Kaybedilenler için 27 yıldır hesap soruyorlar
- 09:21 27 Mayıs 2022
- Güncel
Şehriban Aslan
DİYARBAKIR - Yıllardır kayıp yakınları ile mücadele veren avukat Rahşan Bataray, faili meçhul dosyalarında yargının istikrarlı bir şekilde cezasızlık politikası uyguladığını söyledi.
90’lı yılların kaybetme ve katletme politikalarına karşı verilen mücadele kapsamında Cumartesi Anneleri de 27 yıl önce bugün direnişine başladı. Hasan Ocak’ın katledildiğinin ortaya çıkmasının ardından Galatasaray Meydanı’nda başlayan bu direniş, her geçen gün büyüyerek sürdü. Aynı yıl İnsan Hakları Derneği (İHD) de her sene 17-31 Mayıs tarihleri arasındaki dönemi “Kayıplar Haftası” olarak çeşitli etkinliklerle karşılama kararı aldı. Bugünler arasında kayıp yakınları yaptığı eylem ve etkinliklerde faili meçhullerin akıbetini soruyor. Yıllarca İHD’de ailelerle birlikte mücadele veren İHD Eş Genel Başkan Yardımcısı Avukat Rahşan Bataray, faili meçhul dosyalarına ilişkin yaptıkları başvuru süreçlerini değerlendirdi.
‘Yargıdan sonuç alınamadığı için eyleme başlandı’
Rahşan, “Faili meçhuller ile ilgili yürütülen hukuki süreçten söz edince akla gelen şey çok istikrarlı bir şekilde uygulanan cezasızlık politikası oluyor” dedi. Uzun yıllardır İHD’de hukuksal açıdan mücadele verdiğini kaydeden Rahşan, “İHD kurulduğu günden bu yana enerjisini sarf ettiği alanlardan biri gözaltında kaybettirilen faili meçhullerdir. Bunların hem önlenmesine hem de faillerin ortaya çıkarılıp cezalandırılmasına yönelik çok önemli bir mücadele söz konusu. Bunun en önemli ayağı da Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları eylemdir. Bu eylemler ve faaliyetler tabii ki cezasızlık politikası, yargıdan herhangi bir sonuç alınamadığı için başlatıldı. Eylemler hala devam ediyor. Sonuç alınıncaya kadar da devam edecek” ifadelerini kullandı.
‘Mücadele yürütülürken ortam çok zordu’
Özellikle 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerin ve kaçırılmaların çok fazla yaşandığına değinen Rahşan, “80’li yıllarda da devam eden bir faili meçhul cinayet var. Fakat bunların hiçbirinde şimdiye kadar sorumlular tespit edilip cezalandırılmadı. Bu dosyalarda faillerin ortaya çıkabilmesi için ailelerin de çok büyük bir mücadelesi oldu. Ki bu mücadele yürütülürken ortam çok zordu. Ailelerin de insan hakları savunucuların üzerinde çok büyük baskılar vardı. Mücadele yürüttüğümüz birçok arkadaşımız, yoldaşımız ya bu uğurda yaşamını yitirdi ya da cezaevine girmek zorunda kaldı ama mücadele devam ediyor” sözlerine yer verdi.
‘Türkiye hiçbir hükmü yerine getirmedi’
Çok zorlu koşullarda çok somut delilleri tespit ettiklerini belirten Rahşan, buna rağmen yargının çok istikrarlı bir şekilde “cezasızlık politikası” yürüttüğünü ifade etti. Rahşan, “90’lardaki kaybetmelerle ilgili buradan sonuç alınamayınca AİHM’ne götürülen çok fazla kayıp dosyası var. Türkiye’den götürülen bu dosyaların çok büyük bir oranda ihlal kararı çıktı. Hem etkili süreç yürütülmemekle bağlantılı olarak birçok ihlal kararı söz konusu… Fakat birçok kararda olduğu gibi Türkiye bu kararları uygulamadı. Sadece tazminat kısmı kararını uyguladı ama AİHM’nin, ‘etkili bir soruşturma yürüt. Failleri ortaya çıkar’ ile ilgili söylediği hiçbir hükmü yerine getirmedi ve yaptırım da uygulanmadı” şeklinde konuştu.
‘Faillerin aklandığı dosyalara sönüştü’
“Bugün bu kadar ağır hak ihlali ortamının olmasının en büyük nedenlerinden biri de geçmişte işlenen ağır suçların sorumlularının hiçbir şekilde cezalandırılmamasıdır” diyen Rahşan, “Şu an birçok insan bundan güç alıyor. Çünkü 80’lerde ve 90’larda işlenen suçlarda herhangi bir ceza verilmedi. Mesela 2012 ve 2013 yıllarına baktığımızda başlatılan bir çatışmasızlık süreci vardı. O dönemde biz İHD olarak elimizdeki birçok delilleri ve dosyaları savcılıklarla paylaştık ve birçoğunda sonuç alamadık. Birkaç dosya o sürecin etkisiyle olmalı ki 20 yıllık zaman aşımı olan dosyalara ilişkin davalar açıldı. Dosyalar açıldı ama bu dava dosyaları maalesef süreç ilerledikçe faillerin aklandığı dosyalara dönüştü ve hepsi beraat etti” ifadelerine yer verdi.
‘Mücadele devam ediyor’
Cezasızlık politikasının çok bilinçli bir şekilde yürütüldüğüne dikkat çeken Rahşan şu ifadelere yer verdi: “Hem yargıya hem diğer idari makamlar çok organize bir şekilde kararlarını veriyorsa çok sıradan bir politika değil. Demek ki devletin kararı ve politikası hükümetler değişse de değişmese de her dönem bu şekilde oldu. Biraz Kürt sorunuyla ilgili yaklaşım çok fazla belirleyici oluyor. Bu sadece 80 veya 90’lar değil son yıllarda işlenen suçları da biliyoruz. Gösteriler sırasında yaşamını yitiren birçok insan oldu mesela; Aydın Erdem’i, Mahsum Karaoğlan’ı, Uğur Kaymaz’ı ve Ceylan Önkol’u biliyoruz. İsimleri dosyaları tek tek sayabiliriz. Dosyalar çok fazla ama bu dosyaların hiçbirinde de etkili soruşturmalar yürütülmedi. Adliyenin tozlu raflarına kaldırıldı. Ayrıca son olarak şunları demek isterim. İHD bu sorunlar var olduğu sürece bu mücadeleyi yürütmek zorunda ve zorundayız. Var oluş amaçlarımızdan biri de budur. Kayıp yakınlarıyla bir ayağı, hukuki açıdan bir ayağı, zaman aşımından dolayı kapatılan dosyalar başka bir ayağı oluşturuyor. Bunlardan dolayı Anayasa Mahkemesi ve AİHM süreçleri tekrar işletilmeye çalışılıyor. Bu şekilde mücadele tabi ki devam ediyor.”