Zeyneb Murad: Türkiye’nin hayali Kerkük ve Bağdat

  • 09:02 23 Mayıs 2022
  • Güncel
HABER MERKEZİ - KNK Eşbaşkanı Zeyneb Murad, Türkiye’nin Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yılında topraklarını genişletmek istediğini belirterek, “1974'te Kıbrıs'ı işgali, bugün Kürdistan’da da yapılmak isteniyor” dedi. Zeyneb, Türkiye’nin hayalinde Kerkük ve Bağdat’ın da olduğunu bu yüzden de bölge halklarının tümünün tehlike altında olduğunu söyledi. 
 
AKP’nin “Yeni Osmanlıcılık” hayalleriyle Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) işbirliğinde Federe Kürdistan Bölgesi ile Şengal ve Mahmur’a yönelik saldırılar devam ediyor. Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine geçtiğimiz yıl başlattığı saldırılarda istediği sonucu alamayan Türkiye, ekonomik ilişkilerini savaş ilişkilerine çevirdiği KDP ile 17 Nisan’da kapsamlı saldırı dalgası başlattı. 
 
Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Eşbaşkanı Zeyneb Murad, AKP’nin bölgeye yönelik planlarına dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Amaç Kürt soykırımı’
 
Savaş konseptinin temel amacının Kürt soykırımı ve Kürdistan topraklarının işgali olduğunun altını çizen Zeyneb, Türkiye’nin bu saldırılarla Yeni Osmanlıcılık hayallerini de gerçekleştirmek istediğini söyledi. Türkiye’nin geniş bir savaş stratejisinin olduğuna işaret eden Zeyneb, "Bu stratejiye göre planlar yapıyor. Bu saldırılar kapsamında Avaşîn, Metîna ve Zap bölgelerine bir yılı aşkın süredir saldırıyor. İlk saldırıda hedeflerine ulaşamadılar. Çünkü bölgede büyük bir direniş verildi. Yine Nisan ayında yeni bir konsept devreye konuldu. Türkiye bölgeyi tamamen işgal etmek istiyorlar. Yeni Osmanlıcılık hayallerini gerçekleştirmek istiyor. Osmanlı sınırlarını genişletmek ve Misak-ı Milli'de kurulan sınırlara yeniden dönmek istiyor” dedi. 
 
‘Türkiye’nin Kerkük ve Bağdat hayali de var’
 
Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yılında Türkiye’nin sınırlarını genişletmek istediğini belirten Zeyneb, “2023’te yüzyıllık Lozan Antlaşması bizi bekliyor. Türkiye, bu yeni yüzyılda bir kez daha sınırlarını genişletmek ve Musul olarak bilinen eyaleti yeniden ele geçirmek istiyor. Türk devleti dünyanın gözü önünde 1974'te Kıbrıs'ı işgal etti. Bunu Kürdistan’da da yapmak istiyor. Türk devleti elbette bu alanlarla sınırlı kalmayacak. Bu alanlar stratejik alanlar olduğu için geçmek istiyor. Türk devleti Zap, Metîna ve Avaşîn’i işgal etmekte neden ısrar ediyor? Çünkü bu alanlar stratejik alanlar. Bu bölge Güney Kürdistan'ı bile geçiyor. Türkiye'nin bu hayalleri arasında Kerkük ve Bağdat da var. Bu da Türkiye tarafından açıkça ifade ediliyor. Bu nedenle sadece Kürt halkı değil, bölgedeki diğer tüm halklar bu işgale tepki göstermelidir. Halkın bir arada yaşadığı bu topraklarda Erdoğan hükümetinin varlığı tehlikededir” uyarısında bulundu. 
 
‘KDP, Türkiye’nin ortağı olarak görülüyor’
 
Türkiye’nin Ukrayna-Rusya arasındaki savaşı fırsata çevirdiğini söyleyen Zeyneb, “NATO'ya rağmen devam eden Rusya-Ukrayna savaşı, Türk devletinin bölgedeki bu savaştan faydalanmasına neden oluyor. Kürt halkının bu saldırılara karşı hassas yaklaşması gerekir. Türk devleti yetkilileri açıkça Başur Kürdistan’ın onların bir parçası olduğunu ifade ediyor. Sadece onunla da sınırlı kalmıyor, ayrıca Rojava Kürdistan’ını da bir parçası olarak değerlendiriyor. Kerkük'ü 82. vilayeti olarak tanımlıyor. Türkiye Kürtlerin statüsünü istemiyor. Bu saldırılardaki temel amaç Kürtlerin statüsünü ve federasyonunu yıkmaktır. Bunu açıkça da söylüyorlar. Kürdistan diye bir yer yok diyorlar. Bu Kürdistan statüsünün kabul etmediklerinin en bariz örneğidir. Maalesef Güney Kürdistan'daki yetkililerde bugüne kadar buna karşı henüz bir tavır almış değil. Türk devletini ticaret maskesi altında meşrulaştırmak istiyorlar. Erdoğan'ın beyaz yüzünü dünyaya gösterip, 'Erdoğan Kürtlerin düşmanı değil, bakın bizimle görüşüyor’ demek istiyorlar. Bu yüzden halk tarafından KDP Türkiye’nin ortağı olarak görülüyor” diye belirtti. 
 
 Enerji krizi
 
Türkiye’nin saldırılardaki temel amaçlarından birinin petrol olduğuna işaret eden Zeyneb, “Ukrayna-Rusya savaşının nedenini herkes biliyor. Şimdi Rusya enerjiyi kesti. Bütün ülkelerde bir enerji krizi var. Ortada büyük bir sorun var. Onun için Türkiye şimdi bunu kullanmak ve bu krizi daha da büyütmek istiyor. Kürdistan topraklarının petrol bakımından zengin olduğunu herkes biliyor. Türk devleti de bundan yararlanmak istiyor. Bu da büyük bir tehlikenin kapısını aralıyor. Siyasi partiler arasında büyük görüş ayrılığı var. Bu konuda KDP ile YNK arasında bir kriz ve gerilim var. Ayrıca Irak hükümeti ve bölge hükümeti arasında da bir kriz var. Ulusal çıkarlar göz önünde bulundurulmuyor. Bu kabul edilemez. Türkiye ile diplomasi adı altında kirli bir ticaret yapılıyor. Yüzbinlerce şehidi, tutuklusu ve kazanımları olan Kürdistan tehlikede. Bugün Kürdistan yapılan ucuz ve kirli pazarlar sonucunda en ağır dönemini yaşıyor. Kürdistan’ın yükü şimdi çok daha ağır” diye konuştu.
 
‘İşgale karşı durmak ulusal görev’
 
Şengal’e yönelik saldırıların da Türkiye’nin savaş konseptinin bir parçası olduğunun altını çizen Zeyneb, şunları söyledi: “Êzîdilerin iradesini savunmasız bırakmak istiyorlar. Her ne kadar Irak Ordusu saldırsa da KDP’nin ve Türkiye’nin komutasında yürütülüyor. Bugüne kadar Musul’da onlarca Türk üssü inşa edildi. Musul’dan Başîka’ya Türk devletinin hem istihbarat hem de askeri etkisi var. Bu etkisinden dolayı Şengal’e saldırı yapılıyor. Irak hükümetinin bir kriz içinde olduğu görüyoruz. Irak'ta son yapılan seçimlerden sonra 8 aydır hükümet kurulmadı. Bu nedenle saldırıların kararını KDP ve Türkiye verdi. Irak'ta parçalı bir politika var. Bu bölünme Türk devletini güçlendiriyor. Ama şimdiye kadar nasıl direniş ile geri adım attırılmışsa, şimdi direnişle üstesinden gelinir. Êzidîler bu saldırılara karşılık verecektir. Onları yalnız bırakmamalıyız. Bu, yerine getirmemiz gereken ulusal bir görev ve sorumluluktur. Herkes Êzidîlere borçlu. İnsani anlamda herkesin bu saldırıları önleme sorumluluğu vardır. Bugün sadece Kürt halkı değil, Süryaniler, Keldaniler ve Suriyeliler de tehlikede. Dolayısıyla bu işgale karşı durmak ulusal bir görevdir. Bütün bileşenlerinden oluşan uluslararası bir cephe inşa etmeli ve işgalcilerin geçmesine izin vermemeliyiz. Çünkü sadece Kürt halkı için değil, tüm halklar için bu bir varlık ve yokluk savaşı.”