Ayla Akat Ata: Kadınlar erkek egemen sistemi parçalamak istiyor

  • 13:04 1 Temmuz 2022
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda dinlenen gizli tanığa “polis muhbiri” diyen HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP’ye ve karşı kirli bir savaş yürütüldüğünü belirtirken, TJA aktivisti Ayla Akat Ata ise, “Kadınlar bir şeyi parçalamak istiyor evet, erkek egemen sistemi” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 14’üncü duruşması 4’üncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görülmeye devam ediyor.
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına tutuklu siyasetçilerin aileleri ve HDP Ankara İl ve ilçe örgütü yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
 
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşma, Silivri 5 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan müşteki Onur Bal’ın SEGBİS aracılığıyla beyanlarda bulunmasıyla devam etti.
 
Mahkeme başkanı, 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde İstanbul Zeytinburnu’nda yaralandığını söyleyen müşteki Onur Bala’ya, “siyasetçiler hakkında şikayetçi misin” diye sordu. Müşteki Onur Bal, olayı hatırlamadığını belirtirken, siyasetçilerden şikayetçi olmadığını ifade etti.
 
Mahkeme başkanı ardından Kürt siyasetçi Sibel Akdeniz’in 14’üncü duruşmadan vareste tutulma talebini bildirdi.
 
Ayla Akat Ata: Kadınlar erkek egemen sistemi parçalamak istiyor
 
Sonrasında Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata, dinlenen tanık ve müşteki beyanlarına dair söz aldı. Kadınlara dönük gerçekleştirilen operasyonların gizli tanık A53’ün beyanları sonrası başladığını vurgulayan Ayla, “Düzenlediğimiz etkinliklerin herhangi birinin illegalize edilmesi mümkün değildir. Ülkenin doğusundaki kadınlar eşitlik istediğinde ‘ülkeyi parçalıyorlar’, ülkenin batısındaki kadınlar eşitlik istediğinde ise ‘aileyi parçalıyorlar.’ Kadınlar bir şeyi parçalamak istiyor evet, erkek egemen sistemi. Silahın sesinin duyulduğu yerde kadınların sesi ilk bastırılan yer olur. A53’ün yaptığı şey de bu olmuş. İlk kadınların sesini bastırmak istemiş” dedi.
 
‘MYK’da değil Suruç’ta olduğum ortaya çıktı’
 
Ayla, şöyle devam etti: “Biz kadınlar haklarımız için, kadına karşı şiddet için sokağa çıkarız. Bizim için bir yıl da 8 Mart’tır. Her gün sokaktaydık, her gün emek harcıyorduk ama erkeklerle birlikte çalıştığımızda görünür olamıyorduk. Bu nedenle kadın çalışmalarımızı özgün hale getirdik. Bizim toplantılarımıza erkeklerin katılması mümkün değil. Gizli tanık diyor ki ‘şurada şu toplantı yapıldı.’ Siz bizim söylediğimize itibar etmiyorsunuz, itirafçının söylemlerine itibar ediyorsunuz. Bu şahsın beyanıyla diğer dosyada bir gün bile tutuklu kalmadım. A53, ‘Ayla, 6-8 Ekim’de toplantıdaydı. Karar mekanizmalarındaydı’ demişti. Bu bana gözaltında da soruldu. MYK toplantısında olmadığımı söylemiştim. Ben o süreçte Suruç’ta olduğumu söyledim ve araştırmalar sonucunda bu açığa çıktı.
 
Özgürlük istediğim için terörist oluyorum
 
Bu sistemin karşısında örgütleniyoruz ve bu nedenle de kadınlar olarak sistemin hedefi haline geliyoruz ama mahkemeniz bir hakemdir. Biz Kürt kadını olduğumuz için ayrımcılığa uğruyoruz. Bu konuların yargıya gelmesi Türkiye’nin demokrasisi için iyi bir şey olarak görüyorum. İktidarda kalmak isteyen güçler ellerini kollarını gayri meşru ortaklarına kaptırdılar. Daha geçen gün Cumhurbaşkanı, bir cemaat liderinin cenazesine katıldı. Kadınlar peçeli gezsin diyen bir cemaat lideri. Herkes bu ülkede şiddete başvurmama yoluyla fikirlerini ifade edebilir ama ben bir Kürt kadını olarak özgürlük istediğim için neden terörist oluyorum. Biz eşit ve özgür bir yaşam iddiamızı ortaya koyduğumuz için burada yargılanıyoruz.
 
Kadrolu iftiracılar
 
Biz kadınlar eşitlik mücadelesi veriyoruz ama Kürdistan’da yaşayan kadınlar olarak barış kaygımız var. 17 bin faili meçhul cinayeti biz yaşadık. Her gün evimizin üzerinden F-16’lar alçak uçuş yapıyordu, hala yapıyor. Biz savaş ortamında büyüdük. Savaş karşıtı olmak nerede suç? Bu ülkede savaş istemek suç değil, o noktaya geldik. Dağa insanlar neden çıkıyor? Bunu düşünsünler. Eğitim hakkımız elimizden alındığında ya da sevdiğimiz elimizden alındığında bunun şiddet olduğunu bilmiyorduk yıllarca ama öğrendik. Boşanmak istediği için kadınların öldürüldüğü bir ülkedeyiz. Ayda 30 kadın katlediliyor. Savaştan kaynaklı ölüm tablosu ve kadınların ölüm tablosu çıkarılsın. Savaşa ayrılan bütçe ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ayrılan bütçeye bakın. Vatan bölünüyor diye kadınları kriminalize edeceksiniz, kadınları da hiç görmeyeceksiniz. Şimdi de bir erkek itirafçıya ‘kalk gel’ diyorsunuz. Bize ‘kadrolu örgüt üyesi’ diyor. Asıl bunlar ‘kadrolu itirafçıdır.’ Yüz kere ifade vermiş. Bu nasıl bir illegal örgüttür ki bir kişi herkesi tanıyor. Herkes hakkında fikir sahibi olabiliyor. Nerede illegal örgüt gizliliği?”
 
Nöbetçi itirafçı
 
Daha sonra söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tanık ve müşteki dinlemelerinin hiçbir ciddiyeti kalmadığını söyledi ve şöyle devam etti: “İfadelerin gerçek anlamda bir mantığa dayanmadığı ortada. Gerçek anlamda mantığa dayanması için tanığın tanık olması gerekir. Dün dinlenen tanık nöbetçi bir iftiracı. İfade verirken bir önceki verdiği ifadeyi yalanladı. Dün dinlerken dayanamadım güldüm. Trajikomikti. Gizli tanıklık olayıyla asla barışabileceğimizi düşünmüyorum. Siz bu insanlık dışı mekanizmayı devam ettiriyor olabilirsiniz ama insanlık bu mekanizmayı kusacak. Tanıklık yaşayan bir mekanizmadır. Hukuk bu kadar ahlaktan koparsa işte karşımıza tanık diye robotları çıkarırlar ve onların söyledikleri üzerinden davalar devam eder. Dün bu pespayeleri o kadar açık bir biçimde yaşadık ki artık gülüyoruz.
 
Figen Yüksekdağ: Tanıklar polis muhbirleridir
 
Karşımızdaki varlığa kızamıyoruz bile. Türkiye’deki emniyet kurumlarının nasıl bir sistematik kurduğunu biz biliyoruz. Siz de biliyorsunuz. Dün dinlediğiniz tanık en aşağı seviyedeki ve en ucuza çalıştırılan polis muhbirleridir. Ellerine üç beş kuruş para verip gidip insanların üstüne ifadeler veren taşeron çalışanlardır. Emniyet istediği zaman en ucuz çalışan kişiye diyor ki ‘operasyona çıkacağız. Gel ifade ver.’ İnandırıcı olup olmaması önemli bile değil. Bu memleketin delisi bile bu manzaralara inanmazken siz bizim itibar etmemizi bekliyorsunuz ama biz sizin açtığını çukura düşmeyeceğiz. Bir insan bu kadar insanlıktan çıkarılmaz. Bana iftira atanlara da üzülüyorum. Gerçek bir hukuk düzeni kurduğumuzda bunları tarihin çöplüğüne götüreceğiz. İnsanları bu yollarla kendi paçasını kurtarmaya zorlamak bu ülkeye en büyük kötülüktür. Ben düşmanıma bile böyle bir sistemi dayatmam.
 
‘Pespaye zihniyetlerinde boğulacaklar’
 
En azından biraz daha örgütlenmiş tanıklar getirin de işi ciddiye aldığınızı anlayalım. Tanığın yalanları deşifre oldu. Siz ‘neden yalan söylüyorsunuz’ bile diyemediniz. Avukatımız yalan beyanın cezasını hatırlattı, siz avukatı susturdunuz. O kafasız tanığın kafası karıştı, kendi ifadelerini karıştırdı. Seviyesizlik olur ama bu kadar olmaz. Bir taraftan da yazık günah. HDP’ye karşı, meşru demokratik kimliğine karşı çok kirli bir siyaset yürütülüyor. Bütün savaşlar mertçe olsaydı biz yendiğimizi de yenildiğimizi de bilirdik. Bugün de bu mahkeme yoluyla halkların demokratik iradesine karşı kirli bir savaş yürütülüyor ama biz bu kirli savaşa demokratik zaferlerle karşılık vereceğiz. Kendi pespaye zihniyetlerinde boğulacaklar.”
 
‘Tanığın yalan söylediğini gördük’
 
Ardından söz alan Avukat Çiğdem Kozan, dosyada koruma tedbirleri alan tanıklar hakkında “gizli tanık olma koşullarının” oluşmadığını belirtti. Gizli tanık olmak için açık bir tehlikenin kendilerine yönetilmesi gerektiğine dikkat çeken Çiğdem, “Sami Baran ve Kerem Gökalp açık tanık olarak dinlendi. Hiçbirine bir şey oldu mu? Dün tanığın ne kadar rahat bir biçimde yalan söylediğini gördük. Bunun nedeni de dosyanın kumpastan ibaret olmasıdır. Tanık beyanlarında, ‘kadroyum. Legal alanda değilim’ dedi. Böyle bir kişi hakkında soruşturma açılması gerekirdi ve etkin pişmanlıktan faydalanırdı ama tanık kendisi hakkında bir soruşturma başlatılmadığını söyledi. Bu da absürt bir durum” ifadelerini kullandı.
 
Beyanların ardından mahkeme heyeti duruşmaya, 14.00’e kadar ara verdi.