‘Demokratik toplumu ortak mücadele ile inşa edebiliriz’

  • 09:13 18 Kasım 2023
  • Güncel
 
 
Öznur Değer – Dilan Babat 
 
ANKARA - Kayyım siyasetinin tecrit politikalarından bağımsız olmadığını ifade eden Kop Belediye Eşbaşkanı Eylem Saruca, “Türkiye ve Kurdistan halklarının yaklaşan yerel yönetimler seçiminde de sisteme cevap verebilmesi için beraber mücadele etmesi gerekiyor. Biz bunu kadınlar olarak gerçekleştirdik. Bunu tüm topluma da yansıttığımızda demokratik toplumu yaratmış olacağız” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) “Jin Jiyan Azadî ile Özgür Yerel Yöntemlere” şiarıyla 11 Kasım’da Ankara’da Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Konferansı’nı gerçekleştirdi. Konferansta eşit temsiliyet, demokratik yerel yönetim, 3’ncü yol siyaseti başta olmak üzere çok sayıda konu başlığı tartışılırken, konferansın en önemli gündem maddelerinden biri de PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uygulanan tecrit sistemi oldu. Konferansa katılan Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Kurulu üyesi ve yerine kayyım atanan Mûş Kop (Bulanık) Belediye Eşbaşkanı Eylem Saruca, tecrit sisteminin kayyım politikalarına etkisini değerlendirdi.
 
‘Kayyım siyaseti tecritten bağımsız değil’
 
Kayyım siyasetinin tecrit politikasından bağımsız ele alınamayacağını ifade eden Eylem, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde çeyrek asırdır sürdürülen tecrit politikasının topluma kayyım siyasetiyle yansıdığını söyledi. Kayyım siyasetinin, Kürt halkı ve Kürt halkının oluşturmak istediği demokratik toplum üzerinden işletildiğini kaydeden Eylem, “Son iki dönemdir uygulanan kayyım siyaseti Kürt diline, kültürüne ve Kürt toplumuna karşı, bu toplumu tecrit altına alan ve tecrit politikalarıyla yönetmeye çalışan bir sistem ve bu sistemin inşası kayyım siyasetidir. Bu durumu erkek egemen akıldan bağımsız ele almıyoruz. AKP-MHP’li siyasetçilerin söylemleri bu sistemin ne kadar anayasa ve hukuktan bağımsız olup keyfi olduğunu da açığa çıkarıyor. Örneğin Süleyman Soylu’nun ‘Cumhurbaşkanım rahatsız oldu ben de kayyım atadım’ sözleri durumu özetliyor” şeklinde konuştu.
 
‘Toplumdaki farklılıkları tek tipe çevirmeye çalışıyorlar’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin keyfi bir uygulama olduğunu dile getiren Eylem, bir kişinin ailesiyle, avukatlarıyla görüşme hakkının elinden alınmasının insanlık suçu olduğunu vurguladı. Buna rağmen Abdullah Öcalan üzerinde 25 yıldır bu politikanın devam ettiğine işaret eden Eylem, “Tecrit politikasının halka uygulanan tarafı da kayyım siyaseti. Dilini, kültürünü yasaklıyorsun. Kazanımlarına el koyuyorsun. Nasıl ki Kürt Halk Önderi’ne tecrit uygulanıyorsa kayyım siyasetiyle de halka uygulanıyor. Bunun temel nedeni demokratik yerel yönetimler anlayışımızın yeni bir toplum inşa etmesi. Kayyımların belediyeler aracılığıyla yaratmış olduğu tahribatlara baktığımız zaman da bunlardan bağımsız olmadığını görebiliyoruz. Yılladır aynı olan sokak isimlerinin ‘beka sorunu’ gibi ele alınıp değiştirilmesi yine bu politikadan bağımsız değil. Bunu tek bir yerde, tek bir şehirde değil, Kurdistan’ın her yerinde yapıyorlar. Topluma dayattıkları tek millet, tek bayrak, tek vatan söylemini belediyeler şahsında da tek tipe çevirmeye çalışıyorlar. Bunu da rant sistemiyle kendi yandaşlarıyla yapıyorlar” dedi.
 
‘Kürt halkına yönelik bir darbe’
 
Eylem, kayyım sisteminin, devletin halklara dayattığı sistemin prototipi olarak hayata geçirildiğinin altını çizerken, “Devletin bir halkın iradesini yok sayarak, seçilmişlerini yok sayarak kendi sistemi doğrultusunda istediği kişiyi oraya ataması bu devletin ve sistemin Kürt halkına ve iradesine yönelik bir darbe olduğunun göstergesi. Bunu tecrit politikasından bağımsız ele almıyoruz. Bir kişiye yönelik değil bir topluma yönelik uygulanan bir tecrit politikası söz konusu. Bu süreçte Kürt Halk Önderi üzerindeki tecridin nedenlerinden biri onun düşüncelerinden halkın faydalanıyor oluşu. Devlet Kürt Halk Önderi’nin topluma perspektif sunduğunu gördüğü için orada bir tecrit başlatıp halka yaydı. Muhalif olan herkesi gözaltı, tutuklamalarla sindirmeye çalışıyorlar. İlginç bir şekilde Cumhurbaşkanı çıkıp 13-14 yaşındaki çocuklara hakaret davaları açabiliyor. Bunlar da şiddetin bir parçası” ifadelerini kullandı.
 
‘Topyekun ses çıkarılmazsa tecrit daha da büyüyecek’
 
“Sadece Kürt Önderi ve Kürt halkı değil Türkiye halkları tecrit altında” diyen Eylem, buna karşı topyekun bir ses çıkarılmadığı sürece tecridin daha da büyüyeceğine işaret etti. Kayyım siyaseti ve tecrit politikaları karşısında inşa edilmesi gereken ana hattın demokratik yerel yönetimler sistemi olduğuna dikkat çeken Eylem, “Demokratik yerel yönetim sistemi toplumsal bir sistemdir. Yerel yönetimler şahsında demokratik bir toplum inşa edilmeli. Yine bu toplumun inşası fikri Kürt Halk Önderi’nin fikriyatından bağımsız değil. Yıllar önce önümüze koyduğu bir perspektifle hem kadınların söz sahibi olabileceği hem de demokratik bir ortamın oluşabileceği, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigma ile bize demokratik toplumun inşasının, kadın özgürlüğünün buradan geçtiğini gösteriyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Demokratik toplum için ortak mücadele’
 
Rant ve talan siyasetiyle kendisini var eden sistemin doğa kırımıyla yarattığı tahribatların demokratik toplumun inşasıyla giderilebileceğini kaydeden Eylem, son olarak şunları söyledi: “Felsefi olarak elbette Kürt Halk Önderi’nin önümüze koyduğu perspektifle ama aynı zamanda Kurdistan ve Türkiye halklarının gerçekliğiyle olabilecek bir şey. Bir bütünen toplumu ele almak gerekiyor. Bunun da çözümü Kurdistan ve Türkiye halklarının bu mücadelede yan yana sisteme cevap olabilmesiyle, sistemin karşısında durabilmesiyle mümkün. Türkiye ve Kurdistan halklarının yaklaşan yerel yönetimler seçiminde de sisteme cevap verebilmesi için beraber mücadele etmesi gerekiyor. Biz bunu kadınlar olarak gerçekleştirebildik. Sistemin en ufak yöneliminde Türkiye ve Kurdistanlı kadınlar olarak bir araya gelip sesimizi çıkarabiliyoruz. Bunu bir bütünen topluma da yansıttığımızda demokratik inşayı gerçekleştirip demokratik toplumu yaratmış olacağız.”