Hak örgütlerinden açlık grevine ilişkin açıklama

  • 14:10 21 Aralık 2023
  • Güncel
 
ANKARA - İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, cezaevlerinde başlatılan dönüşümlü açlık grevine ilişkin yaptığı açıklamada, açlık grevinin bir uyarı anlamına geldiğini vurgulayarak, “Siyasal iktidar, açlık grevcilerinin talebini süreç daha tehlikeli bir noktaya evirilmeden değerlendirmelidir. Aksi takdirde, mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak üzücü sonuçlardan da yine siyasal iktidar sorumlu olacaktır” dedi.
 
Cezaevlerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin sonlandırılması için başlatılan açlık grevine ilişkin Açlık Grevi İzleme Koordinasyonu tarafından İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube binasında basın açıklaması gerçekleştirildi. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Toplumsal Hukuk, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve DEM Parti Hukuk Komisyonu da, açıklamada yer aldı. Yapılan açıklamada 25 gündür süren açlık grevlerine ilişkin siyasi iktidarın tek bir adım atmadığı belirtilerek Adalet Bakanı ve ilgili kurumların bir an önce harekete geçmesi için çağrı yapıldı.
 
25 gündür harekete geçilmedi
 
Uzun süredir Türkiye cezaevlerinde hak ihlallerinin giderek arttığını belirten İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen derinleşen işkence ve Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın üzerinde devam eden mutlak tecrit koşullarının bir sonucu olarak tutsakların açlık grevine başladığını hatırlattı.
 
Açlık grevlerinin sonlanması için kurumların ve siyasi iktidarın harekete geçip tutsakların talebini yerine getirmediğini söyleyen Nuray, “Öncelikle açlık grevine giren mahpusların, yaşam ve sağlık haklarının korunması için tıbbi olarak gerekli asgari koşullar oluşturulmalıdır. Açlık grevine başlayan mahpuslara yaşamın devam etmesi için en az alınması gereken 5 büyük su bardağı su-sıvı, 2 çay kaşığı  tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ile 500 mg B1 vitamini içeren kompleks B vitamini preparatları sağlanmalıdır. Aksi, yaşam hakkı bağlamında zamana yayılmış işkence ve kötü muamele olarak ele alınabilecek bir tutumdur” sözlerini kullandı.
 
‘Tecrit ve zor kullanmaktan kaçınılmalıdır’
 
Açlık grevindeki tutsakların düzenli takip edilmesi ve taleplerinin karşılanmasını isteyen Nuray, “Ek sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını engellemek amacıyla; açlık grevi eylemi gerçekleştiren mahpusların sağlık çalışanları tarafından onamlarına uygun olarak düzenli takip edilmesi, ihtiyaçları olan su, tuz, şeker ve B vitamininin sağlanması, kendilerine bakamayacak duruma geldiklerinde refakatçi imkanı sağlanması, tecrit altında tutulmamaları ve zor kullanmaktan kaçınılması gerekmektedir. Bizler; meslek ve  hak temelli sivil toplum örgütleri  olarak açlık grevi eylemine başvuran mahpusların başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz” diye konuştu.
 
‘Sonuçlardan iktidar sorumludur’
 
Anayasa, İnfaz Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin maddelerini hatırlatan Nuray şöyle devam etti: “İmralı Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda mutlak iletişimsizlikle devam eden tecrit, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanuna aykırıdır.   Siyasal iktidar, açlık grevcilerinin talebini süreç daha tehlikeli bir noktaya evirilmeden değerlendirmelidir. Aksi takdirde, mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak üzücü sonuçlardan da yine siyasal iktidar sorumlu olacaktır. Bu nedenle Adalet Bakanlığı’nın ve ilgili kurumların bir an önce harekete geçmesi gerekmektedir.
 
İktidar kurumları ve uluslararası kurumlara duyarlılık çağrısı
 
Sonuç olarak; Geçmişte acı şekilde tecrübe edildiği gibi toplumsal acılarımıza yenilerin eklenmemesi ve toplumsal kırılmanın oluşmaması için, mahpusların açlık grevi eylemi konusunda siyasal iktidarın barışçıl yollarla gerekli tedbirleri alması ve talepleri değerlendirmek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Soruna temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması için bir an önce başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumlarını duyarlı olmaya davet ediyoruz.”
 
‘Açlık grevleri bir uyarıdır’
 
Ardından söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Öztürk Türkdoğan, “Türkiye’de herkes bu taleplerin makul ve karşılanabilin talepler olduğunu biliyor. Türkiye’nin Ceza İnfaz kanununda sürekli tecrit diye bir şey yok. Siyasi iktidarı kanun devletine uygun davranmaya davet ediyoruz.  Sayın Öcalan ve yanındaki arkadaşlar üzerindeki tecridi kaldırmaya çağırıyoruz bu açlık grevlerini bir uyarı olarak nitelendirmek gerek. Umarım bu dönüşümlü açlık grevleri sürekli hale gelmez, çünkü onların yaşam hakkı ve sağlık hakkı bizim için çok önemlidir. Aldığımız bilgilere göre vitaminlerin özellikle tutsaklara verilmediğini duyuyoruz. Hapishaneleri uyarmak gerek, çünkü mahpusların yaşam hakkından siz sorumlusununuz. Bir kez daha söylemek gerekirse tecridin kaldırılması ve hapishanedeki hak ihlallerinin kaldırılarak bu sorunun çözüleceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. 
 
‘Demokrasi için bedenlerini ortaya koydular’
 
MED-TUHAD-FED adına söz alan Mehmet Baytekin, “Aileler olarak kaygılıyız. Hapishanedeki arkadaşlara nasıl davrandıklarını biliyorsunuz. Bu tecrit sadece cezaevlerinde değil her yerde yürütülüyor. Bu insanlar bedenlerini ortaya koyarak Türkiye’nin demokratikleşmesi için uğraşıyorlar. Tüm sivil toplum örgütlerinin bu çağrıya duyarlı olması, toplumun bunu sahiplenmesi gerekiyor. İnsanım diyen herkesin buna omuz vermesi ve bu talepleri sahiplenmesi gerek” dedi.
 
‘Sayın Öcalan seslenmelidir’
 
İHD Ankara Şube Eşbaşkanı Ömer Yazmacı ise şöyle konuştu: “Hapishanelerde dönüşümlü açlık grevlerindeki mahpuslarla görüştüğümüzde içeri ve dışarısının hiçbir farkı olmadığını görüyoruz. Açlık grevine başlayan mahpuslar tahliyelerini yakmakla tehdit ediliyor, bazı yerlerde ilaçlar verilmiyor, bazı yerlerde hücrelere konuluyorlar. İçerisi de dışarısı da şu anda aynı. Çözüm çok net, Sayın Öcalan’ın hem dışarıya hem içeriye seslenmesi gerekiyor. Onların sesini Türkiye gündemine getirirsek bir an önce çözüme kavuşabiliriz, kamuoyu ve medya elinden gelenin fazlasını yapmalıdır."