anlamıyla İstanbul Sözleşmesi çok önemliydi. Biliyorsunuz Türkiye bu sözleşmeye ev sahipliği yaptığı halde bu sözleşmeden geri çekilmiş durumda. Kadın hareketi olarak bu sözleşmeye geri dönülmesi için yoğun çaba içerisindeyiz. CEDAW gibi önemli uluslararası sözleşmelerin yaşam bulması için hep birlikte daha güçlü bir mücadeleye ihtiyacımız olan bir dönemden geçiyoruz. Ben bu konuda eminim hep birlikte çok yoğun emek harcayarak mücadelemizi çok daha ileri taşıyacak çok daha güçlü sonuçları hep birlikte elde edeceğiz. Sorun çok ama moralimiz yüksek. Kadınların zaten hiçbir zaman bitmeyen moral ve motivasyonu bizleri bugüne kadar getirdi. Biz kendi geleceğimizi istediğimiz renklerle özgürlüğün ve eşitliğin renkleriyle boyamak üzere yolumuza devam ediyoruz. Yolumuz açık olsun.” 
 
Konuşmanın ardından iki günlük çalıştayın deklarasyonu açıklandı.