25 Kasım panelinde tecrit vurgusu
- 16:41 20 Kasım 2024
- Güncel
WAN - Wan'da düzenlenen 25 Kasım panelinde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Coğrafyamız mezarsız bir soykırım coğrafyasıdır. İnkar edilen kimliklere karşı boyun eğmeyen bir Kürt halkı var. Bu Kürt meselesi değil aslında. Kürdistan meselesi. Dört ayrı devletin içinde verilen bir mücadele var. Kürt hareketinin bu kadar güçlü olmasının nedeni parçalar arasındaki kadın mücadelesinin sonucu” diyerek PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekti.
Wan Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe Rêya Armûşê (İpekyolu) Belediyesi tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında “Sözümüz bitmedi şiddeti birlikte durduracağız” başlıklı panel düzenlendi. Nûda Kültür Merkezi konferans salonunda gerçekleşen panele Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Wan İl Eşbaşkanı Gülşen Kurt ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Eşbaşkanı Canan Uzunay, Wan Merkez ilçe eşbaşkanları, Barış Anneleri, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Star Kadın Derneği yöneticileri, demokratik kitle örgütlerinin yanı sıra yüzlerce kadın katıldı. Kadınların çocukları ile panele katılması dikkat çekerken, kadınlar salona sığmadı.
Kadınlar ulusal kıyafetleriyle katıldı
Panel öncesi zafer işareti ve zılgıtlarla ulusal kıyafet eşliğinde salona giren kadınlar, kadın özgürlüğünü simgelerken, salonda sık sık “Jin, jiyan, azadî” sloganları atıldı. Panelden önce 25 Kasım kapsamlı DEM Parti’de bulunan 14 belediyenin kadın çalışmalarını konu alan bir sinevizyon gösterimi gerçekleşti.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Neslihan Şedal, Kürt siyasetçi Çağlar Demirel ve psikolog Figan Kepenek’in panelist olarak katıldığı panelin moderatörlüğünü ise Tûşba Belediye Meclis üyesi Leyla Çelik yaptı.
‘Erkek şiddetine karşı kültürümüzle kendimizi savunacağız’
Panelin açılış konuşmasını yapan Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, sözlerine kadınları selamlayarak başladı. Kürtçe yaptığı konuşmasında kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin büyütülmesi gerektiğinin altını çizen Neslihan Şedal, “5 bin yıldır erkek aklı politikalarını genişleterek varlığımızı hedef alıyor ve bizi katlediyor. Her ne kadar kadın katliamını, toplum katliamını yapsanız da sözümüz bitmedi. ‘Jin, jiyan, azadî’ ile aklınızı bitireceğiz. Cezaevlerinde direnen tüm tutsak arkadaşlarımızı da selamlıyoruz. Leyla Güven, Ayşe Gökkan, Rojbin Çetinleri selamlıyoruz. 5 bin yıldır kirli erkek aklı her gün yüzlerce kadını katlediyor. Yüzlerce kadın bu aklın sonucunda büyük bir şiddete, tecride, katliama maruz kalıyor. Ancak biliyoruz ki bu erkek akla karşı kadınlar mücadele yürütüyor. Bu akıl varlığımız ve toplumsal değerlerimiz üzerinden kendini büyütüyor. Özgür toplum kadın öncülüğünde yaratılıyor. Kadın şahsında toplum yok edilmek isteniyor. Katledilen tüm kadın arkadaşlarımıza sözümüz var. Ve hiçbir kadın katledilmeyene ve kadın özgürleşene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Cezaevindeki arkadaşlarımız özgür olana dek mücadelemiz sürecek. Erkek şiddetine karşı dilimiz ve kültürümüzle kendimizi eğitecek, savunacağız” dedi.
‘Coğrafyamız bir soykırım coğrafyasıdır’
Ardından başlayan panelde ilk olarak İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin konuştu. Kürt kadın hareketi ve kadın hareketinin çok güçlü olduğuna dikkat çeken Eren Keskin, kadınların çok cesur olduğuna işaret etti. Eren Keskin, “Coğrafyamız bir soykırım coğrafyasıdır. Örneğin Van 1915’te Ermeni soykırımının merkezlerinden biri. Ardından Kürdistan’da yaşanan katliamlar 1935’te Dersim Soykırımı… burası mezarsız soykırım coğrafyası. O nedenle böyle bir coğrafyada yerel yönetimler çok önemli. Bu Cumhuriyet ırkçı, ayrımcı bir Cumhuriyet olarak kuruldu. Burada çok farklı etnik yapılar ve inançlar varken, Türk ve Suni kimlik esas alındı. Birçok etnik ve inanç kimlikler var. Bu kimliklere karşı boyun eğmeyen bir Kürt halkı var. Bu Kürt meselesi değil aslında. Kürdistan meselesi. Dört ayrı devletin içinde verilen bir mücadele var. O nedenle bu mücadelelerin hepsi birbirini etkiliyor. Kürt Hareketi ve Kürt Kadın Hareketinin bu kadar güçlü olmasının nedeni parçalar arasındaki kadın mücadelesinin sonucu. Kadına Yönelik Şiddet Devlet Kaynaklı Cinsel İşkence alanında çalışıyorum. 1995 yılında, bir yazıda Kürdistan kelimesin kullandığım için cezaevine girdim. Bir gün volta atarken, bir kadın yanıma geldi ve bana dedi ki, ‘Bana yapılan biliyorsun değil mi’ diye sordu. Ben de ‘evet işkenceye maruz kaldın’ dedim. Sonrasında ‘Peki tecavüze uğradığımı da biliyor musun’ dedi. O günden sonra ben bu alanda çalışmaya başladım. Biz ondan sonra başvurular almaya başladık. Ve bize ilk başvurular Kürdistan’dan yapılmaya başladı. O zaman MED TV’de birkaç program yapıldı ve cinsel işkenceye maruz kalanların bize başvurması söylendi. O dönem gözaltındaki kadınlara işkence olarak bekaret testi yapılırdı. Cinsel işkence en zor açıklanan işkence biçimi” sözleriyle devlet tarafından gerçekleşen cinsel suçları, tecavüzleri ve buna yönelik deneyimlerini anlattı.
İmralı tecridine dikkat çekti
İstanbul Sözleşmesi’nin Kürdistan’daki kadın mücadelesi öncülüğünde imzalandığını dile getiren Eren Keskin, Nahide Opuz davasını anlattı. Şiddetin devlet eliyle meşrulaştırılarak topluma yayıldığının altını çizen Eren Keskin, Narin Güran katliamına değindi. Kadına yönelik şiddetin politik olduğunu vurgulayan Eren Keskin, evrenselleşen “Jin, jiyan, azadî” sloganının önemine işaret etti. Cezaevlerindeki sorunlara dikkat çeken Eren Keskin, geçen hafta ziyaret ettiği Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'ndeki hak ihlallerini anlattı. İmralı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride vurgu yapan Eren Keskin, Abdullah Öcalan’ın ilk avukatlarından olduğunu söyledi. İmralı’dan yayılarak tüm cezaevlerine yayılan tecride vurgu yaptı.
‘Kadınların özgürlüğü için mücadele eden bir hareketin neferleriyiz’
“Kadının siyasetteki yeri ve eşbaşkanlık sistemi” konusu kapsamında Kürt siyasetçi Çağlar Demirel konuşmasına başladı. Kadınları selamlayarak sözlerine başlayan Çağlar Demirel, “Kadın mücadelesi denince çok uzun tarihsel süreçten buraya geliyoruz. Kadın mücadelesinin tarihinden bugüne kadar gelen süreci anlatmaya zaman yetmez. Mirabel Kardeşlerin vesilesiyle tüm dünyada 25 Kasım’ın Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü olması dolayısıyla kadınlar, şiddete yönelik isyanını ifade ediyor. Ben Kürt Kadın Hareketi adına yılların getirdiği bir mücadele tarihimiz var. Tüm dünya kadın hareketlerine mal olan mücadele tarihimizin kısa bir özgeçmişini anlatmaya çalışacağım. Kürt Kadın Hareketi, 90’lardan bu yana hem ulusal mücadele yürüten siyasi partilerde yer aldı hem de kadına karşı tüm ayrımcılığa karşı mücadele etti. Biz sadece aile içi şiddet ve toplumsal şiddetle değil devlet şiddetiyle de karşı karşıyayız. Kadınların özgürlüğü için mücadele eden bir hareketin neferleriyiz. Tüm dünyaya mal olan bir kimlikten bahsediyoruz. Bizler ‘Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü’ paradigmamızın yarattığı mücadeleden geliyoruz. Demokrasi, ekoloji eksik kalırsa kadın özgürlüğü gelişemez” diyerek Kürt Kadın Hareketinin tarihini anlattı.
'Kimsenin namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür’
Kürt kadın hareketinin 2008 yılında başlattığı “Biz kadınlar kimsenin namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür” kampanyasından bahseden Çağlar Demirel, dönemin toplumsal baskısını ve kampanyanın sonuçlarını anlattı. Kampanyanın ardından toplumdaki “namus” anlayışının değiştiğini ifade eden Çağlar Demirel, “Bugün tecavüz kültürünü kıracağımıza dair kampanyalar başlattık. Biz TJA olarak ‘Jin, jiyan, azadî ile özgürlüğe yürüyoruz’ kampanyası yürütüyoruz. Kadın adaylar ile kaybedeceğimizi söyleyenler, eşbaşkanlık sistemini kabul etmedi. Ancak kadın ile daha fazla kazanıldığını gördük. Hatta 2014’e geldiğimizde ‘kadın aday gösterin ki kazanalım’ deniyordu. Kadın kazanımlarına vurulmak istenen darbelerin en büyüğü kayyımdır. Kayyım bir özel savaş politikasıdır” diyerek kayyım politikalarına ve yarattığı tahribatlara değindi.
‘Sayın Öcalan’ın özgürlüğü kadının özgürlüğüdür’
İmralı’da tutulan Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dikkat çeken Çağlar Demirel, “Başta Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi kınayan ve bu tecridin kırılması için mücadele eden kadınlardır. Kadınlar Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün kadının özgürlüğü olduğunu biliyor. Kadınlar Sayın Öcalan’ın paradigmasının kadın paradigması olduğunu biliyor. Tecrit politikasının kadına yönelik şiddeti ne kadar derinleştirdiğini en iyi bilen kadınlardır. Kadına yönelik şiddet cezaevindeki tecride bağlıdır. Ömer Öcalan’ın Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmede, Sayın Öcalan’ın kadınlara selam gönderdiğini biliyoruz. Bu selamın İmralı tecridini kırarak, Sayın Öcalan’ın paradigmasının hayat bulmasını sağlayacak olanlar da kadınlardır. Bizi zindanlara da gönderseniz mücadelemiz devam edecek. Jin, jiyan, azadî ile sadece Kürdistan’da değil tüm Orta Doğu’da mücadele eden bir kadın topluluğu var” dedi.
Kadına yönelik şiddete vurgu yapıldı
“Toplumsal cinsiyet eşitsizliği” başlıklı konuşmasını yapan psikolog Figan Kepenek, “Kadına yönelik şiddet, ataerkinin bir mirası olarak hayatın her yerinde devam ediyor. Devlet politikaları bunu çözmek bir yana bunu pekiştiriyor. Kutsal aile etrafında artan bir ataerki var. Kadını itaat etmeye zorlayan bir devlet sisteminden söz ediyoruz. Şiddeti besleyen unsurlar şiddetin altyapısını oluşturuyor. Şiddet artık her yerde var. Bu bize toplumdaki çürümenin neye dönüştüğünü de gösteriyor. Ayrımcılık ve ötekileştirme kadınların yıllardır maruz kaldığı bir politika” diyerek kadına yönelik artan şiddete dikkat çekti ve özel savaş politikaları kapsamında kadın katliamlarının arttığını belirtti.
Konuşmaların ardından panelistler için hazırlanan hediye paketleri takdim edildi.
Panel, “Jin, jiyan, azadî” sloganı ile son buldu.