'3’üncü Yol demokratik bir gelecek için önemli'

  • 11:29 1 Ekim 2024
  • Siyaset
ANKARA - Meclis yeni yasama yılına dair değerlendirmelerde bulunan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, çalışmalarını 3’ncü yol perspektifi ile gerçekleştiremeye devam edeceklerini belirtti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “3’üncü Yol Türkiye’nin demokratik geleceği için çok önemlidir” dedi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, yeni yasama yılı ve gündemdeki gelişmelere dair Meclis’te basın toplantısı düzenledi. 
 
Gülistan: Meclisi işlevsizleştiren iktidar aklıyla karşı karşıyayız
 
Parlamentoyu işlevsizleştiren, yasa yapma süreçlerini saraya taşıyan ve meclisi yasa yapma fabrikasına dönüştüren bir iktidar aklıyla karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Gülistan, bu iktidar aklına karşı itirazlarını meclis zemininde yapmaya çalıştıklarını kaydetti. Gülistan, “Biz de parlamentoda siyaset yapmanın tek bir biçim olduğunu hiçbir zaman düşünmedik. Bizim için alanlar, sokaklar, fabrikalar, tarlalar, yaşamın olduğu her yer, mahkeme koridorları, halaylar, şenlikler; halkımızın olduğu her zemin bizler için de siyasetin içinde olma halidir. O yüzden siyasetimizi hep emekçilerin, yoksulların, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, gençlerin olduğu her yerde örgütlemeye ve onların sesine ses, sözüne söz katmaya; onların mücadelesini meclise taşımaya çalıştık. Bu ülkenin her sorununu kendi sorunu olarak görmeyen anlayışa karşı da, özellikle DEM Parti olarak, ülkedeki her sorunu kendi sorunumuz olarak gördük. Nerede bir haksızlık varsa, hukuksuzluk varsa, onun karşısında halkımızla beraber dimdik durduk ve bunun mücadelesini yürüttük” dedi.
 
‘Etkin bir muhalefet sergiledik’
 
İktidarın özellikle yandaşlarına ve sermayeye hizmet eden yasa tekliflerini parlamentoya getirdiğini ve parlamentoda halkın aleyhine ne kadar yasa varsa çoğunlukçu gücüne yaslanarak çıkardığını dile getiren Gülistan, “Bu anlamıyla bizler de halkın, emekçilerin, işçilerin ve tüm toplumsal kesimlerin yararına olanın çıkması için en kapsamlı yasa tekliflerini hazırladık ve meclise sunduk. Çünkü biz bu meclisin çözüm meclisi olmasını istiyoruz, halkın meclisi olmasını istiyoruz. Bunun için de bütün çalışmalarımızı bu çerçevede yürüttük. Emekli maaşlarından engellilerin kamuda istihdam edilmesine, cezaevlerindeki hak ihlallerinden Ege’deki orman yangınlarına, çay üreticilerinin sorunlarından kadın yoksulluğuna, İmralı’da uygulanan ağırlaştırılmış tecritten İsrail ve Türkiye arasındaki ticarete, mevsimlik tarım işçilerine, yüksek enflasyondan ataması yapılmayan öğretmenlere, Alevilere uygulanan asimilasyon politikalarından İliç’teki maden katliamlarına, işçi grevlerinden sığınmacılara yönelik pogrom girişimlerine, fındık taban fiyatlarından buğday taban fiyatları ve Kürtçe üzerindeki baskılara, basın özgürlüğünden vergideki büyük adaletsizliğe, Kürtçe halay çekenlerin gözaltına alınıp tutuklanmasından hayvan katliam yasasına kadar her konuda bu mecliste söz söyledik ve etkin bir muhalefet sergiledik” diye belirtti.
 
6 bin 451 soru önergesi, 673 meclis araştırma önergesi…
 
Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün partileri için en temel önceliklerden biri olduğuna dikkat çeken Gülistan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Anayasa ve iç tüzüğe göre tanımlanmış olan demokratik muhalefet hakkımızı sonuna kadar kullandık, bundan sonra da kullanmaya devam edeceğiz. DEM Parti olarak, 6 bin 451 soru önergesini, 673 meclis araştırma önergesi ve 250 kanun teklifini geçmiş dönemde verdik. Bu dönemde aynı şekilde meclise tekliflerimizi vermeye devam edeceğiz. Sabahlara kadar süren komisyon toplantılarında milletvekili arkadaşlarımız ve danışmanlarımız haklarımız için, hakikat için çalıştılar, söz kurdular. Yaklaşık 3 ay boyunca savaşın, rantın, sermayenin bütçesine karşı halkın bütçesini hem komisyon hem de genel kurul aşamasında savunduk ve söz kurduk. Bu yıl da aynı şekilde halkın bütçesini savunmaya devam edeceğiz. Meclisin, toplumsal sorunların hiçbirine cevap üretmeyen ve meclisteki bütün soruları yanıtsız bırakan AKP-MHP iktidarı tarafından özellikle sokakta direnenlere, hak arayanlara karşı uygulanan kolluk şiddetinin bir benzeri meclis genel kuruluna taşınmış olması ve muhalefeti şiddetle bastırmaya çalışmasına karşı da dik durduk, mücadele ettik. Bundan sonra da bu şiddetin karşısında durmaya devam edeceğiz.”
 
Farklı seslerin meclis kürsüsünde yükselmesine tahammülsüzler
 
İktidar deyim yerindeyse meclisi muhalefetin sesini şiddetle kıstığı bir zemin haline getirmeye çalışıyor. Buna karşılık halka meclisi kapatmış durumda. Geçmiş dönem açısından değerlendirirsek, hayvan hakları savunucularından sözleşmeli öğretmenlere, ÖMK’ya karşı direnen sendikacılara, insan hakları savunucularına, yolu meclise düşen ve mecliste sesini duyurmak isteyen kesimlere de kapatılmış bir meclis gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yani halka kapatılmış, tecrit altına alınmış bir meclis gerçeği var. İşte iktidarın ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ yazısını ters yüz ederek parlamentoda mutlak bir egemenlik kurmaya çalıştığını çok açık ve net bir şekilde görüyoruz. O anlamıyla parlamentoyu halka kapatan anlayış karşısında halkın meclis olduğunu, meclisin halkın meclisi olduğunu açığa çıkarmak için daha fazla mücadele edeceğiz. Bununla beraber, parlamentodaki AKP’nin muhalefete uyguladığı son şiddetten sonra bir tüzük değişikliği de gündeme geldi. Bu tüzük değişikliğinin, masumane bir şekilde milletvekillerinin söz hakkını ve muhalefet hakkını genişletmeye yönelik olmadığını biliyoruz. Muhalefetin sesini kısmak, etkinliğini geriletmek, kırıntı düzeyinde kalan denetim yetkisini ortadan kaldırmak için yapıldığını iyi biliyoruz. Farklı seslerin meclis kürsüsünden yükselmesine tahammülsüz olan bir iktidarın, şimdi de içtüzüğü tırpanlayarak bunu daha da ileriye taşımaya çalıştığını hep birlikte göreceğiz.”
 
Vesayet rejimi…
 
Temel sorunlardan biri de, çok uzun süredir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesiyle beraber denge ve denetleme mekanizmasının ortadan kaldırılması ve parlamentonun yürütme üzerindeki denetim yetkisinin kısıtlanmasıdır. Denetimin olmadığı rejimler otoriter rejimlerdir. Denetimin olmadığı rejimlerde yasadışılık, çürümüşlük, yolsuzluk ve meşru olmayan yollar zamanla yayılır ve hakimiyet kazanır. Şu anda her bir kurumun, yapının parlamento denetiminin dışında olması nedeniyle bütün bu başlıklarda sorun yaşandığını biliyoruz. Büyük bir yolsuzluk furyası almış başını gidiyor. Bunu Sayıştay raporlarından biliyoruz. Ancak bu Sayıştay raporlarının ortaya koyduğu yolsuzluk ve usulsüzlüklere karşı hiçbir şey yapılmadığını, yargının harekete geçmediğini, meclisin Sayıştay raporlarının gereğini yapmadığını ve neredeyse bu raporların sadece kağıt üzerinde kaldığını biliyoruz. Burada aslında neyi görüyoruz? Meclisin denetim görevinin dahi devre dışı bırakıldığı bir yerde tam bir vesayet rejiminin inşa edildiğini görüyoruz.
 
Mermerleri değil, şiddet kaynağını törpüleyin
 
Parlamentoya dönmesi için yürütülen genel kurul oturumuna gelinmediğini gördük. Genel Kurul yeniden açılıyor ve duyduk ki genel kuruldaki sivri noktaları arbedelere karşı törpülemişler. Asıl törpülenmesi gereken nokta genel kurul mimarisi değil, AKP grubunun şiddet yanlısı tutumu, muhalefete yönelik saldırgan yaklaşımı ve farklı seslere tahammülsüzlüklerinin törpülenmesi gerekir. Bu yüzden Meclis Başkanı'nı, mermerleri törpülemekten vazgeçmeye ve asıl şiddetin kaynağı olan AKP grubuna bakmaya, oraya dönük söz söylemeye davet ediyoruz. Bizler bu şiddet dalgasına karşı dün olduğu gibi bugün de direneceğiz ve demokratik muhalefetimizi burada da, mecliste de, sokakta da ifade edeceğiz. Halk geçmiş sıkıntılar yaşıyor, sokakta muazzam bir itiraz var, bunu görüyoruz. O sesin mecliste yükselmesi de bizim temel sorumluluğumuzdur. Biz, sokağın sesini meclise, meclisteki her bir yasa maddesini ve meclis gündemini de sokağa, topluma taşımaya ve onlara aktarmaya bundan sonra da devam edeceğiz.
 
Halklara karşı sorumluluğumuz var
 
Grevdeki işçiler, emekçiler ve fabrikalarda yaşanan hak ihlallerine karşı da ne olursa olsun set kuracağız, ne olursa olsun direneceğiz ve hep beraber kazanmanın yolunu ve yöntemini arayacağız. O yüzden esas olan halkın gündemidir, meclis halkın gündeminden ayrı bir tutum takınamaz. Halka rağmen yasa yapma sistematiğini reddediyoruz. Halka rağmen yasa yapma aklını reddediyoruz. Halkın içinde olmadığı her gün, halkın temel kazanımlarına el koymayı, onu kölelik koşullarında çalıştırmayı ilke edinmiş bu iktidara karşı; işçisiyle, kadınıyla, genciyle bu ülkenin dört bir yanında yan yana durup mücadeleyi büyüteceğiz. AKP’nin kurmak istediği bu çürüme haline, meclisi işlevsizleştirme girişimine karşı bizler meclisi hakikatin meclisi yapmaya çalışacağız. Tabii ki eksiklerimiz var, bunların da bilincindeyiz. Bizleri meclise gönderen halklarımıza karşı büyük bir sorumluluğumuz var. Çünkü bizi gönderenler “haklarımı, kimliğimi, dilimi, varoluşumu, doğamı savunmalısın” dediler. Bizler de bu verilen görevin hakkını vermek için sonuna kadar çalışacağız.
 
Çözüm 3'üncü Yol siyasetidir
 
Yaptıklarımızla ve yapamadıklarımızla DEM Parti grubu olarak meclisin de, ülkenin de ana muhalefet gücü olduğumuzu, temel direniş gücü olduğumuzu çok iyi biliyoruz. Bunun farkındayız ve bu farkındalıkla söz kuruyor, mücadele yürütüyoruz. O anlamıyla temel direniş noktası olarak DEM Parti, AKP ve MHP’nin kurmak istediği faşizmin önündeki en büyük benttir, bunu bütün Türkiye halklarının ve kamuoyunun bilmesi gerekiyor. Saraydan yasaları meclise getirmeye çalışanlar, sokağı terörize etmeye çalışıp yetmiyormuş gibi meclisi terörize etmeye çalışanlara karşı dimdik duran, cesurca söz söyleyen ve ne olursa olsun hakikati savunan tek partiyiz. Bunu 3'üncü Yol perspektifi üzerinden yapıyoruz. DEM Parti olarak aslında 3'üncü Yol çizgimizi yeni dönemde hem bütün siyasetimizde hem de mecliste daha da derinleştirip görünür kılmak istiyoruz. 3'üncü Yol Türkiye’nin demokratik geleceği için çok önemlidir. Yoksulların, ezilenlerin, kadınların, gençlerin, doğanın ve yaşamın hakkını ancak 3'üncü Yol siyaseti savunabilir. 3'üncü Yol siyasetimizde savaşa karşı barışı, faşizme karşı demokrasiyi, baskıya karşı özgürlükleri inşa etmeye devam edeceğiz. Bunu ancak 3'üncü Yol siyasetiyle başaracağız.
 
İktidar toplum karşıtı yasaları geçirmek istiyor
 
Bizim dışımızdaki bütün seçenekler, toplumu iki noktada tutmak istiyor. Türkiye halkları bu iki çizgiye mahkum değildir ve buna mecbur da değildir. Bir kez daha meclisten, halkımızın üçüncü yol siyasetine kulak vermelerini ve bu yolda birlikte mücadele etme çağrımıza yanıt vermelerini ifade etmek istiyoruz. Sizler aracılığıyla bu çağrıyı da yapmak istiyorum. Yeni dönemde meclise birçok yasa teklifi gelecek. AKP Grup Başkanının açıklamasına bakılırsa, toplum karşıtı yasaları peş peşe meclisten geçirmeyi hedefliyorlar. İçinde soyadı kanununun olduğu 9'uncu Yargı Paketi, eğitim ve öğretimi bitirecek olan Öğretmenlik Meslek Kanunu ve emeklilik alanındaki düzenlemelerle topluma saldırmaya meclis zemininde devam edecekler. İşte biz bunun karşısında bent kuracağız. Bütçe geliyor, bütçeye dönük özel bir hazırlık yaptık. Çok kapsamlı bir hazırlık yaptık. Bütçeyi hem komisyonda hem de genel kurulda halkın talepleri doğrultusunda savunacağız. Halkın bütçe hakkını savunacak ve koruyacağız. Bununla beraber bütçe mücadelesini sokağa, toplumsal kesimlerin bağrına taşıyacağız ve toplumla beraber bu savaş yanlısı, rant yanlısı, sermaye yanlısı bütçeye karşı da sonuna kadar mücadele edeceğiz.
 
DEM Parti oldukça hakikatin sesi yankılanmaya devam edecek
 
Açılan yeni dönemin hem halklarımıza hem de bütün milletvekili arkadaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Demokratik, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik alandaki köklü düzenlemeler ve değişiklikleri içeren yasa tekliflerimizi yeni dönemde de meclise sunacağız. Ne olursa olsun, asla ama asla bu tekçi anlayışa teslim olmayacağız. Bütün halkların sesini, sözünü meclis kürsüsünden sonuna kadar yükselteceğiz. Hiç kimse umudunu kaybetmesin. Bu mecliste DEM Parti oldukça hakikatin sesi yankılanmaya, burada var olmaya devam edecek.”