Pervin Buldan: Tutuklanan gazeteciler demokrasinin onurudur
- 12:47 1 Kasım 2022
- Siyaset
ANKARA - TTB Merkezi Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve 9 gazetecinin tutuklanmasına tepki gösteren HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Tutuklanan gazeteciler, özgür basının onurudur. Demokrasinin onurudur” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis Grup Toplantısı'nda gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi. Konuşmasına başlamadan önce Brezilya’daki seçimlerde Devlet Başkanlığı’nı kazanan İşçi Partisi’ni ve lideri Lula Di Silva’yı tebrik eden Pervin, sağın karşısında sola zafer kazandırılarak, dünyaya umut yayan Brezilya halkın selam gönderdi.
‘Vesayet sistemi el değiştirdi ama kendisi hiçbir zaman değişmedi’
Cumhuriyetin 99’uncu yılının geride kaldığını belirten Pervin, ret ve inkara dayalı tetikçilik sisteminin devreye sokulmasıyla yaşanan yüzyıllık bir yıkım sürecine dikkat çekti. Pervin, “Yönetimler değişse de zihniyet hiçbir dönem değişmediği gibi bu dönemde aynı zihniyetin devam ettiğini görüyoruz ve toplum olarak bunu ağır bir biçimde yaşamaya devam ediyoruz. Şark Islahat Planı’nın, Umumi müfettişliğin yerini kayyım gaspı aldı. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 2 Mart darbe mantığının yerini AKP-MHP ittifakının HDP’ye yönelik 4 Kasım ve 19 Ağustos kayyım darbeleri aldı. Kürtçe anadil hala yasak, vesayet sistemi el değiştirdi ama kendisi hiçbir zaman değişmedi. Bugün Saray ve yargı vesayeti olarak devam ettirilmektedir” ifadelerini kullandı.
Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesi
Cezaevi gerçeğinin ortada olduğunu ifade eden Pervin, sağlık durumu iyice kötüleşen demans hastası Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un halkların, kendilerinin, kadınların ve demokratik kamuoyunun mücadelesi sonucu tahliye olduğunu kaydetti. Pervin, “Çok açık söyleyelim bu gecikmiş bir tahliyedir. Ömrünü mücadeleye adamış değerli siyasetçimiz Aysel Tuğluk arkadaşımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, ve sağlığına bir an önce kavuşmasını temenni ediyorum. Buradan kendisini kucaklıyorum” sözlerine yer verdi.
‘Kürt sorunu cezasızlık politikasıdır’
Kürt sorununun, tam da bu olduğuna dikkat çeken Pervin, ölüm döşeğindeki Kürt siyasetçilerin tutuklandığına vurgu yaptı. Pervin, “Yasaklı Kürtçe’dir. Kürt’ün seçtiği belediyelere darbeyle atanan kayyımlardır. Torbaya konulan kemiklerdir. Tahrip edilen mezar yerleridir. Evrensel hukuktan doğan eşit yurttaşlık haklarının reddidir. Kürt sorunu; işkenceye, insanlık suçlarına, katliamlara karşı cezasızlık politikasıdır. Evet, bir asırdır çözümsüz bırakılan Kürt sorunu cumhuriyetin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engel olarak güncelliğini korumaya devam etmektedir. Bu meselenin çözümsüzlüğü Türkiye’nin diğer bütün sorunlarının çözümünü de engellemektedir” dedi.
Pervin’in konuşmasının satır başlıkları şöyle;
“Bu gün açlık sınırı 7 bin 425 TL, yoksulluk sınırı 24 bin TL bandına gelmişse eğer, bu ülke adeta bir yoksulluk cumhuriyetine dönüşmüşse sebebi, kaynakların güvenlikçi politikalara, talana ve ranta harcanmasıdır. Sebep, demokrasi yoksunluğudur. Güvenlikçi politikalarla yolsuzluklar arasında doğrudan bir bağ vardır. İktidarın çözüm sürecini bitirdiği 2015’ten bu yana son 7 yılda yaşanan yolsuzluklar neredeyse cumhuriyet tarihinde yaşananlarla eş değer düzeydedir. Beka lafı bir kılıftır, asıl oyun büyük rant etrafında dönmektedir. İşte bu politikanın sonuçlarını toplum olarak açlık, yoksulluk, yüksek zamlar ve sefalet olarak hep birlikte yaşamaktayız.
Şebnem hocanın durduğu yer hakikatin yanıdır
Hakikatin üzerini örtebilmek için de her gün baskı ve şiddet politikasına, yalan propagandasına yöneliyorlar. Şebnem hocayı tutukladılar. Hakikati cesaretle dile getirdiği için. Şebnem hocanın durduğu yer, tam da hakikatin yanıdır. Demokrasinin yanıdır. Barışın ve birlikte yaşamın yanıdır. Kısacası savaş karşıtlığının yanıdır. Demokrasiden ve toplumsal barıştan yana olan herkesin duracağı yer de Şebnem hocamızın yanıdır. Buradan kendisine selam ve sevgilerimizi gönderiyor ve kucaklıyorum.
Tutuklanan 9 gazeteci
Yine tam da bu süreçte Mezopotamya ve JINNEWS çalışanı gazetecileri, kadın muhabirler ağırlıklı olmak üzere tutukladılar. Hakikati yazdıkları için. Tutuklama, halkın haber alma özgürlüğüne doğrudan bir saldırıdır. Bu ülkenin ihtiyacı, hakikatin gereğini yerine getiren gerçek gazetecilerdir. Saray’ın talimatının gereğini yerine getiren bağımlı kalemler değildir! Tutuklanan gazeteciler, özgür basının onurudur. Demokrasinin onurudur. Buradan hepsine kucak dolusu selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Gazeteciler baş eğmedi geri adım atmadı
Sizin değerli kaleminiz tarihin onurlu sayfasını yazmaya devam edecektir. Kaleminize kelepçe vuranlar ise tarihin karanlık sayfasında anılmaya devam edecektir. Ve bugün görüyoruz ki, Apê Musa’yı katleden zihniyetin fikriyatı iktidardadır. Ama bu zihniyet de bilsin ki, Musa Anterlerin, Mehmet Sincarların, Vedat Aydınların fikriyatı ve mücadele mirası da bizim haritamızdır, rehberimizdir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Onlar, baş eğmedi. Geri adım atmadı. Biz de asla geri adım atmayacağız. Zulmünüz karşısında asla boyun eğmeyeceğiz.
Şebnem hocanın ve gazetecilerin tutuklanması tesadüf değildir
Şebnem hocanın ve özgür basın çalışanlarının tutuklanması tam da cumhuriyetin 99’uncu kuruluş yıldönümüne denk getirildi. Bu bir tesadüf değil. Verilen mesaj çok açık ve net olarak anlaşılıyor. Ret ve inkâra devam edeceklerinin sinyalini veriyorlar. Yani bir yüzyıl daha böyle sürdürmek istiyorlar. Ama bunu bir takım demokrasi söylemleriyle ambalajlayarak topluma sunuyorlar.
Tecridi sonlandırarak başlayabilirsiniz
AKP’nin Genel Başkanı ‘Türkiye yüzyılı’ adı altında seçim propagandası içeren bir konuşma yaptı. İki gün önce yaptığı o görsellikte. Hukukun üstünlüğünden, çoğulculuktan, hakkaniyetten, inkâr ve kutuplaştırma yerine kucaklama, nefret yerine sevgi siyasetinden söz etti. Sadece bunu dinledik. Her bir vatandaşın özgürlüklerinin teminat altına alınacağını söyledi AKP Genel Başkanı. Sormak istiyoruz, acaba bu söylediklerine kendisi inanıyor mu gerçekten? Mesela herkesi eşit vatandaş olarak görüyor mu? Mesela hukuka inanıyor mu? Hukukun üstünlüğüne inanıyor mu? İnkârı bitirmek mi istiyorsunuz? Buyrun hemen tecridi sonlandırarak buradan başlayabilirsiniz. Madem özgürlüklerden yanasınız buyrun, haksız hukuksuz tutuklanan, rehin alınan binlerce insanın özgürlüğünden başlayalım! Hakkaniyetten, çoğulculuktan yanaysanız buyurun önce tekçiliğe bir son verin. Tüm ayrımcılıkları kaldıralım, tüm kimlik ve inançlar arasındaki eşitliği sağlayalım. Var mısınız? Gerçekten buna var mısınız, var mı cesaretiniz ve bunu yerine getirecek yüreğiniz? Olmadığını biliyoruz sizde ne o cesaret ne o yürek ne kararlılık var.
Yüzleşme ve adalet olmadan yeni bir yüzyıl olmaz
Tabi bu söylediklerine inanmadıklarını her gün sayısız örneklerle göstermeye devam ediyorlar. Bunları söylerken, gazeteciler cezaevinde tutuklu. Binlerce siyasetçi, seçilmiş cezaevinde rehin. Hani özgürlükler teminat altına alınacak diyor ya bu örnekleri veriyoruz. Yaptıklarınız ortada. Zihniyetiniz meydanda. Sizin zihniyetiniz geçen yüzyılın zihniyetidir. Eski zihniyetten hiç yeni bir şey çıkmayacağını biliyoruz, bir kere tabiatın kuralına aykırıdır bu! Yüzü, vesayete, yasaklara, inkâra, baskıya, adaletsizliğe dönük olanların gelecek yüzyıl vizyonu olmaz, olamaz. Yüzleşme ve adalet olmadan yeni bir yüz yıl hiç olmaz.
AKP’nin yeni yüzyılında toplumsal barış yok
Yeni yüz yıldan söz edenlerin önce yüzünün olması gerekir. Kırmadık, dökmedik, tahrip etmedik bir şey bırakmadılar. Kendine ve yandaşlarına yeni bir yüz yıl hayali kuruyorlar. Buna da 85 milyonu inandırmaya çalışıyor. Buradan söylüyorum: AKP-MHP ikilisinin tahayyül ettiği yüzyılda Kürtler, Aleviler, inanç ve kimlikler, ezilenler, yoksullar, kadınlar, gençler, emekçiler yok. Demokrasi, özgürlük, adalet ve toplumsal barış yok.
İkinci yüzyılın aktörü AKP değil halklar olacak
Bunların yüzyılında tekçilik var, tecrit var, rant var, kutuplaştırma var, ekonomik kriz var, yozlaşma ve çürüme var. 5’li çeteler var. Yolsuzluklar var. Kadın ve Kürt düşmanlığı var. Emek sömürüsü var. Var da var. Biz biliyoruz ki tekçiliği, talan sistemini, çözümsüzlük ve bastırma siyasetini ikinci yüzyıla taşımak istiyorlar. İşte burada duracaksınız. Biz buraya bir nokta koyuyoruz. Bu iş öyle sizin sandığınız gibi kolay değil. Bu ülkeyi mahvettiniz! Bu ülkeyi açlığın yokluğun sefaletin içine soktunuz, cezaevlerini toplama kamplarına çevirdiniz. Acı ve yıkımdan başka bir şey getirmediniz. Şimdi kalkmış ikinci yüzyıl diye 85 milyonu kandırmaya çalışıyorsunuz. Bir yüzyıl daha böyle devam etmeyecek. Buradan topluma söz veriyoruz. Çünkü ne toplum eski toplumdur. Ne Kürtler eski Kürtler’dir. Ne de bu coğrafya eski coğrafyadır. Ne de dünya eski dünyadır. Bu gidişat değişecek ama Türkiye halklarının mücadelesi ile değişecek. İkinci yüzyılın aktörü siz değilsiniz. Türkiye halkları olacak. Asıl kurucu ve belirleyici güç halklardır! Gelecek yüzyılın sahibi faşizme karşı onurlu direnişin sahipleridir. Kürtlerdir, Alevilerdir, Ermenilerdir, Süryanilerdir bu kadim topraklarda yaşayan ve yok sayılan, dışlanan tüm halklardır. Kadınlardır, gençlerdir, emekçilerdir, ezilenlerdir.
Dünya Kobanê Günü kutlandı
Bakın; Rojava’da halkların demokratik birliği ve dayanışması büyük demokratik kazanımları beraberinde getirdi. Orada ortak bir demokratik gelecek şekilleniyor. Bu gün aynı zamanda 1 Kasım Dünya Kobanê Günü. Buradan tüm direnen Rojava halklarını, 'Jin jiyan azadî' diyen tüm kadınları selamlıyor ve 1 Kasım Kobanê Günü'nü kutluyorum. Bu dayanışma ruhu tüm halkların mücadelesine ışık tutmaya devam edecektir.
Milyonların yürüyüşünü engelleyemezsiniz
Yine Jina Emînî için İran başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde büyüyen kadın direnişi, kadınların ve halkların kendi geleceğini belirleyecek temel güç olduğunu bizlere göstermektedir. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, barış ve emek mücadelesini çökertemediniz. Bu mücadele etrafında kenetlenen milyonların yürüyüşünü engelleyemediniz. İşte bu gücü ikinci yüzyılın en büyük kazanımlarına dönüştürmekte sonuna kadar kararlıyız. Bundan geri dönüş yoktur, olmayacaktır da.
Darbe yapmaktan geri durmayanlar kendileridir
AKP Genel Başkanı ‘Gelin darbe anayasasından ülkeyi kurtaralım’ dedi biliyorsunuz. Demokratik siyasete, demokratik hak taleplerine, yerel yönetimlerimize, basına karşı darbe yapmaktan geri durmayanlar kendileridir. AYM ve AİHM kararlarına uymayanlar, tanımayız diyenler yine kendileridir. Sonra da darbe anayasasından kurtulalım diyorlar. Buna söylenecek söz; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur.
4 Kasım siyasi darbe operasyonunun yıldönümü
Bakın. 3 gün sonra HDP’ye yönelik 4 Kasım darbesinin 6’ncı yıl dönümü. Buradan Sevgili Figen Yüksekdağ’a, Selahattin Demirtaş’a, Gültan Kışanak’a, Sebahat Tuncel’e, İdris Baluken’e, Selçuk Mızraklı’ya, Bekir Kaya’ya cezaevindeki tüm siyasi tutuklulara selamlarımızı ve sevgilerimizi gönderiyorum. 6 yıldır, darbelere, kumpaslara, komplolara, katliamlara karşı direnen, mücadele yürüten, umudu ve cesareti her gün büyüten bir HDP var.
HDP çöktürme planlarınıza rağmen temel güç olmaya devam edecek
Dört duvar arasına sıkıştırmaya çalıştığınız HDP, tüm çökertme politikalarınıza rağmen, siyasette de, sokaklarda da, meydanlarda da, parlamentoda da demokrasinin temel gücü olmaya devam edecektir. İşte bu nedenle biz de iktidara diyoruz ki, asıl sorun sizin bu darbeci zihniyetinizdir. Bu ülkeyi darbe anayasasından da, darbeci zihniyetlerden de asıl bizler kurtaracağız. Darbecilerin izinden gidenler değil, demokrasi yolunda yılmadan cesaretle yürüyenler yarınların sahibidir. İnanın ki, ikinci yüzyılın en muhteşem gelişmesi, bu iktidarın gidişi olacaktır. Kendilerini de, zihniyetlerini de göndereceğiz. Buradan Türkiye halklarına sözümüz olsun. Çoğulcu, demokratik, eşitlikçi yeni bir anayasanın da, ortak, eşit ve özgür geleceğin de gerçek sahibi halklardır, kadınlardır, HDP’dir, demokrasi ve emek güçleridir.
Yüzyıllık soruna karşı yüzyıllık yeni bir yaşam
Buradan bir kez daha vurguluyorum; içinde Kürt sorununun çözümünün olmadığı bir yüzyıl geriye gitmekten asla kurtulamaz. O yüzden, diyoruz ki, ileriye gitmenin, ilerlemenin yolu bu meseleyi demokratik siyasetle, diyalog ve müzakereyle çözüme kavuşturmaktan geçer. Çatışmacı siyaset ve ağır tecrit geriye götürür hem de yüz yıl geriye. Diyalog ve müzakere ise yeni bir yüz yılı taçlandırır. Demokrasi güçleriyle, özgürlük talep eden kadın mücadelesiyle, onurlu ve adil bir yaşam isteyen emekçilerle ve adalet talep eden milyonlarla bunu başarma konusunda sonuna kadar kararlı olduğumuzu belirtmek isterim. Ama önce bu çözümsüzlük zihniyetini göndererek işe başlayacağız. HDP işte bu onurlu mücadele koalisyonundan, yüzyıllık soruna karşı yüzyıllık yeni bir yaşam tasavvurundan güç almaktadır.
Demokratik Cumhuriyet için büyük koalisyonu oluşturma zamanı
Cumhuriyetin demokratikleşmesi tarihsel bir çözüm önerisidir. HDP, Kürt sorunun demokratik çözümü ve savaş, yok etme ve yıkıma karşı barışın inşa edilmesi konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya hazırdır. Sadece Kürtlerin değil, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. HDP’nin bu yapıcı ve müzakereci siyaseti bugün Türkiye’nin tüm sorunlarının ortak çözüm yoludur. Temel hedefimiz bu cumhuriyetin demokratikleştirilmesidir. Acil demokrasidir, acil barıştır, acil adalettir. Tam da bunun için, bu ülkenin bütün kimlikleriyle, inançlarıyla, kültürleriyle ortak kurucu bir iradeyi oluşturarak, hep birlikte büyük demokrasi ve güçlü toplumsal barış fikriyatı etrafında birleşmeyi sağlamak istiyoruz. Bunun için siyaset yapıyoruz bunun için varız. Demokratik cumhuriyet için büyük koalisyonu tam da oluşturma zamanıdır.
Yeni demokratik bir sistem vurgusu
Faşizmin ve sömürünün hegemonyasına karşı güçlü demokrasi hamlesini hep birlikte gerçekleştirme zamanıdır. Ne mevcut talan düzeni, ne de bunun restore edilmiş yamalı hali. Bunların hiç biri halklarımızın ihtiyacını asla karşılamaz. Türkiye toplumunun ihtiyacını asla karşılamaz. İçi; demokrasiyle, barışla, adaletle, eşitlikle, hak temelli yeni bir toplumsal sözleşmeyle, güçlü yerel demokrasiyle, sivil, demokratik yeni bir anayasayla başta anadil hakkı olmak üzere evrensel eşit yurttaşlık haklarının tanınmasıyla doldurulan yeni bir demokratik sistemden, eşitlikçi yeni bir düzenden söz ediyoruz.
Kadınlar için tehdit olan sokakları özgürleştireceğiz
Emekçiler, ezilenler, yoksullar, işsizler için bir sömürü cehennemine dönüşen bu sistemden mutlaka kurtulacağız. Yeni bir çalışma yaşamını hep birlikte inşa edeceğiz. Kadınlar için tehdit olan sokakları özgürleştirecek, onların şiddete karşı savunmasının yasal dayanaklarını güçlendireceğiz. Gençlerin sadece geleceklerini değil, bugünlerini de mutlu ve umutlu yapmak en önemli önceliğimiz. Onlarla omuz omuza bunu inşa edeceğiz. Gençlere sözümüz olsun. Başta Aleviler olmak üzere tüm inanç gruplarının haklarının anayasal güvenceye kavuşturulduğu eşit yurttaşlık ülkesini inşa edeceğiz. Doğa katliamlarına, ranta, talana karşı yaşam alanlarımızı koruduğumuz bir ülkede yaşamak hepimizin hakkı. Bunu birlikte başaracağız. Kürt sorunu dâhil tüm sorunlarımızın çözümü için diyalog, demokratik müzakere ve demokratik uzlaşı yöntemini bu ülkenin çözüm yolu haline mutlaka dönüştüreceğiz. Bu demokratik düzeninin kurulması için hem parti olarak hem de ittifaklarımızla birlikte mücadele ortaklığımızı büyüterek ilerlemeye devam edeceğiz.
Halklara çağrı: 3’üncü yolda birleşelim
Buradan tüm topluma çağrıyı sorumluluk olarak yerine getirmek istiyorum. Gelin hep birlikte bu ortak ilke ve hedeflerde gücümüzü birleştirelim. Birlikte yürüyelim. Zoru birlikte başaralım! Ülkeyi gerçek bir demokratik cumhuriyet ortamına hep birlikte taşıyalım. Bir dönemi kapatalım ve yeni aydınlık bir dönemi hep birlikte başlatalım! Çok sesli ülkenin çok renkli kimlikleri, halkları olarak, tekçiliği tarihe gömelim. Evet, seçimlere de bu mücadele hedef ve stratejimizden aldığımız güçle hazırlanıyoruz. Ve dünde kalmak, dünü bir daha yaşamak istemeyen, yeni bir geleceğe adım atmak isteyen her bir yurttaşımıza diyorum ki, yeni, güzel ve umut dolu bir yarını, yarınları hep birlikte oluşturabiliriz. Gelin HDP’nin açtığı 3’üncü yolda birleşelim. HDP’de güçbirliğini en kısa zamanda oluşturalım. Yarınların birliğini, umudun birliğini HDP’yle sağlayalım”