Tahliyesi engellenen Berrin’den mektup: Rehin tutuluyoruz
- 09:04 14 Temmuz 2022
- Güncel
Öznur Değer
ANKARA - Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutulan ve İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliyesi engellenen siyasi tutsak Berrin Sarı, “Son süreçlerde hapishane idaresi hak ihlallerinde sınır tanımamakta, adeta siyasal iktidarın uzantısı haline gelmiş, tüm keyfi uygulamaları kendine mübah görmektedir. Bulunduğumuz hapishanede sayısız hak ihlaline maruz kalıyoruz” sözleriyle duyarlılık çağrısında bulundu.
Ekonomiden savaş politikalarına kadar yaşamın tüm alanlarına sirayet eden kaos ve baskı hali cezaevlerindeki yansımalarını daha derinden hissettiriyor. Ekonomi politikalarını, savaş konseptini, tecrit siyasetini yoğun bir şekilde hisseden tutsaklar, tutuldukları cezaevlerinde ciddi hak ihlalleriyle karşı karşıya.
15 Temmuz 2016 Darbesi'nin ardından 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal’in (OHAL) ardından cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ivme kazandı. Birçok hakkı ellerinden alınan tutsaklar, işkencelerle karşı karşıya kaldı. 1 Ocak 2021’den itibaren ise yeniden düzenlenen İnfaz Kanunu çerçevesinde cezaevlerinde oluşturulan İdare ve Gözlem Kurulu, yeni hak ihlallerinin merkezi haline gelmeye başladı. Hasta tutsaklar için tedavi koşullarının sağlanmadığı, tahliye edilmediği ve ölüme terk edildiği bu günlerde cezaevlerinin en büyük sorunlarından biri de İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tutsakların infazının yakılması ve tahliyelerinin ertelenmesi sorunu oldu.
Sincan Kadın Cezaevinde kadınlar tahliye edilmiyor
İdare ve Gözlem Kurulu’nun yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2021 tarihinden bu yana çeşitli cezaevlerinden çok sayıda tutsağın, kurul kararı gerekçe gösterilerek tahliyesi engellendi. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi ise “tahliye etmeme” politikasını en yoğun uygulayan ve çok sayıda hak ihlalinin yaşandığı cezaevlerinden biri. Şimdiye kadar aralarında gazeteci Dilan Oynaş’ın da bulunduğu Rojdan Erez, Hanım Yıldırım, Jiyan Ateş, Berrin Sarı, Sabite Ekinci ve Sedef Demir olmak üzere 7 kadının tahliyesi kurul kararı gerekçe gösterilerek engellendi.
Hak ihlallerinin ayyuka çıktığı Sincan Cezaevi'nde tutulan ve 20 Aralık 2021’de hükmünü bitirerek tahliye edilmesi gereken ancak İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliye edilmeyen tutsak Berrin Sarı ajansımıza gönderdiği mektup ile maruz kaldıkları hak ihlallerini anlattı.
6 yıldır cezaevinde
Berrin, 20 Mayıs 2016’da Bitlis’te “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla tutuklanarak Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi. 2 yıl sonra başlayan yargılamasında ise “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası alan Berrin, 6 ay tutulduğu Bitlis Cezaevinden Sincan Kadın Kapalı Cezaevine sürgün edildi.
7 aydır kurul engeli sürüyor
5 yıldır Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutulan Berrin, tahliye olması gereken 20 Aralık 2021’de İdare ve Gözlem Kurulu’nun ‘iyi halli’ olmadığı iddiasıyla verdiği karar gerekçe gösterilerek tahliye edilmedi. Tahliyesini 3 ay erteleyen kurul, Mart 2022’de yeniden toplanarak “iyi halli” olup olmadığı yönünde karar verdi. “İyi halli olmadığına” yönelik ikinci bir rapor veren kurul, Berrin’in tahliyesini 6 ay daha erteledi. Üçüncü raporu Eylül ayında değerlendirecek olan kurul, Berrin’in “iyi halli” olup olmadığına hükmedecek. Yoruma dayalı sorulan sorular ve pişmanlık dayatmasında bulunulmasından kaynaklı kurula çıkmayı reddeden Berrin hakkında disiplin cezaları da verilmeye devam ediliyor. Hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda Berrin’e 1 ay iletişim araçlarından yoksun bırakılma cezası verildi.
Berrin’in mektubu şu şekilde:
“Başta selam ve sevgilerimi gönderiyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Her açıdan iyisinizdir umarım. Bizler de iyiyiz. Gün geçtikçe ağırlaşan hapishane koşullarına karşı yaşam enerjimizi koruma çabasındayız. Özelde son süreçlerde hapishane idaresi hak ihlallerinde sınır tanımamakta, adeta siyasal iktidarın uzantısı haline gelmiş, tüm keyfi uygulamaları kendine mübah görmektedir. Anayasal haklarımızın ihlal edilmesinin bu kadar olağanlaşmış olması durumu ancak yetkililerin ve kamuoyunun vicdanı ile değişebilir. Bu nedenle son süreçlerde çok sık yaşadığımız hak ihlallerini sizinle paylaşmak istiyorum.
İdare ve Gözlem Kurulu’nun kendi soyut kanaatleriyle rehine tutuluyoruz
Öncelikle 20 Aralık 2021’den bu yana hukuksuz bir şekilde tahliyem engelleniyor. Bulunduğum Hapishanede benim dışında 6 arkadaşım daha aynı hukuksuzluğa maruz kalıyor. Bu hukuksuzluk Ocak 2021’de yürürlüğe giren yeni İnfaz Yasası kapsamında bizlere dayatılıyor. Bu yasa zaten kendi başına Anayasa’yı AİHS ile güvence altına alan birçok hakkımızı ihlal ediyor. Siyasi iktidarla işbirliği içinde olan İdare ve Gözlem Kurulu’nun kendi soyut kanaatleriyle rehine tutuluyoruz. Zaten yargılama süreçlerimiz bitmiş olmasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu kendini kanun yerine koyarak bizleri yargısız cezalara tabii tutmak istemektedir. Bu aynı zamanda büyük bir suçtur. Benzer suçları işleyen hakimler bugün paralel devlet yapılanması iddialarıyla yargılanmaktadırlar. Ancak iktidar ve yandaşlarının işlediği suçların önü alınmamakta, aksine her türlü hukuksuzluğu kendilerine hak görmektedirler. Onların hukuksuzluğu bizim haklarımızın ihlali oluyor. Bir an önce bu haksızlığın son bulması gerekmektedir.
Yaşam ve özgürlük hakkımız ihlal ediliyor
Özgürlük hakkımızı bu kadar kolay ihlal eden bir hapishane idaresinin ihlalleri elbette bununla sınırlı olmaz. Yıllardır bulunduğum hapishanede oda değişim taleplerimiz karşılanmıyor. Gereklilik arz etmediği müddetçe bu talepte bulunmuyor olmamıza rağmen zaruri ihtiyaç olan durumlarda da yapılmamakta. Örneğin, hasta arkadaşlarımız alt katlardaki nemden dolayı üst katta kalmak zorundalar ve bu temelde defalarca oda değişimi talep ettiler ama bu talepleri karşılanmadı. Bu açıkça yaşam hakkına zarar verilmesidir. Görüldüğü üzere en temel haklarımız olan yaşam ve özgürlük hakkı bu denli ihlal ediliyorken gerisini siz düşünün.
10 saatlik sohbete 2 saat çıkarılıyoruz
Bir de pandemi sonrası kısıtlamalarıyla yaşadığımız hak ihlallerine değinmek istiyorum. Pandemi boyunca hiçbir sosyal hakkımız tanınmadı. Pandemi sonrasında ise yani birkaç aydır, bu haklarımız çok kısıtlı bir şekilde verilmeye başlandı. 10 saatlik sohbete 2 saat çıkarılıyoruz. Normalde farklı koğuşlarda bulunan 10 arkadaşımızla sohbete çıkma hakkımız varken, biz sohbete iki koğuş olarak çıkartılıyoruz. Yani yine 24 saat beraber olduğumuz koğuş arkadaşlarımızla. Bu durum zaten etkinliğin mantığına aykırıdır. Sonuçta aynı koğuşta bulunduğum arkadaşlarımla 24 saat sohbet edebilirim. Yine spor faaliyetlerine de yalnızca bulunduğumuz koğuş ile çıkartılıyoruz. Normalde 10 kişi olarak çıkmamız gerekirken şu anda 4 kişi çıkartılıyoruz. Kurslara pandemiden beri hiç çıkartılmadık.
30 dakikalık görüşlerimiz en fazla 45 dakika olarak değiştirildi
Telefon görüşlerimizi haftada 10 dakika olarak koğuşlarımızda yapılan telefon kabinlerinden yapıyoruz. Kabinler görüntülü arama için yapılmış olsa da biz siyasi tutsaklara görüntülü arama verilmiyor. Kabinde yaptığımız 10 dakikalık sesli aramada da arızadan dolayı karşı taraf sesimizi duymakta zorlanıyor. İletişim hakkımız bu kadar kısıtlanıyorken, aylık açık görüşlerde daha büyük sorunlarla karşılaşıyoruz. Ailelerimiz buradan çok uzak olduğundan gelmekte zorlanıyorlar. Benim ailem en son pandemiden önce ziyarete gelebilmişti. Görüş süresi çok kısıtlı olduğundan durum daha da zorlaşıyor. Meclis’te açık görüşlerin bir buçuk saat olduğu kararı geçtiğinden bu yana 30 dakikalık görüşlerimiz en fazla 45 dakika olarak değiştirildi. Yıllarca görüşmediğimiz ailelerimizle 45 dakika görüştürülmemiz vicdanen kabul edilmemelidir. Bu bile çok görülüyor olmalı ki görüşte arkadaşlarımız ailelerine sarıldıkları için disiplin cezaları almıştır.
Sarılmamız, Kürtçe şarkı söylememiz, halay çekmemiz disiplin soruşturmasına konu olabiliyor
Zaten son bir yıldır verilen disiplin cezalarında sınır tanınmamaktadır. Her an her şey disiplin soruşturmalarına konu olabiliyor. Sarılmamız, Kürtçe şarkı söylememiz, halay çekmemiz en doğal hakkımız olan protesto hakkımızı kullanmamız, aramada koğuşlarımızdan alınan eşyalarımız ve daha birçok şey… Yanımda bulunan arkadaşlarım bu haksızlıkların son bulması talebiyle 3 günlük açlık grevi eylemine girdi bundan dolayı da disiplin cezası verildi.
Bulunduğumuz hapishanede sayısız hak ihlaline maruz kalıyoruz. Haklarımızdan yararlanamıyoruz. Bu ihlallerin son bulması ve haklarımızın tanınması için her kesimin konuyla yakından ilgilenmesi çağrısında bulunuyorum.”