Kadınlar Yaşam Nöbeti tuttu: Yaşamak için örgütlenelim

  • 21:49 18 Kasım 2023
  • Güncel
ANKARA - Halkevci kadınlar, “Erkek şiddetine, Savaşa, İşgale, Yoksulluğa, Gericiliğe Karşı Yaşam İçin Örgütlenelim” şiarıyla Yaşam Nöbeti tuttu. Nöbette, Ortadoğu’da yaşayan kadınların hayatları, Hatay’da kurulan Hayte Evi’nin kuruluş amacı, Filistin direnişi neden bir feminist direnişi?  gibi konuları tartıştı.
 
Halkevci Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin Makine Mühendisler Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde, “Erkek şiddetine, Savaşa, İşgale, Yoksulluğa, Gericiliğe Karşı Yaşam İçin Örgütlenelim” şiarıyla Yaşam Nöbeti tuttu. Yaşam nöbetine çok sayıda kadın katılırken, nöbet, direnişler formu, söyleyişlerle başladı.
 
‘Yaşamak için örgütlenelim’
 
 Burada ilk olarak konuşan Halkevci Kadınlar Örgütü Kadın sekreteri Demet Taş,  İktidarın kutsadığı bir ailenin olduğunu belirterek, kadınların isyanlarının bastırılması için aile kavramının ortaya atıldığını kaydetti. Demet, “Bu mücadelemizde şiddete karşı öz savunmasını geliştiren kadınların mücadelesi olacak. Bu mücadelemizde Filistin’de, Rojava’da kadınların mücadelesi olacak. Bir kadın öldürüldüğünde mahallelerimizde örgütlülüğümüzü büyüttük. Bu mücadeleyi büyütmek için, pazarlarda, sokaklarda yan yana geldik. Yan yana gelişlerin bizim için ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Biz kadınların kuracak bir ülke gücü var. Kazanılmış haklarımız, yaşamımız ve yaşamak için örgütlenelim” dedi. 
 
‘Gazze’de en fazla kadın ve çocuğun yaşamını yitirdiğini söyleyebiliriz’
 
Ardından Hediye Levent söz aldı. Ortadoğu’da bulunan kadınların yaşamlarını değerlendirdi. Hediye, 12 bine yakın Gazzeli’nin yaşamını yitirdiğini kaydetti. Hediye, “Gazze’de bir barış ihtimali ufukta görünmüyor. Gazze’ye yönelik insani yardımların oraya gitmesi için uluslararası girişimler var ama ne kadar etkin olur bilinmiyor. Uluslararası toplumun İsrail’in arkasında sıralanması ile birlikte Gazze’ye ne kadar kör olduğunu görebildik.  Gazze’deki durum ne yazık ki çok acı, tek tek insan hikayelerine bakacak olursak, hayatlarını kaybedenlerin kadın ve çocuk olduğunu söyleyebiliriz. Evsiz kalanların bir kısmını kadınlar oluşturuyor, kadınlar nasıl yapacak? Kadınlar hayata ne kadar tutunabilecek? Birçok soru var. Bunlar her savaştan sonra konuşulur, her bir ifade binlerce birbirinden trajik hikaye barındırıyor. Ortadoğu’nun durumuna bakıldığı zaman, kadınların durumunun iyi olmadığı yer, Gazze ya da Hamas yönetimi. Ortadoğu’nun birçok ülkesinde kadınlar çalışıyor olsa bile erkekler kadınların hayatlarını yönlendiriyorlar. Kadın hareketi Ortadoğu’da çok zayıf kalıyor. Lübnan, Suriye gibi ülkelerde medeni kanunla evlilik yok. Evlendiği zaman herhangi bir hakkı yok. Dinlerle, mezheplerle oldukça sınırlandırılmış bir yaşam biçimi. Ortadoğu’da kadınların bir takım taleplerini dile getirmesi bile toplum tarafından şiddetle tepki çekilen konular” diye belirtti.
 
‘Ortadoğu ataerkil sistemin olduğu bir ülke’
 
22 Arap ülkesinde yaşanılan bir savaşta kadınların çocuklarını doyurmak için temel sorunların ortaya çıktığını, karar mercilerin ölmesi durumunda kadınların ayakları üzerinde duramadığının gerçekliği ile karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Hediye, “Kadınların kanun karşısında erkeklerle eşit olmaması ve buna karşı tepkilere rağmen yönetenlerin tavrında herhangi bir değişim olmuyor. Lübnan’da Ortadoğu’da ataerkil sistemin olduğu bir ülke. Bir kadının eşine ya da çocuğuna vatandaşlık verme hakkı yok. Sünni bir kadın Şii ile evlenemez, eğer evlenirse tüm vatandaşlık hakkını kaybedebiliyorlar.  Bir kadın boşandığında yada eşi terk ettiğinde ortada bir çocuk varsa o çocuk kimsesiz olarak görüldüğü için okula dahi gidemiyor. Mısır’da kadınların yakılarak katledildiği kayıtlara ‘intihar’ olarak geçtiği çok sayıda vaka var. Çok sayıda kadının aile içi şiddet durumlarında yasaların uygulanmadığını biliyoruz. Özellikle eşten görülen şiddet, kültürel yaklaşımlarla çözülmeye çalışılıyor” diye belirtti. 
 
‘Hatay’ı biz kadınlar yeniden kuracağız’
 
Ardından, 6 Şubat depreminden ardından yıkımın ağır yaşandığı yerlerden biri olan Hatay’da Halkevci kadınlar tarafından açılan Hayte’nin Evin’in  (Kızkardeş evi) kuruluş süreci aktarıldı. Hayte’nin Evin’de depremzede kadınlarla bir araya gelindiği belirtilen Hayte Evi kurucularından Özlem Mansuroğlu,  25 Kasım’a giderken, kadınlara kadın üretim pazarına depremzede kadınlara çağrıda yapıldığını söyledi. Özlem, “Hayte’nin evinde örgü yapmak, yemek yapmak, bir şeyler satmak gibi değil de haklarımızı konuştuğumuz buluşmalar gerçekleştirdik. Yıkıntıların arasında evet bir yaşam kuracağız, bu yaşamı da biz kadınlar kuracağız, Hatay’ı da biz kadınlar yeniden kuracağız. Hala burada sığınma evleri yok, bir kadın şiddete maruz kaldığında burada devlet değil, kadınlar koruyor onu” dedi.
 
‘Kürt kadın hareketinde, kadınların özne olduğunu görebiliyoruz’
 
“Filistin direnişi neden feminist bir direniştir?” başlığı üzerinden yaşam nöbetine çevrimiçi katılan Ayşe Düzkkan, dünyada olan her şeyin kadınlarla ilgili sonuçları olduğunu belirtti. Kadınların deneyimlerinin fark etmek, başka örgütlenme biçimlerinin çok değiştiğine vurgu yapan Ayşe, “Sömürgecilik ve emperyalizm meselesi uzun zamandır kadınların gündeminde.  Filistin’de yerleşimci sömürgeden söz ediyoruz. Avrupalılar, Amerika kıtasını işgal ettiler, oranın insanlarını öldürdüler. Kıtayı işgal ettiler, oraya yerleştiler. Filistin’de 1948’te ve onun öncesinde etnik temizlikle oraya Yahudilerin taşınması ve Filistin nüfusunu katlederek, kurdukları bir şey. Bugün Filistin’de etnik temizlik sürüyor. Bütün devletlerin tarihinde, katliam, şiddet vardır. Bu mücadelenin başından beri kadınlar var.  Bize verilen rolün dışında birşeyler yapıyoruz ki Leyla Xalid örneği var. Feminist hareketin erkek şiddetine karşı yükselmesiyle birlikte Afganistan’ın işgalinden sonra feminist hareketin argümanlarını erkekler kullanmaya başlandı. Bizler, kadınların dünyanın her yerinde savaşların öznesi olduğunu biliyoruz.  Direnişlerin içerisinde kadınlar özne olmazmış gibi gösteriyorlar ama Kürt kadın hareketinden kadının direnişte özne olabileceğini görüyoruz” sözlerini kullandı.
 
10 yıldır süren Esat-Eryaman Davasının son durumunu aktardı
 
Pembe Hayatlar Derneği Avukatı Evrim Demirtaş ise, Esat-Eryaman Davası’na ilişkin bilgilendirme yaptı.  Pembe Hayatlar Derneği’nin dijital medya hesapların mağdurların yer aldığı, “Zamana bırakmıyoruz” belgesinde, devletin trans kadınlar için cezasızlık politikalarının nasıl olduğunu gözler önüne sereceğini belirtti. Esat-Eryaman davasının 10 yıldır devam ettiğini kaydeden Evrim, “Trans kadınlar işlerini yapamazken, yeni yeni kentleşme başlayan Eryaman bölgesinde çalışmaya başladılar. Sex işçiliği yapmak zorunda kalan kadınların çalışmak zorunda kaldığı bir alan haline geldi.  Eryaman bölgesi inşaatlaşmaya başlarken, çok fazla orada trans kadınları istemediler. Onları o kentte sürmek için,  ülke ocakları, çeşitli çetelerle işbirliği halinde beklemeye başlıyorlar. Bekleme, şiddet eylemelerini içeren bir hale geliyor. 2006 tarihinde olaylar başlıyor, 2008 yılında ise dava sonuçlanıyor” diye belirtti.  “Dava Yargıtay’da” diyen Evrim, faillerin aldığı cezaları paylaştı. Yargıtay’ın 2010 tarihinde, davanın bozduğunu ve 2020 yılında bu yana davayla mücadele ettiğini belirtti. Bu davanın bir nefret suçu olduğunu dile getiren Evrim, kadın cinayetleri ve trans cinayetlerinin keşimsel noktaları olduğunu ve ülkede ötekileştirilen tüm kimliklerin temelinde kimlikleri bölmeye çalıştığını ve birbirlerine düşürmeye çalıştığını dile getirdi.
 
Forum, Dikmen Kadın Korosunun şarkılarıyla sona erdi.