Cemile Turhallı: Tecrit siyasi çözümsüzlüğün sonucu!

  • 09:02 14 Kasım 2023
  • Güncel
 
 
AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecride ilişkin değerlendirme yapan Avukat Cemile Turhallı, tecridin çözümsüzlükten kaynaklı olduğunu ve tüm topluma da yayılarak toplumun teslim alınmak istendiğini belirtti. 
 
25 yıldır İmralı Adası’nda tutulan ve 33 aydır da hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit her geçen gün ağırlaşıyor. Tecride karşı ses yükseltilerek iktidara çağrılar yapılsa da iktidar çağrılara savaş ile yanıt veriyor. Derinleşen tecrit ve hukuksuzluğa ilişkin Avukat Cemile Turhallı Balsak değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Abdullah Öcalan üzerinde ciddi bir hak ihlali var’
 
Tecridin hukuksal, siyasal ve psikolojik bir boyutu olduğunu dile getiren Cemile, “Sayın Öcalan üzerindeki tecridin hukuksal boyutu özellikle şu yön açısından dikkat çekicidir. 2011 tarihinden beridir Sayın Öcalan’la avukatları görüşemiyor ve mutlak bir tecrit söz konusu. Oysaki yasalara ve anayasaya göre kendi avukatlarının müdafi yardımından, avukat yardımından faydalanabilir. Avukatla görüşmek yasal ve bağlayıcı bir normdur. 12 yıl 14 aya karşıt gelen ve mutlak süratle görüştürülmeme halini de düşündüğümüzde bunun çok ciddi bir hak ihlali olduğunu söylemek mümkün. Sadece avukatlarıyla görüşme de değil kendi yakınlarıyla, ailesiyle de bir görüştürülmeme durumu var. Bu durumunun katı bir şekilde ilerlediğini görüyoruz” ifadelerine yer verdi.
 
‘Tecrit hukuksal açıdan işkence’
 
Yasal dayanağının olmamasına rağmen keyfi bir şekilde hâkimlik kararıyla sürekli olarak bir engelleme çıkarıldığına değinen Cemile, tecridin sorumluluğunun da sadece idareye yüklenemeyeceğini vurguladı. “Tecridin hukuksal açıdan bir işkence olduğunu kabul etmemiz gerekiyor” diyen Cemile, “Tecridi siyasal açıdan değerlendirdiğimizde, siyasi bir çözümsüzlüğün sonucudur tecrit. Özellikle Kürtlerin meşru hak taleplerine yönelik olarak ve halen meşru olan hak taleplerini devlet nezdinde ve siyasi otoriteler nezdinde katı bir inkâr var. Bu inkârın da ötesinde çözümsüzlüğü zorlayan bir yaklaşımın olduğunu görüyoruz. Biz biliyoruz ki Sayın Öcalan’ın ailesiyle, avukatlarıyla yapmış olduğu her bir görüşmesi, açıklaması aslında barışa dikkat çeken bir açıklamadır. Toplumsal barışı esasında amaçlayan ve buna çözümünü üreten, çözümün ne olabileceğiyle ilgili çok somut öneriler geliştirerek bunu halkla buluşturan ve mesajlarının toplum tarafından alınmasının istenmemesinden kaynaklı olarak gösterilen bir dirençtir” dedi.
 
‘Devlet tecridi halklar üzerinde yayarak uyguluyor’
 
Cemile, uygulanan tecritle halk ve Abdullah Öcalan arasına bir set vurulmaya çalışıldığını söylerken, “Öcalan gerçekten barış diyor ve halk gerçekten barışın olacağına inanıyor. 2011 sonrasında gerçekleşen açlık grevi sürecini düşündüğümüz zaman Öcalan’ın yapmış olduğu açıklama bunları sonlandırdı. Toplumdaki barışın nasıl sağlanabileceği ile ilgili tartışmaların olduğu ve toplumsal tüm tabakaların bu barış sürecine dâhil edilerek toplumsal barışı yaratmanın da aslında modelini geliştiren, ön açıcı öneriler yaptığını görüyoruz. Tabi ki buna karşı bir hoşnutsuzluk, isteksizlik var. Bunu engelleme çabası da var ve tabi ki de bunun Kürt meselesiyle doğrudan ilgili olduğunu biliyoruz. Genel Kürt meselesine yaklaşım Sayın Öcalan şahsında genel yaklaşımla aslında örtüşmüş oluyor. Psikolojik boyutuyla baktığımız zaman da toplumsal psikolojinin özellikle bir çözümsüzlük ve motivasyon bozucu noktada etkisi olduğunu görüyoruz. Devletin tecridi bütün topluma yayarak toplumu teslim alma ve caydırıcılık sağlama yönünde bir politika sağladığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Kadınlar şiddetin hedefi haline getiriliyor’
 
Kadının toplumsal bir özne ve öncü olduğunun altını çizen Cemile, bu öncülüğün hayata geçirilmesinde yaşanan zorluklar da olduğuna değindi. Cemile, “Kadınlar hedef alındılar, eşbaşkanlıkla ilgili yapmış oldukları açıklamalar, eleştiriler hepsi bir soruşturma konusu oldu. Hepsi birer yargı tacizine dönüştü. Kadın daire başkanlıklarının tasfiye edilmesi, kayyım atlanan yere erkeğin getirilmesi, kadın müdürlüklerinin ortadan kaldırılması ve doğrudan burada yaşayan, hizmet alan, şiddete uğrayan kadınların sahipsiz bırakılması… Çünkü sığınma evleri de kapatıldı. Kayapınar Belediyesi nezdinde faaliyet yürüten Selis Kadın Danışmanlık Merkezi kapatıldı. Kadınlar hizmet alamadılar. Kadınlar belediyelerin oluşturduğu bu sığınma evlerine gitmeyi kendileri için yaşamsal bir önemde görüyorlardı. Devlet bu kurumları kapatınca dolayısıyla kadını da cezalandırmış oluyor. Şiddete uğrayan kadını her gün şiddetin hedefi haline getirmiş oluyor” sözlerini kullandı.
 
‘Toplum üzerinde katı bir asimilasyon var’
 
Abdullah Öcalan'ın fikirlerinin sadece Türkiye’yle sınırlı olmadığını söyleyen Cemile, “Orta Doğu gibi bir cenderede bu kadar kaotik, bu kadar çelişkinin olduğu halkların da bir o kadar zengin bir coğrafya da yaşadığını düşündüğümüzde birlikte yaşamak ciddi bir sorun. Kürtler zaten 4 parçaya bölünmüş, 4 ayrı egemen devletin yetkisi alanında kendi varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Kürtler bu 4 parçada ortak bir şekilde kimlikleri inkâr edilerek yaşıyorlar, varlıkları inkâr edilerek yaşıyorlar, siyasi statüleri olmaksızın yaşıyorlar. Toplum üzerinde katı bir asimilasyon var. Bütün 4 parçada ulus devletin temel politikasının bu halklar, Kürtler de bunlara dâhil olmak üzere kendi dışındaki imtiyazlı, öncelikli ulus dışındaki diğer bütün halklar görmezden gelinerek inkâr edildi ve ortadan kaldırılmaya çalışıldı” değerlendirmelerinde bulundu.
 
‘Demokratik ulus Kürtler için çözümdür’
 
Devletin bir model yapı oluşturduğunu belirten Cemile, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tekçilik hiçbir zaman toplumda bir çözüm üretemez. Bu sadece Kürtlerin yaşadığı coğrafyayla ilgili de değil, bu tekçilik din de olabilir, inanç olabilir, ulus da olabilir veya birçok şey. Kürtler ne yaptılar? Dediler ki ulus devlete karşı demokratik ulus. Çünkü bu halklar yüzyıllarca bir arada yaşadılar. Neden tekrar yaşayamasınlar? İşte bu paradigma bu anlamda Kürtler nezdinde Orta Doğu'nun kurtuluşu olabilecek bir çözüm önerisidir. Devletler kendilerini ulus devlet olarak var edip inşa ettikleri için esasında çelişkilerden yararlanıp bir savaş ortamının zeminini her zaman yoklar ve yaratırlar da. Vekalet savaşlarıyla birçoğu yürütülüyor. Öcalan'ın demokratik-ulus fikrindeki amacın da bir anlamda hayata geçirilmesi de engellenmiş oluyor.”