Mor Salkım'a 11 yılda 18 bin başvuru

  • 09:16 16 Eylül 2023
  • Güncel
 
 
Habibe Eren
 
BURSA - Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği kurucusu ve başkanı Dilek Üzümcüler, çalışmalarını, kadınların neler yaşadıklarını ve şiddet verilerini anlattı. Dilek, 11 yılda 18 bin başvuru aldıklarını söyledi. 
 
Bursa’da şiddete uğrayan kadınların hukuki ve psikolojik destek alabileceği, kadınların hiç çekinmeden başvuracağı adreslerden biri olan Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği, kadını cinsiyetinden dolayı ezilmişliğe mahkûm eden ekonomik ve toplumsal engelleri, kadınlar üzerinde yüzyıllardır süregelen baskıları kaldırmak, geleneklerin değer yargılarının dönüştürülmesi için mücadele etmek, kadın erkek eşitliğinin sağlanması konusunda çaba sarf eden ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmalar yaparak ‘toplumsal cinsiyet eşitsizliğine’ dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmayı hedefleyen derneklerden biri. Derneğin danışma merkezi ve şiddet hattı var. Bu nedenle şiddete uğrayan çok sayıda kadın için bir kurtuluş olurken 7/24 aktif olan telefon hattına yüzlerce başvuru geliyor.
 
Aynı zamanda Avrupa Kadın Ağı’na üyeliği olan derneğin kurucusu ve başkanı Dilek Üzümcüler ile konuştuk.
 
*Mor Salkım Derneği’ni ne zaman, hangi ihtiyaç doğrultusunda, nasıl kurdunuz?
 
Mor Salkım Dayanışma Derneği 2012 yılında kuruldu. Öncesinde Kadın İnsan Hakları Eğitimi aldık. Bu çalışma 13 hafta sürdü, ondan sonra aktivist kadın grubu ile daha önce bazı sivil toplum kuruluşlarında ve siyasi partilerde çalışmış kadınlarla birlikte yola çıktık. Tecrübelere güvenen bir ekibin olması nedeniyle Avrupa Birliği (AB) Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Komisyonu gibi kuruluşlardan hibeler alarak yolumuza devam etmeye başladık. Kuruluşumuzdan beri danışma hizmeti vermekteyiz. Kadın ve çocuklara psikolojik ve hukuki desteği ücretsiz olarak veriyoruz. Ve bazı ayni yardımlar yapıyoruz. Şiddet gören kadınlar geldiğinde hangi kurumdan nasıl destek göreceğini, ne yapması gerektiğini anlatıyoruz ve bir görüşmeyle başlıyoruz. Acil ihtiyaçları varsa; çocuğu varsa bez, mama olabilir, kadın pedi olabilir hijyenik ürünleri sağlıyoruz.
 
 
*7/24 faaliyette olan bir Şiddet Hattınız var.  Şiddet hattı nasıl işliyor, ne kadar başvuru geliyor?
 
Burada birçok kadının hikâyesi var. O kadar çok kadının durağı olduk ki. Bir de burası çok güvenli bir yer. Sağlıklı bir danışma merkezinin olması kadınlar açısından önemli.  Biliyorsunuz ki bu merkezlerin belirli kuralları var bu mekân da, bu kurallara uygun, bu nedenle iki tane ofisimiz var. Bir de Anatolium’da  ofisimiz var. Biliyorsunuz Bursa göç alan bir bölge. Osmangazi bölgesinde göçmen çok fazla, çok sayıda mülteci var. Orada psikolog, danışan alan arkadaşlar var. Burada da randevu sistemi ile ilerliyoruz. Çok fazla danışan alıyoruz, kadınlar derdini anlatmak istediği için randevulu gelsin ki daha rahat konuşsun diye bu sistemi getirdik. Ya telefon hattı üzerinden gelip bizimle görüşme yapmak istiyorlar, ya da tavsiyeyle geliyorlar. Bazen sığınma evine girenleri direk kuruma yönlendirmemiz gerekiyor. Hattımız 7/24 çalışmakta. Mülteciler, kadınlar, hatta ergen çocuklar da arıyor. Onlara da destek vermekteyiz. Bu arada erkekler de arıyor. Eşini, çocuğunu arayan erkekler oluyor. Hattı şu an 4 kişi idare ediyor.
 
“Devletin bürokratlarının dili de şiddetsiz olmalı. Şiddetsiz iletişim bütün kurumlarda yerleşmeli. Bu dil değişirse düzelir. Artık markette, takside her yerde şiddet var.”
 
*Başvurularda hangi dönem artış yaşanıyor, biraz verilerle açar mısınız?
 
Yılda 2 binin üzerinde başvuru oluyor. Bazen 4 bine kadar yükseliyor. Pandemide böyleydi mesela. Günlük ortalama 15-18 gibi değişen rakamlarda başvuru geliyor. Bazen şiddete uğramayan ama buna şahit olanlar da başvuruyor. Örneğin komşusu şiddet maruz kalmış, bizi arayabiliyor. Bize 11 yılda 18 bin 662 kişi başvurmuş. 350 erkek, çocuk da 9 bin küsur civarında. Bunların hepsi şiddet başvurusu ve yüz yüze görüşme. Mesela, 2022 yılının Kasım ayına kadar 3 bin 500 civarında. Engelli ve trans kadınların başvurusunu da alıyoruz. Kimliği ne olursa olsun ayrımcılık yapmıyoruz. Dili, dini fark etmeksizin. Ancak şiddet gören engelli kadınlar ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Çünkü onlara tavsiye edebileceğimiz bir sığınma evi yok. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sığınma evi engelli alabiliyor ancak daimi hemşire yok. Yani buraya gidenin de engelinin basit olması gerekiyor. Bursa’da sığınma evi sayısı çok az, kalabalık bir şehir ancak olması gerekenin çok altında.
 
Kadınlar en çok fiziksel, cinsel şiddet, ısrarlı takip, flört şiddeti yaşıyorlar. Ekonomik şiddet yüzde 61. Şu anda dijital şiddet çok arttı. Mobbing de fabrikalarda çok fazla yaşanıyor. Önemli bir veri de bu kadınların yüzde 98’i yoksul. Şiddete uğrayanlar genellikle koca, eski koca, partner, yüzde 2 kurumlar, aile, tanımadıkları kişiler gibi sıralanıyor. Yüzde 39 gibi bir veri eski koca. Bu çok önemli. Son yıllarda gündeme gelen şiddet olaylarına baktığımızda faillerin eski koca ve partner olduğunu görüyoruz. Uyuşturucu bağımlılığının artmış olması da çok önemli bir sorun. Bu da şiddeti artırıyor. Devletin, bizim gibi çalışan örgütlerin fikirlerini harmanlaması gerekiyor. Devletin bürokratlarının dili de şiddetsiz olmalı. Şiddetsiz iletişim bütün kurumlarda yerleşmeli. Bu dil değişirse düzelir. Artık markette, takside her yerde şiddet var.
 
“Sinop’tan tutun Kars’a, Kars’tan tutun Azerbaycan’a ve İran’a kadar arayanlar oluyor. Kısacası Türkiye'nin dört bir yanından ve yurtdışından da arayanlar oluyor.”
 
*Şiddet hattı Bursa ile mi sınırlı yoksa başka yerlerden de arayanlar, yardım talep edenler oluyor mu?
 
Her şehirden arayanlar oluyor. İstatistiki olarak da bütün şehirlerden geldiğini yıllık verilerimizi toplarken ortaya koyuyoruz. Sinop’tan tutun Kars’a, Kars’tan tutun Azerbaycan’a ve İran’a kadar arayanlar oluyor. Kısacası Türkiye'nin dört bir yanından ve yurtdışından da arayanlar oluyor. Bizim her şehirde, bizim gibi feminist örgütlenmelerle ve hatları olan derneklerle çalışmalarımız var. Eğer kadın Bursa’ya gelmiyorsa başka şehirde ve sorunu orada çözmesi gerekiyorsa o zaman biz takip ediyoruz ama oradaki arkadaşlarımızın iletişimlerini veriyoruz. Şiddetin boyutu ve kadının durumu saptandıktan sonra iş daha kolay bir şekilde çözülüyor. Ancak çözümlenmiyorsa tüm ŞÖNİM’lerle çalıştığımız için biz de devreye giriyoruz. Pandemi döneminde çok sayıda kadının evden çıkarılmasını bakanlık, ŞÖNİM, jandarma ve polis kanalıyla sağladık. Bursa bu konuda en iyi çalışan illerden biri. Tabi bu işler tek başına olmuyor. Kurumların da sivil toplumla örgütlü bir şekilde çalışması gerekiyor.
 
“Tedbir kararı çok önemli kadının hayatta kalması açısından. Bunların acil bir şekilde gerçekleştirilmesi lazım. Sokakta kalan kadınlar var. O yüzden sığınma evlerinin sayılarının acilen artması gerekiyor.”
 
*Peki bu alanda ne gibi aksaklıklar oluyor?
 
Danışma Merkezimizin çok aktif olması çözüme de çabuk ulaşmamızı sağlıyor. Belediyelerin de sosyal hizmetlerle kadınlara destek veren kurumlarıyla da çok iyi çalışıyoruz. Aksaklık yok mu? Var. Müthiş aksaklık var. Kadın karakola gidiyor gecenin bir saatinde 6284 üzerinden uygulama yapmak, tedbir kararı aldırmak istiyor ama karakoldaki görevlilerin bazıları bunun çok farkında değil. Tedbir kararı çok önemli kadının hayatta kalması açısından. Bunların acil bir şekilde gerçekleştirilmesi lazım. Sokakta kalan kadınlar var. O yüzden sığınma evlerinin sayılarının acilen artması gerekiyor. Daha düzenli, koşullarının daha iyi olması gerekiyor. Bu nedenle ilçe belediyelerine görev düşüyor. Yasaya göre nüfusu 100 bini geçen her ilçede muhakkak bir sığınma evi açması gerekir. Bu mantıkla gidersek, Osmangazi Belediyesi’nin 8- 10 tane sığınma evi açması gerekir.
 
“Göçmen kadınların çok problemleri var. Afgan, İran Pakistan Nijerli, Cezayirli kadınlar bize çok başvuruyor. Dil bilmiyorlar, çalışacakları bir işleri yok. Başka kurumlar da kurulmalı. Yurtdışındaki sistemlerin burada da uygulanması gerekiyor.”
 
*Göçmen kadınlar açısından ne gibi sorunlar yaşanıyor?
 
Göçmenlerde çok büyük sıkıntı var. Göçmen kadınların gidecek hiçbir yerleri yok. Eğer geçici kimlikleri yoksa sığınma evine de gidemiyorlar. Bir de sığınma evi adı altında özel olarak açılmış bazı kurumlar, cemaatler tarafından desteklenen yerler var. Kadınlar buraya sığınıyorlar ancak dil bilen bile yok. O yüzden bu kadınların da koruma altına alınması ve gizlilik esasıyla sığınma evine yerleşmesini sağlayacak bir şey yapılması gerekiyor. Göç İdaresi’nin iki tane sığınma evi var ancak diyelim buraya gelmiş bir kadın, buradan gitmek istemiyor. Buna bir düzenleme getirilmesi lazım. Göçmen kadınların çok problemleri var. Afgan, İran Pakistan Nijerli, Cezayirli kadınlar bize çok başvuruyor. Dil bilmiyorlar, çalışacakları bir işleri yok. Başka kurumlar da kurulmalı. Yurtdışındaki sistemlerin burada da uygulanması gerekiyor. Bu ciddi bir sorun, bizim içinde tüm kadınlar için kurumlar içinde sorun.
 
“Nafaka konusu ve Medeni Kanun bizim için çok önemli. Kırmızı çizgimiz, olmazsa olmazımız. Medeni Kanun’un yeniden yazılacağı söylentileri gündemde bu bizi çok acıtıyor. Zaten İstanbul Sözleşmesi’ni yok ettiler, 6284 maddeleri ile oynanmak isteniyor.
 
*En son yapılan infaz düzenlemesinde yine faillere örtülü bir af getirildi. Önümüzdeki süreç açısından neler öngörüyorsunuz? Bu durum şiddet oranlarına nasıl yansır?
 
Pandemi döneminde cezaevlerindeki birçok kişi Covid izni ile dışarı salındı. O zaman kadınlara haber verilmesi konusunda çok büyük mücadeleler verdik. Ama kadın evini bırakıp nereye gidecek, adam geldi ‘burası benim evim’ dedi ve şiddet uygulayıp içeri girdi bu suçtan ceza almışsa bu cezayı sonuna kadar çekmeli. Bütün örgütlenmelerle birlikte bunu diyoruz. Neden buna af, denetimli serbestlik geliyor? Pandemide çok şey yaşadık. Ölen kadınlar oldu, şu anda aynı şeyi yaşıyoruz. Cezaları o kadar hafifletiliyor ki patır patır çıkacaklar bunlar. Bazı kadınlara haber veriliyor, ancak adresinde bulunamayanlara nasıl haber verilecek. O adamlar bulabiliyorlar kadınları. Şu an denetimli serbestlikle çıkan erkeklerin işlediği suçlara her gün haberlerden tanıklık ediyoruz. Çoğu kadının koruma ve tedbir kararı oluyor. Bunun önleminin alınması lazım, affedilmemeliler.
 
Bir de nafaka olayımız var. Sürekli nafaka diye bir şey yok. Gerçekten ihtiyacı olan çocuklarına ödemek isteyen adamların maaşı uygun oluyorsa ödeniyor. Bu da 350-400 TL’den fazla değil. Erkekler bir dernek kurup bunun mücadelesini veriyorlar ama bizim kadınların hiçbirisi nafaka almıyor. Sırf çocuklarının velayetini almak için nafakadan vazgeçiyorlar. 18 bin kişiyle görüşmüş biri olarak ben nafaka ödeyen erkek görmedim. Kadın da icralarla uğraşırsa yeri belli olacak o yüzden uğraşmıyor. Nafaka konusu ve Medeni Kanun bizim için çok önemli. Kırmızı çizgimiz, olmazsa olmazımız. Medeni Kanun’un yeniden yazılacağı söylentileri gündemde bu bizi çok acıtıyor. Zaten İstanbul Sözleşmesi’ni yok ettiler, 6284 maddeleri ile oynanmak isteniyor. Medeni Kanun’da giderse Türkiye’de kadın olarak yaşamamızın da bir anlamı kalmayacak diye düşünüyorum. Haklarımızın üstüne gelindiği gibi kadınlar yolda giderken rahat gidemiyorlar, korkuyorlar. Yaşam hakkı yok kadınların. Eğer bütün ülkede eşitlik istiyorsak hakların alınmasını sağlamamız lazım. Aşiret reisi ya da cemaatlerin iki dudağı arasında kadın hakları.
 
“Bize müracaat edenlerin yüzde 82'si fiziksel şiddet görüyor. Yüzde 79 psikolojik şiddet, devamla ekonomik şiddet. Deprem zamanı kadınlar yine şiddet gördüler.”
 
*Yoksulluk da önemli bir sorun, şiddet gören kadınlar bir de ekonomik sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyor. Bu konuda verileriniz ortaya nasıl bir tablo koyuyor?
 
Şu anda çöpten, manavların gece bıraktıkları ürünleri çekip içinden çocuklarına yiyecek arayan insanlar. Bakın okullar açıldı, ebeveynlerin çocuklarına okul forması alacak durumu yok. Bu insanlar ne yapacak? Kadına şiddet arttı da arttı. Bize müracaat edenlerin yüzde 82'si fiziksel şiddet görüyor. Yüzde 79 psikolojik şiddet, devamla ekonomik şiddet. Deprem zamanı kadınlar yine şiddet gördüler. Bir önek vereceğim; kadın boşanmış kocasından, enkaz altında kalmış ama adam velayeti kadına bırakmış, adam depremde ‘sen göçükten kurtuldun çocuğa bakamazsın’ deyip habersiz çocuğu almış. Siz seyahate giderken babayı çağırıyorsunuz. Niye çocuğunu alırken devlet bir şey demiyor? Bunları düzeltmeliyiz. Kadınlar çok mağdur durumda kaldılar. Kocası ölenler, parası olmayanlar, devlet yardımı alamayanlar oldu. Bursa’ya çok göç oldu, 450-500 bin aile buraya geldi. İlk etapta bulup yerleştirmek istedik. Mesela, biz dernek olarak 55 ev kurduk ve birçok kadının evinin döşenmesine yardımcı olduk. Burada psikolojik destek alıyorlar. Buradan elimizdeki malzemeleri ne varsa deprem bölgesine yolladık. Burada bir kadın dayanışması sergilendi. Deprem bölgesinde birtakım şeyler yapılıyor ama önümüz kış ve birçok kişi evsiz. Çocukların durumu zaten çok vahim. Ortada kaldılar. Bence öncelikle psikolojik destek önemli, buraya gelen her depremzedeye öneriyoruz. Kadınlar kendi yaralarını sarmak için çok güçlü bir şekilde örgütlendiler. EŞİK ile Kadın Koalisyonu ile birlikte yaptığımız çalışmalarla birçok kadına ulaşıyoruz ama bazı şeyler de çok zor yürüyor.
 
“4 yıldır ‘Şiddeti Frenliyoruz’ diye taksi şoförleri ile yaptığımız bir proje var. Proje devam ediyor, şu an 18 il oldu. Bu devam edecek. Her yıl ‘erkek dili ile şiddeti konuşuyoruz’ diye bir çalışma yapıyoruz.” 
 
*Son olarak çalışmalarınızdan da biraz bahseder misiniz?
 
Dünyada şiddet arttı ancak oranlar bizim gibi değil. Devletin şiddet konusuna biraz daha eğilmesi gerekiyor. Takip sistemi olması gerekiyor. KADES’in faydası oldu ama bazen de kadınlar, gelen polislerden sonra şikâyetçi olmaktan korkuyor. Şikâyetçi olmasa bile darp eden kişinin evden uzaklaştırılması gerekiyor. Ama ne yazık ki Türkiye’de bazı ilişkiler yüzünden kadın ‘şikâyetçi değilim derse’ polis de evden gidebiliyor. Bunu niye söylüyorum? Bize anlatılanlar üzerinden gidiyorum ezbere bir şey söylemiyorum. Toplumsal cinsiyet eşitliği bizim olmazsa olmazımız. Ayrımcılığa karşıyız ve toplumsal eşitlik istiyoruz. O yüzden de kamu kurumlarından başlayarak tüm dernekler ve tüm toplumda bu zihniyetin yerleşmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz. 4 yıldır ‘Şiddeti Frenliyoruz’ diye taksi şoförleri ile yaptığımız bir proje var. Proje devam ediyor, şu an 18 il oldu. Bu devam edecek. Her yıl ‘erkek dili ile şiddeti konuşuyoruz’ diye bir çalışma yapıyoruz. Avukatlar, gazeteciler, sunucular, hukukçular var, bunlarla şiddeti konuşuyoruz. Projelerimiz hep ayağa basan ve bir anlam çıkaracağınız projeler. Biz bu şekilde yolumuza devam ediyoruz.
 
Hattımız 7/24 13 yıldır açık. Kadınlar istedikleri zaman ulaşabilir. Bağışlarınız olursa hiç çekinmeden numaramızdan bizi arayabilirsiniz, gönüllümüz olmak isterseniz bizimle çalışabilirsiniz.