‘Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için 12 Haziran’da Gemlik’e yürüyoruz’

  • 09:26 2 Haziran 2022
  • Güncel
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Tüm kesimleri, “Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz” şiarıyla 12 Haziran’da Bursa’nın Gemlik ilçesine yapılacak yürüyüşe çağıran DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, “Yürüyüşün asıl teması tecrit politikalarının Türkiye halklarına kaybettirdiğini bir daha hatırlatmak ve Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlamak” sözleriyle seslendi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit her geçen gün artıyor. Tecrit nedeniyle Abdullah Öcalan’dan bir yılı aşkın süredir herhangi bir haber alınamazken, dünyanın dört bir tarafından da PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğünün sağlanması için çağrılar yükseliyor. Buna dair son adım ise Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Tevgera Jinên Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED-TUHAD FED) öncülüğünde tecrit politikasına karşı “Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz” şiarıyla Bursa’nın Gemlik ilçesine yapılacak olan yürüyüşün duyurusu oldu.
 
DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, 12 Haziran’da PKK Lideri üzerindeki tecridin son bulması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için yapılacak Gemlik Yürüyüşü’ne ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Tecrit 1999’dan beri devam ediyor’
 
“Bugün Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi sadece son 7 yılla değerlendirmek doğru olmaz” ifadelerini kullanan Saliha, 23 yıldır kesintisiz olarak süren bir tecrit meselesinin söz konusu olduğunu vurguladı. Saliha, 1999 yılından bu yana İmralı sisteminin Türkiye’de özel yasalar ve yaklaşımlarla yürütülen bir durum olduğunu söyleyerek, tecridin de 1999’dan beri devam ettiğini belirtti. Tecridin yalnızca İmralı Cezaevi ile sınırlı kalmadığını aktaran Saliha, “Tecrit, 2015’ten bu yana mutlaklaştırılan, derinleştirilen, artık savaş politikalarına ve tamamen kutuplaştırılmaya dönüştürülen bir yönetim şekline dönüştürüldü Türkiye’de. Bugün tecrit meselesi sadece İmralı’yla ifade edebileceğimiz bir mesele değil. Her alan, her kurum, her ortam ve bugün Türkiye ile Kürdistan’daki cezaevlerinin durumu ortada. Her gün cezaevlerinden cenazeler çıkıyor, işkence ve kötü muameleler duyuluyor. Bu tecrit İmralı’da başladı ve tamamen bir yönetim şekline dönüştü dememizin sebebi tam da bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu bir durum” değerlendirmesi yaptı.
 
‘Tüm halklar mücadelede yer almalı’
 
Savaş politikalarının da tecritten ayrı tutulamayacağına dikkat çeken Saliha, “Bir tweetten dolayı binlerce kişinin yargılanması, her tarafın çete yapılanmalarıyla dolduğu, baskının, zulmün, kayyım politikasının her yere yansıdığı, kadın ve doğa katliamlarının, kutuplaştırıcı dilin, özellikle Kürt düşmanlığı ve bunun üzerinden dört parça Kürdistan’da yürütülen savaş politikasının tam da dayandığı yer tecrit politikası” dedi. Savaş politikalarının Türkiye’de yarattığı çoklu krizlerin en başında ekonomik krizin geldiğini dile getiren Saliha, “Ekonomik krizin savaşla bağlantısını ifade edip bunu açığa çıkarmadan bugün Türkiye’nin ekonomik kriz sorununun çözüleceğinden bahsedemeyiz. Bugün bu politikaların tüm sebebi Türkiye’de tek adam rejimi olarak ifade edilen ve gittikçe faşizmin kurumsallaştırılmasına doğru giden bir sürecin zemininin dayandığı yerin tam da bu tecrit politikası olduğunu görmek gerekiyor. Dolayısıyla buna karşı mücadelede sadece Kürt halkının değil, Türkiye ve Ortadoğu halklarının da bu mücadelede yerini alması gerekiyor yaşanan bütün krizlerden çıkılması için” diyerek her kesimin bu politikalara ses çıkarması gerektiğine işaret etti.
 
‘Öncelik fiziki özgürlüğün sağlanması’
 
PKK Lideri’nin barıştaki rolünü değerlendiren Saliha, şunları belirtti: “Sayın Abdullah Öcalan’ın bu kadar tekçiliğe, savaş politikalarına, çeteleşmiş yapılara rağmen her fırsatı barış mücadelesine dönüştüren, her fırsatı demokrasinin gelişmesine adanan bir durumu, bir duruşu var. Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi için her fırsatta bunu dile getiren ve bunun mücadelesini yürüten bir şahsiyet aslında Sayın Abdullah Öcalan. Bugün Sayın Abdullah Öcalan’ın sunduğu perspektif, dünyada yaşanan krizlere de alternatif bir perspektif. Sadece Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırılması, avukat ve aile görüşünden bahsetmiyoruz. Tam da Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün oluşması, sağlanması gerekliliğinin en öncelikli yaklaşım olduğunu özellikle ifade ediyoruz.”
 
‘Sayın Abdullah Öcalan’ın rolü…’
 
Saliha, yalnızca Kürt halkının ve kadınların değil muhalefetin, Türkiye toplumunun ve Ortadoğu halklarının da bu yaklaşımda tavır alması gerektiğinin altını çizdi. Saliha, “Sayın Abdullah Öcalan’la 2013-2015 sürecini hep beraber yaşadık ve bu iktidarın kendi çıkarı, geleceği için heba ettiği bir tarafa, Sayın Abdullah Öcalan o kısacık dönemde bile nasıl toplumsal barışın zeminini oluşturduğunu, toplumsal barışa bütün Türkiye halklarının inandığı, güvendiği bir dönemi yaşadığımızı, yine nasıl ekonomik refahın yaşandığı bir dönem olduğunu veriler söylüyor. Bunların hepsini değerlendirdiğimizde, bugün Türkiye’de tek adam rejiminin kendini dayandırdığı, faşizmin kurumsallaştırılmaya çalışıldığı, Gezi’ye yaklaşımın zemininin bu tecridin dayandığı politikadır ve yönetim şeklidir. O yüzden Sayın Abdullah Öcalan’ın buradaki rolü, misyonu, üstlendiği şey, Kürt ve Ortadoğu halkları, bugün Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için dünyanın birçok ülkesinde aydın, yazar, sendika ve çevrelerinin özgürlüğünü istemelerinin aslında Sayın Abdullah Öcalan’ın nasıl bir şahsiyet olduğunu çok net ortaya koyuyor” yorumunu yaptı.
 
‘Hep beraber mücadele etmek gerekiyor’
 
PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğünün sağlanmasının birlikte mücadele etmekten geçtiğine işaret eden Saliha, “Bugün asıl mücadele edilmesi gereken birinci noktanın bu tecride karşı olması gerekliliği, tecride karşı özgürlüğü öncelemek gerekliliğini tam bunlardan kaynaklı tek adam rejiminin kendini dayandırdığı, palazlandırdığı, korku iklimini herkes üzerinde yaydığı bu dönemde sadece Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırılıp aile ve avukat görüşü değil, özgürlüğünün sağlanması gerekliliği bu çoklu krizlerden çıkışın ve Kürt sorununun çözümünün birinci adımı, demokrasinin gelişmesi için Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması için hep beraber mücadele etmek gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum” cümlelerini kullandı.
 
Tecrit halklara kaybettiriyor: 12 Haziran’da Gemlik’e…
 
12 Haziran’da Gemlik’e yapacakları yürüyüşü hatırlatan Saliha, halklara şu çağrıyı yaptı: “Bütün bu korku iklimini, Sayın Abdullah Öcalan’ın bu rolünü bir kez daha ifade etmek için hem Kürdistan’dan hem de Türkiye’den Gemlik’e doğru bir yürüyüş gerçekleştireceğiz. Ve bu yürüyüşün asıl teması da bu tecrit politikalarının Türkiye halklarına kaybettirdiğini bir daha hatırlatmak, gündemleştirmek ve bu eylemselliğe bütün kesimlerin, Türkiye halklarının, kadınların, gençlerin katılmasını sağlamak. Bu sistemin gittiği yerin Türkiye’nin tamamen kaos ve krizle boğuşacağı bir yer olduğunu herkes görüyor, herkes ifade ediyor. Buna karşı mücadele de birlikte olması gerekiyor, bunun birinci ayağı da bu tecride karşı olmalıdır.”