Gazetecilerin gözaltına alınması protesto edildi

  • 13:33 5 Temmuz 2022
  • Güncel
 
 
ANKARA - Ankara Ulus Meydanı’nda 3 gazetecinin darp edilerek gözaltına alınmasını protesto eden gazetecilerin yaptığı açıklamada konuşan Gazeteci Yazar Hüseyin Aykol, “Biz, halkın haber alma ihtiyacının farkındayız. 52 şehidimiz var. Ona rağmen bizler, gazetecilik yapmaya devam ediyoruz. Bundan sonra da yolumuza devam edeceğiz” dedi.
 
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu’nun (MKGP), Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteci için Ankara’nın Ulus Meydanı’nda yapmak istediği açıklamaya polis saldırdı. Saldırıda Mezopotamya Ajansı (MA) Ankara Büro Muhabiri Deniz Nazlım ve Gazeteci Sibel Yükler darp edilerek gözaltına alındı.
 
Polisin saldırısına karşı ve gözaltına alınan meslektaşları için Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın-İş) Ankara Temsilciliği’ne geçen gazeteciler burada açıklama yaptı. 
 
Açıklamaya çok sayıda gazetecinin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile DİSK Basın-İş Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu da katıldı.
 
Tutuklu gazetecilerin fotoğraflarını, “Özgür basın susturulamaz” yazılı pankart ve “Gazetecilik suç değildir” yazılı dövizlerin taşındığı açıklamada ilk olarak Turgut konuştu.
 
‘’90’lardan bugüne değişen bir şey yok”
 
Turgut, 25 yıl önce Özgür Ülke Gazetesinin, bombalandığında ertesi gün “Bu ateş sizi de yakar” başlığıyla çıktığını hatırlattı. Turgut, “Bugün 1990’lı yıllardan 2000’li yıllara geldik değişen bir şeyin olmadığını devlet gözünde görmüş oluyoruz. Bugün bir açıklama yapacaktık tutuklanan arkadaşlarımız için. Bunun için izin almamıza gerek yok, anayasal hak ama biz yine de valiliğe bir ön yazı yazarak güvenliğin sağlanması amacıyla yazıyı gönderdik. Ama buna cevap alamadık. Alana geldiğimizde gazeteci arkadaşlarımızın alandan uzaklaştırıldığını gördük. Darp edilen, gözaltına alınan arkadaşlarımız oldu. Gazetecilik suç değildir” dedi. 
 
‘16 arkadaşımıza ‘suç’ aranıyor’
 
Ardından DFG adına konuşan Gazeteci Özgür Paksoy, polisin saldırısına dair şunları söyledi: “Arkadaşlarımıza saldırdılar, darp ettiler, işkenceyle gözaltına aldılar. Deniz Nazlım ve Sibel Yükler arkadaşımızı darp ederek gözaltına aldılar” dedi. Polis devletinin uyguladığı şiddete yabancı olmadıklarını vurgulayan Özgür, “Polisin şiddetine karşı halkın haber alma hakkını savunmaya devam edeceğiz. Çalışma mekanlarımız 28 gündür abluka altında. Bu devlet 28 gündür 16 arkadaşımıza suç arıyor. Henüz bulamadı. Biz, ‘suç’ olarak tanımlanan bu hakikat yolculuğunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
’52 basın şehidimiz var’ 
 
33 yıllık özgür basın geleneğinde büyük bedeller ödendiğini dile getiren Gazeteci Yazar Hüseyin Aykol, “1990’lı yıllar kadar arkadaşlarımız belki öldürülmüyor ama böylesine gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. Kimileri sürgüne gitmek zorunda kalıyor. Ona rağmen bizde, gazetecilik yapmaya devam ediyoruz. Çünkü biz, halkın haber alma ihtiyacının farkındayız. Bizim yaptığımız haberleri başka gazetelerde, radyo ya da TV’lerde ya okuyamıyorsunuz ya da çarpıtılarak yazılıyor. Bu nedenle biz, büyük bedeller ödeyerek bu günlere geldik. 52 şehidimiz var. İnsan her birini hatırladıkça kendini zor tutuyor. Ona rağmen biz bu günlere kadar geldik. Bundan sonra da yolumuza devam edeceğiz. Çünkü bu halkın böylesine özgür ve gerçek haberlere ihtiyacı var. Pazar günü HDP’nin kongresi yapıldı. Orada da denildiği gibi; faşistlerin, IŞİD kafasının iktidar olduğu Ankara’yı da demokratik bir Ankara yapmak istiyoruz. Bu iktidardan kurtulabilirsek bugün bize saldıran polisler de mutlaka mahkeme önünde hesap vereceklerdir. Biz haber yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
 
‘Özgür basın toplumun sesi ve beynidir’
 
Açıklamada konuşan HDP Milletvekili Tülay Hatimoğulları gözaltındakilerin derhal serbest bırakılması çağrısı yaptı. Tülay, “Oluşturmuş oldukları havuz medyayla bu rejimi inşa etmeyi planlarken, ilk el attıkları medya havuz medyası oldu. Bunun için de halkın kaynaklarını, Ziraat Bankası’nın kaynaklarını seferber ettiler. Onlar biat eden, kendi politikalarını tek gözle yazan basın istiyorlar. Ama özgür basın emekçileri topluma, vicdana ve insanlığa karşı hissettikleri sorumlulukla toplumun vicdanına seslendiler, toplumun sesi, kulağı, gözü, kalbi, yüreği ve beyni oldular. Bizler onlara bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz. Özgür basın bizim onurumuz, gururumuzdur. Toplumun onuru ve gururudur. Özgür basın üzerindeki baskılar bitene dek onlarla ortak mücadelemiz devam edecek” ifadelerini kullandı.
 
‘Bir Anayasa ihlali gerçekleşti’
 
İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da “halkın haber alma hakkını yerine getiren özgür basın emekçisi arkadaşlarımızın gözaltına alınıp tutuklanması elbette ki kabul edilemez. Diyarbakır’da DFG’ye yaptığımız ziyarette bilgi almıştık. Bu ülkenin bir Anayasa’sı var ve basın araçlarına hiçbir şekilde el konulamaz. Ama arkadaşlarımızın haber yaptığı araç ve gerekçelerine el konuldu. Bir Anayasa ihlali gerçekleşti. Tutuklanmaları yasalara tamamen aykırıdır. Burada esasen halka duyurulması istenmeyen haberlerin önüne geçmek istiyorlar. Tutuklanan gazeteciler Türkiye’de yaşayan herkesin öğrenmek istediği gerçekleri yazan gazeteciler.  O halde Türkiye’deki siyasi ve toplumsal muhalefete de görev düşüyor. Gerçekleri özgür basını destekleyerek öğreneceğiz” şeklinde konuştu.
 
‘Daha fazla hak siyaseti yürütmeliyiz’
 
İşkence ve kötü muamele başta olmak üzere çok büyük hak ihlallerinin yaşandığına dikkati çeken Öztürk, özgür basın geleneğinden gelen gazetecilerin sürekli olarak bu ihlalleri haberleştirdiğine değindi. Öztürk, “Gerçekten bir siyasal ve toplumsal mücadele verilecekse bunun gazetecilerin bize sağladığı haber alma hakkıyla doğrudan bir bağlantısı olduğu görülmelidir. Toplumsal muhalefet örgütlerinin ve siyasal muhalefetin destek vermesi gerekiyor. Daha fazla hak siyaseti yürütmeliyiz. Toplumsal ve siyasal mücadeleyi birlikte yürütmeliyiz. Türkiye’yi ancak böyle yeni bir barış ve demokratikleşme sürecine hazırlayabiliriz. Bu saatten sonra yapacağımız şey hak mücadelesini yürütmektir” dedi.
 
‘Türkiye’de olağanüstü hal rejimi devam ediyor’
 
KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, açıklamaya yapılan saldırının kabul edilemez olduğunu dile getirdi. AKP’nin tabanında giderek bir seçmen kaybı olduğunu kaydeden Mehmet, “Önümüzdeki dönemde yapılacak bir seçimde de haber alma hakkını engellemek için özgür basın emekçilerine yoğun bir baskı gerçekleştiriliyor. Ekim ayında Meclis’te dezenformasyon yasası adı altında basın emekçilerini ve sosyal medya çalışanlarını daha fazla baskı altına almaya yönelik AKP-MHP alışması var. Zaten tüm haklarımıza dair hak ihlalleriyle karşı karşıyayız. Türkiye'de olağanüstü hal rejimi devam ediyor. Ankara’da bunun iki katıyla karşı karşıyayız. Şiddet ve baskı politikaları her geçen gün daha fazla artıyor” diye belirtti.
 
‘Daha güçlü eylem ve etkinliklerle baskıyı kıracağız’
 
Baskı politikalarının sonlandırılması için birlikte mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Mehmet, “Bu baskı önümüzdeki dönem herkesi etkileyecek, geç kalmadan birleşik ortak mücadeleyle özellikle Ankara’daki bu faşizmi dağıtacak daha güçlü eylem ve etkinliklerle hep birlikte mücadele ederek baskıyı ortadan kaldırabiliriz. 16 gazeteciyi tanıyoruz. Devletin baskı politikasını teşhir eden arkadaşlarımızdır. Bu nedenle basın emekçileriyle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz” diye aktardı.
 
‘Herkesi haber alma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz’
 
Son olarak MKGP adına konuşan Öznur Değer, elindeki fotoğraf makinesini göstererek, “Bu fotoğraf makinesi sadece bizim mesleğimizi icra etiğimiz bir araç değil. Hakikatimizi yansıtan ve varlık gerekçemiz olan bir alet. Bu bize Kürdistan gazetesinin kurulduğu tarihten bu yana miras bırakılan bir makine. Bu bize Apê Musa’lardan, Gurbeteli Ersöz’lerden bırakılan bir miras. Biz bugün bize bırakılan bu mirasa, emanete sahip çıkmak için bir araya gelmek istedik. Ancak karşımızda öyle faşizan bir zihniyet vardı ki. İslamcı çetelerin orada basın açıklaması yapacağı iddiasıyla, işkenceyle alandan uzaklaştırıldık. Biz dayanışma beklemiyoruz. Gazetecilik mesleğine başta meslektaşlarımız olmak üzere, herkesi haber alma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hep birlikte sahip çıkalım” dedi.
 
Açıklama “Özgür basın susturulamaz” sloganıyla son buldu.