TJA aktivisti Zelal Bilgin: Kabusunuz olmaya devam edeceğiz
- 09:04 5 Temmuz 2022
- Güncel
DİYARBAKIR -Tutsak bulunan TJA aktivisti Zelal Bilgin işkence ile katledilen Pınar Gültekin’in failine “tahrik indirimi” uygulanmasına ilişkin kaleme aldığı mektupta, “Biz kadınlar asla vazgeçmeyeceğiz. Kâbusunuz olmaya, uykularınızı kaçırmaya devam edeceğiz” dedi.
Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin, Muğla'da Temmuz 2020'de Cemal Metin Avcı tarafından katledildi. Fail Cemal Metin Avcı ve ona yardım eden aile bireylerinin yargılandığı davada karar yaklaşık iki yıl sonra 13. duruşmada açıklandı. 20 Haziran günü Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada mahkeme, Cemal Metin Avcı'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi, ardından da “haksız tahrik" indirimi uygulayarak cezayı 23 yıla indirdi. Verilen bu cezaya göre, Cemal Metin Avcı’nın yaklaşık 14 buçuk yıl cezaevinde yatması bekleniyor. 8 yılın ardından da açık cezaevine nakil olma hakkına sahip olacak. Cemal Metin Acı’ya yardım eden ve tutuksuz yargılanan aile bireyleri ise beraat ettirildi.
Karara yönelik kadın örgütlerinden tepkiler gelmeye devam ederken, Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Zelal Bilgin de konuya ilişkin JINNEWS’e mektup gönderdi.
Zelal’in yazdığı mektup şöyle:
“Erkek egemen zihniyet tarihten bugüne dek elde ettiği bütün savaş deneyimleriyle beraber kendisini kurumsallaştırdığı her alanda kadınla olan savaşı en vahşi ve ahlaksız boyuta ulaştırmış durumda. Anasoylu döneme karşı bitmeyen öfkesi, kadın adaletinin yeniden hayat bulması ihtimalinin dahi yarattığı iktidarını kaybetme korkusuyla soluk almaksızın bütün mekanizmalarıyla saldırmaya devam ediyor. Politik kimliklerimiz kadın özgürlüğüne ve yükselen mücadeleye olan inancımızla yürüttüğümüz faaliyetler nedeniyle tutsak edilmiş durumdayız. Katledebildiğini katleden, katletmediğini esaret altına alarak kadınların yaşamla, toplumla, özelde de kadınlarla bağını kopararak yalnızlaştırmaya ve umutsuzluğu dayatarak kadının özgürleşme mücadelesini sekteye uğratma çabası içindeler. Nerede nasıl olursak direnmekten vazgeçmeyeceğiz, bunun çok net farkındalar.
Yargının verdiği kararın vahameti
Gelin görün ki zindandan dışarıya bakmak bazı dönemlerde çok can acıtıcı olabiliyor. Ulusal kanal adı altında yayın yapan ve bir ulusa sadece şiddet yöntemleri öğreten ve örgütleyen kanallardan izlediğimiz kadın cinayetleri, kadına dönük şiddet haberlerinin karşısında bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşıyor ve öfkesini büyütüyoruz. Birlikte yol alma ve örgütlenerek yan yana yürüme, beraber direnme koşullarımızın elimizden alınmış olması isyan nedenimiz oluyor. Hayatta kalmak, hayattan koparılanların acılarını, umutlarını hissederek yaşamaya devam etmek ve bunun karşısında isyan etmemek mümkün mü? Hayatta kalmaya çalışmak, en yakının olduğunu düşündüğün, reddettiğin veya hiç tanımadığın ve aslında hepsinin azmettirici, ‘erkek devletin’ yarattığı bu vahşetin karşısında hepimiz tehlikede değil miyiz? Yargının verdiği kararlar içinde bulunduğumuz durumun vahametini yeteri kadar açıklamıyor mu? Haksız tahrik, iyi hal indirimi yaparak ceza adı altında mükâfatlandırdığı erkekleri cesaretlendirmekten başka ne yapıyor bu yargı?
Hangi kararı tarafsız ve adil?
Politik kimlikleri, Kürt oldukları, muhalif oldukları veya kadına yönelik şiddetle mücadele ettikleri için terörist ilan edilen, adil yargılama yapılmadan delil ve kanıt aranmaksızın verilen ağır cezalar söz konusuyken, vahşice hislerle işlenen kadın cinayetlerinde verilen kararlar, yapılan ceza indirimleri, yargının ve siyasetin vesayeti altında olduğunun net göstergesidir.
Vahşice katledilen Pınar için yargının kararı skandal
Pınar Gülten’in vahşice katledildiği yargılamanın karar duruşmasındaki söylemler, ceza indirimi gerekçeleri ve caniye verilen sözde ceza adı atındaki ödül yargının yeni skandal kararlarından biri oldu… Gülüşünde dünyasını saklı tutup yaşamın içine ‘Pınar’ gibi dupduru akmanın coşkusunu, heyecanını yaşayan, yaşam dolu bir kadındı Pınar’ımız… Katledileceğinden habersiz bütün kadınlarla dayanışan, kadına yönelik işlenen bu vahşi suçlara karşı duruşu net kadınlardandı. Yaşamdan koparılmasaydı kadınlarla dayanışma içinde mücadele yürütecekti. Belki de her alanda yan yana omuz omuza olacaktık. Ama öyle olmadı; artık hayatında istemediği, ne kadar tehlikeli olduğunu fark ettiği bir caninin organize edilmiş, ortaklığı yapılmış cinayetinin kurbanı oldu. Şiddet gördü, boğuldu, bir varilin içine bırakılıp yakıldı. Cansız bedenini yaktığını iddia etti cani otopsi raporu sonucu net cevap verdi, ‘Pınar yakılırken hala yaşıyordu.’ Evet, her anını, her acıyı hissederek diri diri yanarak can verdi… Günler sonra caninin itiraflarıyla bir vahşete tanıklık ettik hepimiz…
Erdoğan neden bu konuda konuşmadı?
Sonra, sonra ne mi oldu? Hiç yabancısı olmadığınız şeyler art arda bütün kadınlar hedef alınarak, çokça tanıklık ettiğimiz ahlakçı (sözde ahlakçı) söylemlerle devreye girdi. Önce Pınar’ın ahlakı sorgulandı, sonra bütün özel hayatı alt üst edildi. Caninin iddiaları nedeniyle telefonu incelemeye gönderilerek ‘temiz’ denildi. Yani caninin iddia ettiği, şantaj içerikli hiçbir görüntü, kayıt, mesaj vb. hiçbir şey bulunmadı ve aslında olmayan arandı da arandı. Aylardır devam eden duruşma nihayetinde 20 Haziran tarihinde karara bağlandı. Tabi bu bir karar ise... ‘Erdoğan’ın’ artık hiç kimse ‘kadın cinayetlerinde tahrik, iyi hal, pişmanlık gerekçesiyle ceza indirimi almayacak’ sözleri sıcaklığını korurken, ne oldu da bu vahşetin haksız tahrik indirimi oldu? Ve her konuda beylik laflar eden orman yangınlarından sorumlular gerekirse idam edilecek diyen ‘Erdoğan’ bu konuda neden hala konuşmadı?
Yorulduğu için mi indirim verildi?
Peki, bu haksız tahrik neydi burada? Plan yaparken mi yoruldu, suç ortağı bulurken mi? Pınar’ı kendisiyle gitmekte ikna ederken mi zorlandı? Beton dökmekte mi zorlandı, çakmağı çakmakta mı? Yoksa gömecek yer bulmakta mı zorlandı? Neydi haksız tahrik? Bütün deliller, yardım edenler, itiraflar, telefon sinyalleri, telefon incelemeleri orta yerde dururken neydi bu haksız tahrik? Bitmedi ölmeye devam etti Pınar, onunla beraber adalet öldü, insanlık öldü, hakikat öldü, cinayetler işlenmeye devam edildi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis istemi ile yargılanan caniye önce 23 yıl sonra haksız tahrik indirimi nedeni ile 14 buçuk yıl ki bunun da bir kısmını açık cezaevinde geçireceği ‘sözde’ bir ceza verildi. Yani gereği düşünüldü, katlettiğiniz, yaşamdan kopardığınız kadın olunca yargı olmayan gerçekleri yaratarak en az ceza ile sizleri kurtarmak adına adil olacaktır. İyi hal, haksız tahrik, pişmanlık gibi akıl edemediğiniz her şeyi sizin adınıza dillendirecek en kısa zamanda da bir yargı paketiyle af çıkararak kaldığınız yerden suç üretmeye, pardon kadınları katletmeniz yönünde, devamlılık sağlayacaktır.
Aile nasıl beraat ettirildi?
Örnek teşkil edecek yöntemlerle kadın cinayetleri işlemeniz için bütün koşullar devlet ve yargı işbirliği ile sağlamlaştırılacaktır. Tabi bazı konularda hala kafamız karışık olabilir. Onlara da birkaç soru ile yanıt aramaya başlayalım hep beraber. Bu cani ve ailesinin arkasında kim, kimler var, hangi cemaat, hangi devlet yetkilisi? Caninin avukatının masumiyet, iyi niyet tanımlaması nedir? Gömdüğü yeri söylemesi nasıl bir iyi niyet göstergesi oluyor? Peki, ailesi ya da ortağı bütün delillere rağmen nasıl bir maddeden yararlanarak beraat ettirdiler? Koruma tedbiri olmasına rağmen katledilen kadınları korumayanların yargılanmaması kadının şiddet gördüğü erkek ile barıştırmaya çalışan arabulucuların oluşturulması sizin de aklınıza suçun örgütlü ve organize olduğunu getirmiyor mu?
Cinsiyetçi ve nefret söylemleri rahatsız etmiyor mu?
Kadın katili erkeğin, tecavüzcü, tacizci, çocuk istismarcısı erkeğin savunmasını yapan avukatların mesleklerini icra ediş biçimleri, cinsiyetçi ve nefret söylemleri sizi de rahatsız etmiyor mu? Suçu ispatlanıncaya kadar herkes masumdur karinesine sığınıp, ispatlı suçlarda da hangi menfaat, çıkar ve nasıl bir maddi kazanç gözeterek adaleti bir kenara bırakıp suç ortaklığı yapmaya başlıyorlar? Taşıdıkları diploma nedeniyle adaletin sağlanması için çaba sarf etmeleri gerekirken adaletin katili olarak toplum içinde geziyor olmak utandırmıyor mu? Avukatlık mesleğinin etiği ve ahlakının sorgulanması ve tartışmaya açılması gerekmiyor mu?
Birbirimizin sesi olacağız
Söz konusu kadın mücadelesi, kadın yaşamı olunca erkeklerin iş birliği her alanda kadın karşıtı eylemlerle gün yüzüne çıkıyor. Bütün bunlara karşın erkekliğin unuttuğu çok önemli bir ayrıntı var. Biz kadınlar asla vazgeçmeyeceğiz. Kâbusunuz olmaya, uykularınızı kaçırmaya devam edeceğiz. Bu hayatta kalanlar bütün silahlarınıza karşı, her alanda öz savunmamızı sağlayacağız. Birbirimizin sesi, nefesi, bedeni olacağız. Vahşi bütün eylemlerinize karşı devrimci eylemin çığlığı olacağız…”