‘Yangının büyümesi devlet politikasının sonucu’

  • 09:01 2 Temmuz 2024
  • Güncel
 
Şehriban Aslan
 
AMED - DEM Parti Milletvekili Adalet Kaya, Amed ve Mêrdîn’de çıkan yangında can kayıplarının, DEDAŞ ve devlet politikalarının sonucu olduğuna ifade ederek, kayyım politikalarının da büyük bir etkisi olduğunu ekledi. 
 
Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ile Amed’in Xana Axpar (Çınar) ilçelerine bağlı köylerde 20 Haziran’da gerçekleşen yangın felaketinde 15 kişi, binlerce canlı yaşamını yitirdi, yaklaşık 50 bin dönüm arazi kül oldu. Elektrik hatlarından çıkan yangın karşısında DEDAŞ’a ve devlete tepkiler devam ederken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Adalet Kaya, yangının çıktığı köylerde ilk andan itibaren köylülerin yanında yer aldı. Adalet, DEDAŞ’ın Kurdistan’da halka yaşattığı zulmü değerlendirdi.
 
‘DEDAŞ keyfi muamele yapıyor’
 
Türkiye’nin özelleştirme politikasıyla birlikte kamusal bir hizmet olan elektrik dağıtım hizmetinin DEDAŞ’a devredildiğini hatırlatan Adalet, bunun da niteliksiz elektriğe neden olduğunu söyledi. Adalet, “Bunu Kürdistan açısından şöyle değerlendirebiliriz; çok fazla elektrik kesintisi, halkın köy ya da kent fark etmeksizin sayısız elektronik cihazları bozuldu. Yine rekabetin olmadığı tamamen kâr amacı güden ve halka müşteri muamelesi yapan bir anlayışa dönüşmüş durumdadır. Yani halk kamusal bir hizmeti bir şirketten satın alıyor, fakat bunu niteliksiz bir şekilde alıyor. Bir de Türkiye’nin her yerinde üreticiler kaçak elektrik kullanıyor. Çünkü elektrik fiyatları fahiş bir şekilde arttı. DEDAŞ sadece Kürdistan’da keyfiyete dayalı bir şekilde köylü, çiftçi, hayvancılık yapanın elektriğini ‘kaçak elektrik’ olduğu bahanesiyle kesiyor. Bu da herkese zarar veriyor, özellikle de cihazlara bağlı olan hastalara” dedi.
 
‘Halk suçlandı’
 
Yurttaşların DEDAŞ’ın elektrik işkencesine dair yüzlerce dilekçe verdiğini kaydeden Adalet, “DEDAŞ’ın verdiği hizmet, 80’lerden kalan kablolarla, elektrik direkleriyle sürdürülüyor. Yani elektrik bu kadar pahalıyken, insanlar bedelini öderken; hayati ve çevresel risk yaratan olumsuzlukları giderecek hiçbir faaliyet ve hizmet yürütmüyor. Bütün bunlara baktığımızda halk zaten DEDAŞ’a muazzam bir öfke biriktirmiş durumda. Adliyelerde süren yüzlerce dava var. Buradaki ikili tutum yani Türkiye ve Kürdistan’daki uygulamalar bir değil, ayrımcılık politikası uygulanıyor. DEDAŞ bütün hukuksuz ve olumsuzlukta sırtını devlete dayadığı için ki bunu Çınar ve Mazıdağı yangınından da gördük. Hiçbir inceleme yapılmadan Diyarbakır Valisi kalkıp direkt halkı suçladı. Sonrasında aslında halkın anız yakmasından değil, DEDAŞ’ın elektrik kablolarından kaynaklı yangının çıktığı ve 15 kişinin yaşamını bundan dolayı kaybettiği ortaya çıktı. Yine aileler ciddi maddi zarara uğradı. Bunların hepsine bütünlüklü baktığımızda devletin, merkezi hükümetten yerele kadar bütün birimleri köylüleri zor durumda bırakan açıklamalarda da bulundu” sözlerine yer verdi.
 
‘Hükümet görevini yerine getirmedi’
 
Adalet, çıkan yangının üç başlıkta incelenmesi gerektiğine dikkat çekerek, şunlara işaret etti: “İlki DEDAŞ’ı denetlemesi gereken bir kurum var, o da Enerji Bakanlığı’dır. Enerji Bakanlığı’nın da yaşamını yitirenler konusunda DEDAŞ kadar sorumluluğu var. İkincisi valiler, kaymakamlar müdahaleyi zamanında yapmadılar. Çünkü halk umurlarında değildi. Üçüncüsü ise yerel yönetimler ve STÖ’ler. Baktığımızda belediyeler 8 yıldır kayyımın yönetimindeydi. Yeterli ekipman ve personele sahip değildi. Ki arazi engebeli olduğu için itfaiye zaten etkisiz kaldı. Son olarak da STÖ’ler var, onlar da zaten her konuda üzerlerine düşen görevi yerine getiriyor, bunu deprem döneminden de görmek mümkün. Bunları tek tek saymamın nedeni ise herkesin üzerine düşen bir görev vardı. Merkezi hükümet üzerine düşen görevi yerine getirmeliydi. Bunlar yapılmadığı için halk da doğal olarak tepkili ve ‘Kürt olduğumuz için gelip yangını söndürmediler’ diyor.”
 
‘Belediyelerimiz 8 yıl boyunca kayyım yönetimindeydi’
 
Balıkesir, Ayvalık’ta çıkan yangının gece helikopter ile söndürüldüğünü hatırlatarak, 15 kişinin yaşamını yitirmesinin tek sebebinin iktidarın ırkçı ve ayrımcı yaklaşımları olduğunu vurgulayan Adalet, “Bunu asla kabul etmiyoruz ve bütün sorumlular cezalandırılmalıdır. Ayrıca burada kayyım yönetimine de değinmek gerekir. 8 yıl boyunca kayyım yönetimi olmasaydı bizim eşbaşkan ve belediye meclis üyelerimiz tarafından yönetilmiş olsa belki o yangın çıkmayacaktı. Önleyici tedbirler alınacaktı belki ve gerçekten belediyelerimize bu anlamda güveniyoruz. Kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik paradigmamız bunun yaşamsallaşmasını sağlayacaktı. Fakat kayyımlar halkı sömürmeye yönelik bir yönetimi, rant, talan anlayışını hayata geçirdikleri için halktan kopuktular. Köyde ne olduğunu bittiğini bilmezler. Geçen yıl da aynı köyde yangın gerçekleşmişti, önceki yıl da yangın çıkmıştı ama ilk kez bu kadar büyük bir alana yayıldı. Bu da tamamen tedbirsizlik, ihmal ve zamanında müdahale edilmemesindendir” ifadelerini kullandı.