Ghazale Motamed: Devrim İslam Cumhuriyeti’nin devrilmesine kadar sürer

  • 09:01 17 Eylül 2023
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - İran Aktivist Ghazale Motamed, “Özgürlük ve adalete kavuşmak için bir yıldır protesto gösterileri yapan, en ağır bedelleri ödeyen kadınlar ve tüm ezilen gruplar, bir daha geri dönmeyeceklerini o topraklarda canlarını vererek anlatıyor; Bu devrim İslam Cumhuriyeti hükümetinin devrilmesine kadar devam eder” sözlerini kullandı. 
 
13 Eylül 2022'de Tahran'da “ahlak polisi” tarafından başörtüsünü kurallara uygun takmadığı gerekçesiyle işkenceyle gözaltına alınan ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren Kürt kadın Jîna Emînî’nin katledilmesinin üstünden bir yıl geçti. Jîna’nın katledilmesinden sonra “Jin jiyan azadî” sloğanı ile İran ve Rojhilat’ı saran protestolar ilk başlarda hükümete başörtüsü ve “ahlak polisleri” konusunda küçük bir geri adım attırmış olsa da İran hükümeti kadınlara ve eylemcilere baskısını arttırdı. Baskı, şiddet ve idamlara rağmen halk geri adım atmayarak rejimin dayatmalarına karşı sokak ayaklanmaları hala etkisini koruyor. Kadınlar özgürlüğü talep etmek yerine artık özgürlüğü yaşama aşamasına geçmiş durumda.
 
İranlı Aktivist Ghazale Motamed,  bu isyanın nasıl ilerleyeceğini ve kadınların rolünü aktardı. 
 
‘Bu dinamik devrim her geçen gün büyüyor’
 
İran ve Rojhilat’ta gerçekleşen isyanın ayrımcılık ve sömürgecilik altındaki tüm toplumsal grupları birleştirdiğini söyleyen Ghazale, bunun karşılığında ise İran hükümeti tarafından ağır baskıların olduğunu belirtti. Ghazale, “Kadınların ve toplumun, bedensel özerklik, eşitlik hakkı konusundaki ısrarı ve ataerkil köktendincilikle yüzleşmesiyle başlayan bu kadın devrimi, geçtiğimiz yıl oldukça evrimsel bir süreçten geçti. Bu hareket baskı, ayrımcılık ve sömürgecilik altındaki tüm toplumsal grupları birleştirmeyi başarmıştır. Bu devrimi, en başından beri Kürdistan ve Belucistan gibi ötekileştirilmiş etnik gruplar aktif olarak destekledi. Kapitalist iktidarın sömürüsü altındaki işçi ve emekçiler sürekli grevlerle devrime katıldı. Öğrenciler ve küçük çocuklar tüm protestoların ön saflarında yer aldı ve sistematik taciz, okuldan atılma, uzaklaştırma, hapis ve ölüm gibi ağır bedellerle karşı karşıya kaldılar. Öğretmenler de öğrencilerine katıldı ve birçoğu erken emekliliğe veya okuldan atılmaya zorlandı. Sivil aktivistler, feministler ve muhalif siyasi aktivistlerin hepsi devrime katıldı ve hükümet onlara öfke ve şiddetle karşılık verdi. Zorunlu örtünmeyi protesto eden kadınlar, vatandaş olarak temel haklarından, sosyal haklardan ve sağlık hizmetlerinden mahrum bırakılarak muazzam bir baskı altına alındı. Birçoğu hukuk dışı yargı kararlarıyla karşı karşıya kaldı. Ancak bu dinamik devrim her geçen gün daha geniş bir yelpazeyi kapsıyor” diye konuştu. 
 
Amaç baskı ve ayrımcılık ilişkilerinin yok edilmesi
 
Hükümetin her geçen gün her alanı kontrol ederek ve sömürgeci boyutlarını genişleterek baskıyı arttırdığını söyleyen Ghazale, kadınların eşitlikçi ve adalete dayalı bir toplum inşası için uğraştığını dile getirdi. Ghazale, “Bütün bu toplumsal grupları bir araya getiren ve bu dayanışmayı yaratan, otoriter ve hegemonik bir yönetime karşı oybirliğiyle karşı çıkmaydı. Hayatlarının her yönüne karar veren ve kültürü, eğitimi, ekonomiyi kontrol ederek sömürgeci boyutlarını her geçen gün genişleten bir hükümet... Böyle bir iktidarın adaleti ve eşitliği tesis etmedeki verimsizliği tüm ezilen grupları bir arada tutmuştur. Kadınlar ve Bir Arada Yaşama Derneği, eşitlikçi bir yaklaşımla adalete dayalı bir toplumun yaratılmasını, güç ilişkilerinin ve ataerkilliğin kırılmasını talep ediyor. Ayrımcılığa, baskıya, ezilen grupların görünmezliğine yol açan ilişkilerin yok edilmesini hedefliyor” dedi. 
 
‘Hükümet kadının yaşam ve ölüm hakkını erkeğe teslim etti’
 
Yaşanan 1979 İslam Devrimi’nden sonra kadınların kontrol altına alınmaya ve hapsedilmeye çalışıldığını vurgulayan Ghazale, dini ve ataerkil bir kültür yaratımına gidildiğini belirtti. Kadınların yaşam ve ölüm hakkının dahi erkeklerin eline bırakıldığın söyleyen Ghazale şöyle konuştu: ”1979 devriminden sonra yaşanan ilk olay, kadınlara ve Birlikte Yaşama Derneği'ne yönelik baskı ve kadınlara örtünmenin zorunlu hale getirilmesiydi. Din ile siyaseti harmanlayan dindar bir hükümet,  zorunlu örtünme dayatarak, baskı altına alarak, cinsel objeye dönüştürerek kadınları kontrol etmeye ve hapsetmeye çalıştı. Heteroseksüel erkeklere kadınlara sahip olabileceklerini söyledi. Yanlış okumalar, namus ve tevazu gibi terimleri kullanarak dini ataerkil bir kültür yaratarak kadınların kaderini, hatta yaşamını ve ölümünü kontrol etme yetkisini erkeklere verdi. Bu süreç sonuçta tüm toplumun otoriter hükümet tarafından kontrol altına alınmasına yol açtı. Kadın düşmanı bir yaklaşımla kaynakları, ekonomiyi, eğitimi ve siyaseti 'erkeksi' alanlara dönüştüren ve yaygın ekonomik yozlaşmaya, sınıfsal tabakalaşmaya ve daha fazla yabancılaşmaya yol açan bir süreç getirdi. İslam Cumhuriyeti'nin 45 yıllık varlığı boyunca kadınların ve Birlikte Yaşama Cemiyeti'nin, sivil aktivistlerin ve muhalif grupların başını çektiği bu yapıya karşı muhalefet hareketleri devam etmiş, toplumun çoğunluğu ve hükümet hiçbir konuda ortak fikirde bir araya gelmemiştir.”
 
‘Eşit yaşam otoriter hükümetin devrilmesine bağlı’
 
“Kadınlar, bu hükümetin hayatta kalmasının tüm temel insan haklarının yok edilmesi anlamına geldiğinin farkına vardı” diyen Ghazale, “Hükümet baskısı karşısında geri adım atmaya istekli değiller çünkü ifade özgürlüğünün, özgür kimliğin, eğitime erişimin, ekonominin, siyasi katılımın ve adaletin yanı sıra eşit ve ayrımcılıktan uzak yaşamın bu otoriter hükümetin devrilmesine bağlı olduğunu düşünüyorlar. Merkezde bir Kürt kadının ‘Ahlak Polisi’ tarafından öldürülmesi, İran halkının hayatını birbirine karıştıran tüm sınıfsal ve kesişimsel ayrımcılığın göstergesiydi” ifadelerini kullandı. 
 
‘Bir daha geri dönmeyeceklerini canlarıyla anlatıyorlar’
 
Adil bir toplumun ancak tüm ezilen ve ayrımcılığa uğrayan grupların özgürleştirilmesiyle mümkün olabileceğini belirten Ghazale, şunları söyledi: “Kadının özgürlüğü herkesin özgürlüğüdür mesajlı 'jin jiyan azadi' sloganı oldukça etkili ve ileri görüşlüydü. Böylesine ilerici ve yapıcı bir slogan, devrimci bir devrimi tanımlar. Özgürlük ve adalete kavuşmak için bir yıldır protesto gösterileri yapan, en ağır bedelleri ödeyen kadınlar ve tüm ezilen gruplar, bir daha geri dönmeyeceklerini o topraklarda canlarını vererek anlatıyor; Bu devrim İslam Cumhuriyeti hükümetinin devrilmesine kadar devam eder” dedi.