Özel savaş suçları: Devlet ölenin kimliğine bakarak taraf tutuyor
- 09:02 22 Eylül 2023
- Güncel
Dilan Babat
ANKARA - Kurdistan’da yürütülen özel savaş politikalarını değerlendiren İHD Ankara Şubesi Çocuk Komisyonu üyesi Sevinç Koçak, kadın bedeninin bir ceza nesnesi haline getirildiğini belirtti. Sevinç, “Devlet herhangi bir suç işlendiğinde failin ve mağdurun kim olduğuna bakarak taraf tutuyor” dedi.
Kurdistan’da özel savaş politikaları artarak sürüyor. 2015 tarihinden bu yana iktidarın Kurdistan bölgelerine dönük hedeflediği özel savaş politikaları ile onlarca genç kadın ya da çocuk, uzman çavuş, korucular yada polisler tarafından tecavüze ve tacize maruz kalıyor. Tecavüz ve tacize maruz kalan onlarca kadın yargıya başvurmasına rağmen failler cezasızlık zırhı ile korunurken, onlarca kadın ise yargının cezasızlığı ya da faillerin tehditlerinden dolayı intihara sürüklenerek yaşamlarına son veriyor.
İpek Er’e tecavüz eden Musa Orhan serbest bırakıldı
Batman’ın Beşiri ilçesinde yaşayan 18 yaşındaki İpek Er, uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüz etmesi sonucu 16 Temmuz 2020’de intihara sürüklendi. Bir ayı aşkın süre Batman Devlet Hastanesi’nde tedavi altında kalan İpek, 18 Ağustos 2020’de hayatını kaybetti. İpek’in kaleme aldığı mektup ile uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradığı ve sonrasında tehdit edildiği açığa çıktı. Bunun üzerine Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. İpek’in yaşamını yitirmesinin ardından sokaklara dökülen kadınların mücadelesi sonucu tecavüz faili uzman çavuş bir süre tutuklu kalsa da, yargının eliyle daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Koruculara dönük cezasızlık zırhları
Şırnak’ın Uludere ilçesinde 18 Ağustos’ta kaybolan 17 yaşındaki Firdevs Babat’ın cenazesi 20 Ağustos’ta Şırnak-Uludere yolunun 15’inci kilometresindeki Hezil Çayı'nda bulundu. Başlatılan soruşturma sonucunda Firdevs’in faili Ahmet Babat tutuklandı. Firdevs’in tecavüze uğradığı ifade edilirken, fail Ahmet Babat’ın katliamı korucu olan abisi R. Babat’ın silahıyla gerçekleştirdiği açığa çıktı. Yanı sıra R. Babat’ın Mayıs ayında 16 yaşındaki bir çocuğa tecavüz ettiği iddia edildi.
Koruculara adli kontrol tedbiri ağır gelecekmiş!
Mardin'de korucu Yakup A., arkadaşları Çetin T., Harun Y., 22 yaşındaki genç kadına tecavüz etti ve videoyu çekti. Görüntüleri izleyen Suud Ö. tarafından da genç kadın tecavüze maruz kaldı. Gözaltına alınan 3 tecavüz faili kendilerini aklamaya çalışarak ‘iftira’ bahanesine sığındı. Korucu Yakup A. ise genç kadının örgüte katılımını engellediği için iftiraya uğradığını öne sürdü. Tecavüz suçunda bulunan erkekler serbest bırakıldı, mahkeme adli kontrol tedbirinin ağır geleceğini öne sürdü.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Sevinç Koçak, Kurdistan’daki özel savaş politikalarını değerlendirdi.
‘Kadın bedeni bir ceza nesnesi olarak kullanılıyor’
Kurdistan’da yürütülen özel savaş politikalarının yeni döneme ait olmadığını söyleyen Sevinç, yıllardır devam eden özel savaş politikalarının cezasızlık politikaları ile meşrulaştırılmaya çalışıldığını belirtti. Sevinç, “Ne yazık ki bu savaş politikaları sonucu olarak, ortaya çıkan insanların öldürülmesi, zırhlı araçların çocukları katletmesi, kadınların tecavüz, taciz edilmesi, çocukların istismar edilmesi bir sürü davada bu özel savaş politikalarının ürünü olarak da biz Ekin Wan’dan biliyoruz. Kadınların çıplak bedenlerinin yerlerde sürüklendiğini ve bunun savaş politikası olarak gündeme getirildiğini yıllardır biliyoruz. İliklerimize kadar hissediyoruz, bir taraftan kadın bedeninin her şekilde bir ceza nesnesi olarak kullanılması savaş politikalarından biri olarak gündeme geliyor her dönemde yapıldığı gibi. Bir yandan da kadınlara bir korku ve geri adım attırma aracı olarak kullanılıyor. Bir taraftan bir Kürt kadına bu yapıldığında sessiz kalan batı kamuoyunda bir meşrulaştırma bir sindirme politikası olarak da ne yazık ki kullanılıyor” dedi.
‘Devlet fail ve mağdurun kim olduğuna bakarak taraf tutuyor’
Devletin kamusal alanda bir kamu görevlisinin yaptığı hiçbir suça ceza vermeyerek kamuoyuna, “Siz fail olduğunuzda ya da benim adıma bir cinayet işlediğinizde ben bunu sahipleniyorum” mesajı verildiğine dikkat çeken Sevinç, “Buradan biz şunu anlıyoruz; devlet herhangi bir suç işlendiğinde failin ve mağdurun kim olduğuna bakarak taraf tutuyor. Uluslararası sözleşmelerle her vatandaşına yükümlülüğü olması gereken devlet, insan ayırarak insanların etnik kökenine, diline, politik olarak nerede durduğuna bakarak, hukukun hiçbir şekilde işlemediği ve faillerin cezasızlıkla ödüllendirdiği bir sistem işletiyor. Yapılan her şey failleri güçlendiriyor. Taciz failini cezasız bırakılırsa bu kadınları güçsüzlendirir, failleri güçlendirir. Devlet açıkça şunu diyor; ‘ben tarafım, ben ölenin kim olduğuna, kimliğine bakarak tarafım diyor’” ifadelerini kullandı.
‘Devlet failleri güçlendiriyor’
Tecavüz faillerinin, “Dağa gidecekti, rızası vardı” gibi kendilerini aklama savunmalarına da değinen Sevinç sözlerine şunları ekledi: “Bu söylemler şunu gösteriyor; devletin politikalarının ne kadar işlediğini gösteriyor. Senelerdir bunu yapan, ‘ben tarafım’ diyen devlete, ‘ben senin tarafındaydım ama onlar senin tarafında değildi, beni seç bu işledim ama ben senden yanayım’ diyor. Kendi failliğini mağduru terörize ederek ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bunun önünü açan da hukuk sisteminin işlemiyor olması. Eğer bir yargılama sistemi ve faillerin cezalandırıldığı, cezasızlık politikasının ortadan kalktığı bir sistem olsaydı failler rahatlıkla bunu yapıyor olamazdı. Kurdistan’a gitmeye gerek yok, Ankara’nın göbeğinde de birkaç kadın arkadaş iki erkek tarafından tacize maruz bırakıldı, biz olayın üzerine gittik. Bir anda kadınlar, ‘bunu yapamazsınız polisi arıyoruz’ dediğinde failler, ’15 Temmuz'da neredeydiniz, siz Selahattin Demirtaş’ı da savunuyorsunuz’ sözlerini kullandı. Bu şu demek, ‘ben bunu dersem yırtarım, failler o kadar ezberlemiş ki bunu ve devlet failleri güçlendiriyor. Rızasının sorgulandığını bilen fail ben yırtarım gözüyle bakıyor. Çünkü bu sistem bunu öğretti faillere. Burada kadınları ve çocukları güçlendiren bir sistem olsaydı eğer bir ceza politikası olsaydı failler gönül rahatlığıyla bunu söylemeyecekti.”
‘Savcı ve fail gücünü yasal dayanaklardan alıyor’
Devletin iki somut yükümlülüğü olduğuna işaret eden Sevinç, yükümlülüklerden birinin, hakları ihlal etmeme, ikincisinin ise hakların ihlal edilmesinin önüne geçmek olduğunu vurguladı. Sevinç, “Konuştuğumuz tüm örneklerde hem uluslararası hem de ulusal yükümlülüğünü de yapmadığını görüyoruz. Burada özellikle kadın hareketi senelerdir sokakta mücadele ediyor. Sokaktan bir an bile çekilmeyen yegane hareket kadın hareketi. Giderek güçlenen çocuk hareketi var. Kadın ve çocuk hareketi birleşirse bütün bunların karşısında durmak zorundayız. 6284 sayılı kanunun uygulanmaması, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması bu faillerin bu kadar rahat hareket edebiliyor olmasının nedenlerinden bir tanesi de şu; kadını güçlendiren tüm yasal düzenlemeler geri çekiliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kimin işine yarıyor? Kimi güçlendiriyor? Kimi güçsüzlendiriyor? Bakalım. Bir kadın eğer kendine cinsel şiddet uygulandığında beyanında bulunuyorsa o beyanı esas alınarak soruşturma yürütülmek zorunda. Ama en son örnekte görüyoruz ki; savcı adli kontrolü ağır buluyor. Bir kadının yaşadığı ağırlığa bakalım birde devletin savcısının tutumuna bakalım. Burada bir savcının bunu demesinin önüne geçecek şey yasal düzenlemeler. Savcı da failde gücünü yasal dayanaklardan alıyor. Bizim mücadelemiz, yasal düzenlemeleri kadınların ve çocukların lehine değiştirmek, ikincisi toplumsal farkındalık yaratmak” sözlerini kullandı.