Hüsniye Ocak: Bir annenin öfkesinin önüne kimse geçemez
- 09:02 29 Mayıs 2022
- Güncel
İZMİR - Kayıpların bugün cezaevlerinden cenazelerin çıkmasıyla devam ettiğini ifade eden Hasan Ocak’ın ablası Hüsniye Ocak, “Bu devlete birilerinin dur demesi lazım. Kayıpların bulunmasını faillerini yargılanmasını istiyoruz. Katillerin tecavüzcülerin yargılanmasını istiyoruz” dedi. Hüsniye, annelerin öfkesinin önüne kimsenin geçemeyeceğini söyledi.
Türkiye'de İnsan Hakları Derneği (İHD) 1995 yılından beri her yıl 17-31 Mayıs tarihleri arasındaki dönemi "Kayıplar Haftası" olarak adlandırarak, kaybedilenlerin akıbetini soruyor, bunun için birçok etkinlik düzenleniyor. Türkiye’de devlet tarafından kaybedilenlerin akıbetini sorma mücadelesinden biri Hasan Ocak.
İstanbul’da Gazi Katliamı sonrası 21 Mart 1995’te gözaltına alınan Hasan Ocak’ın işkence edilmiş bedeni 26 Mart 1995'te Beykoz Buzhane Köyü Dedeler Mevkii'nde köylüler tarafından bulundu. Beykoz Cumhuriyet Savcılığı tarafından parmak izi alındı, fotoğrafları çekildi İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ve ilçelere parmak izi gönderildi. Buna rağmen uzun süre kimlik tespiti yapılmadı. Beykoz Devlet Hastanesine gelen kimliksiz cenazelerin izini süren aile Adli Tıp Kurumu (ATK) kayıtlarından Hasan’ın dosyasına ulaşıldı. Dosya yer alan fotoğraflarda dahi Hasan’ın bedenindeki işkence izleri belli oluyordu. Hasan gözaltına alındıktan iki aya yakın süre sonra 15 Mayıs’ta Kimsesizler Mezarlığında Kimsesizler Mezarlığında bulundu. Ancak gözaltına alındığı karakol, o gün çalışan memurlar bilinmesine rağmen failler bulunmadı. Hasan’ın annesi Emine Ocak'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptığı başvuru sonrası Türkiye yaşam hakkını ihlali ve etkin soruşturma yürütülmediği gerekçesi ile Temmuz 2004’te mahkum edildi ancak insanlığa karşı suç işleyen faillerin üzerine gidilmedi, katiller cezasız bırakıldı.
Galatasaray Meydanı’nda her hafta gerçekleştirilmeye başlanan kaybettirilenlerin akıbetini sorma mücadelesinin ilk eylemcilerinden olan Hasan Ocak’ın ablası Hüsniye Ocak kardeşini ve verdikleri mücadeleyi anlattı. Gözaltında kayıplar sürecinin cezaevinden cenazelerin çıkması ile bugün de devam ettiğini söyleyen Hüsniye, “Bu devlete birilerinin dur demesi lazım. Kayıpların bulunmasını faillerinin yargılanmasını istiyoruz. Katillerin tecavüzcülerin yargılanmasını istiyoruz” diye belirtti.
Dersim’den Elazığ’a Elazığ’dan İstanbul’a göç
Hasan’ı “O bir çınar ağacıydı, gölgesinde rahatlayabildiğin, çocukluğundan beri temiz yürekli ve devrimciydi” diye anlatan Hüsniye, Hasan’ın İstanbul’a göç hikayesini şöyle anlatıyor “Dersim Merkez Çukur Köyü’nde doğduk büyüdük. Dersim’de çok toprağımız yoktu. Babam barajlarda, bazen İstanbul’da çalışıyordu. Sonra amcam ve ablam Elazığ Bahçelievler’de ev yaptı, oraya taşındık. Herkes bir yerleri kazanıp gidince, kardeşleri de İstanbul’a yerleşince onlar da Avcılar’a taşındı. Epey zaman orada yaşadı Hasan.”
'Devrimci mücadele içindeydi'
Üniversiteyi bitirdikten sonra Hasan’ın öğretmen olduğunu ve atamasının bölgeye yapıldığını belirten Hüsniye, babasının onun bölgeye gitmesini istemediğini söyledi. Hüsniye nedenine ilişkin de “Her gün öğretmenleri öldürüyorlar, kimin kimi öldürdüğü belli değil diyordu babam. Gazi mahallesinde çay ocağı işletiyordu. Devrimci mücadele içindeydi. Görev yeri geldi ama o esnada tutuklandığı için çok sevdiği öğretmenliği yapamadı” dedi.
Newroz günü gözaltına alındı
Hasan’ın kaybedildiği günün hemen öncesinde Gazi olaylarının yaşandığını, bu nedenle çok sayıda insanın gözaltında bulunduğunu ifade eden Hüsniye kardeşinin ise 21 Mart 1995 günü gözaltına alındığını söyledi. Hüsniye, süreci şöyle anlattı: “Ailem aramaya başladı, ben de onlara katıldım. İki ay çocuklarımla ilgilenmedim. Emniyeti karakolları hastaneleri aradık. Ama kabul etmiyorlardı. Gözaltına alındığından haberimiz vardı. Vatan Caddesinde bulunan terörle mücadele şubesine getirmişler. Orada da çok yoğun işkence görmüş.”
Kayıplarını arayanlara işkence
İnsan Hakları Derneği (İHD) ile ortak basın açıklamaları yaptıklarını ve başta annesi Emine Ocak olmak üzere çok kişinin işkence ile gözaltına alındığını belirten Hüsniye, “Annem özellikle çok yıprandı. Valilik önünde gözaltına alınırken anneme polisin vurduğu copu asla unutmam. Anneme koşarken aynı copu benim sırtıma vurdu polis. Hala hissediyorum” şeklinde yaşadıkları şiddeti dile getirdi.
Kayıp yakınlarına işkence girişimi, çıplak arama dayatması
Alanlarda mücadeleyi sürdüren kayıp yakınlarının savcılıklara, Emniyet Müdürlükleri’ne İç İşleri Bakanlığı’na sorular sorduğunu, birçok milletvekili ile görüştüklerini belirten Hüsniye, İHD Ankara Şubesi’yle birlikte yaptıkları basın açıklamasında annesi, kendisi diğer kayıp yakınlarından Birsel Gülünay ve Sultan Seçik’in gözaltına alındığını ifade etti. Ankara TEM’de yaşadıklarını anlatan Hüsniye, “Emniyete gittiğimizde gözlerimizi bağlamaya geldiler. Annem ‘Sen benim Hasan’ımın da gözlerini bağlamıştın, gel bağla’ dedi. Adam bağları aldı geri gitti. O gün polise aratmadı üzerini, saatlerce uğraştılar en son onların eli değmesin diye kendisi üzerini çıkardı” şeklinde belirtti.
15 gün hapis cezası
İHD Genel Başkanı Akın Birdal’a o süreçte açılan davanın mahkemesinde annesi Emine’nin “Hasan’ımı istiyorum, sen savcısın oğlumu bul” diyerek, Birsen Gülünay’a da eşini istediği için mahkemenin huzurunu bozmaktan üç gün içinde ceza çıkarıldığını belirten Hüsniye, “İkisi 15 gün cezaevinde kaldılar. Annemi almaya gittiğimizde Ulucanlar Cezaevi önünde yoğun polis ablukası vardı. Orada kardeşim Hüseyin de gözaltına alındı. İstanbul’a döndük” diye ifade etti.
'Hasanla beraber 3 kayıp ATK’de ortaya çıktı'
Hasan’ı arayışları devam ederken kardeşi Hüseyin’e birinin bulunduğuna dair ablasından telefon geldiğini ancak kısa sürede o olmadığını anladıklarını belirten Hüsniye, sonrasında ATK’ye gittiklerini ve burada Hasan’ın dosyasını bulduklarını belirtti. Hasan’ın cenazesinin Beykoz ormanında bulunduğunu, parmak izleri alındıktan sonra ATK’ye götürüldüğünü, ATK’ye daha önce çok kez gittikleri halde başkalarının fotoğrafları gösterildiği için bulamadıklarını söyleyen Hüsniye, “Sonunda Hasan’ı Kimsesizler Mezarlığı’nda bulduk. Hasan, bulunması Ayşenur Şimşek ve Rıdvan Karakoç’un da dosyasının bulunmasına vesile oldu” şeklinde dile getirdi.
Cumartesi eylemleri kayıpların önüne geçmenin aracı oldu
Hasan’ın cenazesinin büyük bir kitle ile Gazi Mezarlığına defnedildiğini, ardından hak savunucularıyla Arjantin’de kayıplarını arayan Plaza De Mayo Anneleri’nin yaptığı gibi Galatasaray’da oturma eylemi yapma kararı aldıklarını dile getiren Hüsniye, “10-15 kişi başladık sonra yavaş yavaş gündeme gelince Urfa’dan Siirt’ten gelenler oldu. Binlerce aile olduk. Devlet baskısı vardı, gözaltılar oluyordu. Bir yerde gözaltı olsa orada belirtiyordu. Hemen koşuyorduk, cezaevlerindeki ölüm oruçları yansıyordu. Her eylemde gözaltı vardı. Aileler çok yıprandı bir süre ara verdik sonra yine başladı tabi” şeklinde konuştu.
Failler insanlığa karşı işlenen suçlardan ceza almadı
2008’de Ergenekon Davası’nda yargılananların kayıplardan sorumlu olduğunu düşündükleri için davaya müdahil olmak istediklerini ancak kabul edilmediğini dile getiren Hüsniye, “Veli Küçük, Mehmet Ağar, Bayram Kartalların işkencelerden, tecavüzcülerden kayıplardan sorumlu olduğunu bütün dünya da biliyor. Ama devlet bunları hala koruyor, dokunmuyor. Kuyularda, mezarlarda kaldırımlarda gömüldüklerine dünya da şahit ama kimse bir tepki vermiyor. Hasan’ı katleden Bayram Kartal ve ekibidir. İşkenceyle katledilenler içinde sendikacı Süleyman Yeter de var. İşkence ve tecavüzü birçok arkadaşımız anlatıyor. Ama hiçbiri işkence suçundan yargılanmadı” dedi.
Tansu Çiller, Süleyman Demirel de yargılanmalıydı
Kayıpların bulunması faillerin yargılanmasının bütün demokratik kitle ve insanlık için önemli olduğunun altını çizen Hüsniye, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Başbakan Tansu Çiller’in de yargılanması gerekirken Tansu Çiller’in Cumartesi Annelerine söz veren Tayyip Erdoğan’la anlaştığını belirtti. Kayıp ailelerinin başında dua edecek, mum yakacak, çiçek koyacak bir mezar istediklerini belirten Hüsniye, “O aile için emeğin, çekilen acının karşılığıdır bu. Bilmeyenler bilmezler. Her gün sağsa kendisini, ölüyse ölüsünü bulayım diye dua ediyorsun. Böyle bir dua olur mu? Kapı çalınınca ha şimdi gelecek bu sefer geldi. Öldüğü zaman ölüm bitiyor orada. Ama bir kayıp olunca çok zor” ifadelerini kullandı.
‘Hasta tutsakların çıkarılmaması da katletmedir’
Her cumartesi yaptıkları eylemin başarıya ulaştığını ve eylemin zaman içinde duyulduğunu belirten Hüsniye, cezaevindeki çocukları için Adalet Nöbetinde olan tutsak yakınlarının mücadelesine destek verdiğini ifade ederek “Bir annenin öfkesinin önüne kimse geçemez. Bu sorunları çözerse anneler çözer. Annelerin işi o kadar zor ki. Evladını göremiyorsun telefon edemiyorsun. Öldü mü, kaldı mı haber alamıyorsun. Hastadır tahliyesi gelmiş ama çıkarılmıyor. Adalet yok zaten. Devletin başındaki muhalifler de adalet diyor ama altı boş. 30-40 yıl cezaevinde kalan var, hasta anneler var cezaevinde. Devletin hakimlerin, savcıların kafası hasta. Bu da katletmedir” şeklinde konuştu.
Katliam geleneği cezaevlerinde devam ediyor
Hüsniye, cezaevlerinde hayatını kaybedenlerin de gözaltında kaybedilme süreçlerinin devamı olduğunu ifade etti. Hüsniye, “Cezaevinde işkence yapılıyor, tutuklular ölüyor ama bir gardiyan öldürdü demediler. Garibe Gezer tecavüze uğradı ama ne devlet ne gardiyan yargılandı. 38’i, Maraş’ı, Gazi’yi bizler yaşadık. Hala muhalifler tehdit altında kapıları işaretleniyor” diye belirtti.
‘Katillerin tecavüzcülerin yargılanmasını istiyoruz’
“Mart’tan Mayıs’ın 31’ine kadar bahar aylarını yaşamak istemiyorum” diyen Hüsniye, “Baharda çok insanı kaybettim. Bu devlete birilerinin dur demesi lazım. Kayıpların bulunmasını faillerinin yargılanmasını istiyoruz. Katillerin tecavüzcülerin yargılanmasını istiyoruz” diye belirtti.