Dokunulmazlık görüşmeleri sürüyor: Demokrasi mezara gömülüyor

  • 22:43 26 Temmuz 2022
  • Siyaset
ANKARA-  DBP’li Saliha Aydeniz’e dönük dokunulmazlığının kaldırılmasına dair konuşan HDP’li  Tülay Hatimoğulları, ülkenin otoriter rejime teslim edildiğini belirtirken, Mehmet Rüştü Tiryaki ise, tecride hayır demenin suç olmadığını söyledi.
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılmasına dair çalışmalar kapsamında Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu’ndan oluşan Karma Komisyon görüşmeleri sürüyor.
Komisyonda dokunulmazlık dosyalarının geneli üzerine tamamlanan görüşmeler ardından fezlekelerin görüşülmesi verilen aranın ardından devam etti.
 
HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları da Saliha hakkında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit politikalarını protesto eylemine katılmasına dair hazırlanan fezlekeye dair savunma yaptı. 
 
Bin 300’ün üzerinde fezleke hazırlandı
 
HDP ve DBP’li milletvekilerine bin 300’ün üzerinde fezleke hazırlandığını dile getiren Tülay, “Bunun nedeni AKP ve müttefiklerinin başlatmış olduğu sivil darbenin devamıdır. Bu ülkede özellikle 15 Temmuz Darbe Girişim ile birlikte açıktan devam eden sivil darbenin bir devamı bu siyasete bir darbedir. Bu sivil desek de sokaklarda, bizlere bazı görüntüler izlettiler, bunun çok daha fazlasını yaşadık. Zeynep hanım kendi durumunu uzun uzun anlattı. Kendisiyle ilgili bir görüntü yayınlanmıştı. Kendisi son bölüme gelene kadar bende şöyle bir his uyandırdı, yaşadıkları bizim yaşadıklarımıza ne kadar benziyor, diye düşündüm.  Ama biz defalarca bunu yaşadık” dedi. 
 
‘Otoriter rejime ülke teslim edildi’
 
AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne uluslararası sermaye güçlerine dayalı politika yürütüldüğünün altını çizen Tülay, AKP’nin sağlıktan eğitime bütün alanları sermayeye peşkeş çekerek, devlet partisi olduğunu dile getirdi. AKP’nin devlet mekanizmalarını hızla ele geçirdiğinin altını çizen Tülay “‘Siyaseti askeri rejimden kurtaracağız’ dedi, aslında bir otoriter rejime bu ülkeyi teslim etti. Bu süreçte artık yeni aksalar devrede. Demokratik anlamda bu ülke kurulduğundan bu yana seçme seçilme hakkı başta olmak üzere, milletvekillerimizin dokunulmazlıkların kaldırılması, cezaevinde tutulan seçilmişlerimiz, belediyelere atanan kayyım darbe mantığının otoriterleşmenin göstergesidir. Yurttaşlara, Kürte, sosyaliste, HDP’ye oy veren herkese şunu diyor: Siz kendi kendinize yönetemezsiniz, sizi atamışlar yönetecek” ifadelerini kullandı. 
 
‘Demokrasi mezara gömülecek’
 
“Kadınlar çok erken dönemde seçme seçilme hakkı kazanmış ama getirilen fezlekelerle, cezaevinde tutulan rehin siyasetçiler seçme seçilme hakkını ortadan kaldıran bir durumdur” diyen Tülay, “Halkın iradesine darbe vurmadır. Şu anki bambaşka bir darbe ve demokratik siyaset öldürülmek isteniyor. Saliha’nın dokunulmazlığı kaldırılırsa demokrasinin mezara gömmesine hazırlık yapacak bu komisyon. O yüzden siz de demokrasiyi  tabutlara gömmeyin artık yeter. AKP iktidarında yaşananlar askeri darbe döneminde yaşananlardan daha beter. Siz öyle hissetmiyor musunuz? Biz öyle hissediyoruz” diye konuştu. 
 
Polisler İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı’ndan talimat alıyor
 
Üzerine konuştuğu fezlekeye dair Tülay, “Fezleke gösteri hakkıyla ilgili, elimizdeki fezlekede, kolluk kuvveti tarafından tanzim edilen fezlekeye göre, Saliha vekil, ‘Biz müzakere ederken başı yere çarpan vekilimiz için ambulans çağırdık, ambulans alınmadı.’ Bunu Remziye Tosun için söylüyor. Bir vekilin başı yere çarpıyor, ambulans içeri alınmıyor ortada bir yaralanan vekil var. Ama vekilimizin polise karşı çıkması ve sesini yükseltmesi bir soruşturma gerekçesi olabiliyor” bilgilerini verdi.  Adaletin terazisinin ne kadar adaletli olduğunu en açık gösteren örneklerden birisinin bu fezleke olduğunu kaydeden Tülay, şunları ekledi: “Polis amiri verdiği ifadede Saliha vekilin kendisini tehdit ettiğini söylemiş. Bugün görüntülerde izledik, o polisler kendi başlarına davranmıyor. İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanının kararı ile kötü muamele uygulanıyor. Kolluk bu şiddeti kendi kendine uygulamıyor sizlerden yetki alıyor. Bunlar soruşturma sebebi değil ama nefsi müdafaasını gösteren vekilimize bu gerekçe göstererek dava açılabiliyor.”
 
‘Hesabını vereceksiniz’
 
AKP’li milletvekillerin polislere dönük şiddet ve karıştıkları olaylara ilişkin tutanakları okuyan Tülay, birçok örnek vererek bu suçların er ya da geç hesabını vereceklerini söyledi. Anayasanın 83’ncü maddesine işaret eden Tülay, “Bu anayasa muhalefeti korumak için yapılmıştır. Bir tek gücün konuşulduğu ülkede faşizm vardır. Muhalefetin susturulduğu yerde, ülkede demokrasiden söz edilemez. Ama AKP iktidarının yaptıklarına baktığımız da HDP vekillerinin elinden alınıyor. Muhalefet partilerine seslenmek istiyorum; sadece HDP’ye yapılan değildir bütün muhalefete yapılandır. Bir dizi suç sıraladık, bir tanesini bile ele almış olsaydınız, kendi vicdanınızı rahatlatırsınız ama almadınız. Sesini çıkarmak isteyene iktidar, ‘tankım, topumla demokratik taleplerini ezerim’ diyor. Siyasi partinin işi, ilinde toplantı yapmaktır, sorunları dile getirmektir. Bu asli faaliyetimizi yürüttüğümüz için suç işliyorsunuz, diyorsunuz. Ama siz bu demokratik mücadeleyi öldüremeyeceksiniz, AKP iktidarının bu kadar saldırgan tavırlarının yarattığı sorunlara karşı toplum vicdan sahibidir ve yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz” sözlerini kullandı.
 
‘Güçlenerek, yolumuza devam ediyoruz’
 
Baskılar arttıkça HDP’nin güçlendiğini söyleyen Tülay, “Bunları bizler değil, eriyen oylarınız da gösteriyor. Bütün baskı politikalarına rağmen güçlenerek, yolumuza devam ediyoruz. Baskılarınız halkın desteğiyle gücümüzü artıyor. Sizlerden kararınızdan vazgeçin diyeceğiz ama vazgeçmeyeceksiniz gemileri yakmışsınız. Ama biz yeniyi inşa ederek 84 milyon insanın yaralarını saracağız” diye ekledi. 
 
‘İnfial yaratan AKP ve İçişleri Bakanı’
 
HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki de Saliha Aydeniz hakkında başlatılan linç kampanyasına neden olan Gemlik Yürüyüşü’ne dair hazırlanan fezlekeye ilişkin söz aldı. Hazırlık Komisyonu başkanının “Saliha Aydeniz’in görüntüleri infial yarattığı için dokunulmazlığı kaldırılıyor” sözlerine atıfta bulunn Mehmet Rüştü, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun attığı tweeti hatırlattı. Sülayman Soylu’nun tweetine dair “HDP milletvekili değil, Saliha Aydeniz DBP’nin Eş Genel Başkanı. İsmi Salihe değil, Saliha soyadı Aydemir değil Aydeniz. Bu kadar hata anca İçişleri Bakanlığı yapabilir. Polis hiçbir şey yapmıyor, tepkilerden sonra bir sağlık kuruluşuna gidip başvuruyor. Toplumda infial yaratan sadece İçişleri Bakanı değil, AKP grubunda Cumhurbaşkanı, ‘kendisinden bu ihanetin bedelini hukuk önünde hesabını soracağız suretle dokunulmazlığın kaldırılması için talepte bulunacağız’ diyor. Cumhurbaşkanı bu çatı altında kalmasına dahi izin vermiyor. Ne zaman 15 Haziran’da. Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında, Adalet Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı’na, Cumhurbaşkanlığından Meclis Başkanlığı’na, komisyona aynı gün içerisinde geldi” diye konuştu. 
 
‘Saliha Aydeniz yere serildi, darp edildi’
 
Meclis komisyonuna fezlekenin aynı gün içinde yapıldığını anımsatan Mehmet Rüştü, “Devletin bütün kurum ve kuruluşları 15 Haziran’da yapılan konuşma üzerinden ayağa kaldırılıyor. Buda yasama organının nasıl yürütme emrine girdiğini gösteriyor. Alt komisyonu diyor ki; vekilin itibarı korunması için yapılıyor. Bir vekilin  itibarı içinmiş. O gün Aydeniz bir vekil olarak polis kalkanları ile yere serildi, darp edildi. Adalet Komisyonu bunu adaletle bağdaştırıyor mu? Bir vekilin itibarı ile nasıl bağdaştırıyor” diye sordu. 
 
DBP’li Saliha Aydeniz’in Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na polis şiddetine dair yaptığı başvurularda verilen ret ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararları tek tek sayan Mehmet Rüştü, şunları söyledi:  “Bunların hiçbirinde milletvekilinin saygınlığına gölge düştüğüne, darp edilmesine karşı çıkmıyor. Bunun büyük bir adaletsizlik olduğuna kuşku yok. Komisyon üyelerinin tamamı hukukçu ama ‘Aydeniz’e gelen suçlamaların iki temeli var, izinsiz yürüyüşe katılma’ diyor. Bir başka suçlama da ‘örgüt lideri propagandası yapılmış’ deniyor. Anayasa ve Adalet Komisyonu üyesi bir hukukçu izin almadan Toplantı ve Gösteri Yürüyüş hakkını bilmiyorsa diyecek, bir şey yok. Biz bundan sonra Toplantı ve Gösteri Yürüyüş hakkını nasıl savunacağız. 
 
Tecride hayır demek suç değil
 
Kanunlar uyun demek, nasıl suç olabiliyor. Sizin istediğiniz kişilere kanun uygulansın öyle mi? Tecride hayır demek, yasalar uygulansın demektir. Suç olarak nitelendirilemez. Tecride hayır demenin ‘örgüt üyesi propagandası yapıyor’ demek yasaya aykırıdır. Türkiye’de barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair birkaç şey söylemek istiyorum. Güvenlik görevlileri müdahaleye zorlamamış olsaydı, bugün bu görüşmeler olmayacaktı. Polisin ‘yasak’ demediği eylemin yüzde 99,9 olaysız geçiyor. Polis, ‘yasak’ demesi ardından şiddet ve kötü muamele olayları yaşanıyor. OHAL rejiminden sonra bu ülkede kimse gösteri ve yürüyüş hakkından söz edemez. Van’da 6 yıl kesintisiz bir biçimde her türlü protesto, yürüyüş hakkını yasakladınız. 10 gün kadar önce kaldırdınız. Kent merkezindeki bütün toplanma alanlarını yasaklayıp, güya 6 yıl kesintisiz uygulanan yasağı kaldırdınız. Türkiye’deki durum bu kadar vahimdir.”
 
Komisyon HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran’ın son fezlekeye dair konuşmaları ile devam ediyor.