Meslektaşlarından gazeteciler için çağrı: Daha fazla dayanışma
- 09:01 3 Temmuz 2022
- Güncel
Marta Sömek
İSTANBUL - Kürt basınının baskı ve ihlallerin hep bir numaralı hedefi olduğunu belirten gazeteciler, “Asıl mesele gazeteciliği, mesleği savunmak. Bugün açısından da Kürt gazetecileri savunmak. İfade özgürlüğünü savunan bireyler ve sivil toplum kuruluşları olarak bizlerin, bu hukuksuzluğa maruz kalan Kürt gazetecilerle daha fazla dayanışma göstermemizi gerektiriyor” dedi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında 8 Haziran’da 20’si gazeteci 22 kişi polislerce evlerine yapılan baskınla gözaltına alındı. 8 günlük gözaltı süresinden sonra 15 Haziran'da adliyeye çıkarılan ve ajansımız Haber Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Mezopotamya (MA) Ajansı editörü Aziz Oruç ile gazeteciler Ömer Çelik, Zeynel Abidin Bulut, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin çıkarıldıkları mahkemece “örgüte üye olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla tutuklandı. Gazetecilerin hakikati yazdıkları için tutuklanmasına dair dünyanın dört bir yanından tepki ve sahiplenmeler yükselirken, meslektaşları da neredeyse her gün eylemler yaparak serbest bırakılma çağrılarını yineliyor.
Meslektaşlarının “hukuksuzca” ve yalnızca mesleklerini yaptıkları için tutuklandıklarını söyleyen gazeteciler, dayanışmayı daha fazla büyüterek bir an önce serbest bırakılmalarını istedi.
Kürt gazetecilere dönük baskı süreci
“Cezaevindeki meslektaşlarımıza ne yazık ki 16 gazeteci daha eklenmiş oldu” diyen Evrensel gazetesi editörü Meltem Akyol, tutuklanan gazetecilerin sahada da birlikte çalıştığı arkadaşları olduğunu dile getirdi. Tutuklanan gazetecilerle 2015 sonrası yaşanan çatışmalı süreçte sık sık birbirleriyle haber paylaştıklarını belirten Meltem, “Şahsen gazeteciliğine tanık olduğum arkadaşların tutuklanmasına ayrıca üzüldüm. Pek çok meslektaşımızın ilk tutuklanması olmadığını biliyoruz. Uzun süredir gazetecilere, 16 gazeteci özelinde de Kürt gazetecilere dönük bir baskı süreci olduğu gözle görülüyor. Bunu baskı sürecinin bir parçası olarak değerlendirmek lazım. Temel meselenin gazetecilikle olduğunu düşünüyorum. Tam da bu nedenle ülkenin batısında ve doğusunda, mesleğini yapmaya çalışan ne kadar gazeteci varsa bir yanı tutuklamalara uzanan, bir yanı yargılamalara, soruşturmalara, bir yanı da tazminat davalarına uzanan bir baskı süreci var” değerlendirmesini yaptı.
‘Susturulmaya çalışılıyorlar’
Gazete ve televizyonlar üzerinde de benzer baskılar söz konusu olduğunu belirten Meltem, “16 gazeteci arkadaşımızın tutuklanması, görüşmesi ertelense de Meclis’e getirilen dezenformasyon yasasıyla hiç de alakasız olduğunu düşünmüyoruz. Toplam bir sürecin parçası olarak görmek lazım. 7 Haziran 2015 sürecini bir kerteriz alırsak, gerçeği yazmaya çalışan gazetecilerin topyekün girilen o baskı süreci içinde susturulmaya çalışıldığını biliyoruz” dedi. Sayıları 100’ü geçen tutuklamaların yaşandığını vurgulayan Meltem, “Gerçeği yazmakta ısrar eden her meslektaşımızın yolunun adliye koridorlarından geçtiğini biliyoruz. Sahada haber takibi yaparken sık sık şiddete maruz kaldığını, gözaltına alındığını biliyoruz. Dolayısıyla bunlar aslında ayrıymış gibi görünen bir bütünün parçaları. Buna, HDP’ye dönük kapatma davasını, Gezi Davası’ndaki tutuklamaları, Kobanê Davası, bir bütün olarak siyasilere ve gazetecilere dönük davaları bir bütünün parçası olarak görmek lazım” dedi.
‘Gazetecilik yaptıkları için tutuklandılar’
İktidarın topyekün bir saldırı politikası uyguladığına işaret eden Meltem, “Tam da seçime giderken, üstelik tam da iktidar çok sıkışmışken, ekonomik krizle baş etmenin yollarını bulamıyorken, Türkiye’nin hemen her yerinden bu iktidara destek vermişlerin sesi daha yüksek çıkıyorken iktidar aslında bir iğnenin deliğinden geçecek kadar bir ışığa izin vermek istemiyor. Suçlama ne olursa olsun meslektaşlarımızın mesleğini yaptığı için gözaltına alındıklarını, sayısız baskı ve işkenceye maruz kaldıklarını ve 8 günün sonunda tutuklandıklarını biliyoruz. Sorulan soruların hepsi, soruşturmaya konu edilen meselelerin hiçbiri gazeteci arkadaşlarımızın, gazetecilik yaptıkları için gözaltına alındıkları ve tutuklandıkları gerçeğini değiştirmiyor” şeklinde konuştu.
‘Esas mesele gazetecilik’
Gazetecilere yöneltilen sorulara değinen Meltem, şu sözleri kullandı: “Türkiye’de cezaevinde tutulan bütün meslektaşlarımıza sorulan soruların, iddianamedeki iddiaların hepsinin itiraf niteliğinde olduğunu biliyoruz. Biz seni gazetecilik yaptığın için gözaltına alıyoruz, tutukluyoruz demektir aslında. 16 gazeteci arkadaşımız için hazırlanan iddianamede de göreceğiz, daha öncekilerde de gördük ki esas mesele gazetecilik. Dert gazetecilikle, mevzu gazetecilikle. Biz elimizden geldiğince meslektaşlarımızın gazeteciliğine de tanıklık etmiş olduğumuz için dayanışmayı örgütlemek ve esas hedefin meslek olduğunu vurgulamak için elimizden geleni yaptık. Ama ne yazık ki iktidarın baskısı nedeniyle çok azalmış ve köşeye sıkışmış görünüyoruz. Çünkü medyanın yüzde 95’i iktidar kontrolünde. Geriye kalan yüzde 5’i de denetlemek için elinden geleni yapıyor.”
‘Meslektaşlarımıza sahip çıkmayı örgütlemeliyiz’
Gazetecilerle dayanışmayı büyütme çağrısı yapan Meltem, “Kimilerinin ‘Kürt gazeteci olduğu için’ dediği, ‘kiminin mesleğini yapma biçimini beğenmediği için’ gibi gerekçelerle açıkladığı, ya da hiç gerekçesiz sessiz kalmasına dair de temel meseleyi mesleği savunmaya koymazsanız, örneğin bugün Kürt gazeteciler gözaltına alınırken sessiz kalırsanız yarın sıra size de gelebilir. Ve biz bunu gördük, sıra hepimize gelebilir. Dolayısıyla burada mesele birisiyle aynı fikirde olma meselesi değil. Asıl mesele gazeteciliği, mesleği savunmak. Bugün açısından da Kürt gazetecileri savunmak. Bugün mesleği savunmak zorundayız. Ve mesleği savunmak bugün memleketin doğusunda-batısında gözaltına alınan, mesleği yapma biçimine dair herhangi bir soru sormaksızın mesleği ve meslektaşlarımıza sahip çıkmayı örgütlememiz lazım” diye kaydetti.
‘Kürt gazeteciler hep bir numaralı hedef’
Gazeteci Yasemin Çongar da, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü ihlallerinin her devirde devam ettiğini, Kürt gazetecilerin ise bu ihlallerin hep bir numaralı hedefi olduğunun altını çizdi. “Bugün yaşanan da budur” diyen Yasemin, “Gazeteciler, haberlerinde devletin söylemini kullanmak zorunda değildir. Gazetecilerin işi devletin yapılmasını uygun görmediği haberleri de yapmaktır. Onları resmi propaganda görevlilerinden ayıran budur” ifadelerini kullandı. Yasemin, Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazetecinin sorgu sürecine ilişkin basına yansıyan tüm bilgilerin, resmi jargonu kullanmaksızın haber yaptıkları için tutuklandıkları yönünde olduğuna işaret etti.
‘Daha fazla dayanışma göstermeliyiz’
Bu durumun başta 16 gazeteci ve yakınlarına yapılan büyük bir haksızlık, hukuksuzluk olduğunu vurgulayan Yasemin, “Aynı zamanda seçim sürecine girilen Türkiye’de bütün gazetecilere de verilmiş bir gözdağı. Bu hukuksuzluğa maruz kalan gazetecilerle dayanışma göstermek, haber alma hakkını, ifade özgürlüğünü ve özünde hukuku savunmanın gereğidir. Hukuk er ya da geç uygulandığında, bazıları ikinci, üçüncü kez aynı mesnetsiz iddialarla tutuklanan bu gazetecilerin serbest kalacağına, açılacak davaların düşeceğine ya da sonunda beraat edeceklerine kuşkum yok” diye belirtti. Bu durumun bugün yapılan hukuksuzluğu katmerlendirdiğini ifade eden Yasemin, “İfade özgürlüğünü savunan bireyler ve sivil toplum kuruluşları olarak bizlerin bu hukuksuzluğa maruz kalan Kürt gazetecilerle daha fazla dayanışma göstermemizi gerektiriyor” diye konuştu.