Bir direniş öyküsü: Faili meçhul, göç, işkence, tutuklama
- 09:02 16 Kasım 2024
- Güncel
Rabia Önver
COLEMÊRG - Henüz 19 yaşındayken “Beyaz Toros” tarafından kaçırılarak haftalarca ağır işkencelere maruz kalan ve öldüğü sanılarak çöpe atılmasının ardından mücadele ile yeniden doğan Pınar Yılmaz’ın hayatı, işkence göç, faili meçhul, gözaltı, tutuklama ve devletin çoklu şiddetine karşı mücadele ile geçer. Pınar Yılmaz yaşadıklarını, “Beni, bu mücadele yokluktan var etti” sözleriyle özetledi.
Kürdistan ve Orta Doğu coğrafyasında yaşam süren her bir kadın bir hikaye demek. Bazen yarım kalmış hikayeleri tamamlayan kadınlar bazen de yaratılan hikayelerin bizzat öznesi. Ancak tüm kadınları ortaklaştıran temel şey ise devralınan mücadele bayrağı. Kimi ilk isyan bayrağını aileye çekerken, kimi hüküm süren erkek egemenliğine, devlete başkaldırı ile adım atıyor mücadele hayatına. Yaşamı mücadele ile geçen sayısız Kürt kadından biri de “Beni bu sistem yokluktan var etti. Babamın şehadetiyle ben yeniden doğdum” diyen Pınar Yılmaz (47).
Babasını faili meçhul şekilde kaybetti
1 Mayıs 1977 tarihinde Bêdlîs’in (Bitlis) Tatwan ilçesine bağlı Çorsîn (Düzcealan) köyünde dünyaya gelen Pınar Yılmaz, işkence ve katliamla henüz çocuk olduğu 1993 yılında tanışıyor. Köyleri yakılan ve babası faili meçhul bir şekilde katledilen Pınar Yılmaz’ın mücadelesi, bu olayların ardından başlıyor. Henüz çocuk yaşta ailesiyle beraber köyde kaldığı ev, jandarma ve askerler tarafından önce taranıyor sonrasında ise evlerine baskın yapılarak babası bir daha geri dönmemek üzere jandarma ve askerler tarafından götürülüyor. Babasını son defa o gün gören Pınar Yılmaz, babasından bir daha haber alamaz. 16 yaşında babasını faili meçhul bir şekilde kaybeden Pınar Yılmaz, yıllarca devlet işkencesine maruz kalıyor.
Öldüğü sanılarak çöpe atıldı
Babasının katledilişinin ardından 1999 yılında bu kez kendisi hedef alınan Pınar Yılmaz, “Beyaz Toros” araçla kaçırılıp işkenceye maruz kalır. 40 gün gördüğü işkence sonrası “öldü denilerek” çöpe atılan Pınar Yılmaz için yeni bir dönem başlar.
İHD ile mücadeleye devam ediyor
Defalarca işkence gören, gözaltına alınan ve ardından ise tutuklanan Pınar Yılmaz şimdi ise İnsan Hakları Derneği (İHD) Colemêrg Şube yöneticisi olarak mücadelesini sürdürüyor. Çocukluğundan bu yana maruz kaldığı devlet zulmünü ve buna karşı verdiği mücadeleyi Pınar Yılmaz’ın kendisinden dinliyoruz.
‘O günler asla gözümün önünden geçmiyor’
1993 yılında kimliği belirsiz kişiler tarafından çevre köylerinin yakıldığını ve kendi evlerinin tarandığını söyleyen Pınar Yılmaz, 1993 yılında 16 yaşında gördükleri ve yaşadıklarından sonra mücadelesinin başladığını belirtiyor. Pınar Yılmaz, “Kimliği belirsiz diye adlandırdığımız aslında kimlikleri belli olan gruplardan silah sesleri gelmeye başlamıştı. Babam korktuğum için o zamanda beni ve kardeşlerimi yalnız bırakmak istemedi. Patlama sesleri ve silah sesleri gelmeye başladı. Rastgele tarıyorlardı. Gece saat 01.00’e doğru bizim ev tarandı. Biz içinde olduğumuz halde evimiz taranıyordu. 15-20 dakikaya yakın sesler geldi ardından sesler kesilince kafamızı camdan dışarı çıkardığımızda evimizin karşısında evi bulunan amcama işkence ediliyordu. Hepimiz korku içerisinde evde bekliyorduk. O günler asla gözümün önünden geçmiyor” sözleriyle özetledi o gün yaşananları.
‘Korkma kızım geleceğim…’
Evlerine yüzleri maskeli kişilerin geldiklerini dile getiren Pınar Yılmaz, annesinin kapıyı açmasıyla birlikten kafasına dipçikle vurduklarını ve annesinin orada baygınlık geçirdiğini söyledi. Pınar Yılmaz, “Babamı hemen bir köşeye çektiler ağzımıza silah koydular. El feneri ile duvarlara baktılar, silah izlerine kurşun izlerine baktılar sonra babama ‘gidiyoruz’ dediler. Babamın koluna girdiler babamı ite kaka götürdüler. O esnada ‘baba gitme’ diye seslendim. Arkasını döndü ve hiç gözümün önünden gitmeyecek şekilde ‘korkma kızım geleceğim’ dedi. Babamı merdivenlerin üstüne çıkardılar, üç el ateş sesi duydum. Birbirlerine haber veriyorlarmış, meğer diğer ekibe işaretmiş ‘birini bulduk çıkardık’ diye. Bir saat geçti annem uyanmıyor, bağırıyoruz, ağlıyoruz, çağırıyoruz diğer kardeşlerim ağlıyor. İkide bir kapıya bakıyorum ‘babam geldi mi’ diye. Annemi uyandırdık ‘babanız nerede’ diye sordu. ‘Babamı götürdüler’ dedikten sonra bağırmaya başladı. Sanki annem neler olacağını anlamıştı o gece” diye anlattı.
‘Belki uyanır diye babamın elini hiç bırakmadım’
“Abim, ‘Hayrettin’i öldürmüşler’ diye bağırıyor etrafta” diyen Pınar Yılmaz şöyle devam etti: “Ölenin kendi babası olduğunu bilmiyor. Orada bulunan askerlere annem ‘eşim nerede’ diye soruyor. Abimin geldiği yöne doğru gittim. Oraya gittiğimde kan gördüm. Meğer babamın işkencesi o bahçede başlamıştı. Ceviz ağacının oraya gittiğimde bir beyin gördüm, ama insan beyni olabileceğini asla düşünmedim. Güzelce topladım zaten hiç dağılmamıştı, olduğu gibi oradaydı. Babam orada yatıyordu ve paramparça kolları kırılmış bez parçası gibi 2-3 defa bağlanmıştı. Babamın cansız bedenini bir battaniyenin içine koyup köy meydanına götürdük. Köy meydanına kadar babamın elini hiç bırakmadım belki uyanır diye.”
‘29 yaşıma kadar babamın beynini yanımda taşıdım’
Babasını sardıkları beyaz kefenin kanlar içerisinde olduğunu ve o anı hiç unutamadığını söyleyen Pınar Yılmaz, “Herkes beyaz kefenle defnedilirken, babam kırmızı kefenle defnedildi. Ben babamın beynini kucağımda taşıyordum. 29 yaşıma kadar beynini yanımda taşıdım” dedi.
Baskılar göçe zorladı
Babasının katledilmesinin ardından devlet baskısına maruz kaldıklarının altını çizen Pınar Yılmaz, köyleri boşaltıldıktan sonra göç yolunu tuttuklarını söyledi. Devlet baskısından dolayı ailesiyle Wan’a göç eden Pınar Yılmaz, Wan’da da baskıların sona ermediğini ve aynı şeyle karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Pınar, “Kapımızı çalıyorlardı, teröristler burada yaşatmayacağız diyorlardı” diyerek baskılara değindi.
‘Beyaz Toroslar tarafından kaçırıldım’
Babasını kaybettikten sonra mücadeleye adım attığını kaydeden Pınar Yılmaz, sonrasında sürekli olarak ajanlık dayatmasıyla karşı karşıya kaldığını paylaştı. Pınar Yılmaz yaşadıklarını şu sözlerle paylaştı: “1999’da sürekli olarak tehdit edildim ve işkencelere maruz kaldım. En son ‘Beyaz Toroslar’ tarafından kaçırıldım. Ellerimi, ayaklarımı ve gözlerimi kapatarak ‘Asıl yer’ dedikleri işkencehaneye getirdiler. Önce konuşmaya başladılar. Ben kabul etmeyince ‘Bak dayak yiyeceksin, öleceksin, sana tecavüz ederiz’ dediler. Küfür ettiler. Bana yaklaştıklarında ben de güldüm ve ‘Kabul etmeyeceğim çok çok öldüreceksiniz’ dedim. Penseyle ellerimdeki, hassas bölgemdeki etlerimi sıkıştırıyorlar, koparmaya çalışıyorlardı. Bana ‘Ağla yalvar seni bırakırız, söz seni bırakacağız’ diyorlardı. Kendi kanımla besliyordum kendimi. Su ihtiyacımı kırılan çenemden akan kanla gideriyordum. Günlerce elektriğe verildim, su ihtiyacım çok oluyordu ve ben su isteyince üzerime işiyorlardı. O esnada bir bakıyordum buz gibi bir suyla tekrar uyandırılıyordum ve uyandırıldığımda söyledikleri tek şey, ‘Konuşacaksın, konuşacaksın ya da mezara gideceksin. Babana ne yaptıysak sana da aynısını yaparız’ diye tehdit ediyorlardı.”
Öldüğü sanılarak çöpe atıldı yeni bir hayat başladı
Haftalarca esir tutulduğunu ve ağır işkencelere maruz kaldığını dile getiren Pınar Yılmaz, en son gördüğü işkence sonucu baygınlık geçirdiğini ifade etti. Sonrasında ise “öldüğü sanılarak” bir çöpe atılan Pınar Yılmaz, akşam çöp toplamaya gelen temizlik işçileri tarafından bulunduğunu aktardı. Pınar Yılmaz, “Gözümü açtığımda mumya gibiydim. Ailem bile bilmiyor, uzun bir zamandır ailem beni arıyormuş. Aylar oldu, artık herkes umudu keserken, yeniden bir umut doğuyor. Kaçırılmam ve bulunmam arasında yaklaşık 50 gün bulunuyor. Annem hasta olduğu için öncelikle arkadaşlarıma haber verilmesini istedim. Kısacası bir şeyler anlattım onlara. Annemi aradılar bulunduğumu ve iyi olduğumu söylediler. Sonrasında İHD ve TİHV destekleriyle Ankara’ya tedavi olmaya gittim. Tedavim bitince yine Wan’a geldim. Tabi o süre zarfı içerisinde birçok ameliyat geçirdim kendime hemen gelmem zaman aldı” sözlerini kullandı.
Tutuklandı, işkenceye karşı bedenini ateşe verdi
90’larda maruz kaldığı işkence sonrasında da mücadelesinin devam ettiğini kaydeden Pınar Yılmaz, bu defa da tutuklama ile baskılanmak istendiğini ifade etti. 2003 yılında Wan’da arkadaşlarıyla beraber oturduğu bir mekanda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Pınar Yılmaz, işkencenin cezaevinde de devam etiğini söyledi. Henüz yaraları dahi iyileşmeyen Pınar Yılmaz, bir ihbar sonucunda 1 yıl 5 ay cezaevinde kaldı. 9 ay tek başına hücrede yaşam mücadelesi veren Pınar Yılmaz, “Öldüremediler ya bu defa da tutuklama politikası devreye girdi. Wan M Tipi cezaevine götürüldüm. Cezaevine girişte işkenceye maruz kaldım. Bir tane adli mahkumun desteğiyle banyo yapmaya çalıştım ve kıyafetlerimi giydirmede yardımcı oldu. Dilekçe getirdiler ‘Bağımsıza geç erken talih olursun’ diye, kabul etmeyince yılbaşı akşamı beni tek başıma hücreye aldılar. Sabah dilekçe yazarak, televizyon, semaver gibi taleplerde bulundum. Talebime karşı cezaevi müdürü bana ‘Burada teröristlere yer yok’ dedi. İtirafçı olursam her şeyi getireceklerini söyledi. 8 Mart’ta kolonya ile bir çiçek alıp hediye olarak yolladılar. Ben kolonyayı sakladım. Gardiyanlar bana saldırdıktan sonra o gece hücremi ateşe verdim ve kendimi yaktım. Hastaneye götürüldüm yaralarım sarıldıktan sonra cezaevine geri getirildim” ifadelerini kullandı.
‘Arkadaşlarımı gördüğüm gün bana gün doğdu’
Eylem yaptıktan sonraki gün Muş Cezaevi’ne sürgün edildiğini aktaran Pınar Yılmaz, “O gün bana gün doğdu, yaralarımı unuttum. Arkadaşlar beni görünce ağlamaya başladı. Hepsi bana sarılıp ağlıyordu ben de güldüm. Hemen kişisel ihtiyaçlarımı karşıladılar. 9 aydır gerçekten sağ çıkacağıma onları bir daha göreceğime inanmıyorlardı. Oradaki kadın arkadaşlarımın yaklaşımı, sahiplenmeleri güç verişi başka bir şeydi. Onların içinde üç buçuk ay kaldıktan sonra duruşmada tahliye edildim. Ben mücadeleme devam ettim. Yani hiçbir şekilde bu arayışlarımdan, mücadelemden vazgeçmedim. Babama verdiğim bir söz var. Ben yaşadığım sürece gerçekten failler yargılanana kadar o mücadeleyi de devam ettireceğim” sözlerini kullandı.
‘Babamın şehadetiyle ben yeniden doğdum’
Babasının katledildiği gün mücadelesinin yeşerdiğini söyleyen Pınar Yılmaz, cezaevinden çıktıktan sonra da defalarca gözaltına alındığını ve tutuklandığını dile getirdi. Pınar Yılmaz sözlerini şöyle sonlandırdı: “Beni bu sistem yokluktan var etti. Babamın şehadetiyle ben yeniden doğdum. Kürt olduğumu, bir kimlik sahibi olduğumu ve bir kadın olduğumu anladım. Bunları yaşayan yüzlerce kadın vardır. Buradan kadınlara çağrımdır, sadece iktidarın değil, eril zihniyetin şiddetine maruz kalmışlarsa bile mücadele etmeyi bilsinler.”