Gezi Direnişi 9’uncu yılında: Serpilen direniş tohumları büyüyor
- 09:17 29 Mayıs 2022
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - Baskılara, ekolojik talana karşı bir isyan olarak başlayan ve kazanımla sonuçlanan Gezi Direnişi’nin üzerinden 9 yıl geçse de direniş tohumlarının büyümeye devam ettiğini söyleyen TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Pınar Giritlioğlu, “Gezi Direnişi farklı formlarda sürdürülüyor” dedi.
İstanbul Taksim’de bulunan Gezi Parkı’nda halkın 27 Mayıs 2013’te iktidarın yanlış politikalarına karşı başlattığı ve ülkenin dört bir yanına yayılan Gezi Direnişi’nin bu yıl 9’uncu yıl dönümü. Gezi Parkı’na iş makinelerinin girmesine karşı duran halkın ilk fitilini yaktığı daha sonra kitleselleşen direniş, iktidarın halkı yok sayan politikalarına karşı seslerin yükseldiği bir alan oldu. Devletin tüm saldırılarına rağmen halkların direnişinin kazandığı Gezi’de halkların birlikteliği vücut buldu.
İktidar hazmedemedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın da Demokratik, Ekolojik Kadın Özgürlükçü Paradigması’nda önemle üzerinde durduğu halkların yeni yaşam için birlikteliğinin sağlanması görüşü Rojava’nın ardından Gezi’de ruh buldu. Bunu hazmedemeyen iktidar, en son iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Çiğdem Mater, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman’a 18 yıl hapis cezası vererek adeta intikam almak istedi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Pınar Giritlioğlu, Gezi Direnişi’nin ortaya çıkışı ve ülkenin dört bir yanına yayılmasına ilişkin süreci ajansımıza anlattı.
Birçok haksızlık Gezi Direnişi’ni yarattı
İktidarın demokratikleşme, özgürleşme ve adalet taleplerine yönelik baskılarının, çevre talanın, savaşların, ekonomik krizlerin, adalet sorunlarının, hak taleplerinin hepsinin Gezi Direnişi’nin yaratılmasında etkili olduğunu söyleyen Pelin, Gezi’de meselenin sadece ağaç olmadığını belirtti. Pelin, iktidarın hukuk tanımaz bir şekilde hareket etmesinin Gezi sürecini başlatacak olan tohumların atılmasına neden olduğunu ifade etti. Pelin, “İktidarın giderek halktan uzaklaşması bu süreci başlattı. O döneme kadar aslında meslek odalarıyla, sivil toplumla mesafeli durmayan yaklaşım belli bir tarihten sonra giderek kopmaya başladı. Bu uzaklaşma hafıza mekanlarının kazınarak ortadan kalkmasına sebep oldu. Bu gibi olaylarla sürecin sertleştiğini görmüş olduk. Gezi de aslında hukuksuz inşaatların başladığı bir yer olarak buna zemin hazırladı” sözleri ile o sürece ışık tuttu.
Gezi’de barışa ses verildi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın baş aktör olduğu “Çözüm Süreci” olarak tanımlanan süreç ile Gezi Direnişi’nin eş zamanlı yaşanmasına da değinen Pelin, bu süreçlerin birbirini besleyerek gerçekleştiğinin altını çizdi. Pelin’in Gezi’nin bir buluşma ortamı sağladığını da belirterek, “Gezi’yi başarıya taşıyan şeyler farklı kesimlerin buluşmasına zemin hazırlaması ve siyasi bir süreç olamamasıydı. Gezi’nin içinde siyaset yoktu. Herkes bireysel olarak oradaydı. Bunu bu kadar demokratik, meşru, barışçıl kılan şey de bu oldu. Tabandan gelen bir hareket olarak yükselmesi Gezi’yi başarıya taşıdı. Kendi kendine örgütlendi. Halk barış süreçlerine, demokratik çağrılara, adalet taleplerine ses vermek üzere kendi başına oradaydı. Çok özel bir ortamdı” diye belirtti.
Kadınların Gezi’deki rolü
Tüm ekoloji mücadelelerinde olduğu gibi Gezi Direnişi’nde de kadınların hep en önde yer aldığını vurgulayan Pelin, kadınların Gezi’deki rolüne dair şunları söyledi: “Kadınların doğayı, kenti ne kadar sahiplendiğini gösteren bir süreçti. Gezi’yi bu noktaya getiren kadınların Gezi’de aldığı roldür. Daha sonraki ekoloji ve çevre mücadelelerinde Gezi rol oynadı. Kadınlar, ‘Gezi bize mücadele ruhunu öğretti’ dedi. Orada kadınlar simgeleşti. TOMA’nın önünde ilk kadınlar siper oldu. Türkiye’nin ekoloji ve kent mücadelesi bugün kadınlarla birlikte anılmakta. Bunun nedeni Gezi’de simgeleşen kadın rolüdür.”
‘İtibarsızlaşma sürecinden çok korktular’
Gezi Direnişi’ne katılanların kriminalize edilmesine de değinen Pelin, toplumsal ve demokratik taleplerini meşru yollarla ileten insanlara “Çapulcu” demenin iktidara hiçbir şey kazandırmadığını aksine kaybettirdiğini dile getirdi. Pelin, Gezi sürecinin iktidarın güvenirliğini, meşruluğunu ve demokratikliğinin halk tarafından sorgulanmasını sağladığını da vurgularken, “Erdoğan 3’üncü köprünün açılışında Gezi’ye gönderme yaparak ‘Biz ne olursa olsun bu projeyi gerçekleştireceğiz’ dedi. Yani kulağımızı buradaki taleplere kapatıyoruz dedi. Oysaki Gezi sürecinde birçok kişi Erdoğan’la bir araya gelip hukuk dışı inşaatlara son verilmesi ve gaz bombasının atılmaması, Gezi protestocularına açılan soruşturmaların durdurulması taleplerini iletmişti. Ortak bir akılla hareket edilebilirdi ama iktidar bütün taleplere kulağını, gözünü kapatmayı ve bildiği yolda ilerlemeyi tercih etti. Bu iktidara kazandıran bir yol değildi. Bütün dünyanın gözü önünde Türkiye’nin itibarsızlaştığı noktadır Gezi. Bu itibarsızlaşma sürecinden çok korktular. Bugün hala devam hesaplaşma hırsının bitmemesinin nedeni de bu korkudur” diye ifade etti.
‘Gezi’yi kriminalize edemezsiniz’
Gezi için yapılan yargılamada yöneltilen “cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasına dikkat çeken Pelin, tutuklanan arkadaşlarının devleti yıkmak gibi bir amaçlarının olmadığının altını çizdi. Pelin, tutuklanan arkadaşlarının amaçlarının kamusal alan üzerindeki hukuksuz süreçlerin durdurulması ve artık nefes alınmasını sağlamak olduğunu söyledi. Pelin, devamla şöyle konuştu: “Kentsel hak üzerine bir talepti. Burada suç nerede bunu sormak lazım. Burada suç bulamazsınız. Gezi’yi kriminalize edemezsiniz. Burası hukuk devletiyse böyle bir davanın açılmaması gerekiyordu. İki kere açılan davadan iki kere beraat eden insanlara aynı suçtan nasıl 18 yıl ve bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını verdiniz. Bunlar hukuk ve adalet zeminin oluşmadığını açık bir şekilde gösterdi. Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybeden, yaralanan, orantısız güce maruz kalanlara insanlara iktidar sahip çıkmadı. Bu durumun adalet kavramıyla örtüştüğünü ne yazık ki söyleyemeyiz.”
‘Gezi kazandı iktidar kaybetti’
Gezi Direnişi’nin kaybetmediği kazandığına işaret eden Pelin, bunun kanıtı olarak da Gezi Parkı’nın verilen direniş sonucu halen yerinde olması örneğini verdi. Pelin, Gezi Direnişi’nin yılmadığı ve dik durduğu için kazanımla sonuçlandığını vurguladı ve “Kaybeden iktidardır. Gezi ruhunun tohumları 2013 yılında atıldı ve ülkenin dört bir yanında filizlendi. Trabzon’da da Diyarbakır’da da Ankara’da da Konya’da da filizlendi. Sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı, dünyanın dört bir yanına bu tohumlar atıldı. Bu tohumlar yeşermeye de devam ediyor. Gezi ruhu bitti diyemeyiz. Bugün hepimizi ayakta tutan, mücadele etmeye teşvik eden şey o ruhun kendisidir. Örgütlenme her zaman aynı formda ortaya çıkmayabilir. Kanal İstanbul’da ortaya çıkmıştır. Başka yerde başka türlü ortaya çıkacaktır. Her seferinde aynı formda ortaya çıkmasını beklemek doğru değil. Gezi’nin direnişçileri savaşa, doğa talanına karşı direnişlerini her yerde farklı şekillerde devam ettirecek” dedi.