Taranan mülteci minibüsüne ilişkin rapor: Kolluk sorumlu

  • 15:44 5 Temmuz 2022
  • Güncel
VAN - Saray’ın Karahisar Mahallesi'nden askerler ve korucular tarafından mültecileri taşıyan minibüsün taranmasına ilişkin hazırlanan raporda, “Tanık anlatımları, olayın yaşandığı süreçte çekilen fotoğraf ve video kayıtlarından, olay sonrası heyet tarafından yerinde yapılan incelemelerden gerek bu rapora konu olay sebebiyle göçmen kaçakçılığı suçu işleyenler ve gerek yol kontrolünü köyün orta yerinde ve okul önünde yapan kolluğun çeşitli milletlere mensup göçmenlerden birinin hayatını kaybetmesi ve çok sayıda göçmenin de yaralanmalarında sorumlu ve kusurlu oldukları anlaşılmıştır” ifadelerine yer verildi. 
 
Van'ın Saray ilçesine bağlı Karahisar Mahallesi'nde askerler ve korucular tarafından Afganistanlı mültecileri taşıyan minibüsün taranması sonucu 4 yaşındaki bir çocuk yaşamını yitirmiş 13 kişi de yaralanmıştı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Van Çocuk Komisyonu, Serhat Göç-Der  tarafından oluşturulan heyet, yaşananlara ilişkin hazırladıkları raporu açıkladı. Açıklama ÖHD Van temsilciliği binasında gerçekleştirildi.
 
Raporu okuyan ÖHD’li Van Şube Yöneticisi Mehtap Işık, Saray ilçesi Koçbaşı, Turan Mahalleleri istikametinden gelen minibüsün, Karahisar Mahallesi’nde görevli asker ve korucularca uzun namlulu silahlarla hedef alınmak suretiyle ateş altına alınması üzerine araçta bulunan bir çocuk göçmenin yaşamını yitirdiğini çok sayıda göçmenin ağır yaralandığını belirterek, “Tanık anlatımları, olayın yaşandığı süreçte çekilen fotoğraf ve video kayıtlarından, olay sonrası heyet tarafından yerinde yapılan incelemelerden gerek bu rapora konu olay sebebiyle göçmen kaçakçılığı suçu işleyenler ve gerek yol kontrolünü köyün orta yerinde ve okul önünde yapan kolluğun çeşitli milletlere mensup göçmenlerden birinin hayatını kaybetmesi ve çok sayıda göçmenin de yaralanmalarında sorumlu ve kusurlu oldukları anlaşılmıştır” dedi. 
 
‘Hastanede olan yaralı göçmenlerle görüşmelere izin verilmemiştir’
 
Mehtap, Van Valiliği’nin seken kurşundan dolayı ölüm ve yaralanmaların olduğunu ifade eden açıklamasının aksine,  aracın hedef alınması ile araçtan göçmenlerin inmelerine rağmen ateşe devam edilmesi sebebiyle ölüm ve yaralanmalar meydana geldiğini belirtti. Mehtap, “Olayda, araçta olan göçmenlerin akıbeti hakkında kolluk kuvvetleri heyetimizin bilgi edinmesini engellemiştir. Zira hastanede olan yaralı göçmenlerle görüşmelere izin verilmemiştir. Köy içerisinde bulunan ve olaya müdahale eden Jandarma Komutanlığı ile bu olay hakkında kendileriyle bilgi amaçlı görüşme talebimizi olumsuz cevaplamışlardır. Bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde olayda şüpheli sıfatıyla kolluk kuvvetlerinin bulunması sebebiyle adli soruşturmanın sağlıklı yürütülmesinde kuşku duyulmuştur. Olayda bahsi geçen aracın sadece tekerlerine ateş açılmadığı aracın teker üstü ve cam altı bölümlerinde kurşun delikleri olduğu, araç yakıt deposunun dahi zarar gördüğü, yakıtın olay yerine döküldüğü anlaşılmıştır” diye konuştu. 
 
Raporun sonuç ve öneriler kısmında ise şunlara yer verildi:
 
"*Saray Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 03.07.2022 tarihinde meydana gelen olaya ait maddi gerçeğin ortaya çıkması için olayın bütün yönleri ile araştırılması ve adil bir yargılama yapılabilmesi için soruşturmanın AİHS’in 2. maddesinde düzenlenen “yaşam hakkı” ışığında “olası kast ile öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçu” temelinde etkin, eksiksiz, süratli ve düzenli bir şekilde yürütülmelidir.
 
* Olayla ilgili soruşturma, bağımsız ve tarafsız bir soruşturmanın gereği olarak bizzat savcılık eli ile yerine getirilmelidir. İş bu nedenle olayda yer alan kolluk kuvvetlerinin bulunduğu karakolların soruşturmayı yapan kolluk olarak dâhil edilmemesi gerekmektedir. 
 
* Olaya karışan göçmen kaçakçılarının derhal yakalanması, olayda kullanılan tüm silahlara el konulmak suretiyle balistik incelemelerinin yapılması, tüm boş kovanlar toplanılmalı, ivedi bir şekilde araçta yer alan göçmenlerin de dâhil olacağı şekilde olay yerinde keşif yapılması, bu raporda bahsi geçen görgü tanıkları ile başkaca görgü tanıklarının tanık sıfatıyla dinlenilmeleri, ölüme ve yaralamaya sebep olan kurşunların hangi silahtan çıktığı tespit edilerek failin tespit edilmesi ve tüm bu işler yapılırken delilleri karartma şüphesi sebebiyle olaya dahli olan tüm şüphelilerin yargılamasının tutuklu yapılması gerekmektedir.  
 
* Endüstriye dönüşen, organize ve örgütlü olarak işlendiği açık olan göçmen kaçaklığı suçu ile mücadelede, yargının cezasızlık politikasına son vererek bu suç kapsamında yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların etkin ve süratli yürütülmesi gerekmektedir. Bu noktada yasanın da ağırlaştırıcı neden olarak öngördüğü “örgüt halinde işlenme” hususunun göz önünde bulundurulmasının caydırıcı olacağı tartışmasızdır. Ayrıca örtülü af niteliğinde olan infaz yasalarında bu suçun kapsam dışı bırakılması gerekmektedir. 
 
* Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu ve günümüzde artık anlamını yitirmiş olan coğrafi çekincesi derhal kaldırılmalıdır. Zira Türkiye günümüzde dünyada en fazla mülteci ve göçmen nüfusu barındıran ülke konumundadır. Coğrafi çekincenin konulmasına gerekçe yapılan şartların hiçbiri geçerliliğini korumamaktadır. Coğrafi çekince nedeniyle Türkiye’de sığınma prosedürü birçok belirsizlik içeren bir alan haline dönüşmüş; statü itibariyle arafta kalmak istemeyen sığınmacı/göçmenlerin yaşamlarını tehdit eden bir sistem haline gelmiştir. Bu nedenle önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere Türkiye’de daha çok sınır dışı etme üzerine kurulan sığınma sistemi terk edilerek güvenlikçi politika ve yaklaşımlardan arındırılmalı ve sığınma prosedürü şeffaf ve erişilebilir hale getirilmelidir. 
 
* Van ilindeki arama/kontrol noktaları sığınmacıların sığınma başvurusunda bulunabilecekleri noktalar haline getirilmeli, sığınmacılar sınır dışı edilme korkusu yaşamadan uluslararası koruma imkânlarından yararlanma olanaklarına kavuşmalıdır. 
 
* Sınır bölgesinde görev yapan kamu görevlilerinin yozlaşmasının önlenmesi için göreve başlamadan ve görevleri sona erdiğinde kendileri ve birinci derecede aile yakınlarının malvarlığı düzenli aralıklarla araştırılmalı ve sınır hattı ile arama/kontrol noktalarında görev yapan kolluk görevlileri insan hakları ve mülteci hukuku alanlarında sistematik olarak eğitim almaları sağlanmalıdır.
 
* Bazı kişi, parti, kamu personellerinin ve oluşumlarca mültecilere karşı ırkçı ve nefret söylemlerin son dönemde yine çokça dile getirildiği açık olmakla bu söylemlere karşı etkili bir şekilde soruşturmaların yapılması ve bu söylemlerin çoğalmasının engellenmesi gerekmektedir. 
 
* Ayrıca Van ve çevre illerde bir olay olması halinde kolluğun çok fazla ateşli silaha başvurduğu ve cezasızlık politikaları yüzünden kolluğun silah kullanma şartları yokken çeşitli nedenler bahane gösterilerek bu politikadan yararlanılmaktadır. Kolluğun içinde yer aldığı bu ve benzeri olayların örtbas yerine etkili ve hızlıca yapılacak soruşturmalarla maddi hakikate uygun cezalandırma yoluna gidilmelidir.  
 
* Olayda yer alan mağdur göçmenlerin temel insani ihtiyaçlarının karşılanması ve ölüm riski olan ülkelerine iade edilmemeleri gerekmektedir.
 
* Sağlık durumlarından haberdar olunmasının engellendiği yaralı göçmenlerle insan hakları heyetlerinin görüşmesine izin verilmeli ve kamuoyuna yaralı göçmenlerin sağlık durumları ve haklarında yapılacak işlemlere ilişkin yetkililer tarafından bilgilendirme yapılmalıdır.
 
* Başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşme ve iç hukuktaki düzenlemeler öldürmeyi yasaklamaktadır. Bu noktada yaşam hakkının korunması açısından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında taraf devletlere yüklenen yükümlülüklerin gereği yerine getirilmelidir."