Medeni Kanun çalıştayı: Bu düzene karşı ortak mücadele edeceğiz

  • 18:26 21 Ocak 2024
  • Güncel
 
İSTANBUL - “Medeni Kanun için Mücadele Çalıştayı’nda Buluşuyoruz”  şiarıyla çok sayıda  kadının bir araya geldiği çalıştayda  “Bu düzene karşı ortak mücadele edeceğiz” mesajı verildi.
 
Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), Kadın Meclisleri, “Medeni Kanun için Mücadele Çalıştayı’nda Buluşuyoruz” şiarıyla İstanbul Taksim’de bulunan Point Hotel’de  çalıştay düzenledi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Ceylan Akça ve çok sayıda kadın katıldığı çalıştayda 5 oturum yapıldı. İlk oturumunda “Medeni Kanun’un önemi ve karşı karşıya olduğu risklerle mücadele” başlığı tartışılan çalıştayın ikinci oturumunda “Aile hukukunda arabuluculuk tehlikesine karşı mücadele”,  üçüncü oturumda “Boşanmaların hızlandırılması yalanına karşı mücadele”, dördüncü oturumda, “Nafaka hakkına yönelik saldırılara karşı mücadele”, beşinci oturumda ise “Kadına yönelik şiddeti önlemede 6284 sayılı kanunun önemi ve mücadelemiz” başlıkları konuşuldu.
 
‘Neden Medeni Kanuna sahip çıkıyoruz?’
 
İlk olarak İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü ve EŞİK üyesi Avukat Nazan Moroğlu konuştu. Medeni Kanun'un laik hukukun simgesi olduğunu belirten Nazan, “Biz neden Medeni Kanun’a sahip çıkıyoruz? Cumhuriyetten sonraki ilk anayasaya göre devletin dini İslam’dır.  1937’ye kadar böyleydi. İsviçre’den alınan Medeni Kanun laik hukuk kurallarıydı. O yüzden sımsıkı sahip çıkmaya devam ediyoruz. Medeni Kanun hukuk birliğinin simgesidir. Böylece Türkiye’de laik hukuka geçmeden bir hukuk birliği sağlandı” sözlerine yer verdi.
 
‘Bu düzene karşı ortak mücadele’
 
Ardından konuşan Özlem Şen ise Türkiye’nin ikinci yüzyılında aile ve toplumsal durumu inşa çabasına girdiğine değinerek, “2000’li yıllarda bu yolun taşlarını dizdi. Her iktidar resmi ideolojisini toplumda egemen kılmak için bir norm oluşturuyor ve karşıt hareketlerin örgütlülüğünü engellemeye çalışılıyor. Sadece bu iktidarda da değil, cumhuriyetin ilk yıllarında da kadın dernekleri kapatılmak isteniyor. Anayasa değişikliği, dernek kapatmalarla toplumda nefret ve kutuplaşmayı hedefliyorlar. 2020’de aile meclisleri büyük aile platformu oldu ve sokağa çıktı. Bu sefer de LGBT derneklerinin kapatılması, yasaklanmasını hatta terörist ilan edilmesini talep etmeye başladılar. Şu an karşımızda Cumhur İttifakı’nın, HÜDA PAR, Yeniden Refah gibi partilerin secim beyannamelerinde programlarında nafaka, 6284 örgütlülüğüne  saldırgan bir şekilde ele alınıyor. Bizleri bastırma çabasındalar. Bunlar toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığı üzerinden örgütleniyor. Türkiye’nin ikinci yüzyılında böyle bir düzen söz konusuysa buna karşı ortak bir mücadele vermek zorundayız” dedi.
 
‘Laiklik yoksa eşitlik de yok’
 
KCDP Genel Temsilcisi Gülsüm Kav da tüm kadınların bir arada olmasının mücadele için bir adım olduğunu söyledi. Gülsüm, “Dünyanın en büyük adliyesi neresi, o dev yapının koridorlarında ‘yaşasın şeriat’ sloganları yankılandı. Bu anayasaya aykırıdır ama bir tane görevli eylem yapan bu topluluğa müdahale etmedi. Bizim derneğimize açılan davanın son duruşmasında, çevik ordusu üzerimize yürüdü, gökkuşağı bayrağı açılamaz diye. Hep bize olan bu kurallar lağvedilirken, anayasa çiğnenirken hiçbir şey yapılmadı. Bizlerin kadınlar olarak, bütün alanlarda ve sürekli mücadeleyi var etmemiz gerekir. Çünkü laiklik yoksa eşitlik de yok” şeklinde konuştu.
 
Daha sonra  DEM Parti Milletvekili Ceylan Akça da kısa bir konuşma yaptı. Ceylan, “Türkiye’nin batısından Kurdistan’a kadar her bir kadının kanıyla edindiği bu kazanımları sonuna kadar savunacağız, Jin jiyan azadî” ifadelerini kullandı.  
 
‘Anayasa’ın tanınmaması’
 
Verilen aradan sonra ikinci oturumda EŞİK üyesi Berrin Sönmez konuştu. Bir tane değil çok sayıda İslam hukuku olduğunu kaydeden Berrin, “Bir dini hükümler var, bunların hür kadınlara yaşattığı şeyin köle kadınlardan daha aşağı bir düzey olduğunu söylemek lazım. Varlıklı kadınlar daha az özgür. Kendini cariye olarak sattığında daha özgür. Buna bir bakmak lazım,  polemik mi lazım? Darbe anayasası diyoruz.  Bir darbe  anayasasından daha kötü olan şey anayasanın tanınmaması” diye aktardı.
 
‘Aile hukuku mayınlı  bir alan’
 
Ardında konuşan İstanbul Barosu  Kadın Hakları Merkezi Sözcüsü Avukat Birsen Baş Topaloğlu da  “Aile hukuku mayınlı bir alan” diyerek, şunlara değindi: “Şiddet yoksa bile potansiyel var. Arabuluculuk görüşmeleri gizli yapılıyor. Burada dini referans ve örf adetlerden kaynaklanan kadın hakları elinden alınabilir. Kadın boşanırsa ailesi bakar, nafaka olmaz gibi kadınları sesini çıkaramayacak konumda bırakıyorlar. Medeni Kanun değişmese bile uygulama değişir, görüşmeler gizli. Arabuluculuk görüşmelerini ifşa etmek bir ceza sebebi. Boşanma bölümünde diğer hukuktan farklı olarak anlaşmalı boşanma bölümü mevcut. Taraflar risk yoksa üç beş kuruşa anlaşıyorlar.”
 
‘Argümanlarımızı İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak oluşturuyoruz’
 
Sorunların ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması için çalışmalar yürütülmesi gerektiğini vurgulayan KCDP avukatlarından Esin İzel Uysal, “Bir sorunu çözmek istiyorsak bütünlüklü adımlar düşünmeliyiz” dedi.  “Her şey her adım birbiriyle bağlantılı ilerliyor” diyen Esin, “İktidar kadınları, yaşam haklarının ellerinden alındığı bir aileye hapsetmek istiyor. Bunları bir bütün olarak düşünmek gerekiyor. Onlar ne kadar örgütleniyorsa biz de bunu yapmalıyız. Kendi argümanlarımızı İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak oluşturuyoruz” sözlerini kullandı.
 
‘Durumun vahametini sempozyumda anladık’
 
Kadının İnsan  Hakları Derneği, Avukat Ezel Buse Sönmezocak ise konuşmasında, “2021 Aralık’ta dönemin Adalet Bakanı ‘Uzun boşanmalar şiddete ve ekonomik zorluğa neden oldu o yüzden çalışıyoruz’ demişti. Biz Kadının İnsan Hakları Derneği’nde toplandık. Boşanma ve nafaka hakları için bir bilgi notu hazırlamıştık. Bunu milletvekilleri ve basınla paylaştık. 2022 Nisan’da Adalet Bakanı ‘Gündemden tamamen çıktı’ dedi. O zamanlar biraz gündemden çıktı diye düşünmüştük, ta ki 2023 Kasım’da Uluslararası Aile Sempozyumu’ndan haberdar olup kendimizi buraya dahil ettirene kadar. Davet edilmeyen kadın kurumlarından kendimizi zorla dahil ettirip ne olduğunu anlamaya çalıştık ve durumun vahametini anladık. Bir projenin kapanış sempozyumuydu” dedi.
 
‘Medeni Kanun’u nasıl değiştiririz’ projesi
 
Ezel konuşmasının devamında şöyle konuştu: “Kasım’da gerçekleşen Uluslararası Aile Sempozyumu Adalet Akademisi, Avrupa Konseyi ve AB delegasyonu ortaklığının ‘aile mahkemelerinin etkinliğinin artırması’ projesiydi. Bu projeye gittiğimizde, 30 Mart 2021’de başladığını, hala devam ettiğini, 2 milyon 200 bin euroluk fon alınan ‘Medeni Kanunu nasıl değiştiririz’ projesi olduğunu öğrendik. O zamana kadar bir takım ülkelere gidilmiş, hakimlerle görüşülmüş ama hiçbir feministin haberi yok. Bu projenin çıktısını bir raporla bitiriyorlar. Bu rapor Medeni Kanunu nasıl değiştireceklerine  dair yol haritası çizdikleri bir rapor. Burada akademisyenlerle çalışıldığını hazırlık yapıldığını anlıyoruz.
 
Kadınlar için boşanmanın imkansızlaşması
 
Kadınlar bu süreçte avukat bulmakta, adli yardım almakta zorlanacak. Erkek için hayatında bir şey değişmemiş olacak. Erkekler için hızlı boşanma, kadınlar için boşanmanın  imkansızlaşması. Boşanırsan sokakta kalacaksın. Kadınlar bunu hissedecek. Şimdi kadınlar öldürülmeyi göze alarak boşanıyor ama bu sistem kadınları boşanma hakkından da vazgeçirmiş olacak.  Medeni Kanun’un tek bir maddesinden bunu deliyor olmak iktidara cesaret verecek. Açıkça şiddeti ve çok eşliliği savunduklarını söylemiyor olabilir ama yasa ile oynayarak bunu sağlıyorlar.  Yasalar gerçekten uygulansa ne olacağını görmediğimiz bir sistemde yasalar yetmiyor demek, kadınları tuzağa düşürmektir.  Belli ülkelerde, bunun uygulanması, kadınların ekonomik desteğe daha kolay ulaşması, şiddetin toplumsal olarak daha az kabullenilmesi gibi durumlar var.”
 
‘Boşanmalar hızlandırılıyor’
 
KCDP avukatlarından Feyzanur Yılmaz da boşanmaların hızlandırılmasının kurnazca olduğunu ifade ederek, “Olumlu gibi bize sundukları bir şey. Boşanma hızlanacak iki taraf da mağdur olmayacak şeklindedir. İlk düzenlenmesi gereken mesele bu mu olmamalı” diye sordu.
 
‘Onlara güvenmiyoruz’
 
Nafaka konusunda, yasaların uygulanmaması ve  cinsiyet eşitsizliği konusunda sıkıntıların olduğunu paylaşan Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat İlayda Doğan  Karaman da şunlara değindi: “Kanunda nafaka uygulanırken sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Nafaka türlerinden bahsettik. Kusur meselesi. Yoksulluk nafakasında mahkemeler, boşandıktan sonra kişinin geliri olmamasını bekliyorlar. Evlilik sonrasında maddi durumun düşüşüne  bakacakken gelir olmaması bekleniyor. Neden kadınlara veriliyor, kanunda cinsiyet ibaresi yok. Cinsiyet eşitliği olmadığından daha az ücretle çalışıp  evlilik sonrası  yoksulluğa düşüyor kadınlar. Nelere dikkat edilmeli nafaka miktarı belirlenirken? Kişilerin meslekleri, evlilik birliğindeki hayat tarzları, kazandığı  paralar üzerine çalışma yapılması lazım. Niye biz yeterli değilken dokunmayın yasaya diyoruz, çünkü onlara güvenmiyoruz.”
 
Çalıştay soru- cevap bölümü ile devam etti.