Cumartesi Anneleri: Kalıcı barış ortamına ihtiyaç var

  • 12:50 26 Ekim 2024
  • Güncel
 
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 1022’nci haftasında 31 yıldır akıbeti bilinmeyen Bahri Kağanaslan’ın durumuna dikkat çekerek, “Çatışmacı ortamın kalıcı bir barış ortamına dönüşmesine ihtiyacımız var” dedi.
 
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için her hafta Galatasaray Meydanı'nda düzenledikleri eylemlerinin 1022’ncisini gerçekleştirdi. Kırmızı karanfiller ve kaybedilenlerin fotoğraflarının yer aldığı dövizlerin taşındığı eylemde, 31 yıldır haber alınamayan Bahri Kağanaslan’ın akıbetine dikkat çekildi. Basın metnini İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Sekreteri Oya Ersoy okudu.
 
‘Kalıcı barış ortamına ihtiyaç var’
 
Kayıp yakınlarının meşru taleplerinin karşılanmasının Türkiye’nin demokratikleşmesi ile mümkün olacağını dile getiren Oya, şiddetin hiçbir soruna çözüm olmadığını, aksine ülkeyi demokrasiden ve huzurdan uzaklaştırdığını söyledi. Oya, “Bu yüzden toplumun bütün kesimlerinin huzuru ve refahı için çatışmacı ortamın kalıcı bir barış ortamına dönüşmesine ihtiyacımız var. Barış için bir fırsat olasılığından söz edildiği bugünlerde, geçmişin hatalarından ders alarak bu fırsatı değerlendirmek, çoğulcu, özgürlükçü ve eşitlikçi bir anlayışla barış sürecini ilerletmek hepimizin sorumluluğudur. Kürt meselesinin bir insan hakları meselesi, demokrasi meselesi olduğunu, onu yok sayarak demokratikleşmenin mümkün olmayacağını şimdi her zamankinden daha yüksek sesle dillendirmeliyiz” dedi.
 
‘Başvurular sonuçsuz kaldı’
 
1022’nci haftalarında akıbeti bilinmeyen Bahri Kağanaslan’ın dosyasını kamuoyu ile paylaştıklarını ifade eden Oya, “Bahri Kağanaslan Diyarbakır merkeze bağlı Baroğlu köyünde yaşıyordu. Kağanaslan Ailesi ve köylüler üzerinde ağır bir koruculaştırma baskısı vardı. 29 Ekim 1993 tarihinde gece saat 01.30-02.00 civarında Kağanaslan Ailesi’nin kapısı çalındı. Kapıyı açtıklarında iki kadın ve bir erkekle karşılaştılar. Kendilerini örgüt militanı olarak tanıtan bu kişiler yiyecek istiyordu. Üzerlerinde kot pantolon ve deri ceket, ellerinde de uzun namlulu silahlar vardı. Köye iki otomobille gelmişlerdi. Araçlarına giderken kendilerini köyün köpeklerinden koruması için Bahri’nin de kendilerine eşlik etmesini istediler. Aracın yanına geldiklerinde Bahri’yi araca bindirip götürdüler. Bahri’den haber alamayan ailesi OHAL Valiliği’ne, DGM savcılığına, Merkez Komutanlığı’na, Alay Komutanlığı’na ve Cumhuriyet Savcılığı’na başvuruda bulundu ancak sonuç alamadı.”
 
‘Köyü koruculaştırmadıkça Bahri’yi göremeyeceksin’
 
Oya, devamında şu ifadeleri dile getirdi: “Olaydan 20 gün sonra Kuşlukbağı köyü korucularından Nafiz Çelik, aileye Bahri’yi jandarmada gördüğünü, para karşılığında yardımcı olabileceğini, Yüzbaşı Mithat Gül’ün de dahil olduğu 4 kişilik bir ekip olduklarını söyledi. Kardeşini arayan Naif Kağanaslan, Diyarbakır Merkez Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Mithat Gül ile görüştü. Mithat Gül ona ‘Sen korucu olmadıkça ve köyü koruculaştırmadıkça Bahri’yi göremeyeceksin’ dedi. Ailesinin tüm girişimlerine rağmen Bahri Kağanaslan’dan bir daha haber alınamadı. Artık yeter, 30 yıldır süren cezasızlık son bulsun: Bahri Kağanaslan’ın akıbeti etkin bir biçimde soruşturulsun, failleri yargılanarak cezalandırılsın. Kaç yıl geçerse geçsin; Bahri Kağanaslan için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
 
Açıklamanın ardından abluka altındaki meydana karanfiller atıldı.