Cumartesi Anneleri Dargeçitli kayıplar ile Şebnem Korur için adalet istedi

  • 13:22 29 Ekim 2022
  • Güncel
 
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 1995 yılında Dargeçit’te yapılan ev baskınlarının ardından gözaltında kaybettirilenlerle mücadele destekçilerinden TTB Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı için adalet istedi.
 
Cumartesi Anneleri kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için her hafta Galatasaray Meydanı’nda düzenledikleri eylemin 918’incisini meydanın kendilerine yasaklanmasından dolayı online gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, 29 Ekim - 8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin Dargeçit’te ağır silahlı asker ve korucular tarafından yapılan ev baskınlarında gözaltına alınarak kaybettirilenler ile 2003 yılında Türk Tabipler Birliği adına Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği de yapan, mücadele destekçilerinden tutuklanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı için adalet talep edildi.
 
‘Şebnem’in tutuklanması hukuksuzluğun son örneği’
 
Eylemde bu hafta açıklamayı İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şube Yönetimi üyesi Hicran Erdinç okudu. Hicran, hakikate ve adalete ulaşmak için başvurdukları yargı makamlarının hukukun tarafsız, doğru, adil ve etkin bir şekilde uygulanmasını sağlama görevini yerine getirmediğine vurgu yaptı. Tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren yargının aldığı kararların, hakikat arayışçıları üzerindeki baskıyı arttırmanın aracı haline dönüştürüldüğünü belirten Hicran, “1996'da Birleşmiş Milletler Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi adına, Bosna’nın Kalesija bölgesinde toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin otopsi çalışmaları başta olmak üzere pek çok ulusal ve uluslararası hak ihlalinin araştırılmasında, belgelenmesinde, protokollerin oluşturulmasında görev alan, eğitimler veren Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın mesnetsiz suçlamalarla tutuklanması, yargının hukuksuz kararlarının son örneği oldu” ifadelerini kullandı.
 
Dargeçitli kayıplar ve Şebnem için adalet…
 
Bu haftaki eylemlerinde, 2003 yılında Türk Tabipler Birliği adına Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği de yapan, kayıplarını arama mücadelelerinin destekçilerinden Şebnem Korur Fincancı için de adalet istediklerini dile getiren Hicran, “Fincancı’nın dediği gibi, ‘İnsan hakları mücadelesi doğası gereği boyun eğmez bir duruştur. Saldırılarla susturulamaz!’ 918’inci haftamızda gözaltında kaybedilişlerinin 27’nci yılında Dargeçitli kayıplarımızı unutmadık diyerek kamuoyu karşısındayız. 29 Ekim – 8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin/Dargeçit’te ağır silahlı askerler ve korucular tarafından yapılan ev baskınlarında dört çocuk, iki lise öğrencisi ve iki kadının da aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Dargeçit Jandarma Taburuna götürüldü. Gözaltında tutulanlardan bazıları bir süre sonra serbest bırakıldı. Ancak 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun ve 57 yaşındaki Süleyman Seyhan evlerine geri dönemedi” diye konuştu.
 
Gözaltında katledilip kuyulara gömüldükleri gerçeği…
 
Kayıpları soran ailelere, “Sorgu sonrası serbest bırakıldılar, dağa gitmişler” cevabının verildiğini aktaran Hicran, “Olaydan 4 ay sonra 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan’ın kafası olmayan yakılmış bedeni bir kuyuda bulundu. Seyhan’ın bulunmasından iki gün sonra da onun bulunduğu yer hakkında ailesine bilgi verdiği ve taburda yaşananları üst makamlara aktarma potansiyeli taşıdığı gerekçesiyle Dargeçit Jandarma Taburunda görevli uzman çavuş Bilal Batırır da kaybedildi” dedi. Çocuklarını bulmak için ailelerin yaptıkları suç duyurularının etkin bir biçimde soruşturulmadan takipsizlikle sonuçlandığını söyleyen Hicran, “Ailelerin ve İnsan Hakları Derneği’nin 29 Mayıs 2009 tarihli başvurusu ve İHD Mardin Şubesi’nin çabası sonucunda Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı yeniden açtı ve soruşturma başlattı. Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında Dargeçit kayıplarının gözaltında öldürülerek kuyulara gömüldüğü gerçeği ortaya çıktı” cümlelerini kullandı.
 
Delillere rağmen faillere beraat!
 
2012 – 2013 ve 2015 tarihleri arasında tanık beyanlarına dayanarak yapılan kazılar sonucunda gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldığının bilgisini veren Hicran, savcılığın hazırladığı iddianamenin de mahkeme tarafından kabul edildiğini paylaştı. Hicran, dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in de aralarında bulunduğu 18 fail hakkında “taammüden öldürmek” suçundan dava açıldığını belirtti. Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 7 Dargeçitli ve uzman çavuş Bilal Batırır’ın nasıl ve kimler tarafından kaybedildiklerinin tüm detaylarıyla mahkeme kayıtlarına geçtiğini ifade eden Hicran, “Dava dosyasında sanıkların sorumluluğuna işaret eden birbiriyle tutarlı çok sayıda tanık beyanı ve bu beyanları destekleyen deliller yer almasına rağmen mahkeme sanıklar hakkında ‘kesin delile ulaşılmadığı’ gerekçesiyle beraat kararı verdi” şeklinde konuştu.
 
‘Suçu karşılayan cezalara hükmedin’
 
Bunun üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne itiraz başvurusu yapıldığını söyleyen Hicran, “Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne sesleniyoruz, dosyayı değerlendirirken sanıklar aleyhine mahkeme tutanaklarına giren tanık beyanları ve delilleri dikkate alın. Failler hakkında işledikleri suçu karşılayan cezalara hükmedin. Unutmayın ki bu suçu işleyenler kadar suçun üstünü örtenler, cezasız bırakanlar da insanlığın vicdanında suçludur. Kaç yıl geçerse geçsin Dargeçitli Kayıplar için tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 219 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” sözleriyle seslendi.
 
‘Devlet katilleri korudu!’
 
Çocuklarını kaybettikten sonraki hukuksal girişimlerine dikkat çeken gözaltında kaybedilen Abdurrahman Coşkun'un abisi Mehmet Coşkun ise tüm çabalarına rağmen dosyanın beraat ile sonuçlanmadığının altını çizdi. Zaten adalete güvenlerinin olmadığını ve bundan da haklı çıktıklarını belirten Mehmet, elde olan delillere rağmen faillerin beraat ettirildiğini kaydetti. Dava dosyasının “güvenlik” bahane edilerek Adıyaman’a taşındığını ifade eden Mehmet, “Devlet katilleri korudu. Bizler kendi imkanlarımız ile duruşma salonlarına giderken, katillerin hiçbiri duruşma salonlarına gelmedi. Onlar daha sonra beraat ettirildi. Onlar bizim vicdanımızda beraat etmediler. Bizler onların yasalarını kabul etmiyoruz ve bizim için geçerliliği yoktur bu kararın” şeklinde konuştu.