CİSST’ten Özge Akyüz: Hapishanelerdeki kadın yoksullaşması gündemimizde
- 09:06 18 Temmuz 2022
- Güncel
Dilan Babat
ANKARA - Cezaevlerinde kadınların yaşadığı hak ihlallerine dair konuşan CİSST avukatlarından Özge Akyüz, cezaevlerinde 12 bin 500 kadının bulunduğunu belirtti. Özge, ekonomik krizin bir sonucu olarak “cezaevlerinde kadın yoksullaşmasının” da gündemlerinde olduğunu kaydetti.
Türkiye ve bölge cezaevlerinde hak ihlalleri günden güne artıyor. Kadın ve LGBTİ+ tutsaklar ise cezaevinde bu hak ihlallerini birçok boyutu ile yaşıyor. Her alanda olduğu gibi cezaevlerinde de ayrımcılığa maruz kalan kadınlar, ekonomik krizi derinden yaşıyor. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), cezaevlerinde kadın yoksullaşmasına karşı ve kadınların özgün ihtiyaçlarını karşılaşması amacıyla birçok kampanya başlattı. CİSST Hapiste Kadın Tematik Alan Temsilcisi Avukat Özge Akyüz, kadınların cezaevlerinde yaşadığı hak ihlalleri ve başlattıkları kampanyalara dair konuştu.
Cezaevlerinde 12 bin 500 kadın bulunuyor
Ataerkil toplumlarda suç ve ceza alanlarının da cinsiyete göre şekillendiğini söyleyen Özge, kanunların ve cezaevlerinin erkeklere göre dizayn edildiğini kaydetti. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 9 Haziran’da paylaştığı verilere değinen Özge, “Verilere göre 1 Haziran itibariyle Türkiye hapishanelerinin kapasitesi 275 bin 843. Bu hapishanelerde kalan mahpus sayısı ise, 317 bin 365. Burada da 12 bin 500 yetişkin kadın bulunuyor. Burada kaç kız çocuğunun annesinin yanında olduğuna dair bir veri paylaşılmamış” dedi. Genel tutsak sayısı içerisinde kadın tutsakların azınlıkta olması ve toplumsal cinsiyet eksenli bakış açısından kaynaklı kadın tutsakların özgün ihtiyaçlarının görülmediğine dikkat çeken Özge, cezaevlerinde kadınlara yönelik bir körlük oluştuğunu ifade etti.
‘Kadınlar doğrudan ayrımcılığa maruz kalıyor’
Özge, kadınların doğrudan ya da dolaylı olarak ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtirken, özgün ihtiyaçların görülmemesinin de dolaylı bir ayrımcılık anlamına geldiğini söyledi. Kadınların doğrudan maruz kaldıkları ayrımcılığa da yer veren Özge, “Şöyle bir başvuru almıştık; karma bir hapishanede tek başına kalan bir kadın mahpus havalandırmada şarkı söylediği için, ‘Yan tarafta erkekler var bu kadar sesli şarkı söyleme’ denilerek uyarılabiliyor. Kıyafetlerinden kaynaklı uyarıldıklarına dair başvurular da alıyoruz. Böyle bir denklemde hapishaneler genel olarak görülmeyen alanlar olduğu için kadın mahpusların özgün ihtiyaçları da iyice görünmeyen bir yerde duruyor” şeklinde konuştu.
Kadın yoksullaşması
Cezaevlerinin mimari yapısının da kadınlar için dezavantaja dönüştüğüne vurgu yapan Özge, “Yapısal olarak hapishanelerde yeni bir düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. Fiziksel şiddet anlamında biz de başvurular alıyoruz. Aldığımız başvurularda geçen seneye oranla bir artış olduğunu söyleyebiliriz. İddiaların etkili olarak soruşturulması gerekiyor, etkin soruşturmalar yapılmadığında ise ihlaller de bundan kaynaklı artabiliyor. Genel kapsamlı baktığımızda her bir ihlal bütünlüklü sorunun bir parçası. Yaşanan sorunlardan birisi de hapishanelerde kadın yoksullaşması. Bu yıl bizim de gündemlerimizden birisi bu. Ekonomik kriz toplumu çok etkiledi, bu hapishaneleri de etkiledi. Hapishanelerde sosyolojik yapıya baktığımızda genel olarak yoksul ailelerin çocukları diyebiliriz. Bu insanların çoğunlukla dışarıdan gelen bir gelirleri yok. Aileleri tarafından destekleniyorlar, ailelerinin ekonomik durumunun olmaması halinde bu insanlar da bir gelire sahip olamıyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘Koşullar, mahpusları evliliğe zorlayabiliyor’
Tutsakların cezaevlerinde yaşadıkları sorunları paylaşan Özge, şu ifadeleri kullandı: “Hapishanelerde üç öğün yemek ve aydınlatma dışında her şey ücretli. Ped ihtiyacından iç çamaşırı ve içme suyuna kadar kantinde satılıyor. Kantinde satılan malzemelerin fiyatları gittikçe genişletiliyor ve dışarıdan alınma uygulaması da genişliyor. Ailesinden ekonomik olarak desteklenmeyen mahpuslar ya çalışıyorlar ki bu çalışmanın biri de ‘iyi hal’ koşulu. Siyasi mahpuslar hapishanelerde çalışmayı bir ‘ekonomik sömürü’ olduğu için tercih etmiyorlar. Aynı zamanda iyi hal şartı bulunduğu için çalışmıyorlar. Ağırlaştırılmış müebbet alan mahpuslar ve LGBTİ+ mahpuslar da hapishanelerde çalışamıyorlar. Yabancı uyruklu mahpuslar da bürokratik engeller ile karşılaştıklarında hapishanelerde çalışamıyor. Adli mahpuslar da birbirinin çamaşırını yıkamak suretiyle ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Onlar arasında çamaşırı yıkanan ve yıkatan denilerek bir hiyerarşiye neden oluyor. Kadın mahpuslar erkek mahpuslar ile mektuplaşarak kendilerine pul gönderilmesini sağlayabiliyorlar, bir kadın mahpus bir erkek mahpus ile hem ihtiyaçlarını karşılanması hem de ‘Bir ailem olsun’ diye evlenebiliyor. Bunlar eğer çaresizlikten yapılıyorsa ilerleyen süreçlerde kadınlarda travmaya neden oluyor. Siyasi mahpuslarda kolektif bir ekonomi ile çalışıyorlar. Ama dışarıdan onlara yardımda bulunan insanların cezai soruşturmaya tabi olabilmesinden kaynaklı onlar için bu alan daraltıyor.”
‘Hapishanelerde fabrikalaşma sistemi var’
Cezaevlerindeki insanların asgari ücretin çok daha altında ücretlerle çalıştığını söyleyen Özge, çalışanların uzun vadede sigortalı kollardan yararlanamadığını dile getirdi. Özge, “İş kazası, meslek hastalığı ve annelik gibi sigorta kollarından yararlanıyorlar. İnfaz kanunda çalışan mahpuslar için ‘dış dünyaya hazırlamak ve çıktıklarında bir mesleklerinin olmasını sağlamak’ olarak geçiyor ama hapishanelerde mevcut çalışma koşullarına baktığımızda böyle olmadığını anlamak mümkün. Hapishanelerde derinleşen bir ‘fabrikalaşma’ sistemi var. Kadınlar toplumsal ataerkil bakış açısından kaynaklı özel alanlara kapatılarak kamusal alanda bulundurulmuyor. Kamusal alanda da kadın işi denilen işler oluşturuluyor. Burada da böyle, tekstil, mantı atölyeleri, temizlik, bulaşık yıkama gibi alanlarda çalıştırıyorlar. Ailesinden uzak hapishanelerde kalan mahpuslar var. Yol masrafı, kalacak yer masrafları çok arttı aileler bunları karşılayamıyor” sözlerine yer verdi.
‘İnfaz yakmalarına dair çok fazla başvuru var’
İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla artan infaz yakmalara dikkat çeken Özge, infaz yakmalara dair yoğun başvurular aldıklarını kaydetti. Özge, “Son iki sene yapılan değişiklikler ile İdare ve Gözlem Kurulu’nun yetkisi çok genişletildi. İyi halden değerlendirme ölçütleri genişletildi. Eskiden disiplin cezasından iyi hal kazanmak bir ölçüt iken, şimdi birçok ölçüt var. ‘Kaç litre su kullanıyorsunuz? Kaç kitap okuyorsunuz? Bunlar dışarıdan mı geldi? Kütüphaneden mi alındı’ gibi sorular var. Hapishanelerde bulundukları suçtan ‘Pişman mısınız değil misiniz’ diye sorular da geliyor. Böyle olduğunda burada da bir belirsizlik oluşuyor. Bu bir keyfiyete de neden olabiliyor. Bu noktada bolca başvuru alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Kampanyalar
Özge, CİSST olarak, kadın yoksullaşmasına karşı 2017 tarihinde başlattıkları hapishanelerde “Ücretsiz ped istiyoruz” kampanyasına değindi. Kampanyaya 88 kadın ve LGBTİ+’ın imza attığını aktaran Özge, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün cezaevi idarelerine kadınların başvuruları dahilinde bunların ücretsiz dağıtılması yönünde talimat geçtiğini belirtti. Özge, “Bu kampanyadan haberi olan kadınlar başvurarak ihtiyaçlarını alabiliyor. İdare başvuruyu reddettiği takdirde, ret kararına yönelik infaz hakimliğine başvuruyorlar ve lehe kararlar çıkıyor. Ama kanunda buna yönelik bir hüküm yok ve bu hükmün getirilmesi için çalışmamız var. Pandemi sürecinde ‘Hapishanelere ücretsiz temizlik kiti’ kampanyamız vardı. Hapishanelerde bulundurulabilecek eşyalara ilişkin yönetmelik var. Yönetmelikte bulundurulacak eşyalardan söz ediliyor ama temel sağlık ihtiyaçlarının ücretsiz olarak verilmesinden söz edilmiyor. Buna yönelik bir kapmaya başlattık. Kadın yoksullaşmasına dair atölye düzenlemeyi düşünüyoruz” dedi.