Qers adayı Gülistan Kılıç Koçyiğit: Birlikte özgürleşeceğiz

  • 09:04 18 Nisan 2023
  • Siyaset
 
QERS - Yeşil Sol Parti Qers’te kadın milletvekili adaylarıyla seçime hazırlanırken, bu adaylardan biri olan Gülistan Kılıç Koçyiğit, eşi temsiliyetin önemini vurguladı. Gelecek dönemlerde de eşit temsiliyet ile seçimlere hazırlanacaklarını kaydeden Gülistan, “Birlikte özgürleşeceğiz” diye ekledi. 
 
Kurdistan ve Türkiye’de 14 Mayıs tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için, siyasi partiler aday tanıtımları ardından seçim çalışmalarını hızlandırırken, AKP tarafından YSK’ye sunulan 600 kişilik milletvekili adayı listesinde, sadece 113’ü, MHP’nin aday listesinde 73 kadın aday yer buldu. CHP aday listesinde sadece 113’ü kadın olurken, partilerin arasında Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) ise listelerinde fermuar sistemi uygulayarak 490 milletvekilinden 193 kadın vekil adayına yer verdi.
 
Cumhur ittifakına karşı seçmen nüfusunun yarısı olan kadınlar 14 Mayıs’ta cinsiyet eşitsizliğine karşı, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar yürürlüğe girmesi, 6284 Sayılı kanunun işletilmesi için “Tarihi” seçim için ülkeyi “Tek adam” rejiminden kurtarmaya hazırlanıyor.
 
Seçim çalışmaları kapsamında birçok kentte “Kadın seçim irtibat bürosu” açarak kadına dair çıtayı yükselten Yeşil Sol Parti, Qers’te (Kars) ikisi kadın üç adayla kentte bir ilke imza atıyor. Qers’te ilk kez kadın adaylar gösterilirken, seçim çalışmaları da oldukça coşkulu geçiyor. 
 
Yeşil Sol Parti Qers Milletvekili Adayı Gülistan Kılıç Koçyiğit, 14 Mayıs seçimlerini ve kadınlara vadettiklerini ajansımıza değerlendirdi.
 
Şiddetin nedeni: Savaş politikaları
 
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin artarak sürdüğünü belirten Gülistan, “Özellikle AKP’nin kadın düşmanı bir iktidar olması bu şiddette çok belirleyici bir noktadır. Tabi bununla beraber; bölgedeki şiddet sarmalı, yanı başımızdaki Suriye savaşı, Türkiye’nin sürekli Güney Kurdistan’a operasyonlar düzenlemesi, Kürt sorununu demokratik yollardan çözmek yerine güvenlikçi ve savaş politikalarını eksen alması toplumdaki şiddeti de arttıran bir durum. Bunun yanı sıra kadına yönelik şiddetin cezasız bırakılması, sürekli indirimlerin yapılması, kadına yönelik şiddete karşı özel bir önlemin alınmaması ve İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması bugün Türkiye’deki şiddetin temel nedenlerinden biridir” şeklinde konuştu.
 
‘ ILO 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni çok önemli buluyoruz’
 
Kadına yönelik şiddetin yaşamın her alanına etki ettiğini ifade eden Gülistan, bu şiddetin çalışma hayatına yansımalarına dair Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) sözleşmesine dikkat çekti. Gülistan, “Çalışma hayatında da çok ciddi bir şiddet, mobbing ve taciz var. Bu anlamıyla biz ILO 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni çok önemli buluyoruz. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki kadınlar çalışma yaşamında da sürekli ikincil pozisyondalar. Sürekli orada erkekler tarafından tacize ve mobbinge maruz kalıyorlar. ILO 190 sayılı sözleşmenin Türkiye tarafından onaylanması ve buna yönelik tedbirlerin alınması, iç hukukta uygulanmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü birçok kadın iş yerinde maruz kaldığı şiddet nedeniyle çalışma yaşamından vazgeçmek zorunda kalıyor. Bu anlamıyla çalışma alanlarının birçoğu erkek egemen çalışma alanları yani erkeklerin muktedir olduğu,  kadının ikincil kılındığı, orada çalışma hakkının tanınmadığı bir pozisyondadır” dedi. 
‘Kadınların eşit ve özgür yaşaması temel önceliğimiz’
 
Dünyada ve Türkiye’de iş anlamında bir sorun yaşandığında, işten çıkarmaların söz konusu olduğu zamanlarda ilk gözden çıkarılanların kadınlar olduğunu söyleyen Gülistan, kadınların bu anlamıyla çalışma yaşamının dışında tutulduğunu belirtti. Gülistan, “Çok sınırlı sayıdaki kadının çalışma yaşamı içerisinde yer aldığı dönemde de maruz kaldıkları bu şiddet onları çalışma alanlarından soğutuyor. Şu ana kadar 18 ülkenin onayladığı bir sözleşme ILO 190, Türkiye’nin de bu konuda hızlıca adım atması gerekiyor. Bu konuda birçok emek meslek örgütünün de çalışmaları olduğunu biliyoruz. Fakat ne yazık ki Çalışma Bakanlığı bu konuda adım atmamakta ısrar ediyor. Biz yeni dönem açısından şunu söyleyebiliriz; hem İstanbul Sözleşmesi’ni hızlı bir şekilde hayata geçireceğiz hem de ILO 190’ın imzalanması, Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olması için elimizden geleni yapacağız. Yaşamın her alanında kadınların güvenli eşit ve özgür yaşaması bizim temel önceliklerimizden birisi” ifadelerini kullandı.
 
‘Kürt sorunu demokratik çözümden uzaklaştırılmak isteniyor’
 
Öte yandan Türkiye’de çok uzun zamandan beri iktidar eli ile yürütülen bir özel savaşın olduğunu kaydeden Gülistan, Kürt sorununun demokratik çözümünden uzaklaşan devletin, sorunu farklı boyutlarda derinleştirmek istediğini sözlerine ekledi. Gülistan, “Bu anlamda özellikle kadınların özel savaşın temel hedefi olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Bunu İpek Er, Gülistan Doku, Keziban Kunt olayında ve buna benzer birçok olayda gördük. Yani birçok olayda aslında Kürdistan’da özel savaşın nasıl bir tahribat yarattığını, nasıl kadınların yaşamı dahil her şeyini hedef aldığını görüyoruz. Bu, sadece Kürdistan ile de sınırlı değil. Türkiye metropollerinde de özellikle Kürt gençleri ve kadınlara yönelik çok özel politikalar olduğunu görüyoruz. Gerçek anlamıyla Kürt sorununu demokratik yollardan çözmek ve kadınların haklarını tanımak yerine böyle insanlık dışı uygulamalara tenezzül eden bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi.
 
‘Özel savaşa politikalarına karşı kadın öz bilinci gerekli’
 
Özel savaş politikalarına karşı politik bilinç ve kadın farkındalığına dikkat çeken Gülistan, “Kadının halkını, kimliğini, kendi öz değerlerini bilmesi bütün bu özel savaş politikalarına karşı duruşunu da netleştirecektir. Bu anlamda toplumu öz değerleri ile buluşturan kadınların, kadın özgürlük çizgisinde buluşmasını sağlayan bir yaklaşıma ihtiyacımız var” sözlerine yer verdi. Bahsi geçen yaklaşımın toplumsallaşmasına ihtiyaç olduğu vurgulayan Gülistan, “Bir kadın kendi özgürlük değerleri ile buluşursa biz onları buluşturabilirsek o zaman hiçbir özel savaş aygıtının, özel savaş politikasına geçit vermeyecektir. Biz toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin yaygınlaşması ve temel eğitim olarak bütün okullarda ve her seviyede verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun dışında mahallelerde kadınlarla bir araya gelebileceğimiz ve kadın özgürlük ideolojisini anlatacağımız çok yaygın bir mücadele hattına ihtiyacımız var” belirlemesinde bulundu.
 
‘Hedef alınan Kürt halkının değerleridir’
 
Yürütülen politikaların geçmişten bu yana devam ettiğini ancak şekil değiştirdiğini dile getiren Gülistan şöyle devam etti: “Eskiden işkence ile gözaltına alarak, kadınları taciz ve tecavüzle yıldırmaya, iradelerini kırmaya çalışıyorlardı. Şimdi daha farklı yöntemler, daha özel yöntemlerle Kurdistan’da ve metropollerde kadınları düşürmeye çalışıyorlar. Bunun en temelde kadın özgürlük çizgimize, Kurdistan özgürlük mücadelemize ve Kürt halkının değerlerine bir saldırı olduğunu ifade etmek gerekiyor. Aslında kadın şahsında düşürülmeye çalışılanın Kürt halkı olduğunu, Kürt halkının öz değerleri olduğunu ifade etmek gerekiyor. Eğer bunu başarabilirsek, çok yaygın bir şekilde anlatabilirsek o zaman bu özel savaş politikaları da anlam bulmayacaktır.”
 
‘Kentlerin yapısı toplumsal özelliklerden uzaklaştırıldı’
 
Günümüzde kentlerin yapısının dahi kadınlar için sorun teşkil ettiğine değinen Gülistan, “Kentlerin toplumsal özelliklerinin kaybolması, buraları aynı zamanda kadınlar için güvenli yerler olmaktan da çıkarıyor. Çünkü birincisi siz insanların sosyal hayatını yok edecek kentler inşa ediyorsunuz. Mahalle kültürünü yok ediyorsunuz, dayanışmayı yok ediyorsunuz. Çok katlı binalarda her bir bireyi yalnızlığa mahkum eden bir anlayış var. Bu anlamıyla bunun çok büyük bir sorun olduğunu ifade edelim” sözlerini kullandı.
 
‘Kadınların gözetildiği bir kent planlaması gerekli’
 
Gülistan, kentlerin özellikle park ve sokaklarında yeterince ışıklandırma yapılmamasının bu mekanlarda kadınların güvende hissetmemelerine neden olduğunu ifade etti. Gelecek dönem açısından kentlerin öncelikle kadınların, çocukların, yaşlıların ve mültecilerin kendilerini güvende hissedebilecekleri şekilde dizayn edilmesinin Yeşil Sol Parti için önemli olduğunun altını çizen Gülistan, “Mahalle hayatını, toplumsal hayatı bozacak rantsal dönüşüm projelerinin kesinlikle onaylanmaması, mahallelinin rızasını esas alan bir dönüşümün hayata geçirilmesi ve tabii ki kadınların içerisinde olduğu bir kent planlamasının esas alınması gerekiyor. Yani bir mahalle inşa edecekseniz ya da bir mahalleyi dönüştürecekseniz orada yaşayan kadınların dahilinin olması gerekiyor. Her kadının günün her saati ve gece yarısından sonra bile kendisini güvende hissedeceği kentler bizim olmazsa olmazlarımızdan birisi” dedi.  
 
Mahkemelerde kadın katliamlarını meşrulaştırıcı vurgular
 
Bunun çok yönlü bir dönüşümü de gerektirdiğini kaydeden Gülistan, kadın katliamlarında mahkemelerin mekan vurgusuna dikkat çekti. Kadınların eril yargı tarafından “O saatte orada ne işi varmış”, “O ıssız yerde ne geziyormuş” gibi sözlerle itham edildiğini söyledi. Gülistan, “Bütün bunları ortadan kaldıracak çok yönlü bir yaklaşıma ihtiyaç var ve biz ne olursa olsun kadınların kendilerini güvende hissedebileceği kentleri inşa edeceğiz” sözlerini kullandı.
 
 Yeşil Sol Parti en yüksek kadın temsil oranına sahip
 
Son olarak siyasi parti listelerindeki kadın temsil oranına değinen Gülistan, Yeşil Sol Parti’nin yüzde 45’le en yüksek kadın temsil oranına sahip parti olduğunun altını çizdi. Bu durumun diğer siyasi parti kadın temsil oranlarına bakıldığında çok önemli bir kazanım olduğunu ifade eden Gülistan, “Gelecek dönemde tabi ki bunu eşit temsiliyete taşıyacağız. Bunu bizim kadın özgürlük mücadelemizin, kadınların siyasetteki yerinin bir yansıması olarak görmek gerekiyor”  diye ekledi.
 
‘Birlikte özgürleşeceğiz!’
 
Bu tarihi seçim döneminde kadınlara, haklarına, yaşamlarına, İstanbul Sözleşmesi’ne, eşbaşkanlığa, eşit temsiliyete sahip çıkma noktasında duyarlı olma çağrısında bulunan Gülistan, “Bütün kadınları bizimle yan yana durup mücadeleyi büyütmeye davet ediyorum. Birlikte çalışıp birlikte özgürleşeceğiz. Birlikte kazanacağız” diye konuştu.