HDK Eşsözcüsü: Kürt sorunu Öcalan ile müzakereyle çözülür
- 09:03 2 Temmuz 2022
- Siyaset
Marta Sömek
İSTANBUL – Kürt sorununun çözümünün ve tecrit politikasının sona ermesinin ancak PKK Lideri Abdullah Öcalan ile müzakere etmekten geçtiğine vurgu yapan HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, “Sayın Öcalan’a dönük 24’üncü yıla varmış olan İmralı tecrit sisteminin bir yerde patladığını söyleyebiliriz. Savaşın barış sürecine evirilmesi için müzakereyi de ancak taraflar yürütebilir. Sayın Öcalan da bu noktada taraflardan biridir” dedi.
İmralı’da 23 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan ve 15 ayı aşkın süredir de kendisinden hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecrit politikası yeni bir boyut kazanırken, tutsaklardan emekçilere, gazetecilerden hukukçulara halkın tamamı bu politikayla baskı altına alınmaya çalışılıyor. Bu politikalara karşı birlikte mücadele yürüten halklar da ülkedeki ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için 12 Haziran’da “Tecrit Siyasetine Karşı Özgürlüğü Savunmak İçin Gemlik’e Yürüyoruz” şiarıyla Bursa’nın Gemlik ilçesine yürüyüş gerçekleştirdi.
Tecride karşı yekvücut olundu
Halkların Gemlik’e gitmesine izin verilmezken, Türkiye’nin birçok yerinden binlerce kişi PKK Lideri ve tecrit politikası için eylemler, açıklamalar ve yürüyüşler gerçekleştirdi. Halkların yekvücut ve tek ses olduğu Gemlik Yürüyüşü, iktidarın baskılarının arttığı süreçte hem mücadelenin hem de taleplerin somut olarak atıldığı ilk adım ve haykırış oldu. Dünyanın dört bir yanında büyük bir yankı uyandıran Gemlik Yürüyüşü’nün ardından da çok sayıda demokratik kitle örgütü, Kürt sorunu çözülene, başta PKK Lideri olmak üzere tüm topluma yayılan tecrit son bulana ve fiziki özgürlüğü sağlanana kadar mücadeleyi yan yana öreceklerinin mesajını verdi.
HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, son süreçte yaşanan siyasi gelişmeler, baskılar, tutuklamalar, Kürt sorunu, İmralı tecridi ve çözüme dair değerlendirmelerde bulundu.
İktidarın ivme yükselten saldırıları…
Son iki haftadır özellikle bir saldırı ve gözaltı furyası olduğuna dikkat çeken Esengül, “Türkiye’de demokratik kamuoyu, muhalefet, kadınlar, ekoloji çevreleri ve gençliğe ilişkin AKP’nin son 6 -7 yıldır saldırı politikası devam ediyor” ifadelerini kullandı. Dönemsel olarak bu saldırı politikalarının ağırlıklı olarak bir hedefe yöneldiğini vurgulayan Esengül, “Son haftalarda da HDK-HDP’ye dönük o saldırılar yeniden bir ivme yükseltti. HDK binasına yapılan son saldırı ve beraberinde Tekirdağ merkezli yürütülen operasyonla 29 insan tutuklandı. HDP, HDK, il ve ilçe yöneticileri, geçmiş dönemde çalışma yürütmüş olan arkadaşlarımız aradan bu kadar uzun zaman geçtikten sonra bir operasyon kararıyla Bingöl’den Muğla’ya kadar farklı farklı illerden alınıp Tekirdağ’a getirildiler” dedi. Aynı sabah eş zamanlı olarak HDK Genel Merkezi’nin de basıldığını anımsatan Esengül, kitapları, dergileri, dokümanları ve bilgisayarlarının da baskın esnasında alındığını dile getirdi.
Hedef kriminalize etmek!
Arkadaşlarına emniyette, Kürtçe bilip bilmediklerinin sorulduğunu kaydeden Esengül, “Pomak’ın Kürt’ün Laz’ın, göçmen ve Türk kimliklerinin oluşu soru işareti oluşturmuş. LGBTİ+ bireylerle Müslümanlar bir arada nasıl oluyor gibi sorular yöneltilmiş. Ayrıca bir örgüt bağlantısı kurulmaya çalışılmış. Bir yanı çok absürt bir yanı da kriminalize etmeye dönük sorular var” şeklinde konuştu. HDK’nin de HDP gibi kriminalize edilmeye çalışıldığının altını çizen Esengül, “HDK’ye dönük saldırıları bir boyutuyla da şöyle görmek lazım, HDP üzerinden oluşturulan bir algı vardı. Krimizalize ediliyordu, toplumla bağı koparılmaya çalışılıyordu. 2016-2022 sürecinde HDP’ye dönük bu saldırı, söylem, itham ve karalama politikaları doyum noktasına ulaştığı için bir başka odak olarak da Halkların Demokratik Kongresi’nin seçilmiş olabildiğini düşünüyoruz” aktarımını yaptı.
‘Sayın Öcalan’a dönük tecrit politikası patladı’
HDK’nin toplumsal zeminde bir karşılık oluşturduğunu ifade eden Esengül, “Tam da bahsettiğimiz farklı kimlikler, inançlar, çevreler, ortak meclislerde bir arada, Üçüncü Yol dediğimiz yeni hayatı inşa etme, kendi geleceklerini kurma perspektifiyle yan yana geldiği için hedef olarak da seçildiğini düşünüyoruz” dedi. Zamanlama açısından da baskının tesadüf olmadığını söyleyen Esengül, Gemlik Yürüyüşü’nün duyurusunun yapılmış olmasının zamanı biraz öne çekmiş olabileceğine işaret etti. “Sonuçları, sebepleri ve zamanlamayı buradan kurabiliriz” diyen Esengül, “Fakat gerçekleri ne kadar yok saymaya çalışırsanız çalışın, o gerçekleri yok sayamazsınız. Tecrit siyasetine ilişkin devletin tutumu, yaklaşımı, ısrarla bu tecrit politikalarını sürdürmeleri, Sayın Öcalan’a dönük 24’üncü yıla varmış olan İmralı tecrit sistemi ve bunun üzerinden toplumu kontrol altına alma, dizayn etme politikalarının sonuç vermediğini ve bir yerde patladığını söyleyebiliriz” değerlendirmesini yaptı.
‘Gemlik Yürüyüşü tecride itirazın, öfkenin adımıydı’
Esengül, Gemlik Yürüyüşü’nün tam da tecrit politikalarına itirazın, öfkenin, yarattığı sonuçların kamuoyuyla paylaşılması için kitlelerin sokağa çıktığı, çağrı yaptığı ve Türkiye’deki tüm kamuoyunun da bu konuda duyarlılığa davet ettiği bir planlama olduğunu dile getirdi. Çağrının Kürt sorunuyla da bağdaştığını belirten Esengül, “Çağrı bir yanıyla da şuydu, bütün meselelerin ana kaynağı olan reel bir Kürt sorunu var bu ülkede. Kürt sorunu çözülmediğinde Türkiye’deki ne demokrasi meselesinin, ne ekonomik sorunların çözülebileceğini, yeni döneme dair adım atılamayacağına dair reel, somut bir durum var” şeklinde konuştu. Kürt sorununun çözümü için bir kamuoyu oluşturmak gerektiğine değinen Esengül, “Kamuoyu sadece Kürtler ve savaş mağduru olan toplumsal kesimler, emekçiler değil. Aynı zamanda bu ülkede yaşayan vatandaşların yüzde 99’u savaştan etkileniyor. Dolayısıyla savaş karşıtlığı için devlete bir baskı oluşturulması gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘Sayın Öcalan müzakere taraflarından biridir!’
Savaşın barış sürecine evirilmesi için tarafların karşılıklı bir müzakere sürecine dahil olması gerektiğini işaret eden Esengül, şöyle devam etti: “Müzakereyi de ancak taraflar yürütebilir. Sadece demokratik kamuoyu bu konuda müzakerenin, müzakere ortamının yeniden oluşması için baskı oluşturabilir. Bu anlamda zaten yapılan açıklamalar, yürüyüşler, kamuoyuyla paylaşılan fikirler bu sürecin hızlanması, bir an önce bu sürecin başlatılabilmesi için tarafların bir araya gelmesi gerektiğidir. Sayın Öcalan da bu noktada taraflardan biridir. Demokratik siyaset yürütenler ancak burada toplumsal bir baskı oluşturabilirler. Bunun dışında taraflar, devletler ya da savaşın tarafı olan yapılar her kimse onların oturup bunu konuşması gerekir.”
‘Tecrit politikasının karşısında olmak gerek’
Esengül, onca yoksulluk, eziyet, baskı ve neredeyse 45 yıldır süren savaş koşullarında bu toplumda yaşayan Türk, Ermeni, Laz, Süryani, Çerkes, Alevi ve milyonlarca insanın bu savaştan mağdur olduğunu vurguladı. Savaşın sonuçlarından etkilenen ve gelecek kaygısı taşıyan milyonlarca insan olduğunu söyleyen Esengül, tüm kamuoyuna şu sözlerle seslendi: “Çağrımız genel kamuoyuna. Kürt sorununun çözümü sadece iktidarlara, hükümetlere, onların insaflarına terk edilecek, bırakılabilecek bir mesele değil. Kürt sorununun çözümü aslında toplumun tamamının sorunudur. Dolayısıyla sahiplenmek, gündeme taşımak, bu gayri insani, tecrit politikası açısından da bu gayri hukuki durumu açığa çıkarmak ve bunun karşısında olmak gerekiyor. Çünkü özelde bir kimliğe, kişiye, fikre uygulanan baskının toplumun geneline uygulanması için zemin oluşturduğunu son 20 yıllık siyasi hayatımızda çok net bir şekilde gördüğümüzü söyleyebiliriz.”