Garibe Gezer’in ardından 2 yıl

  • 09:06 9 Aralık 2023
  • Güncel
 
Öznur Değer
 
MÊRDÎN - Kandıra 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde gardiyanlar tarafından tecavüz uğramasının ardından katledilmesinin üzerinden 2 yıl geçerken, Garibe’nin sağ ve solunda bulunan hücrelerin boş ve boş hücrelerin yanında ise adli tutukluların bulunduğuna dair çizelgeye ulaşıldı. Süreci anlatan Garibe’nin ablası Asya Gezer ise, “Ben Garibe’yi cezaevinde yitirdim. Yüreğimin yarısı orada gitti. Şu anda da cezaevlerinde tecrit uygulanıyor ve tutsaklar tecride karşı açlık grevinde. Onların sesi olmamız gerekiyor” çağrısı yaptı.
 
Kandıra 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kadın gardiyanların tecavüzüne ve çeşitli işkencelerine maruz kalan siyasi tutsak Garibe Gezer’in 9 Aralık 2021’de cezaevinde katledilmesinin ardından 2 yıl geçti. Garibe’nin maruz kaldığı işkence görüntüleri kamuoyuna yansımasına karşın işkenceciler ve sorumlular cezalandırılmadığı gibi Garibe’nin Yargıtay’da bulunan ceza dosyası ise ölümünün ardından onandı. Bu durum hukuk garabetini gözler önüne sererken Garibe’nin yaşamını yitirmesine ilişkin dosya ise Anayasa Mahkemesi’nde sonuçlanmayı bekliyor. Yanı sıra Garibe’nin keyfi bir şekilde tutulduğu hücrenin sağında ve solunda bulunan hücrelerin boş tutulduğu boş hücrelerin yanında ise adli mahkumların tutulduğu çizelgeye ulaşıldı.
 
Garibe’nin ablası Asya Gezer, Garibe’nin cezaevinde katledilişinin 2’nci yılı dolayısıyla yaşanılanları anlattı.
 
‘İçi su dolu hücreye aldılar’
 
Garibe’nin 3 Mart 2016’da Kütahya’da gözaltına alındığını ifade eden Asya, Garibe’nin Mardin, Midyat, Şakran, Tarsus, Bünyan ve Kandıra olmak üzere 6 yıllık süre zarfında çok sayıda cezaevine sürgün edildiğini belirtti. Garibe’nin ilk olarak Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tecride alındığını kaydeden Asya, “Garibe Bünyan’da tekli hücreye alındı. Buna karşılık Garibe açlık grevi eylemine başladı. O dönem cezaevlerinde süren açlık grevi eylemleri vardı. Onlara destek olmak için de açlık grevine girdi. Garibe yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara baş eğmeyerek tutulduğu hücreyi ateşe verdi. Garibe hücreyi ateşe verdikten sonra başka cezaevine sürgün ediliyor ama Garibe sürgün edilmedi orada tutulmaya devam etti. Garibe bu eyleminin ardından içi su dolu ve sadece bir ranzanın bulunduğu bir hücreye alınmış. O dönem pandemi süreci olduğu için görüşler yoktu ve haftada iki gün telefonla arayabiliyorlardı. Pazartesi günü aradığında sesi çok kötüydü. ‘Ben hücreyi ateşe verdim ve beni içi su dolu bir hücreye aldılar’ dedi. Ben onun yaşadıklarını düşününce iki gün boyunca uyuyamadım. O esnada ben de avukatlarımız da cezaevini arıyorduk. Sonra Garibe, Çarşamba günü tekrar aradı ve hücresine geri alındığını söyledi. Orada bir süre daha tutuldu ama işkence görmeye devam etti” sözlerine yer verdi.
 
‘İzolasyon adı altında hücreye alındı’
 
Garibe’nin haksızlık ve hukuksuzluklarla karşı karşıya olduğunun altını çizen Asya, büyük bir tecrit altında tutulduğunu anımsattı. Aralarında geçen bir telefon görüşmesini aktaran Asya, “Garibe bir gün yaptığımız bir telefon görüşmesinde bana yaşadığı her şeyi anlatarak, yaşadıklarının sorumlusunun birinci müdür ve başgardiyan olduğunu isimleriyle birlikte söyledi. İsim vermesinin ardından Garibe Mart ayında Kayseri Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Kandıra 1 Nolu Cezaevi’ne sürgün edildi. Kandıra dediğimizde herkesin tüyleri ürperiyor. Garibe Kandıra’ya gittiğinde ‘izolasyon’ gerekçesiyle tekli hücrede tutuldu. Ama sonrasında da Garibe’yi arkadaşlarının yanına götürmeyerek tekli hücrede tutmaya devam ettiler. Garibe buna karşılık dilekçelerle taleplerde bulunuyordu ve oradaki sistemin farklı olduğunu anlatıyordu. Tüm dilekçelere sözlü değil de yazılı cevap verildiğini söylüyordu. Aradığında isim ve soy ismini söyleyerek konuşmaya başlıyordu. Ben de gülerek adını soyadını biliyorum söylemene gerek yok diyordum. ‘Buranın kuralları öyle’ diyordu” dedi.   
 
‘Müdürle görüşmeyi kabul etmediği için Garibe’yi darp etmeye başlıyorlar’
 
Bu işkencelerin Mayıs ayında başladığını dile getiren Asya, Garibe’nin arkadaşlarının bulunduğu odalara alınmadığı için odalarına yakın bir hücreye geçmeyi talep ettiğini söyledi. Bu talebinin gardiyanlar tarafından sözlü bir şekilde onanmadığının belirtilmesi üzerine Garibe’nin neden yazılı yerine sözlü bildirimde bulunulduğunu sormasının ardından gardiyanın müdürün Garibe ile görüşmek istediğini belirttiğini ifade eden Asya, “Garibe müdürle görüşmeyi kabul etmediği için gardiyanlar Garibe’yi darp etmeye başlıyor. Yaklaşık 200 metre yerlerde sürüklüyorlar ve ardından süngerli odaya atıyorlar.  Garibe’nin elleri plastik kelepçede 4 saat tutuluyor. Ardından normal hücresine alınıyor ve bu şiddeti kabul etmediği için yeniden süngerli odaya alınıyor. Garibe orada soğuğa da maruz bırakılıyor. Garibe orada sünger parçasını koparmaya çalışırken gardiyanlar Garibe’yi darp etmeye geliyor. Garibe’nin süngerli odada maruz kaldığı işkence ve yerlerde sürüklendiğine dair görüntüler de ortaya çıktı. Garibe 24 saat burada tutulduktan sonra psikolog olduğunu söylediği biri ‘Eğer burada da rahat durmazsan yaşayacaklarını sen düşün’ diye tehditte bulunmuş” şeklinde konuştu.
 
‘Kadın gardiyanların cinsel tacizine maruz kalıyor’
 
Garibe’nin hücresine döndükten sonra bu işkenceye başkaldırdığını aktaran Asya, “Garibe buna karşı intihar girişiminde bulunuyor. Kendine geldiğinde yerde kafasının kanlar içinde olduğunu söyledi. Onu revire götürmek yerine ziyaretçilerin kabul edildiği bölüme götürüyorlar. Doktor geldiğinde ise Garibe’yi tedavi etmek yerine tepki gösteriyor. Garibe de buna karşı tedavi olmayı reddediyor. Ama farkında olmadan orada ona ‘Yarın öbür gün öldüğümde ölümümden ben sorumluyum’ şeklinde bir dilekçe imzalatıyorlar. Garibe ardından hücresine götürülüyor. Garibe hep arkadaşlarından uzak ve arada boş hücrelerin bulunduğu hücrelerde tutuluyor. Orada da tecrit altında tutuluyor. Ve Garibe orada kadın gardiyanların cinsel tacizine maruz kalıyor. Bunu basına da yansıttık. İHD avukatları da ilgilendi. Garibe bunu kabul etmeyeceğini, bunun politik kadınlar üzerinden uygulanan bir politika olduğunu söylüyordu. Bunun üzerine Garibe Haziran ayında hücresini yeniden ateşe veriyor. Ve yine darp edilerek işkenceye maruz kalıyor” diye belirtti.
 
‘Faşist devlet ellerini kadın bedeninden çek’
 
Garibe hakkında hücre yakmasıyla ilgili hazırlanan iddianamede Garibe’nin hücre duvarına “Faşist devlet ellerini kadın bedeninden çek” şeklinde yazı yazdığının ifade edildiğini kayda geçiren Asya, “Garibe’nin maruz kaldığı işkenceler devam ediyordu. Ve ‘Benim cenazem çıksa da bunlara baş eğmem’ diyordu. Garibe’ye süngerli odada sünger kesmeye çalışmasından dolayı hem iki ayrı dava açılmıştı hem de parça parça olmak üzere toplamda 45 günlük hücre cezası verilmişti. Ben en son onunla 3 defa kapalı görüş gerçekleştirdim ve maruz kaldığı her şeyi orada da anlattı. Kafa travması geçirdiği için Mayıs ayında yaşadıklarını yeni yeni hatırlıyordu. Aradan geçen bu kadar zaman sonra ziyaret görüş odasında ona imzalatılan dilekçeyi yeni hatırlayabilmişti ve bana ilk o zaman söylemişti. Yaşadığı hak ihlallerini anlatmak için her hafta beni arıyordu. Garibe bunların hiçbirini kabul etmedi ve yaşadığı her şeyi tek tek kaleme aldı. Garibe’nin hücre cezaları peş peşe onanıyordu ve ara vermeden hücreye alacaklarını söylüyorlardı. Normalde her hücre sonrası birkaç gün ara vermeleri gerekiyor. Her hafta Pazar günü arardı Garibe. O gün aramadığı için cezaevini arayıp neden aramadığını sorduğumda hücrede olduğunu söylediler. Yaşadıklarını bildiğim için araması gereken zamanda aramadığı zaman ben cezaevini arıyordum” ifadelerini kullandı.
 
Son görüşme 16 Kasım…
 
16 Kasım (2021) Salı günü Garibe ile gerçekleştirdikleri son telefon görüşünü anlatan Asya, “Sesi iyi geliyordu. Durumunun nasıl olduğunu sorduğumda iyi olduğunu söylemişti. Tüm hücre cezalarının onandığını, sırasıyla 5’er günlük, 20 günlük ve 9 günlük hücre cezalarını infaz edeceğini söyledi. Hatta ben ona kargo ve para gönderdiğimi söyledim. O da kargonun verilmeyeceğini ama paranın verileceğini söyledi. 5 gün sonra Garibe telefonla aramayınca ben cezaevini arayıp neden aramadığını sordum. Bana 20 günlük hücre cezası olduğunu söylediler. 9 Aralık günü saat 17.00 sıralarında cezaevinden bana telefon geldi. Arayan kişi ikinci müdür olduğunu belirterek, Garibe’nin intihar ettiğini söyledi. Ben ‘Garibe’nin intihar ettiğine inanmıyorum kesin siz bir şey yaptınız’ diyerek her türlü davayı açacağımı söyledim. Sonrasında telefonu kapattılar” dedi.
 
‘Garibe’nin vefatından sonra Garibe’ye verilen ceza Yargıtay tarafından onandı’
 
Daha önce Garibe’nin yaşadığı taciz ve işkence üzerine avukatlarının dava açtığını hatırlatan Asya, ondan da bir şey çıkmadığını ve faillere ödül verildiğini belirtti. Garibe’nin tüm süreçlerini bilmesine rağmen ifadesine hiç başvurulmadığının altını çizen Garibe, “10 aydan sonra avukatların ısrarıyla ifadem alındı. Ama ona rağmen Garibe’nin yaşadığı taciz, tecavüz dosyası takipsizlikle sonuçlandı. Ondan kısa bir süre sonra şüpheli ölüm ve kasten öldürmeden açılan dava savcılık takipsizlik verdi. Şu an dosyamız Anayasa Mahkemesi’nde. Garibe’nin vefatından sonra trajikomik bir şekilde Garibe’ye verilen ceza Yargıtay tarafından onandı. Ondan önce görülen bir mahkemede Garibe’nin ölümü belirtilmiş ve tüm sistemlere girmiş. Biz Kürtlere yapılan zulmü gösteriyor. Kürtlere işkence üzerine işkence yaşatılıyor. Dosyanın AYM’den dönmesini bekliyoruz. Ama bu konuda yargıdan bir beklentim yok çünkü Yargıtay ölümünden sonra cezasını onaylamış” şeklinde konuştu.
 
‘Yüreğimin yarısı orada gitti’
 
Garibe’nin cezaevinde işkence ile katledildiğinin altını çizen Asya, Garibe’nin katliamının araştırılmadığı için sonrasında cezaevinden çok sayıda cenaze alındığını dile getirdi. Bu durumun cezaevlerindeki işkencenin, tecridin göstergesi olduğuna dikkat çeken Asya son olarak şunları söyledi: “Bizim bir parçamız zaten cezaevinde. Ben Garibe’yi cezaevinde yitirdim. Yüreğimin yarısı orada gitti. Şu anda da cezaevlerinde tecrit uygulanıyor ve tutsaklar tecride karşı açlık grevinde. Onların sesi olmamız gerekiyor. Özellikle cezaevindeki kadınların sesi olmamız gerekiyor. Bu kirli politikalar daha çok kadın arkadaşlarımız üzerinde uygulanıyor. Kadına yönelik şiddetin bir parçası bunlar. Hepimizin birlikte olması gerekiyor. O nedenle ‘Jin, jiyan, azadî’ diyoruz. Toplumun yapı taşını oluşturan kadınlardır. Toluma sahip çıkan, toplumu yetiştiren ve ilerleten kadınlardır. Bunun için en başta birlik olup değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Deniz Poyraz, Nagihan Akarsel ve tüm kadın arkadaşların sesi olmamız gerekiyor. Onları yalnız bıraktığımızda daha işkence ve hak ihlaline maruz kalıyor. Garibe o zaman da ‘Dışardakiler bize sahip çıktığında daha çok güç alıyoruz’ demişti. Onun için onlara daha çok sahip çıkmamız ve sesleri olmamız lazım.”