TJA paneli son buldu: Heba edilecek zaman ve sabır kalmadı

  • 16:52 25 Şubat 2024
  • Güncel
 
AMED - “Barış süreçlerinde kadın hakikati ve kadın sorunsalı” panelin ikinci oturumunda DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Heba edilecek zaman ve sabır kalmadı” derken avukat Cemile Turhallı da “Kadınların öncülüğünde Sayın Öcalan’ın özgür olacağının inancındayım” dedi. 
 
Tevgera Jinên Azad (TJA), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında “Barış süreçlerinde kadın hakikati ve kadın sorunsalı” başlığıyla Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nda panel gerçekleştirdi. Panele TJA aktivistlerinin yanı sıra Barış Anneleri Meclisi, Adalet Nöbeti eylemcileri, DEM Parti Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayı Serra Bucak, DEM Parti ilçe belediye eşbaşkan adayları, Rosa Kadın Derneği üyeleri ve çok sayıda kişi katıldı. Kolaylaştırıcılığını TJA aktivisti Zeynep Sipçik’in yaptığı ilk oturumda Barış Grubu üyesi Yüksel Genç ile bağımsız feminist Hülya Osmanağaoğlu konuşurken, moderatörlüğünü Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter’in yaptığı ikinci oturumda ise Avukat Cemile Turhallı ve DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan sunum gerçekleştirdi.
 
İkinci oturumda “Bir siyasi araç olarak tecrit ve hukuk. Kadın tutsakların koşulları ve açlık grevleri” ve “Tecridin toplumsallaştırılmasına dönük geliştirilen devlet politikaları, Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit ve yasaların işletilmesi” konu başlıkları tartışıldı.
 
‘Tecridi nasıl kaldıracağız?’
 
İkinci oturumun açılış konuşmasını gerçekleştiren ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, tutsakların başlattığı açlık grevini, Adalet Nöbeti’ni, İstanbul’da gerçekleşen Özgürlük Mitingi’ni selamladı. Ekin, “Feminist Hareket ile dayanışmayı aşan bir mücadele geleneğine sahibiz. Tecridi neden kaldıracağız? Tecridi nasıl kaldıracağız? Tecrit hayata nasıl yansıyor? bunu konuşacağız” dedi. Ekin, konuşmasının devamında Demokratik Modernite dergisinin “Tecrit ve toplum” konulu sayısında Abdullah Öcalan’ın ifadelerinin yer aldığı yazıyı okudu.
 
‘Kadınların öncülüğünde Sayın Öcalan’ın özgür olacağının inancındayım’
 
Ardından söz alan avukat Cemile Turhallı ise dinleyicileri Zazaki selamlayarak konuşmasına başladı. Cemile, “Sayın Öcalan’a uygulanan hukuk istisnaidir. Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi özetleyen kavram ‘ikili devlet’tir” dedi. Ekin, konuşmasının devamında Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim’de başlayan ve 15 Şubat’ta sonuçlanan uluslararası komplonun tarihsel boyutunu anlattı. Cemile, “Sayın Öcalan’ın tutulduğu yer korsan bir yer. Cezaevleri Adalet Bakanlığı’na bağlı ama İmralı Adalet Bakanlığı’na bile bağlı değil. Sayın Abdullah Öcalan’ın yargılaması 31 Mayıs 1999’da başladı ve yargılama 29 gün sürdü. Savunmalarına imkan verilmeden idam cezası verildi. Avukatlar dosyayı AİHM’e taşıdı. AİHM tekrardan yargılamanın yapılması gerektiğini söyledi. Türkiye bu karara direndi ama daha sonra usulen bir yargılama yaptı. Türkiye ‘yeniden yargılama yaptık ve aynı cezayı verdik’ dedi.  Onlar da yeterli gördü. Bu yaklaşımların hepsi Türkiye’nin lehine meşruluk kazandırıyor. Her istisnanın genel bir kaideye dönüştüğünü görüyoruz. Örneğin F tipi hücreler oluştu, bu Öcalan ile başlayan bir süreç. Uluslararası kararların uygulanmaması cesaret yaratıyor. Bunlara karşı büyük bir mücadele var ve kadınlar bu mücadeleye öncülük ediyor. Açlık grevi, Adalet Nöbeti devam ediyor. 2024 yılı Mart ayından sonra uyanışın zamanıdır. Kadınların öncülüğünde Sayın Öcalan’ın özgür olacağının inancındayım” diye belirtti.
 
‘Heba edilecek zaman ve sabır kalmadı’
 
Panelde son konuşmacı olarak söz alan DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, uluslararası komplo sürecinde yurtdışında yaşadıkları süreci dile getirdi. Ayşegül, “99-2004 arası süreç. Tek taraflı çatışmasızlık hali olan bir süreç ve heba edilmiş bir süreç. Ortada bir irade var,3’üncü yol siyaseti var. 3’üncü yol onurlu bir şekilde birlikte yaşamanın teklifi. Devletin artık karar vermesi gerekiyor. Herkesin eşit adil yaşanması isteniyor mu istenmiyor mu? Kürtler bu konuda oldukça net. Çözümün formülü de net. Var mısınız yok musunuz? diye sorma zamanı. Heba edilecek zaman ve sabır kalmadı. Evlerimize, bu topraklara artık acı sığmıyor. Hepimiz bu savaşın sorumlusuyuz. Bizim tecridi teknik olarak konuşmaya ihtiyaç mı var hepimizin gözünün önünde oluyor. Biz kadınların en çok yaralandığı bu savaşta en çokta biz kadınlar başarı ile çıkabiliriz. Yeni yolar ve yöntemler bulmalıyız” dedi.
 
‘Kürtsüz bir demokrasi Türkiye’de olmuyor bu çok net’
 
Ayşegül, sözlerini şöyle sürdürdü: “2013’de gazeteci olarak Kandil’e gittim. Orada koruma olan gerillara geri çekilme ile ilgili ne düşünüyorsunuz diye sorduk? Beden dillerinden belliydi memnun olmadıkları. ‘Önderlik çağrı yapmış ve barışa alan açmak istemiş biz bunu yerine getireceğiz diyorlardı’. 3 kez röportaj için Kandil’e gittim. İlk ikisinde savaş uçağı sesi yoktu ama 3’üncüsünde savaş uçaklarının sesinden röportaj yapamadık. Bizim sokaklardan barış sesini yükseltmeye ihtiyacımız var. Bize kapatılmaya çalışılan sokaklar bizim. Barış sesini sokakta yükseltecek,  farklı kesimleri bir araya getirecek çalışmalara ihtiyacımız var. Kürtsüz bir demokrasi Türkiye’de olmuyor bu çok net. Bizim çözümsüzlük politikalarına toplum olarak, sosyal ve siyasal açıdan tahammülümüz kalmadı. Sayın Öcalan’ın muhataplığının neden hayati önemi var bunu anlatmamız gerekiyor. Tecrit Türkiye’nin orta yerinde her yerine yayılanan ve ateş topu gibi yakan bir sorun. Artık sonlanmalı sonlandırılmalı. Keşke gerçek bir müzakere süreci başlayabilse. Asıl muhataplar devreye girebilse. Sayın Öcalan artık fiziksel özgürlüğüne ihtiyaç var” diye konuştu.
 
‘Varlık yoklu savaşı var’
 
Son olarak söz alan Barış Annesi Havva Kıran, “Bugün varlık yoklu savaşı var. Herkes elini taşın altını koysun” diyerek çağrıda bulundu.
 
Panel soru-cevap kısmı sonrası son buldu.