İhlaller yansıyandan daha fazla!

  • 09:11 24 Kasım 2023
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Kadına yönelik şiddette İHD’ye yapılan başvurulardan ve hak ihlallerinden söz eden İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Zilan Gümüş, yaşanan hak ihlallerinin yansıyandan daha fazla olduğunu belirterek, ihlallerin önlenmesinde de mevzuatta bir sorun olmadığını fakat uygulamada sorunlar olduğunu kaydetti.
 
Kadına yönelik şiddet ve hak ihlali her alanda ve her geçen gün giderek artıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Mayıs ayında Ege Bölgesi’nde kadına yönelik hak ihlali raporunu yayınladı. Raporda Aydın, Afyon, Balıkesir, Muğla, Manisa, Uşak, Burdur, Isparta, Denizli, Kütahya ve İzmir’de kadına yönelik toplam 504 hak ihlali yaşandığı paylaşıldı. Fakat yaşanan hak ihlalleri raporlarda yer alan hak ihlali sayısından çok daha fazla. Bu durumla ilgili JINNEWS’e konuşan İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Zilan Gümüş, kadına yönelik şiddette ve hak ihlallerinde erkeklerin cezasızlık politikalarından güç aldığını ifade etti. Kadınların en temel haklarını koruyan yasaların ve sözleşmelerin uygulanmadığına dikkat çeken Zilan, “Yasa var ama o yasayı uygulayacak devlet yok” dedi.
 
‘Kadına yönelik şiddette Türkiye hukuk devleti gibi davranmadı’
 
Kadına yönelik şiddetin cezasızlıkla sonuçlanmasını hukuki açıdan değerlendiren Zilan, Türkiye’nin iç hukukunda ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde mevzuatta bir sorun olmadığını ifade ederek “Mevzuat detaylı bir şekilde bu konuyu ele alıyor. Fakat şöyle bir sıkıntı var. Bu ülkede diğer tüm konularda olduğu gibi kadına yönelik şiddet konusunda da hukuki metinler ideal ama uygulanabilirse. Hiçbir zaman, özellikle kadına yönelik şiddet konusunda Türkiye bir hukuk devleti gibi davranmadı. Bir hukuk devleti gibi yasalara ve taraf olduğu sözleşmelere riayet etmedi. Bunun en büyük örneğini nerede gördük biz? Bir gece yarısı İstanbul’da imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nden. Türkiye dedi ki ‘Biz İstanbul Sözleşmesi’ni feshediyoruz. Biz artık İstanbul Sözleşmesi’nin tarafı değiliz.’ Yani insanların mantığında şu var: Kadına yönelik şiddeti uygularım, ne kadar ceza alırım ki zaten? Öldürürüm, yaralarım, darp ederim, tecavüz ederim, istediğim her türlü hareketi yaparım kadına karşı. Zaten girerim, yasalar da benim tarafımda, devlet de benim tarafımda. Kadını bir et yığını olarak görüyorlar, kadını doğuran, sadece evde kalan bir obje olarak görüyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Yasa var ama o yasayı uygulayacak bir devlet yok’
 
Bu durumun topluma olan yansımasına değinen Zilan, erkeklerin cezasızlık politikalarından güç aldıklarını vurgulayarak “Bir yasa var ama o yasayı uygulayacak bir devlet yok. Zaten toplum bilinci zayıf, eğitim seviyesi düşük ve kadına bakış açısı herkesin malumu olan bir yerde devletin de aynı politikayı izlemesi, devletin de kadına yönelik yapılan her hakareti, yanlışı meşru kabul etmesinin toplumdaki yansıması, ‘Ben istediğimi yaparım ceza almam’ dedi. İHD’ye yapılan başvurular nedeniyle kendilerini şanslı hissettiklerini söyleyen Zilan, hak ihlallerinin derneğe yansımasının kadınlar için bir umut olduğunu dile getirdi. Zilan, “Demek ki tutunacak bir dal bulmuş, gelmiş bu kuruma hak ihlalini dile getirmiş ve tamamıyla ümidini yitirmemiş olarak görüyoruz. Çünkü toplumun geneline baktığımızda her alanda bir kadın türlü türlü hak ihlallerine uğruyor. Bir çıkış kapısı bulan kadınlar, bildiği derneklere başvurarak hak ihlalini dile getirebiliyor. Ama bu çok küçük bir oran. Yani yüz kadından ancak bir, iki tanesi yaşamış olduğu hak ihlalinin farkında olabiliyor ve çok az bir kısmı yaşadığı hak ihlalinin son bulması için girişimlerde bulunabiliyor” diye belirtti.
 
‘İstanbul Sözleşmesi en temel hakları ele aldı’
 
İHD’ye yansıyan tarafıyla çok fazla hak ihlalinin olduğunu paylaşan Zilan, yansımayan kısmın daha fazla olduğunu söyledi. Kadınların en fazla yakın çevresi tarafından hak ihlaline uğradığının altını çizen Zilan bir kez daha İstanbul Sözleşmesi’nin önemini hatırlatarak “İstanbul Sözleşmesi’ni açıp okuduğunuzda en temel hakları ele almış. Kesinlikle başka bir tarafa çekilecek bir metin değil. Çok yalın, çok sade ve en temel hakları koruyor. Buna rağmen bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi feshedildi, tarafı olunmadı. Bunun toplumdaki etkisi ne oluyor? Demek ki en yalın haliyle bile sen devlet olarak kadınların haklarını koruyamıyorsan, bunun için mücadele edemiyorsan, ben ne yapıyorsam mübah bana. Zaten sen devlet olarak kadının en temel haklarını koruyan sözleşmeyi feshedebiliyorsun. Bu da ne demek oluyor; ben bir erkek olarak istediğim her türlü uygulamayı rahat bir şekilde yaparım” diye konuştu.
 
‘Temennimiz bu 25 Kasım’ın kadın özgürlüğüne vesile olması’
 
Zilan, son olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün önemine dair şu ifadelere yer verdi: “Dünya tarihi incelendiğinde tanrıçalar döneminden tanrı dönemine geçildiği görülür. Tanrıçalar dönemi incelendiğinde ise dünyanın en sakin, huzurlu zamanları olduğu bilinir. Biz öyle okuduk tarihten. Kadının olduğu bir dünyada her zaman barış vardır, her zaman özgürlükler vardır, haklar yerine getirilir. Bizim temennimiz bu 25 Kasım’ın kadın özgürlüğüne vesile olması, şiddetin son bulması, kadının hak ettiği tanrıça dönemine geri dönmesi”