DTK’den ‘Tecridi kırıp özgürlüğümüzü inşa edelim’ çağrısı

  • 09:59 12 Temmuz 2022
  • Güncel
DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dikkat çeken DTK Sağlık Meclisi, “Tecrit toplumsal soykırımdır. Direnişi büyüterek, tecridi kırıp, barış ve özgürlüğümüzü inşa edebiliriz” dedi.  
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Sağlık Meclisi, başta PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecrit olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada İmralı ve Türkiye cezaevlerinde uygulanan tecride, savaş politikalarına, hasta tutsakların durumuna dikkat çekildi. 
 
Cezaevlerinde Esat Oktay pratikleri
 
Devlet politikalarının bir parçası olarak İmralı ve tüm cezaevlerinde uygulanan tecridin “sınır tanımaz bir noktaya geldiği” belirtilen açıklamada, “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999’da NATO’nun Gladyo yapılanması tarafından, komplo sonucu tutuklanınca tecrit ve devamında Kürt halkının imhasına yönelik konsept hazırlandı. Özel savaş politikaları ile devam ettirilen tecrit İmralı zindanında yoğunlaştırıldı. Komplo ile önderliksiz bırakılmaya çalışılan Kürt halkı, sınırsız bir sömürgecilik kıskacına alınmak istendi. Siyasi iktidarın İmralı cezaevinde geliştirdiği tecrit sistemi; bütün cezaevlerine taşırılarak, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, sağlığa erişim ve yaşam hakkı cezaevlerinde daha da derinleşen sorunlar haline gelmeye başladı. Cezaevlerinde devreye sokulan konsept ile cezaevleri işkence alanına dönüştürüldü. Son dönemlerde cezaevlerindeki yönelimlere bakıldığında Esat Oktay pratiklerinin AKP-MHP vesayetinde devam ettiğini görmekteyiz” denildi. 
 
‘Sağlıksız toplumun zeminidir’
 
“Sağlık, ekolojik, toplumsal, kültürel, siyasal, biyolojik, ruhsal bütünlük olarak tanımlanır” sözleri kullanılan açıklamada, “Bu tanıma baktığımızda tecridin insanın sağlığına bir saldırı sistemi olduğunu görebiliriz. Bu yüzden tecrit sistemi en temelde sağlıksız birey ve toplum yaratmanın zeminidir. Ki bugün tecrit sistemine baktığımızda devletli uygarlık sistemleri bireyi ve toplumu sağlığından kopartarak hastalığı yaratanın en temelde kendisi olduğunu tekrar göstermiştir. İmralı’da uygulanan sistem ise daha derin olup tecrit içinde tecrit sistemidir. Şu an Türkiye cezaevlerinde uygulanan tecrit sistemi; başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve siyasi tutsaklar şahsında bir bütünen topluma uygulanmak istenen politikaların ilk üretildiği alanlar haline getirilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
 
59 tutsak yaşamını yitirdi
 
Cezaevlerindeki tecridin yanında, Kürtlere karşı uygulamalarda da bir yarı açık cezaevi pratiği sergilendiği vurgulanan açıklamada, “İmralı başta olmak üzere Türkiye cezaevlerinde ağırlaştırılan tecrit, barış ihtimaline karşı savaşı, hak ve özgürlüklere karşı antidemokratik uygulamaları, sağlıklı yaşama karşı ekolojik tahribatı derinleştirerek toplum bir bütün hastalıklı kılınmaya çalışılmıştır. Cezaevlerinin insanlık suçu işlenen alanlara dönüştüğünü tekrar belirtiyoruz. Şu an Türkiye cezaevlerinde Nisan 2022 yılı itibarı ile 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta mahpus bulunmaktadır. Şu an ki durumu ile cezaevinde olmaması gereken yüzlerce hasta tutsağın cezaevinde sağlık hizmetine erişim hakkı dahi tamamen ortadan kaldırılmıştır. 2021 yılından bu yana 59 mahpus yaşamını yitirdi” sözlerine yer verildi. 
 
ATK kararları
 
Adli Tıp Kurumu’nun hasta tutsaklara verdiği “Cezaevinde kalabilir” şeklindeki raporlara da işaret edilen açıklamada, bu durum “insanlık suçu” olarak tanımlandı. Açıklamada, İmralı’ya karşı yürütülen politikanın, savaşın ve sömürünün yaygınlaşmasına neden olduğuna dikkat çekilirken, Abdullah Öcalan şahsında tüm Kürt halkına yönelik devreye sokulan soykırım politikaları ile sağlıklı yaşamın en önemli belirleyenlerinden bir tanesi olan siyasal iyilik halinin ortadan kaldırılmak istendiği kaydedildi. Açıklamada, “Siyasi ve toplumsal özgürlüklere yönelik saldırılar, doğa talanı, kimyasal silahların kullanımı, fuhuş ve uyuşturucu yapıcı maddelerin yaygınlığı, kolluk tarafından bilinçli işlenen suçlar, kültürel değerlere saldırı vb. Politikaların sürdürülmesi, uygulanan tecrit politikalarına bağlı olduğu açıktır. Siyasal sağlıktan ruhsal bedensel ekolojik kültürel sağlığa kadar bir bütünen sağlıksızlığı yaşayan toplum gerçekliği varken, önderliksel çıkış ile beraber kendi yaşamına sahip çıkmak için daha çok direnen Kürt gerçekliği açığa çıkmıştır” denildi. 
 
Tecridi kırma çağrısı
 
Abdullah Öcalan’ın sağlığı ile toplum sağlığının sıkı sıkıya birbirine bağlı olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şunlar belirtildi: “En temelde de Sayın Abdullah Öcalan Kürt halkının önderi olduğu için sağlığı Kürdistan halkının da sağlık sorunudur. Tecrit sadece adil yargılanma hakkından yoksun bırakılma olmayıp, geliştirilen özel savaş teknikleri ile toplumsal soykırımdır. Bu nedenle savaşa ve soykırıma karşı yürütülen demokrasi,  özgürlük ve hak mücadelesi de tecridi kırmaya yönelik olmalıdır. ‘Önderliğimizin sağlığı bizim sağlığımızdır ve tecrit toplumsal sağlıksızlıktır’ şiarı ile direnişi büyüterek, tecridi kırıp, barış ve özgürlüğümüzü inşa edebiliriz. Sömürgeci ve istilacı politikalara karşı sağlıklı ve özgür bir yaşam inşa etmek en öncelikli yurtseverli görevimizdir.”